Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 16 Nisan referandumuna ilişkin, “Bu millet ne diyecekse başımızın üstüne evet de diyecek olsa, hayır da diyecek olsa bizim vatandaşımız diyecek. Sana ne İsviçre? Sana ne Almanya? Sana ne Norveç? Sana ne PKK? Sana ne PYD? Siz ne oluyor da hepiniz hayır cephesinde bir araya geliyorsunuz?” dedi. 

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren reel sektör temsilcileri ve iş adamları ile İvedik OSB Yönetim Binası Konferans Salonu’nda biraya gelerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini anlattı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye’nin birinci, ikinci ve üçüncü sanayi devriminde geri kaldığını söyleyerek, “Şimdi önümüzde yüksek teknolojilerin yeni bir evreye girdiği dönem var ve burada önümüzde büyük bir şans yakalamakta olduğumuzu görüyorum. Yani dördüncü sanayi devrimi dediğimiz hususta aradaki mesafeyi çok daha kapatacak ve belki Türkiye’nin ekonomisinin çok hızlı çalışması sayesinde de çok daha ileriye geçme imkanımız olacak. Türkiye’nin böyle bir potansiyeli var. Bu çerçevede de önümüzdeki referandumun Türkiye’nin ekonomik sistemine de büyük etkileri olacağı, referandumda çıkacak evet kararının Türkiye ekonomisinin çok daha hızlı, çok daha etkin bir şekilde yürütülmesine vesile olacağını da peşinen ifade etmek isterim. Referanduma az bir süre kaldı, 16 Nisan’a şurada 17 gün kaldı. Bu 17 gün içerisinde biz bu meseleyi biraz daha vatandaşlarımızla paylaşarak, anlatarak inşallah çok güçlü bir ‘evet’ in çıkmasını temin edeceğiz. Bu bir parti seçimi değildir, şu ya da bu partiyi seçiyor değiliz. Şu kişi ya da bu kişiyi de seçiyor değiliz. Bu memleketin geleceğiyle ilgili bir seçimdir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 339 milletvekilinin oylarıyla geçen bu teklif, şimdi 16 Nisan’da milletin önüne geliyor. Özellikle her gün Anadolu’nun başka bir yerindeyiz, son iki haftadır durumun iyi bir şekilde geliştiğini görüyoruz ve Allahın izniyle 16 Nisan’da milletimiz ‘evet, evet, evet’ diyerek Türkiye’nin önünü açacaktır” şeklinde konuştu.

“BU VESAYET DEDİĞİN ŞEY DUMAN GİBİ, GÖRÜYORSUN YAKALAMAYA KALKSAN KAÇIYOR ELİNDEN”

