En’an süresi 32. Ayet: “ Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu, sakınanlar için daha iyidir. Düşünmüyor musunuz?

Dünya hayatı gelip, geçici ve düşük değerdedir. Ahiret daha değerlidir. Dünya hayatını tercih ediyorsunuz ama ahiret hayatı daha iyi ve kalıcıdır. Dünya hayatı, ahiret yurduna geçiş sınavı için yaratılmıştır. Dünya hayatında ekip, takım, grup çalışması yapanlar; daha başarılı olacaktır. İyilik etme, Allah’ın yasakladıklarından sakınma için yardımlaşmalı. Günah, haram ve düşmanlık üzerine yardımlaşmamalı.

İsyan, inkâr edip, doğru yoldan sapanlar, yaptığı yanlışın bedelini ödeyecek. Doğru, hak yolda olanlar; Allah, Kur’an, peygamberimiz yolunda olanlar, öfkelerini yenip, sabredenler, affedenler; ödülünü alacaktır. “Kim, Allah ve resulüne iman edip, dost edinirse, galip gelecek olanlar; Allah’ın tarafında olanlar, olacaktır.” Şeytanın ve azgın nefsinin yandaşları kayıptadır.

Bakara süresi 285 - 286. Ayet: “ Allah’ın elçisi ve müminler, Rabbinden, Peygambere indirilene iman ettiler. Her biri Allah’ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. Allah’ın elçileri arasında ayrım yapmayız ve işittik, itaat ettik, bağışlama dileriz.”

Allah cc. hiçbir kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle yükümlü kılmaz. Allah’ın emirlerini eksiksiz yerine getirmeli. Yasakladıklarından sakınıp, kaçınmalı. Kurtuluş işte buradadır. Aksi halde kurtuluş olmayacaktır. Hüsranı yaşayacaklardır!

Mümin ve Müslüman olan kişi, Allah’ın ve peygamberinin dinini bırakıp; sapık ideolojileri, bozuk felsefeleri sahiplenemez. Sahiplenirse, İslam dinini beğenmemeye, içselleştirmemeye, yermeye, kötülemeye, inkâr etmeye başlar! İslam dinine muhalefetlik edip, ideolojileri ve bozuk felsefi görüşleri beğendiğini, hayat tarzı yaptığını, kurucularını; önder, mürşit, lider, hak görmeye başlar. İşte o zaman iki dünyasını da kaybetmiştir! Zalimlerden ve inkârcılardan olur. Açgözlülük, kibir, tamahkârlık, bencillik, hakkı, hakikati inkâr, tüm benliğini sarar. Bireysel ve toplumsal felaketler başlar.

Bugün insanlar hak din olan İslam dinini bırakıp, 4,300 batıl, küfür inanış edinmiştir. Her biride kendinin hak, hakikat olduğunu savunmaktadır! İdeolojilerin, bozuk felsefi görüşlerin içinde mahvolma sürmektedir!  Nefsini tatmin etmek için; sapık, bozuk ideolojiler ve sapık felsefi kurgular yapmıştır.

Kapitalistler; hakkı, hakikati inkâr etmektedir. Maddecidir. Çıkar için tüm değerleri çiğner. Doymak bilmeyen; filden, su aygırından, gergedandan daha, çok daha berbattır. Ahlakı ve dini değerleri tanımaz. Kendi nefsi için narsistir, hodkâmdır, bencildir, egoisttir. Öyle bir doymaz durumdadırlar ki; 62 tanesinin serveti 3,6 milyar insanın servetine ulaşmıştır. Hala kanunsuz, hukuksuz işler yapmaktadırlar. İnsanlık, varlık için; KKK Kene’den çok daha tehlikelidirler.

Komünistler; şiddet, terör yapmak için felsefe uyarlamıştır.  Devrimi şiddet, terör ile kan, savaş ile devrim yapma hedeflenmiştir. Kansız devrim olmaz, derler. Dünyada 1991 yılına kadar 50’den fazla komünist- sosyalist ülke vardı. Hepsi şiddet, terör ile rejim değiştirmişti. Diğer ülkeleri de komünist yapmak için terör yapıyorlardı. Ülkemizde de 1968- 1980 yılları arasında terör ile 10 bin kişiyi öldürdüler! Dinsiz, imansız, ahlaksız,  Allah tanımaz katliamcı, cani- katildirler. 1991 yılında tüm ülkelerde rejimleri yıkıldı. Şimdi yine canlanma peşindedirler.

