AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, AK Parti’nin yüzde 41 oy oranı ile Türkiye’de en güçlü siyasi temsil oranına sahip olduğunu söyleyerek, paralel yapı ile mücadelenin devam edeceğini işaret etti. Ünal, ekonomik istikrarın bozulmasına da izin vermeyeceklerini söyledi.
TBMM’de gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap veren AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, AK Parti’nin kırmızı çizgilerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili meşruiyet tartışmalarına müsaade etmeyeceklerini, paralel yapı ile mücadelenin süreceğini ve ekonomik istikrarsızlık olmaması için mücadele edeceklerinin altını çizdi.
Birilerinin 7 Haziran seçim sonuçlarını Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucuymuş gibi değerlendirmesine izin vermeyeceklerini kaydeden Ünal, “2014’de yüzde 52 oy ile ilk kez seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olan ve 13 yıldan beri Türkiye’nin 2023 vizyonuna dönük büyük bir irade ortaya koymuş, buna da sahip çıkmış Cumhurbaşkanımızla ilgili meşruiyet tartışması oluşturulmasına izin vermeyiz. Bu ülkede devleti ele geçirmek için harekete geçmiş, devletin iç yönetimi dışında başka merkezlerden talimat alan yapıların etkin olmasına müsaade etmeyiz. Türkiye’de bir kriz ortamının oluşmasına, ekonomik istikrarın bozulmasına izin vermeyiz. Evet, seçmenlerimiz AK Parti’ye tek başına iktidar olma yetkesi vermemiştir ama yüzde 41 oy oranı ile AK Parti yaklaşık 2 kişiden birinin oyunu almış, en güçlü siyasi temsile sahip ve Türkiye siyasetinin omurgasıdır. Biz hiçbir şekilde istikrarsızlık ve kriz ortamının oluşmasına ve insanımızın ekmediğinin küçülmesine müsaade etmeyiz” dedi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamayı değerlendiren ve Bahçeli’nin çözüm süreci üzerinden HDP ve CHP’yi adres göstererek, “Biz şerefimizle ve namusumuzla yolumuza devam edeceğiz“ ifadelerini kullandığı belirten Mahir Ünal, Bahçeli’nin sözlerinin diğer partileri namus ve şeref konusunda itham ettiği anlamına geldiğini söyleyerek, “Bu seçmenin verdiği mesajı Bahçeli’nin anlamadığı anlamına geliyor. Hiçbir şekilde hiçbir siyasi partinin bu süreçte kendisini temsilci olarak TBMM’ye göndermiş seçmene dönük sorumsuz bir dil kullanması doğru değildir. Bu seçim ile birlikte seçmen bir sorumluluk testine bütün siyasi partileri sokmuştur. Siyasi partiler daha sorumlu, dikkatli bir siyaset takip etmeleri gerekiyor” diye konuştu.