Bizler, çocuklarımıza iyi, güzel, doğru, yararlı, olumlu, ilmi, bilimsel, dinsel, teknik, teknolojik bir eğitim, öğretim kazandırmamız için; önce bizler kendimizi ideal boyutta realist yetiştirmeliyiz. Biz, anne ve baba, öğretmen, yönetici, toplum olarak yetişirsek, çocuklarımızı da en iyi şekilde yetiştirme olanağına, güç ve iradesine kavuşuruz. Biz, bilgiden, yetenekten, beceriden, terbiyeden, hak kültürden, üstün İslam ahlakından yoksun isek; çocuklarımıza vereceğimiz bir değer, bilgi, birikim, donanım, ilim, bilim, teknik, teknoloji, yapay zekâ olmaz.

Öğrencilerimizi, çocuklarımızı iki dünyada huzurlu, mutlu, rahat, başarılı yapmak için tüm bilgi, becerileri kazandırmalıyız. Tarım, hayvancılık, ziraat yapmasını; en modern, kaliteli, verimli, stratejik şekilde becermeli. Bilim insanı olmalı. Bilgi üretmeli. Bilgiyi icatta, mucitlikte kullanıp, kâşif olmalı. Aklını doğru işletmeli. Zekâsını çoklu zekâ şeklinde kullanmalı. Beden, akıl, zekâ, bilgi, birikim, donanım, kültür, yaşantı olarak; dosdoğru ve sağlıklı olmalı. Mürşit olmalı. Mucit olmalı. Üreten olmalı. Çok tüketip, dünyanın nimetlerini israf edip, tüketmemeli. Bu dünyada bizlerden başkaları da yaşayacak. Bunu akıldan hiç çıkarmamalı. Bencil, egoist, hodkâm, çekemez, kıskanç, düşüncesiz, kafasız, geri zekâlı olmamalı.

İlim, bilim, sanat, meslek, zanaat sahibi olmalı. Öyle anneden doğduğun yerde kalmamalı. Gelişmeyi her an ilerleyerek sürdürmeli. Boş durmamalı. İşe yaramayan kazma olmamalı; demiyorum. Çünkü kazmanın her çeşidi işe yarar. Eğer çocukluk, gençlik çağı iyi gitmemiş ise, hemen şimdi bir meslek, sanat kurusuna yazılmalı. Bir meslek edinmeli. Hemen kütüphaneye üye olmalı. İlmi eserler alıp, okumalı. Günümüzde meslek öğrenenlere aylık bile vermektedirler. Günümüzde eğitimsiz, öğrenimsiz, mesleksiz kalanlar; kafasızlığından kalmıştır.

“Allah’ın dinine uyarak, İslam dinini peygamberimizi örnek alarak yaşamalı. Muttaki, takva, vera, bilge, bilinçli, samimi, üretken Müslüman olmalı. Allah’a kulluk görevlerimizi samimiyetle yaparken; insanlara, varlığa karşı olan sorumluluklarımızı da eksiksiz yerine getirmeliyiz. En güzel, üstün, yüksek İslam ahlakında yaşamalıyız.

Önce büyükler olarak kendimizi bir çekap yapmalı. Kendimizi sorgulamalı. Ölçüp, tartıp, biçmeli. Doğru değerlendirme yapmalı. Kendi muhasebemizi yapmalıyız. Eksik taraflarımızı belirleyip, eksikliklerimizin giderilmesi için gerekli çalışmaları başlatmalıyız.

Bir bakalım; hangi üniversiteyi bitirdik? Hangi örgün, yaygın eğitime devam ettik? Hangi kurslara, seminerlere, konferanslara katıldık? Her gün sürekli olarak kaç gazete, bilimsel dergi takıp ediyoruz? Her gün kaç saat ilmi, bilimsel kitap okuyoruz? Bulunduğumuz yerdeki kütüphaneden yılda kaç kitap alıp, okuyoruz? Kaç ilmi konferansı takıp ediyoruz? Çocuk yetiştirme konusunda, eğitim- öğretim, güzel ahlak, terbiye etme, İslam dini, bilimsel eserler olarak kaç kitap okuyoruz? Veli, öğretmen olarak kütüphaneden yüzde kaçımız azami ölçüde yararlanıyor? Bu soruların yanıtı olumlu olarak %100’e yaklaşıyorsa, başarılı bir veli, öğretmen, yönetici oluruz. Aksi ne olunacağını söylemek bile istemiyorum.

Anne ve baba, öğretmen ve okul yöneticilerinin, öğrenciler hakkında hep konuştukları; “bundan bir şey olmaz!” “ Bu adam olmaz!” Öğrenciden bir şey olmayacağını, ilgi, bilgi, istek olmadığında yakınmaktadırlar! Hemen tamamına yakını öğrenciler hakkında böyle söylüyor! Oysa kendilerinden bir şey olmamış! Kendinin bir şey olmadığını söyleme yerine, öğrencileri yermekte, kötülemekte, aşağılamaktadır. Anne, baba, öğretmen, okul yöneticisi gerçek anlamda bir öğretici, eğitici, güzel ve yüksek ahlak kazandırıcı, terbiye edici ise; çocuktan pek çok değer, fazilet, üstün meziyet, yararlı durum olur. Olmaktadır. Veli, öğretmen, okul yöneticisi bir değer arz etmiyorsa, çocukları da mahvetmekte, perişan etmekte, iki dünyalarını haşat etmektedir.

Benim öğrencilerim, vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, insanlık, din- iman, Müslüman, hak, hukuk, hakkaniyet, adalet, güzel ahlak, edep, hayâ düşmanı değildir. Çünkü ben öğretmen odasında oturmazdım. Teneffüs ve öğle paydoslarında öğrenci içinde olurdum. Gördüğüm, her yanlış davranışı, sınıfa girdiğimde, giderme anlatımı yapardım. Öğrencilerime din, ahlak, olgunluk anlatımları yapardım. Tarihi, dini yerlere geziler yaptırırdım. Yaz tatillerinde, Yaz Okullarına gitmelerini sağlardım. Bazen Yaz Okullarında ben de ücretsiz ders verirdim. Öğrencilere her hafta çok yararlı bir kitap okuturdum. Pazartesi günü anlattırırdım. Salı günü okuduğu bu kitabın yazılı olarak özetini çıkarttırırdım. Velilere ideal eğitim- öğretim verilmesinin yol ve yöntemlerini anlatırdım. Veliyi eğitmeden, öğrenciyi yetiştirmek mümkün değildir.