Faşistler; milleti soymak, yok etmek için, hükmetmek, ezmek, sindirmek, değerlerinden koparmak için; baskı, şiddet, terör devleti oluşturmaktadır. Almanya- Adolf Hitler, İspanya, İtalya- Musolini yönetimi, Şili yönetimi, Avrupa’daki pek çok ülke yönetimi faşistti.  Zorbalıkta komünistlerle benzerdirler. Halka saldıkları, ölüm, korku ve yıldırma ile rejimleri örtüşmektedir. Adolf Hitler, Musolini faşistleri ile Stalin, Mao Zedung komünistleri arasında halk, hak düşmanı olma bakımından pek fark yoktur. İki tarafta katliamcı katil serseridir.

Komünistler mi yoksa faşistler mi daha adi faşisttir? Komünistler, faşistlerden daha çok insan, insanlık katletmiştir! Doğaya, varlığa zarar vermiştir. Hepsinin canı cehenneme diyorum. Islah olmaları için dua ediyorum. Islah olmazlarsa, kahrolmalarını Rabbim olan Allah’tan dua ile diliyorum.

Liberal; sömürme, ahlaksızlaştırma yapmaktadır. Özgürlüğü, nefis çılgınlığı, yeme, içme, cinsel azgınlık, moda için kullanmaktadır. Halkı israf etmeye, çok almaya yönlendirmektedir. Her alınan maldan, savaştan kâr, yarar sağlamaktadırlar. Hiçbir Allah cc. yolunda değildir. Allah, din – iman, peygamber tanımazlar. Bilakis düşmanlık ederler.

İnsan sapıttıkça zamanı, eşyayı, gıdayı, maddeyi israf etmektedir. İsraf etmekle nefsini tatmin etmeye çalışmaktadır. Modacıların ürettikleri ürünlerle mahrem duygularını yıkmakta, sapıtıp, hayvanlaşmaktadır! Allah’ın çağrısına kulak vermeden, şeytani ve nefsi hareket ederek, insanlığını yitirmektedir.

 Büyük, küçük her günahtan kaçınmalı. Allah’a ve dinine ortak koşmamalı. Peygamberlerini inkâr etmemeli. Anne ve babaya karşı gelmemeli. Haksız yere insan öldürmemeli. Öldürme sadece devletin hukuku gereği, gereği üzerinde olabilir. Birey kendi kararı ile insan öldüremez. Adi birer katil- cani olur. Katiller, zalimler cehennemdedir. Yalan yere yemin etmemeli. Allah’ın bildirdiği 730 kadar haramı- günahı işlememeli. Mubah, helal, sevap olan işler yapmaya azmederek, devam etmeli. Hiçbir varlığa haksızlık, zalimlik yapmamalı. “İnsanlar birbirine emanettir. Hayvanlar, bitkiler bizlere emanettir. Koruyup, gözetmeli.”

Okumalı. İlim sahibi olmalı. Meslek, sanat, teknoloji sahibi olmalı. Tarım ve hayvancılık konusunda, sanayileşme, teknolojide ilerleme konusunda en iyi olmalı. İslam medeniyeti sahibi olmalı. Çevreyi güzel, temiz tutmalı. Hayvanlardan daha fazla çevreyi, doğayı kirletenden, medeni insan olmaz. Bilgi çağının, yapay zekânın, uzay çağının, zamanın teknolojilerinin her birine sahip olmak için; akademik ilim, sanat, meslek, teknoloji öğrenmeli. Öyle manda gibi yatmamalı.  Mandanın bile insanlığa yüzlerce yararı olmaktadır.

