Bilgiyi öğretmeyi beceremediğimizi biliyor muyuz? Ne öğretebiliyoruz ne de eğitebiliyoruz! Öğretmenler, akademisyenlerde bilgiyi öğrencilere öğretmesini beceremiyor! Ebeveynlerin pek çoğu da pedagojik eğitim almadığından; öğretme, eğitme, öğrenci yetiştirme konusunda yetersizdir. Olan yine bizim yavrulara, çocuklarımıza olmaktadır!

Öğretmenler girdikleri kariyer sınavlarında çok düşük puan almaktadır! Öğrencilerde lise ve üniversite giriş sınavlarında çok düşük puan almaktadır! Hele sayısal ve fen alanında tamamen başarısız olmaktadırlar! Çünkü öğretmenler bu dersleri olması gereken şekilde öğrencilere kazandıramıyor. Öğretmen, öğretmesini ne biliyor ne de becerebiliyor. “Sadece anlatıyor. Sadece anlatmakla ders, konu kavranmaz.” Bunun içindir ki 30 kişilik sınıfta başarılı olan sadece 2 - 3 öğrenci vardır. Öğretmenlerinde zaten %5’i ancak başarılıdır. Diğer memurlarda, amirlerde, teknik elemanlarda, yöneticilerde de başarılı olanlar %5 bile değildir. Bu bir tespittir. Olan çocuklarımıza ve milletimize olmaktadır.

Oysa insanlarımızın %98’i hayatını çok iyi değerlendirebilir. Bilim insanı, sanat, meslek, zanaat sahibi,  kültür insanı, teknik- teknoloji sahibi olabilir. Kendine ve insanlığa yarayışlı başarılı bilgin, bilge, teknik insan olabilir. İnsanda bu yetenek vardır. Ama bu yetenek ailelerde ve okullarda köreltilmektedir! Sosyal çevrede gelişimi sağlayamamaktadır. Dünyanın gelişmesini ana kumandadaki %2 sağlamaktadır. Diğerlerini iyi yetişmemiş aileler ve öğreticiler telef etmektedir!

Öğrenmede beyindeki Glia Sinir Hücrelerinin ve Damar Hücrelerinin büyük payı vardır. Sinir hücreleri arasındaki kimyasal ve elektriksel iletişim öğrenmemizi sağlamaktadır. Beyin çok gizemli, işlevli bir organdır. Belleğimiz tüm edindiğimiz bilgileri depolar. “Kısa süreli bellek, sinir hücreleri arasında devam eden elektriksel etkinlik aracılığıyla gerçekleşir.” Bu akım tükenince, bilgide unutulur. Kısa süreli belleğimiz unutkan olduğundan; edindiğimiz bilgileri kaydetmeli ve tekrar etmeliyiz. Unutmak, yeni bilgilerin kazanımını da sağlamaktadır.

“Uzun süreli bellek, kısa süreli bellekten gelen bilgileri depo eder. Bu bellekte daha çok yapısal özellikler vardır. Protein sentezi ile gerçekleşen yapısal değişimdir.” İnsan anestezi olduğunda bile bu bellek silinmiyor. Unutma, eski bilgilerin güç yitirmesidir. Bunların yerine yeni bilgiler depolanmaktadır. Unutmamak için; bilgileri günlük, haftalık, aylık, yıllık tekrar etmeliyiz.

“Gürültülü, kötü, stresli, bozuk, olumsuz ortamlarda öğrenme engellenir. İnsan yeterli öğrenme sağlayamaz.” “ Afet, savaş, deprem, sel, doğa ve beşeri felaketlerde bilgi öğrenme azalır.” “Kronik stres altında öğrenme sağlanamaz.”  Vücudun yapısındaki biyolojik, kimyasal değişiklikler öğrenmeyi azaltır. “Öğrencinin öğrenmesi için; önce öğrenmeyi istemeli, bilgiye merak duymalı. Azmetmeli, gayret etmeli, ders çalışmalı. Araştırma, geliştirme, inceleme, gezi, gözlem, deney, yapma, yaşama uygulamada bulunmalı.” Sağlıklı, huzurlu, mutlu, rahat, dertsiz, sorunsuz olmalı. Öğrenmeye odaklanmalı. Aklı başka yerlerde ve sorunlarla baş başa olmamalı. Olumsuz etkenler kaldırılmalı. Âşık, sevdalı olmamalı. Okula ilgisiz öğrencilerle takılmamalı. Vücut rahat, huzurlu, mutlu, güzel hisli olmalıdır.