Sen varsan, öğrenci vardır. Sen iyi isen, başarılı isen, öğrencin iyidir, başarılıdır. Çocuğu olumlu yönde motive etmeli. Heveslendirmeli. Okulu, okumayı, öğretmeni sevdirmeli. Her alanda, her konuda yardımcı olmalı. Okul mesaisi saatlerinde de onlarla olabilmeli. Ama bunu pek yapan veli, öğretmen yoktur. Zira devlet- Özel İdare, öğretmenlere öğretmenevi yapmaktadır. Her İlde, İlçede öğretmenevi vardır. öğretmenevlerinde oyun- kumar oynama, alkol- içki içme, eğlence, yılbaşı akşamları masa üzerine dansöz çıkarıp, oynatma, yemek yeme, yatma vardır. Bazı dönemlerde işlevi çok kötü olmuştur. Pek çoğunda da kitap bile yoktur. Gazetelerin okunmadığı yerde, kitap okunmayacağı da bilinmelidir.

Bugün, 17 Eylül 2018 Pazartesi günüdür. Okullar eğitim- öğretime bugün başladı. Kitaplar bile öğrencilere bedava verilmektedir. Ben 50 yıldan beri kütüphanelere daimi gidip, gelen aktif üyeyim. Pek çok yılda ; “en çok kitap okuyan ergin insan seçilmişimdir.” Şunu tespit ettim: “Kütüphane personel sayısı kadar kütüphaneden yararlanan insan yoktur! Öğretmenlerin ve velilerin %1’i bile kütüphanelerden yararlanmamaktadır! Oysa tüm İlçelerimizde ve illerimizde zengin kütüphaneler bulunmaktadır. Okul ile kütüphane arasında sadece 4 metrelik bir yol- geçit vardır. Öğretmen İlçe kütüphanesinin nerede olduğunu bilmiyorsa, gerisini siz düşünün ve yorumu sizler yapın.

Okul müdürleri, öğretmenlerin daha çok işe yaramayanlarından, kullanabilinenlerinden olur. Müdür olan kişi, öğretmenlere tepeden bakmaya başlar. Bunun için öğretmenler tarafından sevilmez. Müdür, kendinin öğretmenler tarafından sevilmediğini anladığından, müdürlerle beraber olur. Öğretmenlerde kendi aralarında kümeleşir. Birbirini çekiştirirler!

Bu her alanda böyledir. Üst makamda olanlar, alt makamda olanları seçerken; “lider özellikli, başarılı yönetici, donanımlı, bilgili, yetenekli, becerikli, üretken, başarılı olanları tercih etmez. Kendine sadakatle bağlı olanları seçer ve göreve getirilmesini sağlar. Nerede bir silik, bilgisiz, beceriksiz, edilgen- pasif, yetersiz, sessiz, sorgulamayan, haksızlığa karşı gelemeyen, ses çıkarmayan varsa onlar müdür, başkan, şef olur.”

 Bunun içinde işler doğru, dürüst, başarılı şekilde yürümez. Ben 30 yıllık öğretmenliğimde sadece bir tane milli, manevi, dini değerlere bağlı İlköğretim Müfettişi gördüm. Bir tanede kendini iyi yetiştirmiş, seminerlerde pedagojik anlatımlar yapabilen İlköğretim Müfettişi gördüm.

Hiç başarılı İl, İlçe Milli Eğitim Müdürü görmedim.

Sadece bir tane Recep Yazıcıoğlu adında vali gördüm.

Hiç başarılı kaymakam görmedim.

Belediye Başkanı olarak İstanbul BŞ. Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı gördüm.

T.C. Başbakanı olarak; 1- Şehit Adnan Menderes,2- Gazi Turgut Özal, 3- Recep Tayyip Erdoğan, 4- Son Başbakan Binali Yıldırım en başarılı olanlardır.

T.C. Cumhurbaşkanı olarak; 1- Turgut Özal, 2- On defadan fazla suikast girişimi yapılan, darbeyi ve darbecileri yenen, 1980- 1997- 2016 darbecilerini yargılatan Recep Tayyip Erdoğan en başarılı olanlardır.

T.C. Devlet Başkanı; ilk Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Görevine devam ediyor.

Belediye başkanları ise kendilerine saray yapmakla meşguller! Beş bin nüfuslu İlçede bile kendine saray yapmış! Ama İlçe her yönü ile berbat durumdadır! Makam aracıda en pahalılarındandır!  Bir de alabildikleri kadar son model, en pahalı makam aracı aldıklarını görüyorum. Bu günlerde devletin üst kademelerindekilerin saraylarda, makam araçları ile israf- savurganlık içinde oldukları hemen her gün kınanmaktadır. Tüm devlet- kamu binaları en modern şekildedir. Ama yerleşkeler berbat durumdadır! Doğru, dürüst görevini yapanı da görmedim. Aylıkları, ek ödemeleri de ekstradır. En azı alan, 5 asgari ücret kadar aylık almaktadır. Ama bir işçi kadar yararlı olan da pek yoktur.

