( Lütfen! Sayın Cumhurbaşkanım- Başkanım, Bakanlarım, Belediye Başkanlarım, Müdürlerim, Siyasetçiler, Bürokratlar, Değerli Milletim, Aziz Ümmet, tüm insanlık okusun ki; hak, hakiki bilgiden, akli, nakli bilgiden yararlansın. Lütfen okuyanlar, önyargısız okusun. Doğru değerlendirsin.)

Samimi, muttaki,  hak, takva, vera mümin ve Müslüman; akıllı, zeki, bilgili, hikmetli, başarılı, huzurlu, mutlu, sağlıklı, hayırlı, adaletli, dosdoğru, dürüst, ahlaklı, edepli, hayâlı, hakkı hakikati bilip yaşayandır. Hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, edep, hayâ, en güzel ve yüksek İslam ahlakını hayat tarzı edinendir. İlim ile din ile iman ile hikmet ile sanatla, en güzel ilmi ve fazilet değerleri ile yaşayandır. Dünyada iken iki dünyasını, ahiret hayatını kazanıp, huzurlu olmasını sağlayandır. Hiç kimsenin hak, hukukuna girmeyip; hak, hukuk içinde hakça yaşayandır.

Müslüman; İslam, din, iman, ilim, sanat, hikmet, marifet, fazilet değerleri ile harika, harikulade, şahane bir İslam hayatı yaşayandır. Müslüman, özgürce, irade ile sapıtmışlıktan uzak, hakka, hakikate bağlı yaşar. Haktan, hukuktan yanadır. Sapıtmışlığa karşıdır. Hiçbir sapıtmış ideoloji, bozuk felsefe, batıl, bidat, hurafe tarafında zerre kadar yer almaz. Harama, günaha, israfa girmez. İstikameti; ilim, bilim, İslam’dır. Kişileri ilahlaştırmaz. Sapıtmışları mürşit etmez. Kur’an, sünnet, ilim, bilim, akıl, zekâ dışına çıkmaz. Kişilerle değil düşüncesizliklerle daha çok mücadele eder. Hakka, hakikate bağlı olmayandan, dost, kardeş olmaz.

Anarşiye, şiddete, teröre karşı durur. Zalimlik yapmaz. Zalimlerden taraf olup, zalim olmaz. Batıl, küfür, sapıtmışlardan taraf olup; sapık, sapıtmış olmaz. Başkalarını “ötekileştirmez,” “ ayrıştırmaz” gibi yalan, yanlış söz kullanmaz. Hain, kalleş, gaddar, kahpe, kalleş, adi, cani- katil, katliamcı ile takva, vera, samimi hak mümin ve Müslüman’ı bir tutmaz. Hak ile batıl, hakikat ile küfür ayrıdır. Bir, beraber olmaz.

Haktan, hukuktan, ilimden, insanlıktan, yararlıdan yanadır. Zararlıyı, ziyan vereni, zalimi yüceltmez. Bu adi,  onursuzların yanında, tarafında yer almaz. Sabırla, hak, hakikat için sürekli mücadele verir. Dünyada ve ahirette zararlı olacakların tarafında yer almaz. Hakkın hakikatin, Allah, peygamber, Kur’ân tarafındadır. Doğrudur, dürüsttür. Milli, manevi, dini, insani, ilmi fazilet değerleri ile yaşar. Vatanı, milleti, ümmeti, devleti sever. Millidir, yerlidir, dinidir, gelişmecidir, medenidir, kalkınmacıdır, kültürlüdür, ilmidir, en güzel örnektir. Kur’an ve sünnette var olan güzellikleri de yaşar. Kur’ân ve sünnette var olmayan iyilikleri, güzellikleri, doğrulukları, dürüstlükleri, yararlılıkları, olumlulukları da yaşar. Zira tüm güzellikler Allah’a aittir. Allah’tandır. Tüm hayırlar Allah’tandır. Olumsuzluklar nefisten, şeytandandır.

Müslüman, hak davasından, hakiki İlahi yolundan taviz- ödün vermez. İstikameti hak, hakikattir. Allah’a karşı kulluk- ibadetlerini eksiksiz yapar. İnsanlara, varlıklara iyilik, hizmet, infak eder. Yalan, yanlış, gösteriş için iş yapmaz. İsraftan, müsriflikten sakınır. Emperyalizmi, Siyonizm’i, ideolojik sapıtmışlıkları, bozuk felsefi görüşleri bilir ve bu lanetliklerden uzak kalır. Zalime boyun eğmez. Sahici, gerçekçi, doğrucu, yenilikçi, değişimci, hakka yükselticidir. Hak davasına bağlıdır. Hak davası onurudur. Saygındır. Saygılıdır. Sevgi doludur. Ahlaka, edebe, hayâya, ara, utanmaya önem ve değer verir. İslam’ı alışkanlık edinir. Dindardır. Dinci değildir. Dini istismar etmez. Dini kendi pis kişisel çıkarları için kullanmaz.

Sömürücü, sömürgeci, işgalci, asil, esaslıdır. Mazlumdan, haklıdan yanadır. Ümmet yanındadır. Ümidini kesmez. Umutsuz olmaz. Kâfirin, zalimin, münafığın, caninin yanında asla yer almaz. İttifak yapmaz. Müttefik olmaz. Sadece Allah cc. yanında olanlarla müttefik olur. İttifak yapar. Dost ve kardeş olur. Vefa duyar. Sahiplenir. Onları arar, sorar, sahip çıkar. Samimi olur.

Müslüman, toplumu, insanları iyi, doğru, dürüst, güzel, adil, İslam ve ilim kuralları ile yönetir. Hikmet- bilgelik değerlerinin sahibi olarak yönetir. Emaneti ehline, doğru, dürüst, adil, merhametli olana verir. Uzmandır, diye emaneti gidip kalleş kahpe haine vermez. Devlet- Milet malını har vurup, savurana, keyfi, zevki, nefsi için kullanana vermez. Bir kişiye onlarca koruyucu, milyonluk araç, hizmetçi vermez. Sağduyu ile iş yapar. Akıl, mantık, sağduyu, ilim, ortak akıl kullanır. Makul, mantıklı, sağduyulu, akıllı, bilgi ile davranır. Hakk’ın ve halkın beğenisini kazanır. İlmin fazilet değerleri ile davranır. Maddi, manevi anlamda temiz olur. Hakkı, hukuku, adaleti, hakkaniyeti üstün tutar. Çağın gerektirdiklerine uygun hareket eder. Allah’a şükreder, hamt eder, minnettar olur. Halka teşekkür eder. İncitmez, asla kırmaz. Ziyan ve israf içinde asla olmaz. Boş, zararlı, yararsız işlere emek ve para harcamaz.

Müslüman, bilgilidir, kültürlüdür, hizmet ehlidir. Mutlaka ama muhakkak bir meslek, sanat, zanaat sahibidir. Halkı hem aydınlatır hem hizmet eder, hem de yükseltir. Halkı uyarır, aydınlatır, bilgilendirir, doğru yolu gösterir. Bir mürşittir, kutuptur. Medenidir. Kaba saba değildir. Görgülüdür. Sosyal hayat içinde önderdir, öncüdür, liderdir, saygılıdır, saygındır. Mürşittir. Öğreticidir, eğitimcidir.

