FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında haklarında dava açılan ve tutuksuz yargılanan 51 Hava Harp Okulu öğrencisi hakim karşısına çıktı.

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında paraşüt eğitimi için İstanbul’dan Ankara’ya getirilen 51 Hava Harp Okulu öğrencisi hakkında açılan davanın ilk celsesi başladı. Tutuksuz yargılanan 51 öğrenci için 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7 yıl 6’şar aydan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davaya tutuksuz yargılanan sanıkların tamamı, taraf avukatları ve sanık aileleri katıldı. Sanıkların kimlik tespitlerinin yapılmasının ardından iddianamenin özeti okundu. İddianamenin özetinin okunması sonrası sanıkların savunmalarına geçildi.

Sanık A.Ö., 10 Temmuz 2016 tarihinde Hava Harp Okuluna geldiklerini, daha sonra paraşüt eğitimi için Ankara’daki Kara Harp Okuluna getirildiklerini söyledi. 15 Temmuz tarihine kadar eğitimi görmeye devam ettiklerini anlatan A.Ö., "Saat 20.00 gibi içtima alındı. 22.30 sıralarında uçak sesleri gelmeye başladı. O esnada ne olduğunu tam olarak anlayamadık. Daha sonra komutanımız olan Koruma Yüzbaşı Kenan Baştuğ’un emri ile gazinoya gittik" diye konuştu.

A.Ö., televizyon izlerken darbe girişimi olduğunu öğrendiklerini belirterek, "Koğuşta beklerken bombalar patlıyordu. Camların patlayacağını düşündüğümüz için üzerlerimizi yorganlarla kapattık. Sonra bir helikopter geldi. Biz helikoptere binmek istemedik. Orada bir yarbay vardı ’ne demek helikoptere binmemek’ diye bağırmaya başladı" şeklinde konuştu.

AĞABEYİ 15 TEMMUZ SONRASI İHRAÇ EDİLMİŞ

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu’nun sorusu üzerine sanık, öğretmen olan ağabeyinin 15 Temmuz sonrası ihraç edildiğini söyledi. Suçsuz olduğunu söyleyen A.Ö., suçlamaları kabul etmediğini, hiçbir terör örgütüne de üye olmadığını öne sürdü.

"KÖTÜ ŞEYLER OLACAĞINI ANLADIM VE KORKMAYA BAŞLADIM"

Sanık A.Ç., 1 yıl önce planlanmış olan paraşüt eğitimi kapsamında Ankara’ya götürüldüklerini ve Kara Harp Okulunda kalacaklarının söylenildiğini ifade etti. 15 Temmuz’a kadar sabah 08.00’den akşam 16.00’a kadar eğitim aldıklarını kaydeden A.Ç., "Akşam 20.00 gibi Yüzbaşı Kenan Baştuğ komutanımız içtimaya çağırdı. Bunun konusu izin içtimasıydı. Ardından biz odalara çıktık. Daha sonra F-16 sesleri duymaya başladık. Annemleri aradım ’anne ne oluyor, ben çok korkuyorum’ dedim. Annem de ’oğlum herhangi bir şey yok’ dedi. 22.30 sıralarında televizyonun olduğu yere çağırdılar. Televizyonda TRT’den darbe bildirisi okunuyordu. Cumhurbaşkanının, Başbakanın açıklamalarını duyduk. Bunları duyunca şok olduk. Kötü şeyler olacağını anladım ve korkmaya başladım" ifadelerini kullandı.

"ADINI BİLMEDİĞİM BİR YARBAY BİZE ’SİZ TARİHİN YÜZ KARASISINIZ’ DEDİ"