Bu askeriyede de böyledir. Rütbe farklılıkları arasında selam, günaydın, merhaba demek, bile yoktur. 25 yıl kadar önce bir askeri personel taşıyan minibüs ile okuldaki müdür yetkili öğretmenlik görevime gidiyorum. 3 km. askeri minibüse sadece sabah gidişlerde biniyorum. Minibüse binerken selam vermiyorum. Günaydın, tünaydın, merhaba, iyi günler gibi söylüyorum. Hiç karşılık veren 7 astsubay, 2 sivilden bir kişi bile hiç olmuyor! Bir gün onlara şöyle dedim: “Siz ne biçim insansınız?” Selam bile almıyorsunuz. - Önde Yarbay oturduğu için, onun yanında alamıyoruz, dediler. – Öyle olur mu, dedim. Aramızda sevgi, saygı, muhabbet olmalı. Personel birbirini saygı içinde sevmeli, dedim.     - Savaş olursa, ilk defa biz, bu komutanı öldürürüz, dediler.

Oysa sevgi, saygı, muhabbetin olduğu yerde başarı olur. Böyle bir eğitim- öğretimle olgun, iyi, güzel, doğru, dürüst, yararlı, olumlu, başarılı insan yetiştirilemez. Bu kafasızlık değiştirilmeli. İçinde olgun, sağlıklı beyin olan kafa alınmalı. İslam ahlaklı, terbiyeli, ilmi pedagojik davranış içinde bilimsel eğitim, öğretim yapmalı.

Öğretim işi çok önemlidir. Müslüman’ın yapması farz olan bir işlem, iş, uğraş, ibadettir. Kişiyi belli bir ereğe ( amaca, hedefe, gayeye, maksada) ulaştıracak bilgileri öğretme işidir. Öğrenmeyi kolaylaştıracak, etkinlikleri düzenlemedir. Ders öğrenme araç- gereçleri sağlama ve öğrenmede yol, yöntemdir. Öğretim, öğrenmenin okul içindeki bölümüdür. Öğretim, eğitimin okullarda pedagojik planlı, programlı, projeli olarak, profesyonel olarak, eğitimci öğretmenlerin yaptığı öğretme işidir. Öğretim daima olumlu yönde olmalı. Olumsuzluk taşımamalı. Olumsuz bilgi, davranış kazandırma öğretimin hedeflerinden değildir.

Öğretim, öğretmeyi öğretmektir. Öğretimi kolaylaştırmaktır. Öğretimin pedagojik akademik bilgi, beceri almış eğitimci öğretmenler tarafından verilmesi önemlidir. Herkes eğitimci öğretmen, hoca, akademisyen, öğretim görevlisi olamaz, olmamaktadır. Öğretim, basitten kolaya, anlaşılandan anlaşılmayana doğru olur. İnsanın anlayacağı şekilde verilir. Belli plan, program, düzen, sistem, nizam, intizam, disiplin içinde yapılır. “Çoklu zekâ işletilir. Vücudun tüm organları ve bölümleri öğretimde, öğrenimde, yetenek, beceri kazanmada kullanılır. Teorik ve pratik bilgi kazandırma çalışması yapılır. Öğretim derste, ders dışı etkinliklerde, uygulama ve gerçekleştirme ile AR- GE, inovasyonla yapılır. Gezi, gözlem, inceleme, irdeleme, araştırma, ders alma, gözlemleme ile gerçekleştirilir.”

“Öğrenim ise öğrenme işidir. Elde edilen bilgidir. Tahsil etmektir. Bilgi, beceri, yetenek kazanmaktır.” Bir bireyin, grubun, toplumun, ülkenin kalkınması sadece ve ancak iyi bir öğretim, güzel bir öğrenim, harika bir terbiye, üstün- yüksek- İslam ahlakının öğrenilip, uygulanması, yaşanılması ile gerçekleşir.

Eğitim; “ toplum olarak tüm bireylerin alması gereken, bilgi, beceri, yetenektir.” Eğitim topluma farklı dallarda, farklı konularda, çağa uygun en güzel şekilde verilmeli. Topluma gereken her bilgi, beceri, yetenek, sanat, meslek, zanaat, hikmet kazandırılmalı. Gerekli tüm bilgiler verilerek, birey geliştirilip, kendine ve başkalarına katkı verip, geliştirecek duruma getirilmeli. Eğitimle kişiliklerin gelişmesi sağlanmalı. Medeni toplum oluşumu sağlanmalı.

Bunu sağlayamayan öğretmenlere, imamlara, öğretim üyelerine- görevlilerine, yöneticilere görev vermemeli. Bugün ülkemizde de, İslam dünyasında ve dünyada medeniyetin sağlanamadığını görüyoruz. Öyle ki, dünyayı tümü ile izliyorum. “İnsanların korkunç dehşet saçan barbarca vahşetleri; Afrika, Zambiya, Serengeti Yaban Hayvanları Doğal Parkı’ndaki olayları çok geçmiş durumdadır!” Bu eğitimcilerin, öğretmenlerin, öğreticilerin, akademisyenlerin, imamların, anne ve babaların kendilerini, çocuklarını iyi öğretemedikleri, öğrenip; yaptıramadıkları, güzel terbiye ve iyi ahlak kazandıramadıklarını göstermektedir.

Terbiye; güzel ahlak, görgü, edep, hayâ, ar, utanma, namuslu olma, iyi yetişme, güzel gelişme, ıslah olma, düzeltme, adaletli, doğru, dürüst olma, güzel ve yeterli eğitim, öğretim alma gibi pek çok anlama gelmektedir. Terbiyeli insan, üstün, yüksek, güzel, iyi, olumlu, yararlı insandır. Terbiyesiz insan; zararlı, kötü, olumsuz, çirkin, yanlış insandır. İnsanlığa ve varlığa hayvan gübresi kadar yararı olmaz. Hep zararlı olur. Her durumu ile zarar verir.

Terbiye; insanı dini, milli, manevi, ilmi, insanı olarak olgunluğa eriştirir. İslam terbiyesi ile insan bir melek olur. Aksisini görmek isteyenler, dünyanın bugün ki haline ve hayvandan aşağı, hayvan altı duruma düşenlere baksın. Ona göre doğru değerlendirmeler yapsın.