“Niye şimdi bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır?” diye soran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de 1982 Anayasası yani mevcut sistemin yasal çerçevesini oluşturan Anayasa artık bu milleti, ülkeyi taşımıyor. Bu Anayasanın çok fazla hastalıkları, sakatlıkları var, ülkenin üstünde büyük bir yük şeklindedir. Bu Anayasayı, sırtımızdaki yükü yere koyup yeni bir sistemle yolumuza devam etmemiz lazım. Zaten böyle olduğu için, 82 Anayasası bir takım hastalıklarla, eksikliklerle dolu olduğu için, 82 Anayasasının ortaya koyduğu sistem gerçekten artık işlemeyen bir sistem olduğu için Türkiye’de bu Anayasa şimdiye kadar 18 kere değiştirilmiştir. 82 Anayasası üzerinde 19. değişikliği yapıyoruz, bu bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır, Türkiye için zaruridir, bu halkın geleceğinin daha iyi kurulabilmesi için mecburi olan bir değişikliktir. Mevcut sistem, dört temel hastalıkla hastalıklıdır. Bunlardan birincisi sistemin doğası çatışmacı ve vesayetçi bir sistem olmasıdır. Siyasi aktörler, şahıslar, kurum ve kuruluşlar arasındaki çatışmalar ve maalesef bazı dönemlerde toplumsal kesimler arasındaki çatışmalar sistemin doğasından kaynaklanıyor. 1950’de Türkiye çok partili siyasi hayata geçti, 1950’den 1967’ye kadar, 2017’ye kadar, 67 yıllık süre içerisinde maalesef çok ağır faturalar ödedik. İşte istiyoruz ki artık bu ağır faturaları ödemeyelim, milletimiz daha kestirme, daha keskin, daha kalıcı sonuçlar alabilen hızlı bir yönetim sistemine ulaşsın. 1950’den bu yana, 67 yıllık çok partili siyasi hayatımızda 68 siyasi parti kapatılmıştır, bunların içerisinde iktidar partisi olan Refah Partisi var, AK Parti’nin kapatılmasının direkten döndüğü 2007 var. 67 yılın içerisinde 5 tane darbe var, 6-7 tane darbe teşebbüsü var. Bu 67 yılın içerisinde Başbakanların idam edildiği bir Türkiye var, rahmetli Menderes’in darağacına gönderildiği bir Türkiye var, Başbakanların zorla iktidardan edildiği, koltuklarının zorla altlarından çekilip alındığı mesela 28 Şubat süreci var. Dolayısıyla Türkiye’de siyaset 67 yıldır hep vesayetçi sistemin etkisi altında oldu. Bunun en temel göstergesi de Cumhurbaşkanlığı seçimleri olmuştur. Bu vesayet dediğin şey duman gibi, görüyorsun yakalamaya kalksan kaçıyor elinden ama Türkiye’ye bu 67 yıl içerisinde çok çektirdiler.”

“HALK KİMİ İSTİYORSA BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE”

Bundan sonra Türkiye’de vesayet odaklarının iş yapamayacağını kaydeden Kurtulmuş, “Bundan sonra sandık akşamında kim iktidar olursa memleketi 5 yıl o yönetecek. Türkiye’de yönetimde çift başlılıktan çok çektik. Bu vesayetçi sistemi önlemek için Allahın izniyle sistemi değiştiriyoruz. Şimdi diyoruz ki artık yönetimde çift başlılık ve ondan kaynaklanan bir takım siyasi ve ekonomik krizler olmasın. Türkiye’de 94 yıllık Cumhuriyet, 65. hükümetiz bırakın 17 ayda İvedik’te bir sanayi tesisi kurmak, bir fabrika kurmak, 17 ayda İvedik OSB’nin bir köşesine market açsanız o marketi 17 ayda ancak ayağa kaldırırsınız. Bütün bunlar Türkiye’nin hızını azaltan, Türkiye’yi yavaşlatan hatta Türkiye’nin önüne engeller koyan siyasi istikrarsızlıklara neden olmuştur. 3,5 yılda bir seçim var şimdi bunları geride bırakıyoruz, bundan sonra sandık akşamında 2 tane sandık var. Birinci sandık ülkeyi kim yönetsin? Halka soracağız, halk kimi istiyorsa başımızın üstünde. Yönetsin diye milletin karar verdiği, hükümetin başı olarak sandıktan çıkardığı Cumhurbaşkanı öyle hükümet pazarlıklarına gerek olmadan, ikinci, üçüncü partilerin başkanlarının devreye girmesine karar vermeden ertesi sabah hükümeti ilan edebilir mi? Edebilir. Aylarca hükümet kurma yüzünden Türkiye zaman kaybetmez. Durduk yerde bir Anayasa değişikliği yapmıyoruz, kurulamayan hükümetlerden çok aylarını, yıllarını kaybetmiş bir milletiz. Hükümetlerin bir takım kirli pazarlıklarla kurulduğuna çok şahit olmuş bir milletiz, milletvekili transferleriyle hükümetlerin zorla ayakta tutulmaya çalışıldığına çok şahit olmuş olan bir milletiz. Artık istiyoruz ki bu devir geride kalsın, milletimiz sandıktan kimi çıkarıyorsa ertesi hükümet o şekilde tecelli etsin. Önümüzde önemli bir dönem var, dünya ekonomisi yeniden yapılanacak. Eğer Gezi Olayı, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü, 15 Temmuz darbe teşebbüsü başka bir ülkede olsaydı ekonomi allak bullak olur, organize sanayi bölgesinde ikinci vardiyayı başlatacak güce sahip olamazdınız. Milletin feraseti, hükümetin kararlılığı ve özellikle ekonomimizin, makro dengelerin sağlam olması dolayısıyla bu süreci atlattık, başarıyla geride bıraktık” değerlendirmelerinde bulundu.