Her öğrenci farklı bir dünyadır. Farklı öğrenme tipleri vardır. Öğretmede farklı olmalıdır. “Öğretmen, öğrenciye göre öğretme yol ve yöntemleri denemelidir.” Okulda öğretmenler daha çok ders konularını öğrencilere anlatarak, öğretmeye çalışmaktadır. “ Sayısal, sözel, sosyal, fen dersler hep öğretmen tarafından anlatılıyor.” Öğrencinin etkinliği sıfıra yakındır!  Öğretmenin günde 9 saat derse girdiği oluyor! Ama hep anlatıyor. “Bu öğretmen hafta içi okulda ders verdiği gibi hafta sonu da kursa, etüt çalışmalarına giriyor! Bu öğretmen haddi aşmış! Yararsız durum oluşmuş. Bu durumda sadece ücret alması sağlanmış olur. Başka bir şeye yaramaz.”

 “ Bir öğretmen haftada 40 saat ders vermektedir. Oysa öğretmen bir günde verimli olarak sadece 4 saat ders verebilir. Bu da haftada 20 ders saati eder.  Bu durumda öğretmenin dinlenmesi, Ar- Ge yapması, İnovasyon, plan- program yapma ve derse hazırlanması yok!” Zaten hiç kitap okumayan binlerce öğretmen var! Evde televizyon izler! Öğretmenevinde oyun oynar! İçki içer! Artık ücretler iyileşmiş. Arabasını alır, gezer! Milletin zeki çocukları böylece sıradanlaşır.

Bilgiyi verirken, öğrencinin bilgiyi kazanması için; sadece okuması yeterli değildir. Okuma ile bilginin sadece %10’u öğrenilir. Okuma sessiz yapılırsa bu oranda tutturulamaz. Olumsuz ortam varsa, bu orana bile hiç yaklaşılmaz.

Öğrenci, öğretmeni dikkatli dinleyerek sadece bilginin %26’sini kazanır. İşte okullarımızda yapılan budur. O da dikkatli dinlerlerse! “Dün bir Anadolu Lisesine Türk Kızılay’ını tanıtmaya gittim. 40 dakikalık bir tanıtım yapacaktım. Gürültü yüzünden 15 dakikada bitirmek durumunda kaldım!” Bu öğrencilere günde 9 saat ders anlatan öğretmenin yararlı olma durumunu düşünün!

Öğretmen dersi anlatırken; görme, görsel, animasyon, simülasyon kullanırsa, öğrenme %30 oranında sağlanır.

Hem görerek hem de işiterek ders işlenirse, öğrenme %50 sağlanmış olur.

Öğrenci kendi ders anlatırsa, derse hazırlık yaparak anlatım sağlarsa, bilginin %70’ini kazanmış olur.

Eğer ders işlenirken; okuma, dinleme, görme, yapma, deney gerçekleştirme, araştırma- geliştirme, İnovasyon yapılırsa; bilginin %90’ı öğrenilmiş olmaktadır. Bilgi öğrenilirken, mutlaka 6 duyu organı, vücut bölümleri, vücut organları tümü ile kullanılmalıdır.

Ben lisenin fen bölümü mezunuyum. Ama sadece 2 defa laboratuvara gittik. İki defasında da deneyde kaza oldu! İki defayı da değerlendiremedik. Çünkü öğretmen yetersizdi. Öğretmen hazırlık yapmadan, laboratuvara girerse, böyle olumsuzluklar olur! Hala da olmaya devam etmektedir!

Bilgilerin unutulmaması için periyodik aralıklarla tekrar edilmesi, bellekte kaydın yenilenmesi gerekir. “Etkili öğrenme sağlanmalı. Düşünsel, duyumsal, sezgisel, görsel, sözel, tümdengelim, tümevarım öğrenme yapılmalı.” Beyin boş, yararsız bilgilerle doldurulmamalı.

 Öğrenciyi görüyorum! Öğrencinin kulağında radyo dinlemesi takılmış. Kıvırarak yürüyerek okula gidiyor. Eve geldiğinde; internet, televizyon gürültüsü yanında, kolu komşu, akraba eve gelmiş! Gürültü artmış! Sokakta taşıtların gürültü çıkaran egzozları derken, şehirde her ilkellik vardır. Eğer bayram yaklaşmış ise, 96 müzik enstrümanı okul bahçesinde bayrama hazırlık provası yapmaktadır. Öğrencilerde dersliklerinde ders yapmaktadır! Bu kadar düşüncesizlik, olumsuzluk olmamalı.

 “ 10 çeşitten fazla düşünme biçimi vardır. Bu düşünme biçimleri de öğrenilmelidir.  Ama bu düşünme biçimlerini ne öğretmen biliyor ne de öğrenci öğrenmiştir! Bu kadar akılsızlık, beyinsizlik, olumsuzluk içinde öğrenciden başarı beklemek aptallıktır. 30 yıl öğretmenliğim esnasında, başarısızlığın nedeni daha çok; yöneticiler, ebeveynler ve öğretmendir, diye tespit ettim. Öğretmenliğe yapısı, doğası uygun olmayanlarda öğretmen edilmiştir! Buda böyle bilinmelidir.

-