Ahlak; insanın doğuştan getirdiği hasleti ya da sonradan kazandığı bir takım olgun tutum ve davranışların, faziletlerin tümüdür. İyi huylu, güzel nitelik, yararlı ve olumlu davranışlardır. Ahlakın temeli İslam dinidir. Dinsiz ahlak, fazilet, değer yargısı, olgunluk, edep, güzel ahlak, hayâ, ar olmaz, olmamıştır, olmamaktadır.

Ahlak, insandaki dini, ilmi, manevi, insani davranışlara ahlak denmektedir. Bu bir etik anlayıştır.

 Eğitimin hedefi; terbiyeli, güzel ve yüksek ahlaklı yararlı olgun insan yetiştirmek olmalıdır. Ahlak, etik anlayış; insan için kandır, candır, oksijendir, havadır, ateştir, sudur, güneştir, ısıdır, gıdadır. Olamazsa olmazlardandır. Ahlaksız insan, insan değil hayvandan çok daha bayağı bir yaratık olur, olmaktadır.

İnsanın niyet, duygu, düşünce, davranışları ahlaklı, terbiyeli, güzel eğitimli, doğru öğrenimli olmalıdır.

Ahlak; “Allah’ın emirlerine uyma, yasakladıklarından sakınıp, kaçınmadır.”

Peygamberimiz; “ben güzel ahlakı tamamlamak için görevlendirildim,” buyurmuşlardır.

Ahlaklı insan; insanları, varlıkları hasbi- karşılıksız- Allah cc. rızası için sever.

Öğretmenler, girdiği kariyer sınavlarında 50 sorudan ortalama 4 soruyu doğru cevaplamaktadır. Öğrencilerde Fen ve sayısal ilimlerde 40 sorudan ortalama 4 soruyu doğru yanıtlamaktadır.

2018 yılı itibarı ile ülkemizde yaklaşık 26 milyon öğrenci bulunmaktadır. Bu 143 ülkenin nüfusundan daha çoktur. Bu yıl 141 milyon ders kitabı öğrencilere bedava verildi. 7 milyondan fazla üniversite öğrencisinden 700 bin kadarı devlet yurtlarında kalıyor. Yemeklerini, indirimli yiyor. Taşımalı sistemle uzak yerden okula getirilen öğrencilerden taşıma ücreti alınmadığı gibi öğle yemekleri bedava verilmektedir. Bu kadar emek ve para harcanan öğrencilerimiz heba etmeyelim. Bu yıl üniversiteye yaklaşık 900 kadar öğrenci yeni kayıt yaptıracak. Bu öğrencileri en modern, bilimsel, dinsel, becerisel olarak yetiştirmek, bizim üzerimize görevidir.

Her ilim, bilim dalında en yüksek düzeyde öğretim ve eğitim yapmalı. Uygulamalı eğitim yapmalı. Yapay zekâya önem vermeli. Robotik icatlar, yeni buluşlar yapmalı. Mesleki ilimlere ağırlık vermeli. Nitelikli eğitim yaptırmalı. Çağa uygun ders programları uygulamalı. Sanat, meslek öğretme, buluş yapma, kâşif olma eğitimleri kazandırmalı. Bilimsel eğitimlere öğretmen ve öğrenci katılmalı. Destekleme eğitimleri yapmalı. Her an değerlendirilmeli. Değerler eğitimi ile iyi insan olma sağlanmalı.

Çok amaçlı sporlar yaptırmalı. Kız, erkekler vücut yapılarına uygun mutlaka bir spor dalında amatör, profesyonel, hobi olarak sürekli devam etmeli. Kız, erkek öğrencilerimiz hayat boyu spor yapmalı. Sportif olmalı. Atletik olmalı. Kariyer çalışması yaptırmalı. Rehberlik yapmalı. Kütüphanelere, atölyelere, laboratuarlara, AR-GE, inovasyona çalışmalarına ağırlık vermeli. Yapay zekâ, robotik çalışmalar, uzay çalışmaları yaptırmalı. Karada, havada, denizde, yerde, yer altında, uzayda her türlü çalışma ve spor yapılmalı. Türk insanı ve Müslüman her yerde ve her zaman en önde olmalı. Olmuyorsa, inancının insanı olmadığını gösterir. Bir putperest, Müslüman’dan önce ise, Müslüman kendini sorgulamalı.

İnsanlarımız yeterli, dengeli, doğal, helal beslenmeli. Tıp, sağlık bilgilerini öğrenerek, ne yaptığının bilincinde olmalı. Zararlı, kötü, çirkin, bağımlılık yapan, maddelerden; sigara, alkol, uyuşturucudan uzak durmalı. Hareketsiz yaşam çok tehlikelidir. Sürekli, sistemli, bilinçli spor yapmalı. Dünya ve ülkemiz insanı sağlığına yeterli önem, değer vermediğinden; sağlıksız durumdadır! Ülkemiz kronik hastalıkların tedavisine yıllık 70 milyar lira harcamaktadır. Bu para ülkemizin yatırma ayırdığı paradan fazla bir paradır!

Takva mümin, olgun, yetişmiş harika ve harikulade üstün insan olmalı. Mutlaka ama muhakkak üniversite okumalı. Kariyer yapmalı. Bugün ülkemizde Tüik verilerine göre; halkın %48’i yoksuldur. Ama üniversite okuyanların sadece %1,5’i yoksuldur. Yanı ilim, ilimdir. Bilim kazandırmaktadır. Meslek, sanat varsıl yapmaktadır. O ,%1,5’de kendini bilmeyen, kontrol edemeyen, aklı kıt, zekâyı doğru kullanamayanlardır, sanıyorum.