Günümüzde Cemil Meriç, Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Mahir İz, Mehmet Akif Ersoy, Ömer Nasuhi Bilmen, Elmalılı Hamdi Yazır gibileri üzgümüm ki, yok! 1,000 yıl önceki fıkıh âlimleri ve hadis âlimleri gibileri de hiç yok. Okul sayısı, okuyan sayısı belki 10- 50- 100- 1,000 kat arttı ama nitelik hiç artmadı. Âlimler, fazıllar, abidler, faziletliler, Salihler ne yazık ki azaldı. Hele 1,000 yıl önceki üstün ve faziletli mürşitlerden hiç olan yok!

Âlimler olmayınca Müslümanlarda bilgili, bilinçli, bir- beraber olamamaktadır. Zalimler halkları sapıttırmakta, baş kopartmaktadır! İslam ve Türk Birliği olmamaktadır. İslam ülkeleri doğru yönetilememektedir. En iyisi Türkiye görünmektedir. Ama Türkiye’de de pek çok zaaf, acizlik, yanlışlık, kötülük, zararlılıklar, kırılganlıklar boyu aşmaktadır. Çünkü Türkiye’de de yönetimde din- iman, İslam, ilim, bilim uygulanmamakta, adalet sağlanamamaktadır. “Ne kadar fazilet değeri uygulanırsa, o kadar başarılı olunur.”

Kocaeli’nin 2017 yılında 1 milyon 822 bin insan nüfusu vardır. 1 milyon 389 bin 718 yabancı üretimli kara taşıt bulunmaktadır. Otomobil sayısı 230,164 oldu. Diğer taşıtlarda diğer çeşitlidir. Ülkemizde 2018 yılı itibarı ile yerli- milli taşıt üretilememektedir! Kocaeli’nde bir aile 3,5 kişiden oluşmaktadır. Yanı hemen hemen bir aileye bir taşıt- araç düşmektedir. Akaryakıtta tamamen yabancıdır. Konut ısınmalarında kullanılan doğalgaz tamamen yabacıdır. Elektrik %50 yabancı menşelidir. Kocaeli ülkemizin en çok sanayileşmiş ilidir. Buda böylesi acıklı, acı durumdadır. Yöneticilerin hemen hepsi yabancı marka, dünyanın en iyisi olan 3 otomobilden birini kullanır. Kocaeli BŞ. Belediye Başkanı hacda bulunduğu zaman bile 4. En pahalı makam aracı kendine satın alınmıştı. Böylesi hak mümin Hak Müslümanlık olmaz. Bu bir israf politikası, zalimlik yapmaktır.

Kocaeli Belediyesi CHP, Sefa Sirmen döneminde ülkenin en borçlu belediyesiydi. Öyle ki 2,000 belediyenin toplam borcundan daha fazla borcu vardı. Yaptığı yanlış işler nedeni ile sanırım 9 arkadaşı ile ceza alıp, mahpus yattı. Bir “Yuvacık” su içme için baraj İngilizlere yaptırdı. 20 yıldır borcu ödenmekte, 5 milyardan fazla borç ödendi. Hala bitmedi. Pek çok işleri yanlıştı. Başkan değişti ama israf politikası, yanlış yapmalar pek değişmedi. Hem israf ediyorlar. Hem gereksiz, yararsız, boş işler yapıyorlar. Üstlerine vazife- görev olmayan işlere milyonlarca para harcıyorlar. Gidip de başkalarına ait olan binaları yalıyım yapıyorlar. Strafor ile mantolama yapıyor. Özel süslemeler yapıyorlar. Bu kadar adaletsiz, yanlış, beğenilmeyen, akılsızca iş yapılmaz. Bu görev değildir. Görevi kötüye kullanmaktır.

Türkiye halkının büyük çoğunluğu tam bir kafasız halk, beyni kullanamayan kişilerden oluşmaktadır. 193 bin makam aracının olduğunu yazmıştım. Hem de birinci kalite demiştim. 200 binden fazla taşıt, kiralık taşıt ve kiralık binaların yüz binlerce olduğunu önceki yazılarımda belirtmiştim. Devlet hazinesi iflas etmiş. Hala israf içinde davranmaktadırlar. Özel sektör devletten daha beter, bitmiş. Hala israf, gösteriş, zevk, keyif, şeytanca yaşamaya devam etmektedir. Devletin yabancıya 180 milyar dolar borcu varken, özel sektörün yabancıya 300 milyar dolar borcu bulunmaktadır. İç borçlanma ise devletinde özel sektöründe ayrıca vardır.

Hazine ve Maliye Bakanı, Bayraktar; devlet, millet iflas ettikten sonra, birkaç gün önce bir açıklama yaptı. Açıklama şöyleydi: “ Elinde lüks araba olan kurumlar bunların sayılarını, durumunu devlete bildirsin. Bunlar satılacak. Daha düşük fiyatlı makam araçları alınacak.”

Bu durum, acıklı, kötü durumu iyileştirmez. 193 bin birinci kalite, her biri 2 milyon lira olan otomobilleri kim satın alır? Zaten halkın, zengin denilen kişilerde borca, devletten çok düşmüş. Bunlar satın alındığında, alan kişiler daha da borçlanacak. Bunların her biri normal taşıtlardan 20- 50 tane eder. Ülkemizde 20 yıllık 3 odalı bir konutun fiyatı 150 bin liradır. Normal bir otomobil 70 bin liradır.

Ülkemiz son 10 yılda 440 milyar doları petrol ve doğal gaz alımına vermiş. 85,5 milyar dolarlık takı ve mücevher yurt dışından satın alınmış. Elektronik ürünlere toplam 170,4 milyar dolar verilerek dışarıdan satın alınmış.

Türkiye’miz 2018 yılında 81 milyon nüfusa sahiptir. Devlet bütçesi 100 milyar Amerikan dolarıdır. Ülkemizin son 10 yılda demir- çelik alımı – ithalatı 168,9 milyar dolar tuttu. Motorlu taşıtlara, parçalarına 153,5 milyar dolar verildi. Makine ithalatına 254 milyar dolar verildi. 2018 Ağustos ayında 26,976 tane yeni otomobil satın alınmış. Hepside yabancıdır. Yerli üretim yoktur. Ülkemizde satılan taşıtların %30’u ülkemizde yabancı patent ile üretilmektedir. Ara mallara, ham maddelere verdiğimiz para ile cari- ticari açık vermekteyiz. Birde enerjiye verdiğimiz paralar cari- ticari açığı çok yükseltmektedir. Geçen yıl 21 milyar dolarlık taşıt ithal etmişiz. Böyle bir devlet, millet ayakta sürekli durmaz. Yaşayamaz!

Bunun için stratejik plan program projelerle daha çok üretmeliyiz. Katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz. Aksi halde dövizler artar. Ülkemiz daha da borçlanır. Dolar hep yükselen para birimi olur. Sadece dolar yükselmiyor ki; Avro ve diğer paraları da liramıza karşı değer kazanıyor. Liramız değer kaybediyor.

