Din âlimi olmak için, edebiyat ve fen üzerinde, fen ve edebiyat fakültelerinden diploma almış olanlar kadar bilgi sâhibi olmak, Kur’an’ı kerimi ve manalarını ezberden bilmek, binlerle hadisi şerifi ve manalarını ezbere bilmek, İslam’ın 20 ana ilminde mütehassıs olmak ve bunların kolları olan 80 ilmi iyi bilmek, 4 mezhebin inceliklerine vâkıf olmak, bu ilimlerde içtihat derecesine yükselmek, tasavvufun en yüksek derecesi olan (Vilâyeti hassai Muhammedîye) denilen kemâle yetişmiş olmak lâzımdır!..

 

 Eskiden medreselerde, câmilerde, zamanın fen bilgileri de okutulurdu. İslâm âlimleri fen bilgilerini öğrenmiş olarak yetişirdi. Tanzimat kanunu, fen derslerinin medreselerde okutulmasını yasakladı. Böylece, din adamlarının cahil olmalarına ilk adım atıldı.

 
Hakiki din âlimi, vaktiyle çok vardı. Bunlardan biri, imamı Muhammed Gazali’dir “rahmetullahi aleyh”. Din bilgilerindeki derinliğine, içtihatta derecesinin yüksekliğine, eserleri şahittir. Bu eserleri okuyup anlayabilen, onu tanır. Onu tanıyamayan, kendi kusurunu ona yüklemeye yeltenir. Âlimi tanımak için, âlim olmak lâzımdır. O, zamanının bütün fen bilgilerinde de, mütehassıs idi. Bağdâd Üniversitesinin rektörü idi. O zamanın ikinci dili olan Rumcayı iki senede öğrenmiş, eski Yunan ve Roma felsefesini, fennini incelemiş, yanlışlarını, yüz karalarını kitaplarında bildirmiştir. Dünyanın döndüğünü, maddenin yapısını, Ay ve Güneş tutulmasının hesaplarını, daha nice teknik ve sosyal bilgileri yazmıştır.

 
İslâm âlimlerinden biri de, İmamı Rabbani Ahmet’i Faruk’dur “rahmetullahi Teâlâ aleyh”. Bunun din bilgilerindeki derinliği ve içtihat derecesinin yüksekliği, hele tasavvuftaki, vilayetteki kemâli, aklın, idrakin üstünde olduğunu, dinde söz sâhibi olanlar, ittifakla söyledi.

 
İmamı Rabbani “rahmetullahi aleyh”, zamanının fen bilgilerinde de mütehassıs idi. (Mektubat) ın birinci kısmının 266. mektubunda, (Oğlum Muhammed Masum “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bugünlerde, (Şerhi mevâkıf) kitabını tamamladı. Derslerinde, Yunan felsefecilerinin hatalarını anladı.) buyuruyor. Bu kitap, İslâm medreselerinin, yüksek [Üniversite] kısmında son zamanlara kadar okutulan bir fen kitabıdır. Kadı Adûd yazmış, seyyid şerîf Alî Cürcânî “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” şerh etmiştir. Bin sahife kadar olup, o zamanın fen bilgilerini anlatmaktadır.
 Avrupalılar, fen bilgilerinin çoğunu ve hepsinin temelini İslâm kitaplarından aldı. Avrupalılar, Dünya tepsi gibi düz, etrafı duvar çevrili zan ederken, Müslümanlar yer küresinin yuvarlak olup döndüğünü buldular. Şerhi mevâkıf ve Ma’rifetnâme kitapları, bunu uzun yazmaktadır. Musul ve Diyarbakır arasındaki Sincar sahrasında, meridyenin uzunluğunu ölçtüler ve bugünkü gibi buldular. 1185 de vefât eden Nureddin Batrûcî “rahmetullahi Teâlâ aleyh”, Endülüs İslâm Üniversitesinde astronomi profesörü idi. El hayat kitabında bugünkü astronomiyi yazmaktadır. Galile, Kopernik, Newton, Dünyanın döndüğünü Müslüman kitaplarından öğrenip söyleyince, bu sözleri suç sayıldı. Galile, papazlar tarafından muhakeme edilip habsolundu. Osmanlı Devleti’nde, Tanzimat’a kadar medreselerde fen dersleri okutuluyordu. Aydın din adamları yetişiyordu. Dünyaya önderlik ediyorlardı. Fen dersleri kaldırılınca, keşifler, buluşlar da durdu. Batı, doğuyu geçmeye başladı. Bugün, dinimizi, o büyük âlimlerin kitaplarından okuyup, öğreneceğiz! Din bilgileri, Ehlisünnet âlimlerinden veya bunların kitaplarından öğrenilir. Keşif ile ilham ile ilim elde edilmez. Bunların kitaplarını okuyan, hem ilim öğrenir, hem de kalpleri temizlenir. Kaynak: Tam İlmihâl Saadeti Ebedîye (S:1031)