Dindar, üstün, bilge, ahlaklı nesiller yetiştirmeli. Emperyalizme, Siyonizm, materyalizme, sömürülmeye karşı nesiller yetiştirmeli. Vatan, millet, devlet, bayrak, milli, manevi, ilmi, insani, dini değerlere sevdalı; hak, hukuk, adaletli yaşayan nesiller yetiştirmeli. Küresel emperyalizmine, ihanete, kahpeliğe, adiliğe, alçaklığa, kalleşliğe, katilliğe, bozgunculuğa, fitneye, yıkıcılığa, satılmışlığa karşı bilgili, bilinçli, kültürlü kuşaklar yetiştirmeli. Irkçılık, ideolojik düşmanlık, felsefi sapkınlık karşıtı; olgun, bilge, bilinçli kuşaklar yetiştirmeli. Din istismarı yapan münafıklara, çıkarcılara asla fırsat, olanak vermemeli. Bu adi şahsiyetsizler hem ülkemizi hem de dünyayı mahvetmektedirler! İslam ve Müslümanlara, insnalara, her varlığa zarar vermektedir.

Allah cc. 700 ayette; ilim, bilim, sanat, irfan, hikmet, düşünce türevinde öğrenin diye bize öğüt veriyor. 156 kez bizim aklımızı doğru kullanmamızı istiyor. Peygamberimiz, taklidi değil, tahkiki iman sahibi olmamızı istiyor. Yanı araştırmamızı, soruşturmamızı istiyor. Körü körüne inanmanın makbul olmadığını bildiriyor. Bilgili, bilinçli Müslüman olmamızı istiyor.

Öğrencilerimize okullarda okutulan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersini hakkıyla almayı sağlamalı. Seçmeli ders olarak verilen; “Kur’ân-ı Kerim, Siyer- Peygamberimizin Hayatı, Temel Dini Bilgiler, Arapça” derslerini almasını sağlamalıyız. Bu dini derslerin öğrenci ve velileri tarafından yeterince seçilip, ders olarak alınmadığını biliyoruz. Bu dersler öğrencilerin %10’u tarafından bile alınmıyor. Yaz okullarına da giden öğrencilerin oranının %10’u gerçek anlamda bulmuyor.

 Sonrada ülkemizde 123 farklı terör örgütünün terör yaptığını; can, mal, iffet, nesil, akıl güvenliğinin olmadığından, yakınıyoruz. Din eğitimi vermeden; insan, insan olmaz. İnsanlıklı insan, insaniyetli insan, olgun, merhametli insan olmaz, olmamaktadır. Günahsız yaratılıp, dünyaya gelen insanı, en tehlikeli hayvandan çok daha tehlikeli yapan, o çocuğun büyükleridir. Aklı ilimler ile nakli ilimler eşgüdümlü- koordineli verilmelidir. Sadece akli ilim yetmez. Sadece nakli- dini eğitimde yetmez. İlim dediğimiz de, bunu aklı ilimler, nakli ilimler diye ayırmamalı. İkisi de Allah’tandır. Allah cc. ikisini bilen âlimdir.

Peygamberimiz buyuruyor:” Ben sizlere iki emanet bırakıyorum. Bunlara sarıldıkça sapıtmazsınız. Bunların biri; Kur’ân-ı Kerim, diğeri Ehl-i Beytimdir.”

Haşr süresi 59/7. Ayet: “ Peygamber size ne emretmiş ise alın. Neyi yasaklamış ise ondan kaçının. Allah’tan korkun. Muhakkak ki, Allah’ın azabı pek şiddetlidir.”

Ülkemizde bazı sapıtmışlar ve ekolde olanlar, dini farzları, vacipleri, sünnetleri, ibadetleri, inançları, ahlakı çarpıtıp, sapıtmaktadır. Her İslam emrini, yasağını çarpıtmakta, saptırmakta, bozmakta, doğru anlamamak için her gerçeği, yanlış şekilde anlatmakta, açıklamaktadırlar. Bunu ülkemizde daha çok Alevilerle sapıtmış ilahiyatçılar çok yapmaktadır. Namaz kılmayı, oruç, zekât, hac, kurban yapmayı bile çarpıtıp, sapıtmaktadırlar.

Salât; sözcük anlamı ile uygulanma, gerçekleştirme ile namaz demektir. Ama onlar televizyonlara çıkıyor. Salât; “duadır,” demektedirler. Bir türlü salât, namazdır, dememektedirler. Namaz pek çok ibadeti içine alır. Namaz aynı zamanda; duadır, zikirdir, okumadır, tövbedir, tespihtir, kıyamdır, rükûdur, secdedir, selamdır, Allah’ı bilme, tanıma, kabul etme, kulluk etmedir. Binlerce anlamı, hikmeti, alâmetifarikası vardır. En büyük, faziletli ibadet; namazdır. Namaz dinin direğidir. Tüm ibadetler namaz sonrasında başlar ve devam eder. Âdem as. Peygamberden beri namaz vardır. Oruç, zekât, hac, kurban kesmede vardır. Sadece şekil olarak bazı değişiklikler olmuştur.

Oysa peygamberimiz, Ehl-i Beytten;  “Hazreti Muhammet sas. İmam Ali, Fatma tül Zehra, İmam Hasan, İmam Hüseyin’in” İslam dinini nasıl yaşadıklarına bakmak, anlamak istememektedirler. Ehl-i Beyt deyip, durular, ama bu Ehl-i Beyt, İslam dinini nasıl yaşamış, konusunda doğru düşünme içinde hiç olmamaktadırlar. Sahabeye, ashaba bakmak, anlamak, dini yaşantılarını anlamak istememektedirler. Bu sapıkça konuşma, yazma, anlatmalarla milyonlarca mümini sapıklığa, batıla, küfre sokmaktadırlar. Bunlara asla aldanıp, kanmamalı.

Aleviler, Ehl-Beyt denilince 5 kişiyi kabul etmektedirler. Kur’ân’da geçen terim olarak, Ehl-i Beyt; “peygamberimiz, ev halkı ve akrabaları anlamındadır.”

“Dün akşam, 20.09.2018 Perşembe günü akşamı Cem TV. İzliyorum. Söyleşide Cem Vakfı Başkanı ve Alevi Federasyonları Onursal Başkanı Prof. Dr. İzzetin Doğan var. Diyor ki: “Bir gün Diyanet İşleri Başkanı bana geldi. Cumhurbaşkanının gönderdiğini söyledi. Bana, sizlerde camiye gelin. Namaza gelin, dedi. - Ben de; camiye geliriz ama namaz kılmayız, dedim. -Ya ne yapacaksınız, dedi. -Saz çalar, semah yaparız, dedim. -Öyle olur mu, diye bana sordu. Siz saz çalar, semah yaparsanız, Mevlevilerde; ney üfler, def çalar, dedi.”

