Şirketler yeni yatırım kararlarını değerlendirirken ne kadar sermayeye ihtiyaç olduğu ve kaç senede yatırımın karşılanmasının beklendiği sorularını cevaplamak ister. Her iki soruya etki eden “ticari borçlar” ve “stok yatırımları” düzgün tedarikçi seçimi ve planlı bir operasyonel kurgulama ile kontrol edilebilirken, özellikle ülkemizde operasyonlarını yeni başlatan yabancı firmalar için “ticari alacaklar”  en belirsiz ve en fazla dikkat edilmesi gereken konu oluyor.

Sözleşme imzalanıp fatura kesilene kadar herşey anlaşmalara uygun giderken, iş tahsilata gelince iki temel soruya olan cevapların varsayımları değişmeye başlıyor.  Öncelikle firmalar Türkiye’deki vadeli çek ve müşteri çeki gerçeğine alışmaya çalışıyorlar. Ardından, faturada belirlenen vade tarihinin geçmesi, ödeme şeklinde anlaşma dışı yöntemlerin ortaya çıkması ve geciken vadeler yüzünden nakit ihtiyacının karşılanması için ek finansmana ihtiyaçları oluyor.  Ekonominin çalkantılı olduğu son aylardaki gibi dönemlerde bu ihtiyaç daha belirgin ve maliyeti yüksek bir hale geliyor.

Vergi, denetim, muhasebe ve danışmanlık firması Mazars Denge tahsilat ve risk yönetiminin etkinliği için gerekli çalışma yapısının bazı özelliklerini şöyle sıraladı:

"Tahsilat takibi, satış ekibi ile finans/muhasebe birimlerinin ortak eforu olarak görülmelidir.  Satış ekibinin müşteri ekstre ve raporlarına erişimlerinin sağlanması ve bu raporları doğru yorumlayabilmek için eğitilmeleri bu yapıyı destekleyecektir. Her müşteriye borç limiti atanmalı ve bu limit dinamik olmalıdır. Müşterinin sadece son borcu değil, sipariş ve ödemelerindeki davranışsal değişimler de takip edilerek risk öngörülmelidir. Riskin büyük olduğu müşteriler hakkında periyodik olarak toplanacak kalitatif ve kantitatif istihbarat ile değerlendirmeler yapılmalı ve aksiyonlar belirlenmelidir. Firma müşterilerinin risk seviyelerine göre batık riski hesabı yapabilmelidir.

Türkiye Finansal Raporlama Standardı da (TFRS), risk yönetimini öne çıkarmakta ve firmaların alacaklarına ait raporlamalarını risk bazlı yapmalarını şart koşuyor.   “TMS 39 Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme ve Ölçme standardı”nın yerini alan “TFRS 9” ile birlikte Ticari Alacaklara yönelik önceki standarttaki “Gerçekleşmiş zarar” modeli yerine “Beklenen Kredi Zararı” modeli esas alınmaktadır.   Bu modele göre şirketin geçmiş kredilerinden kaynaklı tecrübelere istinaden oluşabilecek kredi zararının tahmin edilmesi beklenmelidir. 

Bu standardın uygulanmaya başlanması ile firmalar, ticari alacaklarının risk seviyelerini belirlemede getirecekleri hem analitik ve hem de kalitatif bakış açıları ile daha etkin bir tahsilat ve risk yönetimi yapısı kurabilecekler."