Alman Die Welt Gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Savcılığın tutuklama talebinde şüpheli Yücel’in köşe yazılarında Kürt halkına yönelik olarak ayrılığı körükler ve tahrik edercesine anlatım yolunu seçerek, PKK/KCK silahlı terör örgütünün propagandasını yaptığı belirtildi. 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından hakkında başlatılan bir soruşturma kapsamında 14 Şubat 2017’de gözaltına alınan Alman Die Welt Gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye getirildi.

Avukatıyla birlikte soruşturma savcılığa çıkarılan Yücel, ifadesinin ardından "Terör örgütü propagandası yapmak" ve "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlarından tutuklama talebiyle İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi.

Savcılığın, Hakimliğe gönderdiği sevk yazısında, şüpheli Deniz Yücel’in, hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hem de Almanya ülkesi vatandaşı olduğu, uzun süredir Almanya ülkesi basın kuruluşlarında çalıştığı ve son olarak da Die Welt adlı gazetede yazarlık yaptığı hatırlatıldı.

Şüphelinin gazetecilik görünümü altında PKK/KCK silahlı terör örgütünün yöneticisi konumunda olan Cemil Bayık ile röportajlar yaparak örgütü legalleştirme girişimlerine katkıda bulunduğu belirtilen yazıda, "Keza şüphelinin gazetede yayınlanan köşe yazılarının bir kısmı temin edilip tercümesine başvurulduğunda ülkemizi bölmeye, parçalamaya yönelik haksız, hiçbir meşrutiyeti olmayan PKK/KCK silahlı terör örgütünün eylem ve işlemlerine eleştiri getirmezken, güvenlik kuvvetlerimizin haklı operasyon ve işlemlerine yönelik olumsuz algı oluşturmaya matuf yazılar yazdığı" ifade edildi.

GÜVENLİK FAALİYETLERİNİ KEYFİ KATLİAM NİTELİĞİNDE GÖSTERMİŞ

Şüphelinin yazdığı yazıların, adeta güvenlik birimlerinin keyfi olarak insan öldürdüğü, Diyarbakır, Cizre, Yüksekova ve diğer mahallelerde yapmış olduğu güvenlik faaliyetlerinin keyfi katliam niteliğinde operasyonlar olduğunu, hatta 12 Aralık 2016 tarihli yazısında bu operasyonlar sırasında Cizre’de ölen Hacer Aslan’ın kasıtlı bir şekilde güvenlik güçleri tarafından yakılarak öldürüldüğünü belirttiği anlatıldı.

"YAZILARINDA KÜRT HALKINA YÖNELİK AYRIMCILIĞI KÖRÜKLEYİCİ İFADELER KULLANDIĞI..."

Sevk yazısının son bölümünde ise, şüphelinin 26 Ekim 2016 tarihli yazısına değinilerek, "Şüphelinin yaklaşık bin yıllık süreçte tek devlet çatısı altında kardeş olarak yaşamakta olan Kürt halkımıza yönelik olarak ayrılığı körükler ve tahrik edercesine fıkra ile anlatım yolunu seçerek, Türklerin en büyük isteğinin Kürtlerin annesini göremeden ölmeleri olduğunu belirttiği, yazının devamında bu benzetmeyi birden çok kullandığı" denildi.

Şüphelinin yazı içerikleri değerlendirildiğinde, gazetecilik faaliyetinin ötesinde ayrımcılığı körükleyici nitelikte yazı yazdığı gibi, güvenlik birimleri tarafından yapılan operasyonların keyfi ve katliam niteliğinde olduğunu belirterek PKK/KCK silahlı terör örgütünün söylemlerimi dile getirip terör örgütü propagandası yaptığı vurgulandı.

(Başak Akbulut /İHA)