ANTALYA, () - ÖZEL OFM Antalya Hastanesi KBB, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Tunga Derin, ağız ve boğaz kanserlerinin diğer kanser türlerine göre daha az sıklıkta görüldüğünü, bu hastalığın tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabileceğine dikkat çekti.

Prof.Dr. Alper Tunga Derin, konuşma, çiğneme, yutma, nefes alma gibi çok önemli ve hayati fonksiyonlara sahip ağzın anatomik olarak pek çok alt bölgesi olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Derin, “Ağız ve boğaz konuşma, çiğneme, yutma, nefes alma gibi çok önemli ve hayati fonksiyonlara sahip organlarımızdır. Bu iki anatomik alanda ortaya çıkabilen, halk arasında az bilinen, ancak muhtemelen en ciddi sağlık sorunlarından biri de bu bölgelerin kanserleridir. Ağız ve boğaz kanserleri tüm diğer kanserler arasında görece olarak az rastlanılsa da erken tanı alıp doğru tedavi edilmezse oldukça ölümcül ve hayat kalitesini bozucu sağlık sorunlarındandır" dedi.

Anatomik olarak ağız ve boğazın pek çok alt bölgesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Derin, "Bu bölgeler, dudaklar, dil, ağız tabanı, alt ve üst çene diş bölgesi, iç yanak bölgesi, alt çene arka üçgen bölgesi, sert damak, yumuşak damak, bademcikler, dil kökü, arka yutak duvarıdır. Bu bölgelerin her birinde kanser ortaya çıkabilmektedir" diye konuştu.

'SİGARA VE ALKOL TÜKETİMİ RİSKİ ARTIRIYOR'

Prof.Dr. Alper Tunga Derin, ağız ve boğaz kanserlerinin nedenleri hakkında da bilgi verdi. İleri yaş, sigara tüketimi ve yoğun alkol kullanımının riski artırdığına dikkat çeken Prof.Dr. Derin şu bilgileri verdi:

“Ağız ve boğaz kanserleri açısından bilinen en önemli risk faktörleri ileri yaş, sigara tüketimi, yoğun alkol kullanımı (sigara ve alkolün beraberliği riski daha fazla artırmaktadır) kötü ağız hijyeni, vuran takma dişler, genetik yatkınlık ve özellikle boğaz kanserlerinde olmak üzere cinsel yolla bulaşan bir virüs olan insan papilloma virüsü (HPV, human papilloma virüsü) olarak sayılabilir. Bu sorunun en önemli tarafı hemen her zaman kanserlerin kanser öncülü (potansiyel malign lezyonlar) yaralardan gelişiyor olmasıdır. Bu lezyonların kendileri kanser olmasa da yukarıda sayılan risk faktörlerine sahip hastalarda belli oranda kansere dönüşme riski taşımalarıdır. Genellikle kırmızı (eritroplaki) veya beyaz renkli (lökoplaki) lezyonlar olarak ortaya çıkar ve ağrısız olabilirler. Bu öncül lezyonların tanısı ve tedavisi oldukça basit bir biyopsi-eksiyon işlemiyle yapılabilmektedir ve sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. Ağız içinde yerleşik 2 haftadan daha uzun süren her lezyon hastalar ve hekimler tarafından dikkate alınmalıdır."

'ŞİKÂYETLER DİKKATE ALINMALI'

Ağız içinde oluşan kanser öncülü lezyonların, gerçek kansere dönüşme riskinin yüksek olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Alper Tunga Derin, ağızda boğazda geçmeyen yara, kanama, konuşma, yutma ve çiğnemede zorluk, dil hareketlerinde kısıtlılık, diş kayıpları, boyunda şişlik, ağız açmada zorluk, seste kabalaşma, boğazda takılma hissi, soluk almada zorlanma şikâyetlerinin dikkate alınması gereken belirtiler olduğunu söyledi.

AĞIZDAKİ YARA 2 HAFTA İÇİNDE GEÇMİYORSA DİKKAT

Hastalığın yaygınlığını anlamak için çeşitli görüntüleme teknikleri kullanıldığını aktaran Prof.Dr. Derin, şöyle dedi:

“Hastalık en etkili cerrahi yolla tedavi edilmektedir. Cerrahi sonrası yine hastalığın evresine göre radyoterapi (ışın tedavisi) ve/veya kemoterapi uygulanabilmektedir. Günümüzde teknolojinin ve ameliyat tekniklerinin gelişmesine bağlı olarak (lazer cerrahisi, robotik cerrahi, doku onarım tekniklerinde ilerleme, daha az yan etkili ışın tedavi cihazları, daha etkili kemoterapi ilaçları vb.) ileri evrelerde dahi başarılı cerrahi ve cerrahi dışı tedaviler uygulanabilmektedir. Sonuç olarak ağız ve boğaz kanserleri özellikle erken dönemde yakalandığında çok başarılı bir şekilde tedavi edilen hastalıklardır. Sigara, alkol gibi risk faktörlerinden uzak durmak, ağız ve boğazda iki haftadan uzun süren her yarayı dikkate almak ve bu durumda bir kulak burun boğaz uzmanına gitmek elzemdir."

FOTOĞRAFLI