Ya Rufaililer; ritüellerini yaptıktan sonra, birbirini şişleme ayinine geçerler. Böylesi pek çok dine, imana sığmayan işler yapılır.

Ben, bu yazıyı hazırlarken kısa bir inceleme yaptım. Kur’ân’da 35 namaz kılma ile ilgili ayet olduğunu gördüm. Oruçla ilgili 4 ayet, zekât ile ilgili 7 ayet, hac ile ilgili 12 ayet, Kurban kesme ile ilgili 4 ayet olduğunu gördüm. Bu sadece 5 dakikalık bir araştırmamın sonucudur. Siz daha kapsamlı araştırabilirsiniz.

“Allah cc. ibadetleri yaparken, peygambere uyun, buyuruyor.” Öyle herkesin aklına geldiği gibi, aklına, akılsızlığına göre ayin, ritüel yapması İslam, hak ibadet olmaz. Kabul görmez.  Çünkü ibadetleri yapma ayetlerde emrediliyor. Yapma şekli, biçimi peygamberimizden öğreniliyor. Peygamberimizde ibadetlerin yapılmasını Cebrail as. Meleğinden öğrenmiştir.

Allah cc.; “ emrolunduğun gibi dosdoğru ol,” buyuruyor. Öyle kendi akılsızlığın, eksik, yanlış bilgin, kendine göre doğrun, mantığına göre kabulün din olmaz. İman olmaz, hakça ibadet olmaz. Ben sadece bir eğitimci öğretmen, gazeteci, yazar, bilim insanı olarak, doğru olanı söylemeye çalışıyorum. Hak olanı batıl demem. Batıl olanı da asla doğru demem. Allah’ın dediği, peygamberimiz anlatıp, gösterdiği gibi davranma azmi içinde olurum.

Kur’an, peygamber, sünnet, İslam âlimlerinin ortak doğru görüşünden sapmayalım. “İbadetleri Kur’ân’da bildirilen, peygamberimizin yaptığı şekilde yapalım.” Allah’ın emir ve yasaklarına, açıkça bizlere bildirilenlere, eğip, bükmeden, inanıp, yapalım. Allah sevgisini her şeyden önce tutalım. Onun sevdiklerini sevelim. Verdiği nimete, berekete şükredelim, hamt edelim. Peygamberimizi doğru anlayalım. Fitne, fesat- bozguncu, nifak- ayrılıkçılara, tefrikacılara kanıp, aldanmayalım. Kur’ân anlamını doğru, dürüst anlayalım. Sapıkların ve sapıtmışların fitne, fesat, nifak, tefrika çarpıtmalarına kanıp, zalim olmayalım. İyi, güzel, İslam alışkanlıkları edinelim. Allah’a iman edip, peygamberi örnek alıp, yaşama konusunda hilekâr davranmayalım. “Yapamıyorsan, yapamayabilirsin, ama işi yalanlama, çarpıtma, inkâr etme götürüp, yapmayalım.” Doğru ve gerçeklerin üzerini örtmeyelim. Kısa olarak bize bildirilen; İmanın şartları 6 tanedir. İslam’ın ana temel şartı 5 tanedir. Bunları öncelikle doğru anlayıp, gerçekleştirelim.

İslam denilince, aklımıza öncelikle şu görevler, ödevler, yükümlülükler, sorumluluklar, Allah cc. emirleri gelmelidir: “İslam ahlakına, inancına, ibadetlerine uygun bir yaşam tarzı edinelim. Müslüman sıfatlı, özellikli, nitelikli olalım. Dinimin yasak ettiği, haram diye bildirdiği; niyet, duygu, davranışlardan sakınalım. İçki, kumar, hırsızlık, dolandırıcılık, fahiş fiyatla mal satma, stokçuluk, gasp, yalancılık, iftiracılık, yalan tanıklık, başkalarına zarar verme, gibi binlerce kötü, çirkin, yalan, yanlış, haram davranıştan sakınıp, kaçınalım. Emanete ihanet etmeyelim. Milli, manevi, dini değerlere aykırı işlerde, işlemlerde, davranışlarda asla bulunup, zalim olmayalım. Müslümanlık dışı davranışlarla sapıklardan, sapkınlardan, sapıtmışlardan olmayalım.

Müslüman, görev, ödev, sorumluluk ve yükümlüklerini harfiyen yerine getirmeli. İkiyüzlü münafıklara, zalim ve gâvurlara benzemeyelim. İyi ahlaklı olup, iyi müminlerle arkadaşlık, dostluk yapalım. Anne, baba, akraba, komşu, arkadaşlarla iyi geçinelim. Asi olmayalım. Herkese karşı saygılı, hoşgörülü, iyi niyetli, güzel davranışlı, kibar, efendi olalım.  Kur’ân’a uyalım. Peygamberimiz ve doğru -dürüst İslam âlimlerini örnek alalım. Nezaket, zarafet, kibarlık, centilmenlik, efendilik, incelik sahibi olalım. Kimse hakkında kötü niyet, düşünce, eylem içinde olmayalım. Her varlığın hak- hukukunu koruyup, gözetelim.

Allah’ın emri esas itibarı ile iki tanedir. Bunlar; 1- Allah’a samimiyetle dosdoğru kulluk etmektir. Kur’ân’da bildirilen, peygamberimizin sünnetinde olan gibi ibadet edelim.  2- Allah’ın yarattığı varlıklara iyilik, hizmet, infak, yardım, paylaşma, dayanışma yapalım. Biz bunları doğru şekilde yazılmış birkaç tane dini kitaptan öğrenebiliriz. Ama sapıtmışların eğip- bükerek, çarpıtıp, saptırdıkları kitaplardan uzak duralım. Onlar bilinçaltını esir alırlar. Beyne, kalbe, gönüle etki ederek, bozarlar! Ezoterizm ile insanı sapıklığa götürürler.