Patlama seslerini duyunca kendilerini yere atmaya başladıklarını anlatan A.Ç., "Daha sonra Yüzbaşı Kenan Baştuğ bizi çağırdı ve ’bu konu ile bizim alakamız yok. Biz burada misafiriz. Herhangi bir olaya karışmayacağız. Gidin uyuyun’ emrini verdi. Daha sonra odalara geçtik. Her bomba atılışını kendi gözlerimle gördüm. Ardından bizi güvenli yere götürmek istediler. Güvenli yer benim için sağ kalabileceğim yere gitmektir. O gün ben sadece bunu düşündüm, sağ kalmayı düşündüm. Çoğu arkadaşımız ağlıyordu, ailesini düşünen vardı. Ardından bizleri meydana topladılar ’güvenli yere gidiyoruz’ dediler. Ellerimizde valizler vardı, ayağımda spor ayakkabı. Darbeci spor ayakkabı giyer mi? Daha sonra helikopter geldi. Ben o helikopterden korktum. O mu değil mi bilmiyorum ama gidip halka sıkan helikoptere benziyordu. Bazı arkadaşlarımızla korktuk. Valizlerin arkasına sığındık. Sonra ’helikoptere binin’ dendi. Biz helikoptere binmek istemedik. Orada tam teçhizatlı askerler vardı. Daha önce hiç görmediğimiz, amirimiz olmayan bir yarbay bizi sıraya soktu. ’Nasıl emirlere uymuyorsunuz? Siz tarihin yüz karasısınız’ dedi. Asıl yüz karasını bu yargılama sonrasında göreceğiz. Ardından bizi teker teker bindirmeye başladılar. Biz binmedik. 12 gün boyunca Kara Harp Okulunda kaldık. Hakkımdaki tüm suçlamaları reddediyorum" dedi.

Sanık S.E.Ö., akşam saatlerinde F-16’ların seslerini duymaya başladıklarını anlatarak, telefondan İstanbul’da köprülerin kapatıldığını gördüklerini kaydetti. Duruma anlam veremediklerini belirten S.E.Ö., gazinoya gidilecek yönünde emir verildiğini, bunun üzerine gazinoya gittiklerini söyledi. S.E.Ö., "Televizyondan bildiriyi gördük, darbe girişimi olduğunu anladık. Daha sonra sonik patlamaları duymaya başladık. Bir endişe halindeydik. Kobra tipi bir helikopter bizim üzerimize doğru geldi. Korktuk ve kendimizi sağa sola attık. Kenan Yüzbaşı güvenli bir bölgeye gideceğimizi söyledi. Ardından iki helikopter indi. Onların ne olduğunu bilmediğimiz için saklanmaya başladık. Kenan Yüzbaşı helikopterle gelenlerle tartışmaya başladı. Kenan Yüzbaşıya bir binbaşı rütbesini gösterdi. ’Ben senin üstünüm dediklerimizi yapacaksınız’ der gibi. Daha sonra bir yarbay ’Siz nasıl askerlersiniz? Nasıl emirleri uygulamıyorsunuz’ diyerek bize bağırmaya başladı. ’Arkanızda sizi durduranlar var, onları bize teslim edin’ diyordu. Kenan Yüzbaşı daha sonra emrin alay komutanından geldiğini söyledi. Arkadaşlar zorla binmeye başladılar. Biz de binmedik, yer de kalmamıştı zaten. Mağduruz. Okullarımızdan atıldık, hapishanede kaldık. Suçsuzum" ifadelerini kullandı.

Sanık A.U.’nun olay günü yaşananları anlatmasının ardından, Mahkeme Başkanı Ademoğlu, "Ailenle ilgili soruşturmalar başlatılmış" yönünde soru yöneltti. A.U., "Annem adliyede çalışıyordu. Benim tutuklanmamın ardından soruşturma başlatıldı, ihraç edilmedi. Benim durumumdan dolayı başlatıldı yani FETÖ ile alakası yok. Ablam da görevine devam etmektedir. ’Darbeci’, ’vatan haini’ gibi ithamları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum" dedi.

Sanık F.Y.’nin savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Ademoğlu, F.Y.’nin üzerinde çıkan 1 doları sordu. F.Y., "15 Temmuz’den sonra biz zaten Kara Harp Okulunda kaldık. Daha sonra internetten 1 dolarlarla ilgili haberleri gördüm. Bende de ve bir arkadaşımda 1 dolar vardı. ’F’ ve ’G’ ibareli 1 dolarlardan bahsediliyordu. Bizde seri numaraları karşılaştıralım dedik. Seri numaralara baktığımızda ’C’ ve ’E’ harfleri vardı. ’Bir sorun yok’ dedik ve cebimize koyduk" diye konuştu.

(Abdullah Sarıca/İHA)