Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Adana Aladağ’da meydana gelen yurt yangını ile ilgili, "Gerek iş sağlığı güvenliği, gerekse çalışma, kalma ortamlarının emniyetlerinin ne kadar önemli olduğunu, insan kayıplarımızla birlikte buruk bir şekilde yaşıyor olmanın acısını hissediyoruz" dedi.
Hak İşçi Sendikalar Konfederasyonu (HAK-İŞ) ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin (ÇASEM) ortak yürüttüğü ’Sosyal Diyalog Yoluyla Kadın Dostu İş Yerlerini Belgelendirme Projesi’nin kapanış toplantısı, sertifika ve ödül töreni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, HAK-İŞ Kadın Komitesi Başkanı Fatma Yavuz’un katılımıyla Rixos Grand Ankara Hotel’de gerçekleşti. Törende konuşan Bakan Müezzinoğlu, Siirt Şirvan’daki maden ocağında meydana gelen heyelanda toprak altında kalan işçilerle ilgili, "12 gün önce Şirvan’da açık maden sahasında bir heyelan sonrası 500 bin tonluk toprak göçüğünün altında kalan 16 çalışanımızdan 12’sinin cansız bedenine ulaşmış olmak ve 4’ünü de hala toprak altından çıkarma çalışmaları sürdüğü bir süreçte dün akşam yine Adana’da 32 kız öğrencimizin kaldığı bir yurtta çıkan yangın sonucu kaybettiğimiz 11 kız öğrenci evladımızla birlikte 12 insanımızı kaybetmenin üzüntüsünü, burukluğunu yaşarken bu alanda da sorumluluğumuzun ne kadar büyük ve ağır olduğunu hissediyoruz. Ve gerek iş sağlığı güvenliği, gerekse çalışma, kalma ortamlarının emniyetlerinin ne kadar önemli olduğunu, insan kayıplarımızla birlikte buruk bir şekilde yaşıyor olmanın acısını hissediyoruz. Bu anlamda iş sağlığı ve güvenliği konusunda bakanlık olarak çalışmalarımızın bir kat daha veya olabildiğince daha çok duyarlı olmamız yönünde sorumluluklarımızı yerine getirebilmeyi Rabbimden niyaz ediyorum ama diğer taraftan da birey olarak iş sağlığı ve güvenliği anlamında bir kültürel dönüşüme hep beraber sahip çıkmamız gerektiğini de paylaşmak istiyorum" ifadelerini kullandı.

"Kız çocuğunu ailedeki yetiştirme tarzını anneler, babaanneler, anneanneler kendi vicdanlarında gündeme getirmeliler"
"Avrupa’ya veya Amerika’ya giden her vatandaşımız araca biner binmez emniyet kemerlerini takarken ülkemize geldiğinde, ülkemizin bir icadı olan kemer susturucusunu yan tarafa takıyor olmak önce kendinize değer vermemektir, kendinize saygı duymamaktır" diyen Bakan Müezzinoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ev kazalarını konuşmayan bir ülke, iş kazalarını ne kadar çok konuşursa konuşsun çözebilme şansı azalıyor. Evlerdeki kazalar, her annenin, her babanın, her ailenin çocuklara eğitim düzeyinde vermemiz gereken sorumlulukları bilinçli bir şekilde bir kültüre dönüştüremezsek, yalnız kanunlar, kurallar ve teftişlerle gitmeye gayret edersek tabii bir başarı elde ederiz ama o başarı olması gereken başarı olmaz. O nedenle bütün bu acı hadiselerden ders alarak, her bireye bir kültürü yerleştirmemiz lazım ve kadının yaşamdaki yerine geldiğimizde de sorunlarımızın bir kültürdeki yanlışlılarımız nedeniyle bu noktaya geldiğini de hep beraber zaten biliyoruz. Kadının, kız çocuğunun doğumdaki yeri, ailedeki yeri, eğitimdeki yeri, annenin ailedeki yeri, babaannenin, anneannenin ailedeki yeri konusunu merkezine kız çocuğu, erkek çocuğu arasındaki vicdani hakkaniyeti koymadığınız sürece bu konu başlıklarını çok konuşmaya devam ederiz. Benim hekimlik hayatımda da, sosyal yaşamımda da içimi en çok acıtan konu başlığı doğacak çocuk kız mı erkek mi diyerek duygu dünyamızın farklılıkları oluşturmuştur. Allah’ın bize verdiği evladın mutluluğundan daha çok cinsiyetinin mutluluğunda farklılıklar yaşıyorsak işte hakkaniyetsizliğin ve adaletsizliğin başladığı ilk nokta budur. Bizler hak ve adalet medeniyetinin mensuplarıyız, şayet mensubu olduğumuz medeniyetin özünden bu kadar koparak bir farklılığı kendi özelimizde, kendi dünyamızda buna yer bulduğumuz sürece bu çalışmalarda başarılı rakamlar elde edebiliriz ama o işin özünü asla çözemeyiz. O nedenle bir kız çocuğunu ailedeki yetiştirme tarzını anneler, babaanneler, anneanneler kendi vicdanlarında gündeme getirmeliler."

