Mezhep, gidilen yol demektir. Mezhep imamı demek ise, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshabı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkça bildirilmemiş olan bilgileri de, açık bildirilmiş olanlara benzeterek meydana çıkarmışlardır.

Hadika isimli çok kıymetli ilmihâl kitabında deniyor ki:“Bilinen dört mezhep imamı zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı. Fakat bunların mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı.”
Eshâb-ı kiramın her biri müctehit, derin âlim, mezhep imamı idi. Her biri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün, daha çok bilgili idi. Mezhepleri daha doğru, daha kıymetli idi. Fakat bunların kitapları olmadığı için, mezhepleri unutuldu. Dört mezhepten başkasına uymak imkânı kalmadı. “Eshâb-ı kiram hangi mezhepte?” idi demek; “Alay komutanı, hangi bölüktendir?” Yahut “Fizik öğretmeni, okulun hangi sınıfı öğrencisidir?” demeye benzemektedir.

Hicretten 400 sene geçtikten sonra, mutlak içtihat yapabilecek kadar derin âlim kalmadığı, kitaplarda yazılıdır. Hadika’da bildirilen hadis-i şerifte; “Yalancı, sapık din adamlarının çoğalacakları...” bildirilmektedir. Bunun için, Ehlisünnet itikadında olan her Müslümanın, bilinen 4 mezhepten birini seçerek ona uyması lâzımdır. Seçtiği mezhebin İlmihâl kitabını okuyup öğrenmesi, imanını ve bütün işlerini buna uydurması lâzımdır.
Dört mezhepten birine uymayan kimse, Ehlisünnet olamaz. Buna Mezhepsiz ve Zındık denir. Mezhepsiz kimse, ya 72 bozuk fırkadan birindedir yahut da kâfir olmuştur. Böyle olduğu, Bahrda, Hindiyyede, Tahtâvîde, İbn-i Abidînde, El-besâirde ve Ahmet Sâvî tefsirinde yazılıdır. Kaynak: Tam İlmihal…