Mümin ve Müslüman kişi, gerçek anlamı ile mümin Müslüman olması için Allah’ın yarattığı tüm iyiliklere, güzelliklere, doğruluklara, gerçeklere, yararlılıklara, ilme, sanata, tekniğe ve hikmete sahip olmalı. Dini bilgisi, bilinci olan mümin, Allah’ın iradesine uygun hareket edip, emir ve yasaklarına göre metodolojik bir yol ve yöntem saptar. Dini bilgi, bilinç, bilimsel nitelik, özellik, sıfat kazanır. Araştırma, inceleme, irdeleme, gezi, gözlem, deney, inovasyon yapar. Nesnelliği sorgular, soruşturur, deneye tabi tutar. Geçmiş ilimden, bugün ki bilimden kazanım içinde olur. Geleceği güzelleştirmek için deney, Ar-Ge, inovasyon, stratejik plan, program, proje yapar. En yüksek standartlarda, yüksek kalitede, en iyi verim alacak nimet, bereket üretir.

Her icadı, buluşu, keşifi insanlığın, hayvanların, bitkilerin, doğanın, dünyanın hayrı için yapılır. Varlığı yok etmek için hazırlık içinde olmaz. İnsanlığa insanlığı öğretir. İnsanlığın daha da gelişmesi için hedefe varma azmi ile çalışır.  İslam dininin tüm fazilet değerlerinden yararlanır. İlmin, bilimin, sanatın değerlerinden yararlanır. Daha da değer katmak için var gücü ile çalışır. “Bilginin ana kaynağı Kur’an’dır. Ardından peygamberimiz, sünnet, İslam dini, nakli ilimler, akli ilimler gelmektedir. Güzel sanatlar, meslekler, sanatkârlıklar, uzmanlık alanları ve dalları gelmektedir. Doğa- tabiatın kaynağı ilahi kanunlardır. Adetullahtır.”

Aslında ilim, ilimdir. İlim, hakkı hakikati- doğru ve gerçeği bilmektir. İlim, kendini, Rabbini, haddini, sınırlarını bilmektir. İnsanlıklı insan olmaktır. İlim içinde aslında nakli ilimler, akli ilimler diye bir ayrım yoktur. İlmin kolay öğrenilmesi için dallara ayrılmış. Ayrılma daha da devam etmektedir.

İslam dinini inanç- itikat olarak bilmeli. Amel, ibadet, güzel ahlak, siyer, kelam olarak da bilmeli. Yanı İslam’ın sekiz ana bilim dalını tam anlamı ile bilmeli. Aklı – doğa ilimleri dediğimiz ilimleri de bilmeliyiz. “İlimde eksik kalırsak, insanlıkta noksan kalmış oluruz. Çağın gereksinimlerine göre doğa ilimlerini bilmeliyiz.” Her zaman pedagojide zirve olmalıyız. Tıp da ilerde olmalıyız. Eğitim- öğretim, sağlık, teknoloji, tarım, hayvancılıkta çağın modern olanaklarına sahip olmalıyız. Sağlık alanında, bilim alanında çok yükselmeliyiz. Tedavi de hem modern hem de tamamlayıcı tıp denilen, fitoterapi, geleneksel tıpta ilerlemeliyiz. Sağlık olmasa hiçbir ilerleme, yükselme, güzelleşme, iyileşme olmaz. Sağlığa önem vermeliyiz. Bunun için eğitim- öğretimde, teknikte, teknolojide, güzel sanatlarda, mimaride ve yüzlerce bilim ve teknik alanında yükselmeliyiz.