"Bugün kültür emperyalizminin mahkumu olmaktan kendimizi kurtarıp bir medeniyet mensubu olmanın dik duruşunu başarabilmeliyiz"
Erkek evlada olan tavırla kız evlada olan tavır ailede hakkaniyetli olmadığı sürece ne eğitim hayatında ne de iş hayatında hakkaniyetli olunabileceğini söyleyen Bakan Müezzinoğlu, "Biz önce kendi vicdanımızda kendi eksikliğimizin nereden nemalandığını görmemiz lazım. Sabit ayağımızdaki yanlışlığı düzeltmemiz lazım. Sabit ayağımızdaki yanlışı doğumdan itibaren gelen cinsiyetle başlayan yanlışlığı bir Müslüman yapamaz. Yetişme tarzımızda bu hakkaniyetsizliklere müdahale etmezsek eğitim hayatında kız çocuğunun eğitimine farklı fetvalar vererek onların eğitim hayatındaki önemini diğerine göre farklı kurduğumuz sürece bu sıkıntılarımız azalabilir ama özü itibariyle çözülemez. Bugün kültür emperyalizminin mahkumu olmaktan kendimizi kurtarıp bir medeniyet mensubu olmanın onurunu, gururunu ve dik duruşunu başarabilmeliyiz. O dik duruşu başarabilecek elimizde ve önümüzde önemli bir güç var ve o güç de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. ’Dünya 5’ten büyüktür’ diyebilen ve her boyutuyla hak ve adalet medeniyetini koşullar ne olursa olsun, dünyanın hakim güç odakları ne derse desin hak ve adalet, insan hakları masaya geldiğinde evet dünya 5’ten büyüktür, Hakk bütün güçlerin üzerindedir. O nedenle hak ve adalet medeniyetinin mensupları olabilmenin koşullarında önce kendi vicdanlarımızı yeniden yıkamamız gerektiği kanaatindeyim. Ondan sonraki süreçler kendiliğinden doğal olarak ilerliyor. ’İlim, tüm Müslümanlara farzdır’ derken Allah ilk kelime olarak ’kadın’ diyor. Biz kız çocuklarını eğitimden yüz yıllardır uzak tuttuk. Halbuki bir medeniyet ki ilk emri ’Oku’. Bütün bunlardan uzaklaşmış bir medeniyeti tabii ki kültür emperyalizmi alıyor ve kendi hamuruyla yoğurma gayreti içinde oluyor" diye konuştu.