Müslüman öyle yarım yamalak, işine geldiği gibi mümin olamaz. Müslüman’sa; hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük adalet, güzel ahlak, edep, hayâ, ilim, irfan, hikmet sahibi olmalı. İslam dinini hakça, peygamberimizin yaşadığı şekilde yaşamalı. İyiliği, hakkı emredip, yaymalı. Kötülüğü, çirkinliği, yalanı, yanlışı, ahlaksızlığı önlemeli. İslam dinine, vatana, millete, devlete, bağımsızlığa, özgürlüğe, değer yargılarına zarar vermemeli. Sahip çıkmalı. Hainlik, kalleşlik, kahpelik, alçaklık, düşmanlık etmemeli. Ederse, zaten ondan Müslüman olmaz. Böyle olumsuz olanlar, Müslüman nitelikli değil, kızıl gâvur özellikli olur. Müslüman, ahlaksızlığa, edepsizliğe, hayâsızlığa gülmez, sırıtamaz. Mümin olumsuz, kötü, çirkin hareketlere gülümseme bile yapamaz.  Pisliğe, kötülüğe yeşil ışık yakmaz.

Müslüman, önce kendini iyileştirip, düzeltir. Komünist sapıklar gibi, kendi pislikte sapıtmış zalim iken, başkalarını kendi sapıtmışlığına uydurmaya çalışmaz. Öyle laik, seküler, kapitalist inkârcı komünist, faşist, liberal, doktrinci, sapık ekolcü olmaz. “Müslüman’ın yolu Allah cc. yoludur. Önderi, lideri, mürşidi, öğretmeni Hazreti Muhammet Mustafa’dır. Kur’ân-i Kerim’i peygamberimiz gibi yaşar. İlim, bilim, sanat, hikmet, bilgi, teknoloji ile orta yolda dosdoğru samimiyetle yaşar. Aşırılık- gerilik içinde olmaz.” Bireysel, ailecek, toplumsal olarak güzel bir dünya kurar. Müslüman fikirde, düşüncede, ilimde, bilgide, kültürde, sanatta, vücutta maddi, manevi olarak sağlıklıdır, sağlamdır, güçlüdür. “İslam dinini muttaki, takva, vera olarak yaşamaya gayret eder, azmeder, çalışır.” “ Hedefi: sadece Allah’ın rızasını- hoşnutluğunu kazanmaktır. İyiliği ve ibadetleri karşılık beklemeden, sadece Allah cc. rızasını kazanmak için yapar.”

Allah cc. kullarına merhametlidir. Acıyandır, koruyandır, şefkatlidir. Allah, merhametlilerin en merhametlisidir. İnsanların yanlışları nedeni ile hesabı, cezayı hemen vermez. Allah’ın merhameti evreni kuşatıcıdır. İlim sahibi âlimler, veli insanlar, Allah’a daha dosttur ve ondan yardım dilerler. İnsanlar ihsan ile davranır, Allah’a ibadet ederlerse, iyi mümin olurlar. Allah’ın emri dışına çıkarlarsa, zalim olurlar. İnsanlar yaptıklarının karşılığını iyilik ve kötülük anlamında eksiksiz görürler. Ahirette pişmanlık ve mazeret- özür geçerli değildir.

Allah cc. bunun için, insanlar yanılmasın, hata, yanlış yapmasın, diye İlahi iletilerle ve peygamberlerle, doğru âlimlerle insanları hep uyarmakta, bilgilendirmektedir. Toplumlar, varlıklar İslam’ın yaşanması ile ancak huzur ve rahatlık bulur. Bunun aksisi mümkün değildir. Hak yolun, Allah cc. yolunun yolcusu olmalı. Peygamberimizin öğrencisi olmalı. Kur’ân’a peygamberimiz gibi itaat edip, peygamberimiz gibi hayat kitabı yapmalı. Peygamberimizin izinde gitmeli. Başkalarını Allah, Kur’an ve peygamber önüne geçirmemeli. Tercih etmemeli.

Biz önce hak, hakikat yolunun yolcusu olup; çocuklarımızı, öğrencilerimizi de böyle yetiştirmeli. Doğru, gerçek bilgi olmadan, bilinç, samimiyet olmadan, hakça yaşamak mümkün değildir. Bugün iyi yetişmeyen, yetiştirilmeyen insanlar yüzünden dünyada cehenneme döndü! Ahiretleri de cehennem olacaktır! Büyükbabamdan öğreniyordum: “200 yıl önce bir aile dine, imana nasıl bakıyorsa, genellikle o ailedeki çocuklarda öyle bakmaktadır. Yanı 200 yıl içinde nesiler nasıl ise öyle devam etmektedir.”