İslam dinini yaşamasak, diğer alanlarda ahlakı bir yükseliş, olgunluk, iyilik, hizmet oluşmaz. Çıkmaza düşmemek için İslam merkezli davranmalıyız. Akıl, zekâ, ilim, bilim, hak din merkezli hareket etmeli. Bugün insanlık çıkmazdadır! Çıkmazdadır ve birbirini yok etmek, öldürmek, katletmek, hak hukukunu yok etmek için acımasızca savaşmaktadır! İnsanlık için üretken bir düşünce ve hayırlı adım atma çok yetersizdir. Mühendislik, teknik, teknoloji bilimleri ile daha çok dünyayı tamamı ile yok edici etkinlikler gerçekleştirilmektedir! Müslümanlar, ilmi 850 -1700 yıları arasında insanlığı hayrına geliştirip, değerlendirdiler. 1700 yılından sonra Müslümanlar gelişmeyi sürdüremeyince, güç mümin olmayan zalimlerin eline geçti. O gün bugün varlık âlemi acı, ölüm çekmektedir!

Müslümanlar ne zaman ki asıl, soylu, akıllı, zeki, bilgili, değişimci, yenileyici, insancıl, çözüm odaklı liderler çıkardı; o zaman bahtiyar- mutlu oldu. Ne zaman Allah cc. Rızası için ilmi öğretti, medeniyetler kurdu; o zaman huzurlu oldu. Bilgi ile büyüdü, gelişti, refaha ulaştı. Medeniyetin yaşandığı kentler, devletler kurdu. Ilımlı, esnek, güzel ahlak, edep, hayâ, adap, usul ile güzel iletişimler, diyaloglar gerçekleştirdi. Niyet güzel olursa, yapılan her iş hayırlı olur. Özgüven kazanılır. Olumlu, iyi, güzel, yararlı, doğru işler yapılır. Allah’ın verdiği ilimle sorumluluk, ödev, görev, yükümlükler yerine getirilirse, pek eksik iş kalmaz. “İşler, görevler takım- ekip halinde yapılmalı. Bunun böyle yapılmasının önemini ta 3 bin yıl önce Mete Han bile söylemiştir.”

Umutlu olmalı. Ümitvar olmalı. Yılgınlık, bezginlik, Umutsuzluk asla olmamalı.  Akıllı, zeki, basiretli, ilmi olmalı. Üretmeli. Sıradan insan asla olmamalı. Ürettiğimiz kadar tüketmeliyiz. “Bugün dünya insanlığı ürettiğinden, kazandığından daha fazla tükettiğinden; toplam gelirinin %82’si kadar borcu vardır.” Yeniliklere, değişime, ilerlemeye, yükselmeye, gelişmeye zamanı değerlendirmeye, yanlışlardan vazgeçmeye açık olmalıyız. Bugün dünyada 196 devlet BM’YE kayıtlıdır. 196 ülkede gerçek anlamda 2 lider yoktur. Her insan lider özellikli doğmaz. Lider özellikli doğanda kendini lider yapma azminde olmasa, lider olamaz. Hem hasletlerin- yeteneklerin lider özellikli olmalı. Hem bunun pek çok dalda eğitim ve öğrenimini almalı. Lider; hak, hukuk, doğruluk, adalet, hakkaniyet, güzel ve yüksek ahlak, edep, adap, insanlık, mümin ve Müslümanlık sıfatlarına eksiksiz sahip olmalı. “Allah’ın emirlerini tutmalı. Yasakladıklarından sakınmalı. Kendi için istediği iyilikleri, başkaları içinde istemeli. Kötülüğü önlemeli, iyilikleri yaymalı.” Zalim, gaddar asla olmamalı. Şefkatli, merhametli, müşfik, hakkaniyetli olmalı.