"Kadının istihdamdaki haklarını ve hukuklarını daha güçlü hale getirebilecek bütün tedbirleri alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz"
Bakan Müezzinoğlu, kadın istihdamının AK Parti olarak kadının ailedeki yeri, eğitimdeki, sosyal yaşamdaki, siyasal yaşamdaki, iş dünyasındaki yerinin vazgeçilmezleri arasında olduğunu vurgulayarak, "Kadının kadın olarak, anne olarak istihdamdaki haklarını ve hukuklarını daha güçlü hale getirebilecek bütün tedbirleri alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz. Özellikle annenin doğum öncesi veya sonrası kullanabildiği 1 aylık ücretsiz izinden sonra ilk doğumda 2 ay, ikinci doğumda 4 ay, üçüncü doğumda 6 aya varan yarı zamanlı çalışmayı getirdik. Bununla da yetinmedik annenin evladıyla olan ilişkisinin güçlü devam edebilmesi için ilkokul çağına gelinceye kadar yarı zamanlı anne veya babanın evladının yanında olabileceği bir çalışma düzenini anneye veya babaya hak kaybı olmadan sigorta primlerini sağlayacak şekilde düzenlemeleri yaptık. Tabii ki almamız gereken birçok tedbir ve yapmamız gereken iş var. Şimdi yeni bir proje gündeme geldi. Bizim kültürümüzde aile bütünlüğü vardır. Ben 15-20 gün önce Japonya’ya gittim., Japonya’da sokakta herkes otomatikman herkes sıraya giriyor. Karşıdan karşıya yayalar geçecek, biz de otomatikman herkes geçer orada bakıyorum herkes sıraya duruyor. Büyükelçimize dedim, ’Ya burada herkes sıraya giriyor’ dedim. Bütükelçi dedi ki; ’Sayın Bakanım, burada ilkokul çocuklarına ilk 3 yıl sınav yapılmaz, sosyal yaşam hayatı öğretilir. Birlikte yaşamanın kültürü verilir ve iki tane önemli kelime çocuklara yerleştirilir. Bunlardan biri sabırdır.’ Biz elhamdülillah Müslümanız ama sabırsızlıkta elimize su dökecek kimse de olmaz. İkinci cümle tek tek ve hep beraber. Tek tek ona birey olmanın ne olduğunu öğretiyor, hep beraber diyerek de yaşamın bütün unsurlarını onu daha 6-7 yaşından itibaren yoğuruyor ve hamura dönüştürüyor. Dolayısıyla biz aile hayatında işte o tek tek ve hep beraber" değerlendirmesinde bulundu.

"Bir evladın yetişmesinde anneanne ve babaannenin rolünü reddederek biz medeni olamayız"
"Biz bir aileyiz, aile bir halka sonrası annesi, babası, dedesi, büyükleri ama biz gittikçe çekirdek aile, çekirdek ailenin içinde bağımsız iki kişiye dönüşmeye başladık" diyen Bakan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
"Bağımsız iki kişi, evet ikisi de ayakları üzerinde durmalı ama aile bağımsız iki kişi değildir. Özellikle annelerin evlatlarıyla olan ilişkilerini çok kreşler yaparak değil, kreş ortamını anneyle hukukun sağlanacağı boyutlarla şekillendirmemiz lazım. İnşallah onu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızla birlikte çalışacağız, anneanne ve babaanne projelerini geliştirmemiz lazım. Biz de bir evladın yetişmesinde anneanne ve babaannenin rolünü reddederek biz medeni olamayız. O çocukla kurulacak olan hukukta, duygu dünyasında tabii ki annenin, babanın yeri farklı ama anneanne, babaanne ve dedelerin yeri de duygu dünyasında, onun sosyal yaşamdaki yeri de farklı. Biz matematik medeniyetinin değil, rahmet ve bereket medeniyetinin mensuplarıyız. Her işimizi matematiğe göre şekillendirirsek evet o zaman tek ayak üzerinde yürümek zorunda kalırız ki yarın öbür gün, bugün çektiğimiz sıkıntılardan çok daha büyüklerini çekmek durumunda kalırız. Kadının iş ortamındaki güveni, huzuru, hakkı için hangi tedbirler gerekiyorsa o tedbirleri alma, uygulama, takip etme bizim görev ve sorumluluğumuzdur."
Bakan Müezzinoğlu, kadınla ilgili her projede HAK-İŞ’e destek olacaklarını bildirdi.