Bütün Müslümanlar inançta kardeştir. Bütün insanlar, Âdem as. Babadan karındaştır. Bütün varlık âlemi, hayvanlar, bitkiler, doğa, çevre insanlara emanettir. Emanete hainlik etmek; adilik, alçaklık, kalleşlik, kahpelik, zalimliktir. Zalimlerin ve müşriklerin yeri cehennemin dibidir. Herkes aklını başına toplamalı. Zekâsını dosdoğru kullanmalı. Sapıtmışların yolundan gitmemeli. Kur’ân, sünnet, akıl, zekâ, ilim, bilim ile dosdoğru, dürüstçe yaşamalı. “Yapılan araştırmada insanların sadece %6’sı mantıklı düşünebilmektedir. Ama sapıtmış olanlar, bilinçaltının verdiği duygu, düşüncelerle doğru düşündüğünü sanmaktadır.”

Allah’ın söyledikleri, dedikleri dışına çıkmamalı. Dünyada günümüzde 4,300 dinsel inanış vardır. Bunların biri hariç, diğerleri sapıtmışlıktadır. Bunlar insanların inançlarını bozmaya çalışmaktadır. Dünyada 3,000 bin ırk vardır. 8 bin kadar dil- lisan vardır. Bu dünyada ırkçılık, dincilik, dilcilik yapmak haramdır. Barışı bozardır.

 Haksız yere insan öldürülmez. Haramdır. İnsan öldürme devlet denen otoritenin hukuki olarak elindedir. Kumar, tefecilik, faizcilik, hırsızlık, dolandırıcılık, her türlü hile, sahtecilik yapmak haramdır. Haramların sayısı 730 kadardır. Ölü hayvan eti- leş, domuz eti, kan, besmelesiz boğazlanan hayvan eti yemek haramdır. Kin gütmek, kin tutmak, dargın durmak, vatana hainlik yapmak haramdır. İnsanlar arsında bölücülük, ayrımcılık koymak haramdır. Bilerek yanlış hüküm vermek haramdır. Büyü, sihir, fal bakma, dikili taşlara saygı gösterme haramdır. İffetsizlik, namussuzluk, cinsel sapıklık, TGBTİ haramdır. Başkalarının ayıp, eksiklerini deşifre edip, aşağılık gibi göstermek haramdır. İslam dininde mümin önce kendi eksikleri ile meşgul olur. Sonra düsturu ile başkalarının hak yolda yaşamasını sağlamaya çalışır.

İnternete, Facebook’a girmek için bilgisayarımı açıyorum. Facebook sayfasına tıklama yapacağım, yerin hemen altında eşcinsel sapıklık videoları bulunmaktadır! Düşünün ki; 81 milyon olan ülke nüfusumuzun 72 milyonu internet kullanmaktadır. Bu TGBTİ sapıklık cinsel videolarını görmektedir. Sonra ülkemiz insanı ve dünya insanlığı niçin cinsel sapkındır, diyoruz. Sokaklarda sol, CHP, HDP siyasi parti temsilcileri, TGBTİ’ YE özgürlük diye yürüyüş yapmaktadır!

Müslüman, karaborsacı, israfçı, el açıp- savuran, nefsi için, haz almak için, keyif, zevk için harcama yapmaz. Türk insanı ve T.C. Devleti israfçı bir devlettir. Görsünler, diye harcama yapmaktadır. Bunun içinde her zaman ekonomik kriz yaşamaktadır. “İsraf etmek günahtır. Haramdır. Yasaklanmıştır. Ülkemizde yoksularla, zenginler aynı konut biçiminde, benzer eşyalarla, taşıtlarla hayat sürmektedir.” Milletimizin bankalara 580 milyar Lira borcu bulunmaktadır. 81 milyon vatandaşımızın sanırım 64 milyonun bankalara 580 milyar lira borcu bulunmaktadır. “Devletimizin iç borcu 100 milyar dolar, dış borcu 180 milyar dolardır. Oysa devletimizin yıllık bütçesi 765 milyar lira yanı 100 milyar dolar kadardır.” “ Özel sektörün dış borcu 300 milyar dolardır.” Ülkemiz yönetenler, diyor ki; bizim devletimizin borcu, GSMH’nın %12 ‘si kadardır. Diğer gelişmiş ülkelerin borcu ise GSMH’nın %100-200 kadarı kadardır. Böyle avunma, teselli olma olmaz. Ama biz ülke olarak onlardan daha çok ekonomik kriz yaşamaktayız.

10 Ağustos 2018 itibarı ile dolar zirve yaptı. Dolar çıktı, döviz çıktı. Türk lirası değer kaybetti. Türk lirası dolar ve döviz karşısında bir yılda %70 değer kaybetti. Devletin yetkilileri marketlerde fiyat denetledi. 41 bin üründe fiyat denetimi yapıldı. 131 firma- şirket 1,296 üründe yüksek fiyat uyguladığı görüldü. Fiyatlar son 4 ay içinde %50-70-100 oranında arttı.

Ama yalancı TÜİK, enflasyonu bu aylarda %1 ve Ağustos 2018 ayını %2 gösterdi. Yıllık, 12 aylık enflasyonu 17,75 olarak duyurdu. Bu yalanın nedeni; devletin ücretliye, aylıkçıya, üreticiye, emekliye düşük zam yapması içindir. Bunun İslam ile Müslümanlık ile ilgisi, alakası yok. İslam dini; hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, emeğe, insana saygı istemektedir.

Peygamberimiz buyuruyor: “ İşçinin emeğinin- alın terinin hakkını alın teri kurumadan veriniz,” buyurmaktadır.

Allah cc. pek çok ayette; doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, hak, hukuk,  iyi, güzel, yararlı, faydalı davranılmasını istemektedir.

