Elektronik mühendisi Lyla Freechild ve arkadaşı yoga hocası Shammi Lave, İznik çinisini öğrenmek için Hindistan’dan İznik’e 8 bin 780 kilometre yol kat etti.

16. yüzyılda Osmanlı döneminde olduğu gibi Hindistan’da da altın çağını yaşayan çini sanatı 18. yüzyılın sonlarına doğru varlığını yitirmiş. Bugün Hindistan’da çini ve seramik sanatı yeniden hayat bulurken, çalışma sistemleri hala eski yöntemlerle sürüyor. Elektronik mühendisi Lyla Freechild ve arkadaşı Yoga hocası Shammi Lave, Hindistan’dan İznik’e 8 bin 780 kilometre yol katederek dünyaca ünlü İznik çini sanatını öğrenmeye geldi.

Hindistanlı iki arkadaş, Gani Çini Sanat Atölyesi sahibi Gani Kızıltan’dan bilgi aldı. Atölye sahibi Kızıltan, "Kültürler arası etkileşimde bulunmak çok güzel bir duygu. Freechild, çini sanatıyla uğraşıyor. Fakat daha çok seramik üretiyorlar. Bunu da yaparken kuars kullanıyorlar. İki gündür beraberiz anlattıkları karşısında hayran kaldım. Kullandıkları yöntemler eski dönemlerdeki ustalarımızın teknikleriyle aynı. Boyaları taşta öğüterek elde ediyorlar. Sırlama teknikleri aynı. Bir fark var oda desenlerimiz farklı. Çini ve seramikleri ilkel fırınlarda odun ateşi ile pişiriyorlar" dedi.

Osmanlı döneminde olduğu gibi Hindistan’da da çini sanatının 16. yüzyılda en parlak dönemini yaşadığını anlatan Lyla Freechild, "Hindistan’da yapılan çini ve seramikler, 16. yüzyılda tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi en parlak dönemine ulaşmış ancak yine Osmanlı’da olduğu gibi ekonomik kriz ve başka nedenlerle bir dönem son bulmuş. 19. yüzyılda ise yeniden ortaya çıkmış. Bugün Hindistan’da bu sanatı tamamen geleneksel yöntemlerle yapmaktayız. Malzemeler ise İznik çinisinde kullanılanlarla aynı. Uyuşmayan tek şey ise dekor. Her milletin ve kültürün kendine özgü çizgisi var. Osmanlı desenleri bu anlamda çok farklı. Renklerde bir farklılık yok bizim de çini de kullandığımız ana renkler turkuaz ve mavi. Çini kültürü Hindistan’a İran ve Özbekistan’dan geliyor" diye konuştu.

(Halil Ataş / İHA)