İnsan hayır, hak yolda yaşamalı. Şerri istememeli. Bugün insanların çok büyük çoğunluğu bilgisi, bilinci, iradesi ile şerri, batılı, küfrü istemektedir. Allah cc. hidayet isteme ve kavuşma iradesi versin, diyelim.

 İslam dinini bırakıp, ideolojik sapıklık, batıl felsefi sapkınlık, ırkçılık, mezhepçilik, dincilik gibi batıl ve küfür olan düşüncesizliklerin peşine milyarlarca insan gitmektedir. Allah’ın yasakladıkları; bilerek, isteyerek, tasarlanarak, düşmanlık olsun, diye işlenmektedir. Batıl, küfür yolda malını, mülkünü, iffetini, neslini, canını verip, mandar olmakta, murt gitmektedir. Cennet ehli olmayı istememektedir. Allah ve peygamber dostu olmayı istememektedir. Kur’an‘ı kılavuz kabul etmemektedir. Allah’ın nimet, bereketine şükretmemekte, hamt etmemektedir. Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmamaktadır. Müminlerle geçimsiz olmakta, İslam ve müminleri düşman bilerek, zalimlik, zulüm yapmaktadır. Müminlere düşmanlığı, zulmü kendine hak görmektedirler. Bu amel bakımından çok kötü bir durumdur. Bunlar bu halleri ile takva sahibi, ihsan sahibi olamamaktadır.

Bizler, Allah cc. için, insanları elimizden geldiği kadar öğütlüyoruz. Öğretmeye çalışıyoruz. Gerisi insanın kendine kalmış bir durumdur. İki âlemde haksızlığın cezası çekilecektir. Bu olmasa olmazdır, kaçınılmazdır. Hakkı hakikati- doğru ve gerçeği inkâr etmekle yok edemezler. Hak ve hakikat hep var olmaya devam edecek. Uymayanlar kahrı perişan olacaktır.

Kur’ân, yapacaklarımız ana başlıkları ile gösterir. Bir ansiklopedi, ders kitabı değildir. İlim öğrenmeyi, aklı kullanmayı, doğru düşünmeyi, ibadet etmeyi, meslek öğrenmeyi, doğru ve yeterli düşünme gibi ana konularda öğüt, emir, yasak belirtir. Peygamberimiz de en güzel örnek, lider, peygamber olarak, hak hakikat yolunu yaşayarak gösterir. Bütün insanlara bildiri, rehber, kılavuz olur. Herkesin Kur’an’dan yararlanmasını ister.

Kur’ân; “tilavet etmek, okumak,” anlamına gelmektedir.”

 İslam; “barış- sulh yapmak, güvenlik, teslim olmak, Müslüman olmak, selâm, selamet- esenlik” anlamındadır.

 İslam her şeyi ile mükemmel bir dindir. İlahi bir dindir. Kur’ân, Allah’ın kelamının özel adıdır. Başka yan adları da vardır. Kur’ân feyiz verir. İrşat eder, ilham verir. İlme, mesleğe, olgun ve güzel ahlaklı olmaya yönlendirir.  Kur’an’ı Allah cc. indirdi. Korucusu da Allah’tır. Kur’an’ı öğretende Allah’tır. Peygamberimize Allah cc. Cebrail aracılığıyla öğretmiştir. Namaz, oruç, hac, zekât, kurban kesme ibadetleri detayı ile peygamberimize öğretildi. Kur’ân ve peygamberimizi tanımayan, Allah’ı da tanımaz. Doğru, dürüst, ahlaklı, edepli, hayâlı, yararlı insan olamaz. Olmamaktadır. Dünyaya ibretle, ders çıkararak bakınız. İslam dininden ve vaaz ettiklerinden habersiz olan cahil cühela takımının nasıl ayak takımı, kullanılan meta olduğunu göreceksiniz. Bir it, deve, köpek, horoz, öküz gibi birbiri ile kardeşi ile dostu ile milleti ile ümmeti ile komşusu, arkadaşı ile dövüştürülmektedir! Hayvanlardan daha bayağı duruma düşürüldü. Allah cc. akıl, fikir, ilim, bilim, İslam imanı, ahlakı, ibadeti, bilgisi, bilinci versin, diye dua edelim. İnsanlara hakkı hakikati öğretmeye, eğitmeye devam edelim.