Doların 3 liradan bir iki ayda 7,5 liraya 10 Ağustosta 2018 de çıkıp, zirve etmesini, Amerikan ekonomik saldırısı olarak, hükümet ve ekonomistler yorumluyor. Bu öyle tam gerçekçi bir söylem, yorum değildir. Amerikan doları oranında Avro- Uro da arttı. Uzun süreden beri Dolar, Avro paritesi – değer eşitliği 1,1 oranındadır. Yanı dolar 3 liradan 7,5 liraya çıkarken, Avro da 3,5 liradan 8 küsur liraya çıktı. İngiliz Sterlini de diğer paralarda, liramıza karşı değer kazandı. Bu sadece bir Amerikan gâvurluğu değil; ülkemizin kırılgan, zayıf, aciz, berbat durumdan olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum hala görülmüş değildir. Ya da görülmüş, halktan saklanmaktadır.

İhracatımız yeterli ve yüksek kârlı mallardan oluşmamaktadır. Enerjide, makinede, yüksek teknolojide, yerli taşıt ve 2,750 malda dışarıya bağımlıyız. Kültür, sanat, bilim, ilim, medeniyet bizlerde çok geridedir. Tarım ve hayvancılık bile bizlerde çok gerilerdedir. Enflasyon artırıyor. Kamunun, özel sektörün iç ve dış borcu bir günde %100- 350 bile arttığı oluyor. “Devlet, 18 milyon halkını çalıştırma yerine; hazır vererek, sosyal yardımlarla besliyor. 5 milyon mülteci- sığınmacı ülkemizde sosyal, ekonomik, kültürel, adalet hayatını tamamen bozuyor. Devlet olmaktan çıktık. Çadır toplumuna döndük. Ülkemizin etrafını beton duvarlarla örerken, 5 milyon kaçak ülkemize de hazır, vatandaştan daha iyi bakılmaktadır. Şimdi birde onların kendi memleketlerinde yatırım yapacağız. Zaten onları kendi memleketlerinde bakma, yardım etmede dünyanın en çok para harcayan ülkesiyiz. İyiliksever gibimi davranıyoruz. Bir düşüncesiz ahmak gibi mi hareket ediyoruz; pek de anlamış değilim.”

Amerika ve İngiltere’den bile daha çok dış yardım etmişiz. Sayı olarak onları 1 milyar dolarda geçmişiz. Dünyanın nicelik olarak en çok dış yardım yapan ülkesi olmuşuz. Bir de 5 milyon içteki sığınmacılara bakmaktayız. O zalimlerin yardım falan ettiği yok! Misyonerlik etkinliklerine ve teröristlere verdiği bedava silahları yardım kabul edip, söylemektedirler. Zaten bu gâvurlar insanlığın başına her yönü ile bela olmuşlardır. Lanetlilerdir.  

Ülkemiz rejimi, yönetimi batılılaşalı beri batmaya devam ediyor. Radikal bir değişim, yenilik yapılmadığından da, çulu yama yaparak, sağlam ve sağlıklı bir durum oluşmuyor. “2018 yılı itibarı ile devletimizin ve milletimizin, özel sektörün 453 milyar dolar dış borcu bulunmaktadır. İç borç 670 milyar ( yaklaşık 100 milyar dolar)  liradır. 2018 yılı içinde ödenmesi gereken 158 milyar dolardır. Oysa devlet bütçemiz 100 milyar dolar civarındadır. Özelleştirmeden son 16 yılda 62 milyar dolar elde ettik. Elimizde kamu- devlet sektörü olarak pek bir şey kalmadı. 1983 yılından beri özelleştirme adı altında kamu mallarını satıyoruz.” Öyle bir duruma geldik ki, kamu ve özel sektör tüm işletmelerini satsa, borcunu ödeyemez duruma geldi! Bu durumlar ekonomi bilimi, yönetim ilmi ile açıklanamaz. Ekonominin, yönetimin ilkeleri bellidir. Bunlar ilkesizlikten kaynaklanmıştır. Akıl, zekâ, mantık, sağduyu, makul olma, ilim, bilim hiç kullanılmamıştır. Esefle, üzüntü ile izliyorum. Her zaman yol gösterme için en doğruyu, gerçekleri yazarak, uyarmaya çalışıyorum. Yazılarım sosyal medyada yayınlanmaktadır. Yazılarım tüm devletin üst kademedeki yöneticilerine ulaşmaktadır. O kurumlar benim takipçilerimdir.

 Amerikalı siyasetçi ve işadamları diyor ki: “Türk parası dolar karşısında çok büyük değer kaybetti. Şimdi tam Türkiye’de şirket, holding, taşınmaz mal satın alma zamanıdır.”

Şu anda ihracatın ithalatı karşılama oranı %63 oranındadır. Aradaki fark, cari- ticari açık 54 milyar dolardır. Devletin üst kademesi hala kendi çıkarları, zevk, keyif, nefisleri için konfor, lüks, şatafat içinde yaşamaya devam ediyor. İsraf boyu aştı. Tasarruf yok. Ekonomik davranma yok. Borç ile değirmen dönmez. İşler doğru düzgün gitmez, yürümez. Katma değeri yüksek, kâr payı yüksek, ileri teknoloji ürünü üretmemiz ve ekonomik davranmamız gerekir. Bugün Yalova’ya gittim. Kamu binaları yeni ve konforlu, lüks şekilde yapılmış. Oysa eski binaları verimli hale dönüştürsek daha ekonomik olurdu. Üst geçitler, viyadükler yapılmış. Parası yok ekmek almaya! Gösteriş ve fantezi için hala milyarlarca para harcanmaktadır. Kocaeli, Rize ve diğer illerin tümünde bir yenilenme, değişim olmuş. Çok iyi de, bunlar borç para ile olmuş. İşin kötüsü budur. Verimsiz, para getirmeyen yerlere çok büyük paralar harcanmış. Yapılan işlerde akıl, zekâ, ilim, bilim, doğruluk, dürüstlük, sağduyu, mantık, makul olma durumu pek göremiyorum. Yapılan pek çok iş ülkemi, vatanımı, milletimi berbat ve harap etmektedir.

Kalkınma halkın girişimleri, devletin verimli, para getiren yatırımları ile olur. Devlet, özel sektörün yapamadığını, eksiklerini tamamlar. Ama burada devlet sektörü de özel sektörde borçtan batmış. Battıkça, üretilene zam yapıp, halkı kazıklamaktadırlar. Zam yapıp, edindikleri kârları çok yüksek faizle aldıkları borçlara vermeye çalışıyorlar. Biz çalışıyoruz. Birileri yiyor. Kazanan emperyalistler, Siyonistler, sömürücüler olmaktadır.

Devlet yönetimi akıl, zekâ, ortak akıl, hikmet, sanat, iman ve İslam ile pek iş yapmadığından, başarısız ve sonu iyi olmayan işler olmaktadır. Emperyalistlerin, Siyonistlerin, ideolojilerin, bozuk ve yıkıcı felsefecilerin yaptığı tüm kötülüklerin büyük bir kısmı bizim başımıza patlıyor. Çevremiz ateş çemberine dönmüş. Dönmesinin nedeni de, bizi yok etmek içindir. Çevremizde kuyu ve tuzaklar açılmaktadır. Emaneti, iffeti, değerlerimizi korumakta çok büyük zorluklar içindeyiz. İçimizdeki hain, alçak, kahpe, kalleşlerle; dışarıdaki vahşi düşmanlar, barbarcasına ortak, işbirliği içinde çalışmaktadır.