Türklerden de İslam dinine, ilme, bilime, sanata, irfana, medeniyete en büyük hizmeti ırk bağlamında Türkler yaptı. Sultan Alpaslan, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana, Hacı bayram Veli, Ahi Evran, Fatih, Yavuz, Kanuni, Ahmet Cevdet Paşa, Ord. Profesör Hilmi Ziya Ülken, Sait Nursi, Mehmet Akif Ersoy, M. Hamdi Yazır, Mehmet Şemsettin Günaltay, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Akseki, Peyami Safa, Nurettin Topçu gibi yüzlerce, binlerce İslam âlimi, bilgini, bilgesi vardır. Bunlardan 50 ciltlik bir ansiklopedi bile oluşur. Bu değerli insanlarımız olmasaydı, dinsiz imansız Allah tanımaz, hedefleri kanlı devrim olan Marksist, Leninist, Stalinist, Maoist gibi insanlık düşmanları, ülkemizi tamamen ele geçirirdi. İnsanlık biterdi, insanlarda katliamlarda giderdi! Çünkü materyalizmde insanlık ruhu, insanlık, merhamet, acıma, şefkat, müşfiklik yoktur. 18. Yüzyıldan beri insanı bir “sosyal hayvan” görüp, insana hayvancasına davranmıştırlar. Bu bozuk anlayış, insana “ Makine İnsan” bile demiş. Fosiller üzerinde yaptıkları hile ile zaten insan hayvandan gelmiş yaratıktır, demişlerdir. İnsanın atası Şempanze maymunudur, diyen Yahudi sapığı ateist komünistler hala günümüzde bir bilim insanı olarak okutulmaktadır.

Karl Marks bir Alman Yahudi’si olup, materyalizm ile insanlıktan öcünü almıştır. Hegel ile diyalektik metodunu yazmış. Maddeciliği topluma yaymışlardır. Ludwig Buchner de aynı maddeci dinsiz imansız Allah tanımaz evrimci yolu izlemiş. Onların düşüncelerini ülkemize taşıyan aynı kafasızlıkta olan pek çok kişi vardır.

Pozitivist düşüncede olan Ziya Gökalp gibileri de İslam ve Müslümanlığa, müminlere çok büyük zararlar verdiler. Tek parti döneminde Agop Dilaçar adındaki Ermeni kişiyi Türk Dil Kurumu’nun başına getirerek; İslam ve Müslüman düşmanlıklarını alabildiğine yaptılar. Bunlara karşı mücadelede Ord. Prof. Ali Fuat Başgil de vardı. Ama bu değerli kişi, 27 Mayıs 1960 da yapılan askeri cunta darbesinde, 449 arkadaşı ile birlikte cezaevine atıldı. 18 kişide idam edildi, işkenceyle öldürüldü! Nice âlimler, akıllılar, yüksek zekâlılar, zihni açık olanlar, makul olanlar öldürüldü, katledildi!

Pozitivizm’in kurucusu Auguste Comte’dir. Bu kişi “sebep- neden” araştırmasını yasaklamıştı. Dinlerin devri geçmiştir. “İnsanlık dini” diye kendi bir din ve ilmihal oluşturmuştu. Buna “aydın dini” de diyordu. Bu düşünceyi ülkemizde yayan akılsız, geri zekâlı, zihni işlemeyen, makul düşünmeyen kişiler oldu. Ülkemizde ilk defa pozitivizmi, Osmanlıda Beşir Fuat yaymaya başladı.

Materyalist felsefe, etkilerini 1870 yıllarında göstermeye başladı. Komünist, ateist, cuntacı bir anlayıştı. Ülkemizde, 1880 yıllarında Rıza Tevfik bu akılsızlığı yaymaya başladı. 1908 Meşrutiyet ilanından sonra daha çok yayıldı. Zira İttihat Ve Terakki Cemiyeti üyeleri daha çok İslam karşıtı, sapıtmış, şaşırmış, hainlerden oluşuyordu. 1908 de 2. Abdülhamit Han tahtan indirilince, düşünce bağlamında her pislik, eylem bazında her hainlik ve kötülük yapılmaya başladı. Bu akımların pek çok yayıcıları vardır. Yazım uzun sürmesin, diye yazmak istemiyorum. 2018 de vatan, millet, devlet, bayrak, milli, manevi, İslam, Türk ve Müslüman düşmanlığı olarak tekrar horlatıldı!

“İslam dışı her ideoloji, bozuk felsefi görüş, materyalizm, Bergonizm, Pragmatizm, Enerjetizm, Aksiyon felsefesi, fenomonotolojik Varlık Felsefesi, Felsefi İdealizm, Hümanizm, Milliyetçilik, Romantizm, Varoluşçuluk, ateizm, deizm gibi görüşler ilmi, bilimsel, makul, mantıklı, gerçekçi, doğru bir temele dayanmayan safsatalardır. Bunların hepsi de hakkı hakikati kapatmak, örtmek, boğmak, yok etmek için geliştirilmiş; hain, şer odakların işleridir.”