İbadet etmeyi, bazı kişiler yaşlılık dönemine bırakıyormuş. Böyle sakat, çürük düşünce olmamalı. Kim yaşlı olacak, olmayacak belli değil. Hem yaşlılıkta pek çok ibadet tam hakkıyla yapılamıyor. Sağlık el vermiyor. Bana böyle söyleyen pek çok insan, yaşlılığında da secde edemeden, oruç tutmadan, hac yapamadan, zekât veremeden gitti. Yaşı ilerlemiş kişilere ihtiyar diyoruz. Bu döneme gelmeden, olgunlaşmalı. Bilgili olup, bilinçlenmeli. Hala sapıtmışlıkta isek, hemen tövbe edip, ibadete, iyiliğe, hayra, infaka, zikre, tövbeye, duaya başlamalı. Zararın neresinde isek, oradan hakka hakikate dönmek, yönelmek kârdır, yararlıdır. Allah’ın yolunda, peygamberimiz gibi yaşamaya başlamalı. Hadis ve sünnetlerden yararlanmalı. Sünni âlimlerden faydalanmalı.

Dinimizin gerçekleştirilmesi, pratiğe dönüşmesi, uygulanması, yaşanması hadis-i şerif ve sünnetlerle olmaktadır. Hadisler ve sünnetler olmasa idi, hiçbir ibadeti yapamazdık. Çünkü hiçbir ibadetin yapılış şekli, gerçekleşmesi, uygulaması Kur’ân’da açıklanmamıştır. Bunun için Allah cc.            “ peygamberi örnek alın, ona uyun,” buyurmaktadır.

Hadis imamları büyük âlim, araştırmacı, samimi takva mümin Müslüman’dır. Bunlar:  “1- İmam- Buharı, 2- İmam Müslim, 3- İmam Ebu Davut, 4- İmam Tirmizi, 5- İmam Nesai, 6- İmam Malik Bin Enes, 7- İmam İbni Mace, 8- Sünenü’d Daimi,9-  İbnü’l Esir, 10- İmam Ahmet bin Hanbelî, 11-Ebu Yala, 12- Abdullah Darimi, 13-Ahmet Bezzar, 14-İmam Suyuti, 15- Beyhaki, 16-İmam Nevevi, 17-İmam İbni Mace, 18-İmam Malik, 19-İmam Hanbelî, 20-Hâkim, 21-İbni Hüzeyme, 22- Taberani, 23- Beyhaki, 24- Deylemi, 25- Hakem-i  Tirmizi gibi onlarca hadis bildiren âlim vardır. Bunlar yazılı ve sözlü kaynaklardan yararlanmışlardır. Bu hadis âlimlerin bazıları aynı zamanda fıkıh ve hadis âlimidir. İbni Aşakir gibi 80 cilt eseri olanlar vardır. Peygamberimizin sözü olmayana hadis denmez. Dini bozmaya, sulandırmaya, gözden düşürmeye çalışan kâfir ve hain münafıklara dikkat etmeli. Uyanık olmalı. Dünyada kâfir kadar münafık zalimde vardır.

Hadis- i şerifler, peygamberimizden alıntı yapılmıştır. Aktarmada eksiklik, noksanlık, yanlışlık, hata olabilir. Bunu televizyonlarda, vaizlerde, radyolarda, gazete ve dergilerde sürekli dile getirmek, bir düşmanlık eseri olarak görülmektedir. Kur’an’ın genel ruhuna, peygamberimizin ahlak ve yaşayışına, Allah’ın iradesine uygun düşmüyorsa, biz o hadis üzerine kapsamlı zaten düşünüyoruz. Ama hainlerin yaptığı; hadisleri gözden düşürmektedir.