Biz de tüm dünya Müslümanlarının ve mazlumlarının tek savunucusu olduk. Yaptığımız işler olanak ve gücümüzü aştığından, bizi de zayıf düşürmeye başladı. Gâvurlar, gâvurlaşanlar yıkıyor, yok ediyor. Biz kurtarmaya çalışıyoruz. Dünyanın 196 ülkesinden en az 190 tanesi gâvurluk yapmaktadır.

Bizler hem Müslüman’ız diyoruz. Hem de aykırı, ters, zıt binlerce iş, eylem, hareket, davranış yapıyoruz. İyi özellik, güzel nitelik, doğru dürüst vasıf, İslam, Müslüman sıfatı pek yok. Ad ile Müslüman, san ile Mümin ama ortada İslam ve Müslümanlıktan eser yok! İyi, güzel, doğru, dürüst, bilgili, bilinçli, uygulayan, gerçekleştiren, hayırlı Müslüman bulmak çok zor olmaktadır.

 Diyanet Başkanlığında bile İslam sıfatı yok! Çevreye gezmeye gidiyorum. Bir camiden ezan okunuyor. Bende camiden ezan okundu, diye camiye cemaat ile namaz kılmak için gidiyorum. Ama ne imam var ne de cemaat var. Merkezi sistem ile ezan okunmuş. Binlerce cami bu durumdadır. Daha çok kırsal alandaki camiler bu hazin durumdadır. Eğer bu kötü durumları Ak Parti Hükümeti düzeltemezse, ıslah edemezse, başka bir hükümetin yapması çok daha zordur. Çünkü diğerlerinde iyileştirme istek ve arzusu, ideal ve iradesi hiç bulunmamaktadır.

Müslüman emin olunan- güvenilen kimsedir. Ama bu günkü Müslümanları gâvurlar öylesine bozdu ki, gâvur sıfatlı olmaya başladılar! Artık düzelmeye, düzeltmeye hemen şimdi bir yerden başlamalı. Başka çare, kurtuluş yolu yoktur. “Müslüman’ın elinden ve dilinden emin olunan kimsedir,” diyoruz. Peygamberimiz, Müslüman’ı böyle tarif ediyor. Ama günümüzde Müslüman denilen kişiler, gâvurun kullandığı araç, gereç, malzeme konumundadır! Gâvurlarla işbirliği içinde gâvurluğun kâfirliğini yapmaktadırlar.

Müslüman akıllı, zeki, bilge, doğru, dürüst, en güzel ve yüksek ahlaklı olmalı. Tüm ilmi, İslam’ı değerleri yaşam tarzı yapmalı. Dünya yaşantısında ahretini de kazanmalı. Dünya yaşantısı ile birlikte ahiret hayatını berbat, perişan, çekilmez yapmamalı. Dünyadan yüz çevirmediği gibi dünyevileşip, dünyaya da tapmamalı. Fitne, bozgunculuk, nefis, şehvet, putçuluk, kadın, kız peşine düşmemeli. TGBTİ gibi sapıtmış ahlaksız hastalıklı ruhları taşımamalı. Bunlar yabancı düşman gâvurların Müslümanların içine soktuğu hastalıklı gâvurluklardır.

Mahrem, insanlık, edep, hayâ- arlanma- utanma, insanlık, İslam duygu, düşüncesi taşımalı. Dedikodu, yalan, fitne, iftira, doymazlık içine düşmemeli. Çirkinlik yapmamalı. Küçük kızları evlendirmemeli. Kadın ve insan ticareti yapmamalı. Zararlı ve bağımlılık yapan kötü madde kullanmamalı, pazarlamamalı. Hırsızlık, gasp, hak yeme, stokçuluk, halkı kazıklama yapmamalı. Bunlar haram olan davranışlardır. Devlet amiri, müdürü, memuru iken, hak etmediğinden fazla aylık almamalı. Bugün, bu borçlu ülkemizden – devletimizden 30 bin lira aylık alanlar var. Onlarca aracı- taşıtı, güvenlikçiyi, hizmetçiyi emekli olduktan sonra bile kullananlar var. Devlet, fakir milletten aldığını sömürücü zalimlere vermeyi sürdürüyor. Bu haram bir iştir.

Caiz olmayan, haram işler yapmamalı. Sinsilik, fitnecilik, gasp, hırsızlık yapmamalı. Devlet- millet malını aşırı, israf şeklinde kullanmamalı. İlahiyatçı öğretmen menşeli belediye başkanı bile hac yaparken, kendine arkasından 4. Makam aracı fantastik, pahalı biçimde satın alınmış. Hem de ülkemizin en borçlu belediyesi bu haltı yemiş! Böyle bir haram iş yapmamalı.

Buca ‘da dağa- kayalara 4 milyon dolara Atatürk maskı, oyularak yapılmış. Artvin’de en büyük – yüksek Atatürk heykeli yapılmış. Böylesi heykel 300 bin tane yapılmış. Millet hastalığını tedavi ettiremiyor. Ekmek alamıyor. Zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Medyadan yardım çağrısı yapılıyor. 18 milyon insan sosyal yardımlarla besleniyor. Bu akılsızların yaptığı işlere bir bakınız. Böylesi işler dinimizde caiz olmadığı gibi haramdır. Cumhurbaşkanımız bu gibi olumsuzluklulara el koymalıdır. İzmir ve Buca kanalizasyonlarını hala denize döküyor. İzmir pislik, bo. Kokuyor. Bodrum çöpünü kırlara döktüğünden, yangınlar çıkıyor. CHP Belediyesi Çanakkale de kanalizasyonları Çanakkale Boğazına akıtıyor. Trakya CHP belediyelerinin elindedir. Tüm kanalizasyonlar denize ve akarsulara dökülmektedir. Çiftçi oradan bahçe sulaması yapıyor. Hayvanlar bu akarsulardan su içmektedir. Millette hastalıktan erken acı çekerek gitmektedir!

Bu işler, eğitim- öğretim sistemini, öğretmenleri, eğitimcileri, imamları, müftüleri, vaizleri, gazetecileri değiştirmeden; değişmez. İşin kötü gidişatında bu görevliler başta etken olmaktadır. Bunlar değişimden, yenilikten, inavosyondan- yenileşimden, yeterli bilgiden yana değildir. Öğretmenlerin girdiği mesleki merkezi sınav ortalamalara bir bakınız. “Sayısal ve fen alanında %7,5 ortalamasını geçememektedirler! Sosyal ve sözel alanda %50’yi aşamamaktadırlar.” Öğretmen böyle olunca, öğrenciler sadece öğretmenlerinden %10 daha iyi durumdadır!  

Öğretmenler, Bakanlığın her yeniliğine, değişimine, inovasyonuna- yenileşime karşıdırlar. Aleyhte yıkıcı propaganda yapmaktadırlar. Bu yetersizlik, olumsuz tutum, akılsızlığın ve ideolojik saplantının sonuçlarıdır. Bu gibi olumsuzlukları ve olumlukları 17 yıldır yazıyorum. 25 bin sayfa yazdım. Hala bitiremedim.

