Köseoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “2013 yılında Türk Eğitim-Sen’in yetkiyi alamaması için, ‘ayrımız gayrımız yok!’ diyerek Fetönün sendikasına yalvaran, ‘aynı yolun yolcusuyuz, aynı trende olalım’ diyerek Fetönün sendikası ile anlaşan ve Fetönün sendikayı feshederek yoğun üye akışı sağladığı sendika hangi sendika ise -ki kamuoyu o sendikayı çok iyi bilir- o sendika içinde kripto Fetöcüler olduğunun göstergeleri zaman zaman karşımıza çıkıyor.

Açıköğretim sınavındaki optik form skandalı, Şube Müdürlüğü sınavında ki optik form hatası, kaos peşinde olan kripto Fetöcülerin iş başında olduğunu gösteriyor.

Ayrıca sürekli ‘Yenikapı Ruhu!’ ve ‘Birlik- Beraberlik!’ vurgusu yapılmasına rağmen, her nedense bu birlik beraberliğin bir türlü tabana kadar inmediğini görmekteyiz. Sınavlarda, mülakatlarda, atamalarda ‘Adalet, hak, hukuk!’ sözcüğünü diline pelesenk edenler, pastanın adil paylaşımı söz konusu olduğunda, ‘Hep bana’ demekte bir sakınca görmüyorlar.

Fakat müsteri olun! Türk Milliyetçileri, Milli Eğitim Bakanlığındaki kripto Fetöcüleri zamanı geldiği vakit silip süpürüp ait oldukları çöplüğe atacaktır. Eğitimde yeniden birlik beraberlik, eşitlik, adalet hakim olacaktır. Yeniden Atatürk’ün gösterdiği bilimin ışığında yol alınacak ve Türk Milleti hak ettiği mutluluk ve refah seviyesine ulaşacaktır. Bunu en iyi Türk Milliyetçilerinin yapacağı herkesin malumudur.

Ayrıca Öğretmen Performans Değerlendirme Sistemi uygulaması karşısında Türk Eğitim-Sen, ‘Öğretmen Not Almaz Not Verir’ diyerek Twitter, Alo147, Cimer ve Bimer aracılığıyla yaptığı eylemler kamuoyunda

büyük ses getirdi ve bakanlığın geri adım atacağının sinyalleri gelmeye başlandı.

Bunun üzerine " öğretmene performans değerlendirmesinde 100 puan vereceğiz" diyerek öğretmene not sistemini onaylayan EBS, ince bir U dönüşü ile toplu dilekçe kampanyası başlattı. Neden böyle bir yola gittiler? Çünkü MEB’in performans sisteminde geri adım atacağını hesaplayıp, diğer konularda olduğu gibi, yarın ‘biz aldık!’ diyecekler; bir de bunu utanmadan afişlerinde ve dergilerinde öğretmeni kandırmak için kullanacaklar.

Çünkü Nöbet Ücretinde Olduğu gibi yine yalan ve riyalar ile iğne ucu katkıları olmayacak bir süreçten nemalanmak peşindedirler. Unutmayalım ki, ‘nöbete ek ders’ eylemimizde öğretmen arkadaşlara idareciler tarafından baskı yapılmış, anacak nöbete ek ders durumu kesinleşince de; ‘Biz yaptık!’ diyebilecek kadar pişkince yalan söylemekten utanmamışlardı.

Hem bakanlığın öğretmen aleyhindeki tüm kararlarına onay vereceksin, onu toplu sözleşme masasında satacaksın; sonra da dönüp öğretmenle beraber vahlanacaksın! Buna bizde ‘Kurtla Yiyip,

Kuzuyla Ağlamak’ derler.” Bu kadar iki yüzlülük de fazla ama…”

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, Meb’de siyaset yapılmaması ile ilgili de bir açıklama yapan Köseoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ‘Millî Eğitim Bakanlığında benim dışımda hiç kimsenin siyaset yapma hakkı yok. Herkes ayrılıp siyaset yapabilir ama bu kamu görevinde olduğunuz sürece siyaset yapmanız kesinlikle doğru değil.’ demiş.

Doğru söylemiş.

Ancak gerçekte durum böyle mi peki?

Sayın Bakan, şöyle bir kafanızı kaldırıp Ankara’dan başlayarak Anadolu’yu bir izleyebilseniz, farkına varacaksınız ki; en tepesinde oturduğunuz kurumun yöneticilerinin (özellikle taşra teşkilatınızda) siyaset konusunda sizi suya götürüp susuz getirebilecek yetenektedirler!

MEB’in çoğu kademesindeki bürokratlarının, il, ilçe ve okul yöneticilerinin önemli bir kısmının siyaset yapmaktan eğitime ayıracak vakit bulamadıklarını, ya da siyasetin veya sendika görünümlü çetelerin güdümünde yuvarlandıklarını idrak edeceksiniz.

Sayın İsmet Yılmaz; Sayın Cumhurbaşkanı’nın defaaten yaptığı açıklamalarıyla eğitimde bir başarısızlık durumu vurgulanmıştır.

İşte bu durumun faturasını ‘PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ’ tezgahı ile öğretmene kesecek kadar kıvrak siyasi zekaya sahip bir kadroyla çalışıyorsunuz.”

Murat Köseoğlu

Türk Eğitim-Sen,

Türkiye Kamu-Sen Rize Şube Başkanı