Bankalar bu yıl sadece faizcilikten 180 milyar lira para kazandı. Bunun dışında 64 işlemden daha para kazanmaktadırlar. Tam bir soygun dümeni, sistemi işletmektedirler. Tabii ki devlet bu soygunu hazırlamakta, çanak tutmaktadır. Sadece faizden nasıl para kazandıklarını kısa olarak anlatalım: “ Bugün bankaya uğradım. Bankaya para yatırdım. Banka %4 yıllık faiz vermektedir. Bu faiz gelirinden de %20 gelir vergisi kesmektedir. Daha sonra bu faiz miktarı yıllık %7,75 olmaktadır. 25 bin liranın altında yıllık bu faiz ödenmektedir. 25 bin liranın üstünde ise %24 ve üzeri faiz verilmektedir. Kredi almaya kalkındığında %35 ile vatandaşa kredi vermektedir. Eğer kredi kartı gecikmeleri ise daha yüksek faiz alınmaktadır.

Halk enflasyonun çok altında faiz verildiğini, parasının değer kaybettiğini görünce, parasını dolar, döviz, altın olarak çevirmektedir. O zamanda döviz ve altın yükselmektedir. Ülkemizde 400 milyar Dolar Amerikan Doları bulunmaktadır. Her yıl 150 ton altın dış alımı yapılmaktadır. Paralarımız yabancının madenine ve kâğıdına gitmektedir. Hükümet ekonomide, bu konuda tamamen yanlış bir yol izlemektedir. Ekonomi bilimi uygulanmalı. Gereken ne ise öyle yapılmalı. Böyle yapmasının nedeni; yüksek faiz enflasyon oluşturmaktadır. Ama aksi de enflasyon, devalüasyon oluşturdu. Dengeli, ölçülü, tartılı, muhasebeli davranmalı.

Halk enflasyonun çok altında faiz verdiğini görünce, parasının değerini korumak için altın, dolar, dövize yöneliyor. O zamanda yabancının parası çıkıyor. Dışa bağımlı ülkemizde devalüasyon, enflasyon, ekonomik kriz oluyor. Bunu göremeyen, yöneticiler hala saçma sapan, bilim dışı hareket ediyor.

İslam dışı medeniyet olmaz, yoktur. Öyle Batı medeniyeti, şunun bunun medeniyeti yoktur. Vahşetleri, canavarlıkları, barbarlıkları, zalimlikleri, ilkellikleri, saldırganlıkları vardır. İslam dışı olanların tümü cahiliye âdeti, yaşantısıdır. Medeniyet sadece İslam yaşantısında olanların olur. İslam’da insanlar hukuk karşısında eşittir. Kimseye ayrımcılık, pozitif ayrıcalık yoktur. “Can, mal, namus, iffet, inanç değerleri korunur.” Tecavüz yoktur. Kan davası, intikam alma, kin gütme olmaz. “Bütün Müslümanlar kardeştir. İnsanlar karındaştır. Varlıklar korunmalıdır. Herkese, her varlığa iyi davranılır.”

İslam dini dışında binlerce inanış vardır. Bunlar ideolojik inanışlar, felsefi- beşeri inanışlar, bozulmuş vahiy inanışlarıdır. Bunlara inananlar, inandıklarını din, inanç kabul etmektedirler. Hemen hepside İslam düşmanlığı yapmaktadır.  İdeolojilerden; komünizm- sosyalizm, kapitalizm, liberal, faşizm, demokrasi, laiklik, sekülerizm gibi ideolojiler din olarak tanınmaktadır. Bunlara inananlar, İslam kabul etmezler. Materyalisttirler. Bunlara inananlar. İslam’a değer, önem, kıymet vermez. Bu ideolojik düşüncesizlikleri yaşam tarzı edinmişlerdir.

Felsefi- beşeri bozuk inanışlarda din olarak kabul edilmiştir. Onlarda İslam düşmanıdır. Bu sapıtmış, sapıklardan uzak durmalı.

İslam içinde de sapıtmışlar çok fazladır. Bunları da bilip, şerlerinden korunma önlemleri almalı.

Yahudilik, Hıristiyanlıkta bozulmuş. Sapkın din, inanış halini almıştır.

Bu düşüncesizlikler bir bakteri, virüs, mikrop gibidir. İnsanı tüketir, yok eder! Nasıl ki, denize batmış koskoca bir gemiyi bakteriler 150 yılda yiyip, yok etmektedir. Bunlarda insanda, insanlık bırakamazlar. İnsanlığı, medeniyeti, doğru inanışı yok etmektedirler.

İnsan olma, insanlıklı olma, insaniyetli, merhametli, insancıl, beşer olma bir aşamadır. Bunun bir üst aşaması mümin ve Müslüman olmadır. Ama Müslüman olmakla iş bitmiyor. İş, eylem, ibadet, dua, zikir, hizmet etme, yardım etme, sabırlı olma, bağışlama, Yaratan Rab olan Allah’a kulluk etme başlıyor. Bunun bir aşaması da samimi, bilge hak, takva, vera Müslüman olmaktır.

Bizler, çocuklarımızı iyi yetiştirmekle görevlendirilmişiz. Sapıtmış, sapkın serserilerden; çocuklarımızı, aklımızı, neslimizi, kendimizi, insanları,  her ilmi, İslam değeri ile korumalıyız. Çocuklarımıza ve başkalarına mümin oluşumuz ile en güzel, iyi, doğru örnek olmalıyız. Her işte onları memnun etmeliyiz. İslam ahlakı ile yanlarında davranmalıyız. İslam dinini, ilmin, bilimin, insanlığın, görgü kurallarının fazilet yargı değerlerinden yararlanarak, yaşamalıyız. Asla kötü, çirkin, zararlı, yalan, yanlış örnek olmamalıyız. İrşat etmeliyiz. Feyiz vermeliyiz. İlham kaynağı olmalıyız. Tebliğ etmeliyiz. En iyisi ve yararlısı da güzel davranışlarımızla en iyi örnek olmaya çalışmalıyız.