Haksızlık, aşırılık, gerilik, rezillik, kin tutmak, haktan nefret etmek gibi olumsuzluklar yapmamalı. Kimseye zarar vermemeli. Devletin- milletin malını zararlı, haram işlerde kullanmamalı. Müslümanlara, insanlara kötülük yapmamalı. İffetli, namuslu olmalı. Kimseye iftira atmamalı. Yalan söylememeli. Yararsız, zararlı işler yapmamalı. Mahrem yerleri açmamalı. Çocukları her türlü kötü, zararlı işlerden, olaylardan korumalı. Milleti köleleştirmemeli. Hakkını, hukukunu çiğnememeli. Köle, esir gibi çalıştırmamalı. Dövme yaptırmamalı. Bedene zarar vermemeli. Çirkinleştirmemeli. Adam gibi adam olmalı. Duyus, ayyaş, sarhoş, kumarcı, boş işlerle meşgul oaln serseri tipli olmamalı. Kavat olmamalı.

Manukyan ( T.C.’DE kerhane- genel ev patroniçesi Ermeni asıllı olup, Türk kızı pazarlayan) gibilerine gidip, devlet şeref- onur plaketi, ödülü vermemeli. CHP, HDP gibi terör yanında olmamalı. Bu iki siyasi parti gibi TGBTİ yürüyüşlerine katılıp, bunlara özgürlük istiyoruz, diye bağırmamalı. Onurlu- şerefli, izzetli, olgun, saygın bilge insan olmalı. Bu işler Allah’ın ve peygamberinin lanetlediği çok kötü, çirkin, pis davranışlardır. Haramdır. Çok büyük günahtır. İnsanlık dışıdır. Hayvanlık bile değildir. Hayvan altı yasak davranışlardır.

Müslüman, insan öldüremez. Kendi buna karar veremez. İntihar edemez. Silahla insan korkutamaz. Ölümüne neden, sebep olamaz. Batıl, küfür, günah, haram işler yapamaz. Allah cc. bu gibi kötü, çirkin, yanlış davranışları yasaklamış, haram kılmıştır. Gayıptan, yitik ve bilinmeyenden haber veremez. Aldatmaz, aldanmaz. Sihir, büyü, fal, müneccimlik, sihirbazlık gibi haram işlerde bulunamaz. Zalimlik yapamaz.

Başkasının malını, vergisini hukuki olmayan şekilde kullanamaz. Bugün ne bir tane büyük dürüst zengin vardır. Ne de doğru, dürüst, adil yönetici vardır. Hepsi zalimlikte alçalmıştır. Müslüman market, Müslüman üretici diye alışveriş yaptığımız marketler dolar arttı, diye bastılar zammı! Devlet ilk cezayı 50 bin lira olarak “BİM” denen zincir markete kesti. Ama arkası gelmedi. Fırsatçı, hilecilikte hepsi kapitalist sömürücü gibi davranmaktadırlar. Müslümanlık unutulmaktadır!

Belediye, şehrin ana caddelerinde bulunan milyon liralık binalara halkın verdiği vergileri mantolama yapıyor. Isı yalıtım yapıyor. Straforla kaplıyor. Sıvatıyor. Boyuyor. Sundurma yaparken, iki kat sundurma malzemesi kullanıyor. Dükkân cephelerini alüminyum levhalarla kaplıyor. Sundurma altında her 5 cm. aralıklarla çiçekler asıyor. Bunu Karamürsel Belediyesi yapıyor. Kime, kaç liraya bu 5 caddenin bir kısmını yaptırdığını da yazmıyor. Halkı bilgilendirmiyor. Bunlar soruşturulmalıdır. Kişi çıkarına büyük yatırımlar bedava yapılmamalı.

CHP, Şişli Belediyesi, Mustafa Sarıgül,  halkın verdiği vergilerle iki ayrı şehre her hafta sonu gezi turları düzenliyor. Biri Yalova, diğeri Tekirdağ’a gezi düzenliyor. Yalova gezisine 300 kişi her hafta sonu katılıyor. Bu kişiler 2,5 gün 5 yıldızlı otelde kalıyor. Yiyor, içiyor. Belediye ödüyor. Bir kişi aynı otele 5 kez geldiği bile oluyor. Millet vergi veriyor. Başkan harcıyor. Hükümet denetleyip, hesabı sormalı. Kişisel menfaat sağlamak için makam kullananlara fırsat vermemeli.

Bugünlerde Kütahya Belediye Başkanı gündemdedir. Devletin- milletin malı talan ediliyor, yağmalatılıyor. İsraf ediliyor. Lüks, konfor, şatafat, savurganlık için tüketiliyor. Milletin ekmeği veriliyor. Millet borca sokuluyor. Kütahya Valisi 60 bin liralık harcama yaptı, diye eleştirenler vardı. Şimdi bu İlin belediye başkanı, devlet- millet malını ahlaksızca harcıyor. Basına yansıdığının bir kısmını yazıyorum. “ 7,5 milyon liralık mobilya ihalesi imzalanmış. 2 binden fazla koltuk, VİP makam aracı, 665 adet misafir- konuk koltuğu, 391 tane toplantı koltuğu, 361 adet konferans koltuğu, 844 tane çalışma koltuğu ve yüzlerce kalem eşya alımını 119 maddede sıralamış!

Ben bildiğimden beri devleti hiçbir konuda takmayanlar var. 1979-1980 yıllarında Batman İli Kozluk İlçesi’nde öğretmenlik yaptım. 39 insan öldüren dışarıdaydı! Her tülü kanunsuzluk, hukuksuzluk yapılıyordu. Yollar o zamanda bölücü komünist örgütler tarafından kesilip, soyuluyordu. Belediyelerin kasası boşaltılıyordu. Aradan tam 39 yıl geçti. PKK uzantısı HDP siyasi parti başkanlarından 110 belediye başkanı yine belediyeyi soydu, yağmaladı. Belediye paralarının farklı şekillerde PKK terör örgütüne gitmesine neden oldu. Halk hala çok büyük oranda elektrik, su parası vermiyor. Devlet, millet zarara uğratılıyor. Hukuk her ne pahasına olursa olsun, uygulanmalıdır. Birde bu bölge bilgilendirilip, bilinçlendirilmeli. Çok eşlilik ve erken evlilikler sonlandırılmalı. 10-15- 52-65-75 çocuk yapma olayı sonlandırılmalıdır. Aksi halde sosyal patlamalara neden olur! Basra’daki durum bizde de yaşanır! Medeni bir toplum oluşturmalı.

Şu mülteci- sığınmacı alma olayı da bitirilmeli. Bir ülkede 5 milyon kişi mülteci, kaçak olmaz. Böyle bir ülkeye devlet denmez. Devletin sınırları bellidir. Sınırlar korunur. Bize gelenler, Avrupa’ya gitmek için yola çıkıyor. Biz, gitmeyin, diye önlerini kesiyoruz. Bizde 5 milyon kaçak ve mülteci varken, Avrupa2ın 50 ülkesinden bazılarında 100 mülteci olmayanlar var. Arap ülkeleri de böyledir. Herkes ülkesini bayındır, mamur, güzel yapsın. Bu kaçanlar, yarın biz savaşa girdiğimizde de kaçarlar. Kaçmaya alışmışlar.