Kur’ân’dan da bir ayeti alıp, yanlış yorumlamak, açıklamak, tefsir etmek, gibi bir yanlışlık içine düşmektedirler. Kur’ân’da bir kelime- sözcük pek çok anlamda kullanılmaktadır. Arapça ve Kur’ân Arapçasının böyle bir özelliği vardır. Kur’ân’da, “ Darabe” sözcüğü ayetlerde 58 defa geçmektedir. “Bunu kadını dövme anlamında kullanıyorlar.” Hatta 6 ay önce Nurettin Yıldız, kadının dövülebilir, olduğunu, ayetle açıklamış. “Çocukların evlenmesinde yaş da yoktur,” demişti. Bu toplumda tepki ile karşılanmış. Nurettin Yıldız’ı haklı bulanlarda, eleştirenlerde çıkmıştı. Bütün bunlar cehaletten veya art niyetli düşmanlıklardan kaynaklanıyor, olabilir.

Darabe; “onları çıkarın, ayrılın, dövün, seyahat etme, dışarı çıkarma, vurmak, uzak tutmak, mahkûm olmak, kapamak, örtmek, açıklamak, anlamlarına gelmektedir.” Ayeti yorumlarken, burada “dövün” sözcüğünü yerleştirmek, yanlış olabilir. Mesela; ayrılın, seyahate – geziye çıkın, anlamı verenlerde var.

Peygamberimiz eşlerini hiç dövmemiş. Allah’ın iradesine de uygun değildir. Bu gibi yalan, yanlış yorumlar, insanları İslam dininden uzak tutmaktadır. İnsanlarla iletişimi zorlamaktadır.

Evlenme konusunda; çocukları, sabileri evlendirin, demiyor. Nisa- temiz kadınları evlendirin, diyor. Yanı kadın olması; akıl, fizik olarak olgun olması isteniyor. Bir de kadın olması gerekiyor. Öyle haiz olamayanları, kan görmeyenleri, aybaşı olamayanları evlendirin de, demiyor. Nisa diyor. Nisa temiz kadın anlamındadır. Kız, çocuk, sabi anlamında değildir.

Araplarda bayanların, gençlerin yaşı söylenirken, 10 yaşına kadar olanlar, sıfır yaşında kabul edilir. Yanı 12 yaşında ise, 2 yaşında denir. Bu bugünde böyleymiş. Bir bayan 9 yaşında evlendi, deniyorsa, 19 yaşında evlenmiş demektir.

Sünni denilen dini kesim dini inanç ve ilkelere itirazsız uymaktadır. Sünnilik bir mezhep değildir. Kur’an, sünnet yoludur. Radikal akımlar ve bozuk mezhepler fırkalara ayrılmış, her biri farklı telden ve diyardan çalmaktadır. Sünnilik bir orta dosdoğru hak hakiki İlahi yoldur. Aşırı, geri, sapıkça yorumları yoktur. Olan zaten Sünni olmaz. Zira Sünnilik; Kur’an ve sünnet yoludur. Sünnilikte diğer bazıları gibi temel yanlışlar bulunmamaktadır. Şii- Şia, Vehabi, Selefi gibi sapıkça yorumlarda ve anlatımlarda bulunulmaz. Sünnilik, kendi içinde birçok farklı mezhebin görüşleri olsa da, kendi şartları içinde kabul edilebilir bir çoğunluğa sahiptir. Yanlış yorum varsa, benimsenmez. Yeni izahlar, açıklamalar, yorumlar yapılır. Sünnilik bir mezhep değildir. Mezhepçi olan Sünni olamaz.

Hadis, sünnet kabul etmeyen akademisyenler, gruplar, kişiler vardır. Bunlar Batı destekli yeni İslam anlayışı türetmek isteyenlerdir. Vehabilik bir İngiliz- Batı uyarlaması, türetmesidir. Şiilik de dışarıdan empozedir. Selefiye de aşırılıkçıların uydurmasıdır. Vehabilerle ortak hareket etmektedirler.