Yahya Kemal: “ Şu kopan fırtına Türk ordusudur, Yarabbi!

Senin uğruna ölen ordu budur, Yarabbi!

Tevhit için bu halkı dövüşmüş yiğitlerin,

Madem, kâinatta birdir Hudaları,

Büyük Allah’ı anarken, bir ağızdan herkes,

Vur, Türk’ü gönderen, Yed-i takdir aşkına.”

Hacı Bayram Veli: “ Bilmek istersen cani,

Can içinde ara canı,

Geç canından bil O’nu,

Sen seni bil, sen seni,

Bayram özünü buldu.

Bulan, o kendi oldu.

Sen, seni bil, seni”

Yunus Emre: “ Herkes Kur’ân’ı bilmedi!

Bil ki cihana gelmedi.”

“ Yaratılmışı hoş gördük.

Yaratandan ötürü.”

Mevlana: “ Cenk edersek; kahrının bir aksidir.

Sulh edersek; sevgisinden yankı bu!”

“Zıtların sulhuyla mümkündür hayat,

Zıtların cengiyledir lakin memat.”

Ülkemizde, tüm İslam toplumlarında, ülkelerinde; ateizm, komünizm, faşizm, ırkçılık, kapitalizm ile tamamı ile girip, yok edemeyince, bizden gibi görünenleri,  İslam toplumları üzerine saldılar. “Bugün İslam ülkelerinde ve ülkemizde din anlatanların çok büyük çoğunluğu gerçek anlamda samimi ihlâslı dindar hak mümin Müslüman değildir. Ateistler, deistler, bidat ehli olan sapıklar İslam dini anlatmaktadırlar.” Artık proje gereği ajanlar- casuslar Müslümanların içinden seçilmektedir. Bunlara aldanıp, kanmamak, sapıtmamak için aklı ilimleri, nakli ilimleri yeterince dosdoğru, gerçek anlamı ile bilmek gerekir. İşin ahlak ve tasavvuf yönüne de ilgi duyup, bilgili olmalı. İslam dinini Kur’ân, peygamberimiz, sünnet, hadislerden, gerçek İslam âlimlerinden öğrenmeli. “Maturidi, Eş’ari ekolunu esaslı şekilde öğrenmeli.” Dört hak mezhep dediğimiz; Hanefi, Şafi, Hanbelî, Maliki mezhebini bilmeli.” Şii- Şia, Vehabi, Selefi, Mutezile gibi mezheplerde İslam’dır ama fikirde ve eylemde pek çok hata, yanlış yapmaktadırlar! Yaptıklarını, bir de cihat diye söylemektedirler! Dini değerlendirirken; akla, ilme, ortak akıla pek yer vermemektedirler. Saplantılı hareket etmektedirler. Zaman, mekân, durum, ortam, imkân değerlendirmesi ile icma, içtihat pek yapmamaktadırlar.

“Dört hak mezhebi, Maturidi, Eş’ari’yi iyi öğrenip, yaşam tarzı yapmalı. İmam Gazali, Hasan Basrı, İbni Edhem, İbni Kerram, Bayazid-i Bestami, Cüneyt Bağdadi, Muhiddin Arabî, Sadrettin Konevi, Mevlana, Farabi, El- Kindi, İbni Bace, İbni Rüşt, İbni Tufeyl, İbni Haldun, Uluğ Bey, Ali Kuşçu gibi Kur’an ve peygamberi esas alan, ilmi doğru anlayan, aklı, zekâyı dosdoğru çalıştıran, bilge kişileri okumalı.” Aklını, beynini, kalbini, ruhunu kiraya veren, satan kişilerden uzak kalmalı. Onlara karşı amansız sürekli bir mücadele içinde olmalı. Sapıtanlardan, zalimlerden olmamak için; Kur’ân-ı Kerim’i peygamberimiz gibi anlayıp, yaşamalı.