1989 yılından başlayarak 1995 yılına kadar ülkemize Bulgaristan’dan 400 bin kadar mülteci- sığınmacı geldi. Bunlar artık Bulgaristan ile çifte vatandaşlık taşıyor. Bulgaristan 28 ülkenin birlik olduğu AB üyesidir. Bu 28 ülkeye istediği gibi gidiyor, yerleşiyor. Bunlar, Türkiye’miz için savaşmazlar. Kaçarlar. Kaçmaya alışmışlar. Kaçanlar çoğunluk oluşturur. Bu mülteci olayı ülkemizde bugünde, yarınlarda da onarılması büyük yaralar oluşturacak. Toplum barışını bozacaktır. Herkes ülkesini korusun ve bu uğurda mücadelesini versin. Bu mülteciler yüzünden Türk toplumu medeni bir toplum özelliği hiçbir konuda gösterememektedir.

Hani hükümet, Bakanlar israf etmeyin, savurganlık yapmayın. Tutumlu olun. Ekonomik harcayın. Devletin, milletin borcu çok demişti. İşte hükümeti dinleyen yok! Herkes bildiğini yapıyor! Kanunlar işletilmiyor. Hukuksuzluklardan suçlar doğuyor. Toplum zora düşüyor. Devleti yönetenler önemsenmiyor. Cumhurbaşkanımız duruma Bakanları ile birlikte el koymalıdır. Yoksa pek ciddiye alınmazlar!

Halka, hakka ihanette sınır tanımıyorlar. Aracılar, üreticilerden çok daha fazla halkı kazıklamaktadır. İyi, güzel, doğru, dürüst, adil, hakkaniyetçi insanları pislik ideolojiler ve batıl, hurafe düşüncesizler yok etmektedir. Zalimler, zulüm, Haksızlıklar milleti, ümmeti, insanlığı perişan etmektedir. İnsanlar günah işlemekte özür, engel görmemektedir. Hırsızlık, yol kesme, gasp, stokçuluk, fahiş fiyatta satma, fırsatı halk aleyhinde kullanma, yol kesme, hainlik, eşkıyalık, şiddet, terör, katillik, insan katletme haram olmasına rağmen kolayca işlenmektedir. Çünkü ülkemizde adalet yok. Yargı hukuk merkezli işlememektedir.

Devlet her şeyi ile güvenilir olmalı. Halkına yalan, yanlış bilgi vermemeli. 10 Ağustos 2018 günü Amerikan doları, Türk lirasına karşı değer kazandı. Avro da aynı oranda değer kazandı. Bu piyasaya, tüm mallara Ağustos ayı içinde %32- 50- 80 arasında yansıdı. Yanı en az % 32 zam yapıldı. TÜİK ise Aralık 2018 enflasyonunu %2 olarak açıkladı. Yıllık enflasyonu da 17,95 olarak halka bildirdi. Bu yalan! Zira çalışana, emekliye, ücretliyi, üreticiye düşük zam vermek için bir hile ve oyundur. Böyle yapılmalı. İslam ahlakında devlet yönetmeli.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan var gücü ile devlet, millet, ümmet, insanlık için çalışmaktadır. Hakkı yerine teslim etmek mümin görevidir. Ama partisindeki siyasetçiler, yöneticilerin pek umurunda değildir. Cumhurbaşkanımız, milletvekillerine diyor ki: “ İki ay yaz tatilinde seçim bölgelerine gidin. Halkı dinleyin, sorunlarını tespit edin. Halk ile kucaklaşın.” Hükümet milletvekilleri olsun, diğerleri olsun, halkın içine, yanına gitmemektedirler! Bir parka, bahçeye, kahveye, esnafa uğrayıp, hal - hatır sormamaktadır. “Çünkü halk biliyor ki, benim derdim, bunlardan kaynaklanmıştır.” Milletvekili İl, İlçe Başkanlığına gelir. Oradaki halk içine çıkmayanlarla; bir yere, programa gider. Artık kendilerini halk ile kucaklaşmış, beraber olmuş, sayarlar. Zaten 2 milyonluk lüks, konforlu, özel sürücülü, korumalı arabadan inen milletvekili, belediye başkanını halk gördüğünde itici gelmektedir. Hemen bunlarla halk arasında soğukluk, uzaklık oluşmaktadır. Ben şahsen bu durumda yanından bile soğuk geçiyorum. Bana hizmet etmeyen, bir kişinin, benim paramı hovardacasına, hoyratça kullanıyor, duygusu hemen içimde uyanıyor.

Belediye Başkanları da halk ile hiç beraber olmamaktadır. Sadece bir program varsa, nutuk- söylev için o toplantıda bulunmaktadır. Halka hiçbir düşünce sormamakta, ne yapalım, düşünceniz ne, dememektedir. “Üstlerine vazife- görev olmayan verimsiz, kalitesiz boş işlerle uğraşmakta, para harcamaktadırlar.” Onlarda milletvekilleri gibi lüks, konfor, fantezi içinde keyif, zevk çatmaktadır. Halk kim, onlar kim? Artık onlar halkın efendisi, ağası, patronu, emredeni, amiri, olmuş. Halk köle durumuna inmiştir, düşmüştür! Bazıları azda olsa bir grup ile dağ, bayır spor yapar. Ama bir yatırım yapılacaksa, halka düşüncesini sormaz. “Hizmet ettikleri halkın, toplumun tümü değil, kişi veya kişilere dönük para harcamaktır. Karamürsel’in 5 ana caddesinin bir kısmına, özel binalara yalıtım- mantolama yapıldığı gibi! Ben böyle bir bol kepçeden halkın parasını hoyratça harcayan, daha görmedim. Ama medyada bu gibilerinin az olmadığını da gördüm.

24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerinden sonra Bakanların milletvekillerinden olmadığı durumu yasa gereği ortaya çıktı. Milletvekilleri halka bu kadar uzak iken, milletvekili olmayan, halkın vekili olmayanların, bakan olması ne kadar iyi olacak bilemiyorum. Şimdiye kadar bir yararını, üstünlüğünü görmedim. İki aydan fazla süre Bakandırlar. Bakmaktadırlar! Sadece bakmaktadırlar! Ülkede devalüasyon %100 arttı. Enflasyon bir ayda ortalama %50 arttı. Onlar enflasyonu %2 olarak hesapladılar, TÜİK hesaplayıp, halka bildirdi. Hesapları böyle yalan, yanlış yapıyorlarsa, bu işleri doğru yapmazlar, kanısındayım.

 Cumhurbaşkanıma bir dedemin dedesinin köylüsü, hemşerim, fikirdaşım, yoldaşım, yandaşım, kardeşim, dostum olarak sevgi ve saygılarımla diyorum ki; “ Çıkarcılarla, bencilerle, gösterişçilerle, din- iman, vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık aşkı olmayanlarla, işler doğru yürütülemez. Çok uyanık ve dikkatli olmak gerekir. Bunların çok büyük çoğunluğu CHP, HDP, FETO, PKK, DHKP-C, DAEŞ gibidir. Zaten bunlar devletten beslenmektedir. Bunlar devletin içindedir.123 terör örgütü ile devlet, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri iç içe geçmiştir.”