Namaz, oruç, hac, zekât, gusül, taharet gibi dini farz ve konularda Kur’ân da detaylı açıklama yoktur. Ayrıntılı bilgi yoktur. Biz bu ibadetlerin yapılmasını hadis ve sünnetlerden öğreniyoruz. Peygamberimizi, hadis ve sünnetleri kabul etmeyenler var. Onların amacı; ibadetleri yapılamaz kılmaktır. Bunlar hadisleri inkâr etmektedirler. 27 tane gerçek hadis vardır, demektedirler. Hiçbir hadis âlimin bildirdiğini kabul etmemektedirler. Sahih-i Buharı, Kütüb-i Sitte bile reddedilmektedir. Bunları yapanlar; satılmış, bozguncu, hain, kalleş, kahpe, alçak adi lanetliklerdir. Gâvurun yapamadığı kâfirliğini, bu içteki hain düşmanlara yaptırmaktadır. Kale içten daha kolay fethedilir. Kapı içten hain olursa kilit, anahtar tutmaz.

Bunlar fitneci, fesatçı- bozuk -bozguncu, gâvurluk yapanlardır. Değer verilmemeli. Önemsenmemeli. Bunlar uygun ortam bulduklarında- Kur’ân konusunda da eleştiri yapmaktadırlar. Kur’ân eksiktir, fazladır, peygamber sözüdür, gibi zırvalamaktadırlar. Batılı gâvurların dediklerini, çekinmediklerinde aynen söylemektedirler. Kürselleşen dünyada batıl ortak ağızdan işbirliği içinde beraber ulumaktadır.

Bunlar halka, topluma yalan söylemekte, halkı aldatmaktadırlar. Ehliyet ve liyakatleri olsa da, doğru ve dürüst değillerdir. Dini çarpıtmakta, din sömürüsü yapmakta, dinin içini boşaltmaktadırlar. Ellerinde hürriyet, fırsat, olanak vardır. Bunu kullanmaktadırlar. İslamcılarda dini istismar etmekte, çarpıtmakta, saptırmakta bulunmakta, çıkarları için kullanmaktadır. Samimi değillerdir. Anarşi, şiddet, terör yapmaktadırlar. Bunlar fitne, fesat, insanları kullanma peşindedirler. Bunların bazılarda münafıktır. İnanmadıkları halde mümin gibi görünüp, müminleri aldatmakta, bozmaktadır. Fetö ve Adnan Oktar gibileri az değildir. Bunlar bu kullanmışlıkları ile büyük servetler elde etmektedirler. Hem kullananlar vermekte, hem kullanılanlar vermektedir. Bunlar din düşmanı olduğu gibi aynı zamanda vatan, millet, devlet, bayrak, özgürlük düşmanlarıdır. Bunlarda maddi, manevi temizlik, şeffaflık yoktur. Kendilerini gizlerler. Riya- gösterişte bulunurlar.

Türkiye’nin temel taşları olan dini, milli, manevi, ilmi değerleri bozmakla ilgilenirler. Bu değerler terk edilirse; ülkemiz, milletimiz, ümmet ayakta durmaz. Bireyi, aileyi, toplumu bozma peşindedirler. Medeniyetimizi yok etmeye çalışmaktadırlar. Ahlak sistemimizi yok etmeye çalışmaktadırlar.

Kadını kötü, çirkin, zararlı, olumsuz işlerde kullanmakta, anneyi bozmaktadırlar. Kadın, erkeklerin oyuncağı, para kazanma metaı durumuna sokulmaktadır. Feministler ahlaksız bir ideolojinin mensubudur. Böyle olduğu için kadınların ahlak bozulmalarına ses çıkarmamaktadır. Ülkemizi tarihinden, geçmiş medeniyetinden koparmaya çalışmaktadırlar. Bunun için solcu materyalist solcular, bizim tarihimiz 1923 de başlar. Osmanlı atamız değildir, deyip; bir soysuzluk, serserilik içindedirler. Batı, tarihine sahip çıkarken, Batının kullandığı materyalist solcular, tarihine sahip değildir. Çünkü öyle kurgulanmışlar. Kurgulandığı gibi ötmektedirler. Batının zalim gâvurlarını kendilerine önder, lider, mürşit, ata olarak görmektedirler. Vücutlarına dövmelerini yaptıracak kadar adi soysuz olmaktadırlar.

Ülkemizde sapıtmış, şaşırmış bir milli denen ama milli olmayan Milli Eğitim Sistemi vardır. Ülke insanımızı dininden, imanından, ahlakından, iffetinden, değerlerinden koparıp; arızalı serseri insan yapmaktadırlar. İnsanlarımız din- iman, devlet kuralı dinlememektedir. Serseri mayın, kurşun asker, aptal olmuş. Her suçu, günahı, haramı kolayca işlemektedir. Devleti takan yoktur. Yasa, kanun, hükümet, devlet takan yoktur.