TİKA, KIZILAY ve diğer kurumlarla iç ve dışa yaptığımız yardımları azaltalım. Üretime, gelişmeye, kalkınmaya, ilerlemeye dönük yatırımlar yapalım. Sadece özel sektör yatırmaları ile ülke kalkınmaz. Zaten özel sektör de battı, batıyor! Devlet devreye girmeli. Sinerji oluşturmalı. Eksik kalan yatırımları tamamlamalı. İçteki tarihi eserleri onarıyoruz. Dıştakileri de oradaki Müslümanlar onarsın. Müslüman’sa onarsın. “Allah’ın mescitlerini Müslümanlar yapar.” Bir ülkede 5-10 tarihi eseri Müslüman onaramaz mı? Hep hazır bekliyorlar. Müslüman kendi zevki, keyfi, lüksü, konforu, nefsi için çok para harcıyor. 100 lirada tarihi eserleri için harcasın. Devleti harcasın. Biz Türkiye olarak 57 İslam ülkesine, 85 İslam toplumuna yardım edelim; derken, arazide Allah cc. korusun, kaybolacağız!

Batı, emperyalist, Siyonist, Evangelist, eski komünistler birer halk, insan, varlık, İslam, Müslüman düşmanıdırlar. “Türkiye, Rusya, İran olarak, sizler; Tahran’da, Suriye’de barışı sağlama görüşmeleri yaparken, onlar İdlib’da halk üzerine ağır silahlarla ölüm yağdırıyorlardı! İran ile Rusya, Suriye rejimi, Suriye halkını yok ediyor!  Batılı 67 ülkeden oluşan koalisyon güçleri de karşı gibi görünse de, yok etmeye her türlü katkıyı veriyor. Bizdeki solcu komünist ateistlerde onların yanında yer alıyor. Çok uyanık, dikkatli, temkinli olmalı. Batı dünyası ne ise Asya dünyası da odur. İslam ülkesi dediğimiz; İran, Mısır, Suudi Arabistan, B.A.E. Bahreyn gibi batılılara köle, esir, parya olan ülkelerde güvenilmezdir. Bunların hepsi Osmanlı’ya 220 defa saldırmış. Büyük Selçuklu Devleti’ne kaç defa saldırdığını bilemiyorum. Rusya, Osmanlıya 27 defa savaş açmıştır. 1777-1778- 93 Harbi ile zarflayıp, yıkılmasına neden olmuştur.”

 İran, Osmanlı ile savaş yaparak, zayıflatmış. Batılılar karşısında zayıf kalmasını sağlamıştır. Arapların tümü Osmanlıya karşı bağımsızlık savaşı vermiş. İngilizler, Fransızlar emrinde olmuşlardır. Araplar hala okullarında Osmanlıyı emperyalist- sömürgeci olarak okutmaktadır. Oysa Osmanlı her ihtiyaçlarını karşıladı. Bir hurma ile millet beslenemezdi. Şimdiki hallerine de bir bakmalı. Herkes başının çaresine baksın. “Herkes Türkiye’den kurtuluş beklemesin. Çünkü bu boyumuz aşar. Bizi de batırır.” Yokluk, yoksulluk içinde; kendilerini vermişler, çocuk yapmanın peşine! İlkellik paçadan akıyor. Çünkü medeniyetsizlik baştan taşmış, dipten çıkmaya başlamış! Paralarını, zenginliklerini işgalci emperyalist Siyonist sömürgecilerle paylaşıyorlar. Dertlerine bizleri ortak yapıyorlar. Böyle kardeşlik, ümmet, Müslümanlık olmaz. Tüm paraları, trilyonlarca dolarları batılı ülkelerde bankalarda işletilmektedir. Halkı ise fakir diye, bizler yardım yapmaktayız. Artık bizde tükendik! Sosyal patlama aşamasına geldik. İçe bakmalı. İçe dönük çalışmalı. İslam ülkeleri, dünya zenginliğinin %70’e varan kısmını barındırmaktadır. Biz bilgilendirelim, bilinçlendirelim. Yol gösterelim. Kalkınsınlar. Dert ve sorunları bizleri gelip bulmasın. Bizim başımıza bela olmasınlar. Türk olsun, Arap olsun, hiçbir mülteci istememeli. Onlar Türkiye’ye sığınmacı olarak gelirse, toprakları emperyalistlere kalmaktadır. Yurtlarına, vatanlarına sahip çıksınlar. “Kaçandan, kahraman olmaz. Her yerden zoru gördüğünde kaçar.”

1923 yılında Cumhuriyet kuruldu. Geçen 95 yılda 52 defa af yasasından insanlar mahpus cezalarından kurtuldu. Böyle saçmalık, şarlatanlık, dalkavukluk olmaz. Bugünlerde 53. Affın çıkması konuşuluyor. Böyle bir ülkede barış, huzur, mutluluk tabii ki olmaz, olmamaktadır.

İnsanlar hak, hakikat, din- iman uğruna cihat yapmamakta, mücadele yapmamaktadır. Pislik, akılsızlık, kuralsız yaşama yolunda ölüp, gitmektedirler. İyiliği emredip, kötülüğü önleyen yargı, emniyet – güvenlik gücü bile adil işlememektedir. Sözünde duran yoktur. Hakkı tesis etmeye azimle çalışan yoktur. Yalan, iftira söyleyen çok fazladır. Yalan tanıklık yapan çoktur. Emanete ihanet edenler fazladır. Heykele, resime secde edenler, saygı, sevgi duyanlar az değildir. Rükû edenlerde, secde edenlerde vardır. Elerlini açıp, resime karşı dua edenlerde bulunmaktadır. Hindistan’da herkesin bir putu varken, bizde de her mahallenin, okulun bir heykeli vardır. Boş, batıl, hurafe işlemek ibadetten sayılmaktadır. Ölüden yardım dileyenler, az değildir. Alkol, içki, uyuşturucu almak, kumar oynamak, şans oyunları oynamak meslek haline gelmiştir.

Her zaman en görgülü, bilgili, bilinçli, kültürlü, meslekli, kibar, nezaketli, zarafetli, naif, efendi, ince olmalı. İlmin, dinin, görgü kurallarının kaidelerine uymalı. Hak, hukuk, doğruluk, adalet, edep, güzel ahlak, hayâ ile davranıp; vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgülüğe sahip çıkmalı.

Bir taraftan insanlılarımız şehit olur. Gazi olur. Diğer taraftan gazinolarda, meyhanelerde, kerhanelerde, çılgınlık mekânlarında çılgınca tepinme olmaktadır. Birimiz derdi herkesin derdi olmamaktadır. Aşırılık, azgınlık, çılgınlık, serserilik çokça işlenmektedir. Bunlar haram, günah olan akılsızca serserice davranışlardır. İnsanların sözleri, yazıları, resimleri işleri artık doğru, dürüst, güzel, iyi, hakça değildir. Hepsini kınıyor, lanetliyor, eleştiriyorum. Yapıcı, olumlu, düzeltici, ıslah edici eleştiriler yapıyorum. Bunlar bir uyarıdır. İnsanları günaha davet edenleri, harama çağıranları kınıyor ve lanetliyorum.

Her şeyi peygamberimizin dediği, Allah’ın söylediği gibi yapmaya çalışıyorum. Büyük, küçük günah işleyenleri tövbeye davet ediyorum. Bana ve davetçilere husumet etmemelerini arz ediyorum. Haşrolunacak, günde bana dua edeceklerini düşünüyorum. Hesap gününde bana teşekkür edeceklerini biliyorum. Mizan ve Sırat köprüsünde hak ehli davetçilere dua edeceklerini umuyorum. Cehennemden kurtulmanın yolunun sadece İslam inancı, ibadeti, ahlakı, ihsanı - iyiliği, değerleri ile olacağını tüm insanlığa duyuruyorum.

Son 100 yıl içinde halka din, vicdan, iman, ibadet, dini öğrenme ve yaşama özgürlüğü, olanağı hiç olmadığı kadar Ak Parti Hükümetince verildi. Ülkemizdeki her okulda artık 5 din içerikli seçmeli ders vardır. “İsteyen, Kur’ân-Kerim, Siyer- Peygamberimizin Hayatı, Temel Dini Bilgiler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Arapça dersleri, askeri okullar dâhil alabilir.” Tüm sivil toplum kuruluşları dini öğreten okul, vakıf, eğitim yeri açabilir. Camilerin kadroları eksiksiz tamamlanmıştır. Kur’ân kursları etkinliğini kısıtlama olmadan sürdürmektedir. Kültürel kurumlar, kuruluşlar ve medya dini alabildiğine anlatmaktadır. Dini kitap ve sosyal etkinlikler sürdürülmektedir. Hala din cahili moloz, ahlaksız olanların günahı kendi başınadır. Başkalarına suç bulmaya çalışmasın. Artık 1936- 1950 yılları arasında olduğu gibi; okullarda din dersi hiç yok! Allah demek, bile yasaktır. Din aleyhinde istenildiği kadar hakaret, yalan, inkâr yapılmamaktadır. Artık herkes kendinden sorumludur.

Ben yapıcı, olumlu eleştiri yapıyorum. Daha iyi, en güzel, dosdoğru, çok daha yararlı, olumlu olması için yol gösteriyorum. Dün Mehmet adında bir arkadaş, Milli Görüşçü- Saadet Partili olarak Ak Parti Hükümetini eleştiriyor. Diyor ki; “Ak Parti hükümeti sosyal, kültürel yönden şunları yapmadı. Yasaklamadı. İşte toplumda bu haramlar işleniyor. Doğrudur, dediği. Yapmadığı işler çoktur. Ama bunları yaptığında karşısına çıkıp, engellemeler yapan siyasi partiler var. Bunlar başta lanetlik CHP, katil katliamcı komünist PKK yanlısı HDP, şimdi bir de Fetö uzantısı türedi. İyi parti ile işbirliği yapanlar, seçimlerde müttefik olup, ittifak yapanlar, bunu söyleyemez. Halk oylamalarında bu batıl, sapıtmış, tüm illegal yapılarla işbirliği yapan, bu siyasi partilerle işbirliği, müttefik, ittifak yapanlar, Ak Partiye bunları niçin yapmadın, diyemez. Ama ben derim. Zira ben olumlu olan şeyleri yapması için oy veriyorum. Destekliyorum. Eksik yönlerini daha iyi olması için gösteriyorum.

Kendileri iktidarda olduğunda, yapamadıklarını, yapmadıklarını başkalarından beklemek, pek doğru olmaz. Kendini kurtaramayan, 1 yıl iktidarda kalamayıp, alaşağı edilen bir siyasi parti, bunca olumlu iş yapan bir siyasi parti hükümetini eleştiremez. CHP gibi, HDP gibi, İyi Parti denilen resmi şahsiyetler eleştiri yapamaz. Çünkü bunlarda hak, hukuk, adalet, hakkaniyet, vatan, millet, devlet, milli, manevi, dini değer tutumu, karakteri yok. Yok, olanlar, varlıktan istemede bulunamaz. Önce değer yargısı taşıyacaksın. Değerli olacaksın. Sonra konuşup, yazacaksın.

Artık Eylül 2011 yılından itibaren hanımefendiler ve öğrenciler başörtüleri ile okula, resmi dairelere girebilmektedir. Kaymakam, vali, başhekim, sağlıkçı, öğretmen, subay, polis olabilmektedir. Nur süresi 30- 31. Ayet ve Ahzap süresi 58 - 59.ayetlerinin gereğini yerine getirmektedir. Allah’ın ve Peygamberimizin tesettür konusunda önerilerini yerine getirebilmektedirler. Namaz kılma olanak ve fırsatı her öğrenciye, memura, amire tanınmıştır.

Müslüman artık namazda tekbir alırken, “Allahu Ekber” dedi, diye soruşturma geçirmemektedir. Allah, demek, yasaktı. Tanrı demek emredilmişti. O konuda da pek çok yasak, inkâr, iftira ile kafalar kirletilmekteydi. Bu zamanın değerini, önemini bilip, Müslüman hak hukukunu koruma mücadelesini sürekli sürdürmeli. Aksi halde CHP, HDP, komünist ateist katil faşistler, onlara destek veren sözde Fetö kurmalı milliyetçiler, dini istismar eden dinciler pusuda beklemekte, ittifak edip, batıl, küfür mücadelesini vermektedir. Uyanık olmalı. Dikkatli olmalı. Bilgili olmalı. Bilinçli olmalı. Müminler olarak müttefik, ittifak, kardeş, dost olmalı. Fitne, fesada uğrayıp, dağılıp, yok olmamalı.

Ey İnsanoğlu, ey hak mümin ve Müslüman birey! İnsanların, Müslümanların, hayvanların, bitkilerin, varlığın hakkına, hukukuna dikkat edin. Hak, hukukunu çiğnemeyin. Aksi halde bütün ömrünüzü Kâbe’de, peygamberimizin mescidinde 7/24/365 gün, bir ömür geçirseniz; “ömrünüzü oruçlu iken namaz kılarak, hac yaparak, zekat, fitre, sadaka vererek, kurbanlar kesip, fakirlere, yoksullara, muhtaçlara dağıtarak, geçirseniz bile cennete giremezsiniz. Cennete sadece Allah’a kulluk görevini, ibadetini yapmakla girilmemektedir. İnsanlara, varlıklara iyi, güzel, doğru, dürüst davranmak, haklarını- hukuklarını çiğnememek de esastır. Kul hakkı ile cennete girilmemektedir. Kalp kırma, insan incitme, varlığa Haksızlık etme! Aksi halde cennet yüzü görmeyebilirsiniz. Bizden tebliğ etmesi! Gerisi herkesin kendine kalmış iştir.

Allah cc. mealen ayetinde buyuruyor ki: “ Allah’ın emirlerini tutup, yasakladıklarından sakınanlar,  Naim cennetine gider.”

Enfal süresi 46. Ayet meali: “ Allah’a ve resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Yoksa gevşersiniz ve gücünüz gider. Devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenleri sever.”