Milletimizi özgürlüğünden alıkoyarak, dayatmalarla, sıkıyönetimlerle, darbelerle, cuntalarla, Batı kurmalı hükümetlerce berbat ve harap ettiler. Basın ve fikir hürriyetini, din ve ibadet özgürlüğünü yok ettiler. Yasakladılar. Ezanı yasakladılar. Kur’an öğrenmeyi yasakladılar. “Allahu Ekber” demeyi yasakladılar. 1932- 1950 yılları arasında ne ezan okuttular. Ne de din adına tek bir kelime- sözcük öğretiler. Camileri yıktılar. Kiralattılar. Amacı dışında kullandılar. Bakım ve onarımlarını yapmadılar. Sattılar. Amacı dışında kullanılan cami sayısı başbakanlık arşivlerinde 10 bin tane camiye yakındır. 1943 yılında İstanbul’daki Sultan Ahmet Camisi bile ibadete kapatılmıştı.

 O tarihte komünist Stalin SSCB ülkesinde de camileri, kiliseleri, havraları kapatmış. Tarihi olanları bile dinamitleyip, yıkmıştı. Tam bir Kızıl Stalin kafası – kafasızlığı vardı. Din üzerine büyük baskı vardı. Elif Cüzü bile basılmıyordu. Okullarda Din Kültürü dersi hiç yoktu. Ekmek bile vesika ile satılıyor. Mutlu zalim azınlık; milleti, sömürerek ağa, bey, patron gibi yaşıyordu. Şimdi solcular hala o sapık ve zalim dönemin özlemi içinde yaşamaktadır. Millet, devletin kanun uygulaması, batının dayatması ile ahlaken bozuldu. Bunun için ülkemizdeki 449 cezaevi, af yasalarına rağmen kapasitesinin çok üzerine her zaman doludur. Çoğu kez cezaevlerinde 250 bin mahkûm vardır.  

Af ile çıktığında ya da cezasını çekip, cezaevinden çıktığında, yine suç işleyip, cezaevlerine dönmemektedirler. 1974 CHP –Bülent Ecevit affı ve 1999 yılında yapılan DSP- Bülent Ecevit affı böyle oldu. Bir, iki yılda cezaevlerinden çıkanların büyük çoğunluğu ile birlikte yine cezaevleri doldu. Islah etme çalışması yok. Din, iman, güzel ahlak, edep, hak, hukuk öğretisi olmasa, olacağı; dehşet saçan vahşi, barbar yaratık olmaktır. Çünkü cezaevinde ıslah çalışması yeterince yapılmamaktadır. Cezaevlerinde herkese meslek, sanat, ilim öğretilmemektedir. Mahkûmlar çıktığında, sahip çıkılmamakta, takıp edilmemekte, eğitim sürdürülmemektedir. İnsanlar eğitim- öğretip, terbiye, güzel ahlak ile olgun insan yapılmamaktadır. Meslek, ilim kazandırıp, topluma yararlı insan olarak yetiştirilmemektedir.

Şura suresi 181- 183 ayete, Mearic süresi 33. Ayete,  Isra 33. Ayete,  Yunus süresi 26. Ayete, Nisa süresi 30. Ayete, Bakara 197. Ayete, 42. Sürenin 40. Ayetine bakınız. Nisa süresi 93. Ayeti de okuyup, ders çıkarınız. İbret alınız. Peygamberimizin de hadis ve sünnetlerini okuyunuz. Siyer- peygamberimizin hayatını okuyup, örnek alınız. Zalimleri dost edinmeyiniz. Zalim ve kâfirleri örnek almayınız. Önder, lider, mürşit, irşat eden, feyiz veren görmeyiniz. Bizler, insanlığı sadece Allah cc. rızası için bilgilendiriyor, aydınlatıyor. Doğru fikir ve ilim aktarıyoruz. Allah cc. hepimize akıl, fikir, hidayet verir, inşallah. Vermesi için istemek gerekiyor. İlgilenme olmadan bilgilenme olmuyor.

- - -