“CUMHURBAŞKANIMIZ NE KADAR HIZLI KOŞUYORSA BÜROKRASİ DE AYNI ŞEKİLDE KOŞACAK”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ekonomiye olan güveni arttıracağı gibi kurumları daha kaliteli hale getireceğinin bürokrasinin de daha iyi çalışmasını sağlayacağının altını çizen Kurtulmuş, “7 Haziran seçimlerinden sonra bürokrasi kendisi bir kere daha gösterdi. Tek başına iktidarımız devam etmiş olmasına rağmen maalesef bürokrasi sallanmaya başladı. Bürokratların bir kısmı risk almamaya başladıklar, imzaları kolay atmamaya başladılar. Şimdi bunların hepsi geride kalıyor, Cumhurbaşkanı Hükümet Modeliyle Cumhurbaşkanına yetki veriliyor, Cumhurbaşkanı bakanları tespit ediyor, o bakanlarla beraber yönetimde bulunacak olan bürokratlar da ister istemez aynı hızda koşuyor. Cumhurbaşkanı çok hızlı, bakanlar biraz yavaş, bürokrasiyse çok daha yavaş asla olmayacak. Cumhurbaşkanımız ne kadar hızlı koşuyorsa bürokrasi de aynı şekilde koşacak, bakanlar da aynı şekilde koşacak. Böylece Türkiye ekonomisinin kurumsal yapısının da sağlam bir zemine oturacağını görüyoruz. Türkiye’nin bundan sonraki süreçteki büyük yatırımları da çok daha hızlı ve çok daha güçlü bir şekilde yapılacaktır” diye konuştu.

Kurtulmuş, TOBB’da yapılan Türkiye’nin her tarafından sanayici ve iş adamlarının katıldığı toplantıda artı istihdam projesine katılacak iş adamlarının kendi hedeflerini ortaya koyduğunu ve bugün itibariyle de 400 bin artı istihdam sağlandığını ifade etti.

“SİZ NE OLUYOR DA HEPİNİZ HAYIR CEPHESİNDE BİR ARAYA GELİYORSUNUZ?”

İlk defa bu seçimin hariçten gazel okuyan dışarıdan davetsiz misafirleri olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Baktılar ki hayır cephesi geride kalıyor, hayır cephesine destek olmak, Türkiye’de evet çıkmasına mani olmak için maalesef Avrupa’da çok sayıda kişi, taraf, parti, grup bu işin içerisine girdi. Önce Avusturya’nın Dışişleri Bakanı arkasından Almanya, arkasından Hollanda’dan ‘Buraya Türk siyasetçiler girmesin’ dendi. Arakasından Rotterdam’da büyük bir rezalet yaşandı. Türk politikacıların, seçilmiş bakanların orada halkımızla buluşmasını önleyenler bizim halkımızın üzerine atlarıyla, itleriyle saldırdılar. Niyet, bunlar güçlü bir Türkiye görmek istemezler. Yetmedi Türkiye’nin bakanlarına, milletvekillerine izin vermeyenler Almanya’da olan PKK mitinginde etrafını polis araçlarıyla koruma altına alarak onlara güvence altında hayır kampanyası yapmalarına müsaade ettiler. Yetmedi gazetelerini devreye soktular. Güçlü Türkiye’den korktukları için hayır cephesine açıktan gazeteleriyle destek verdiler. PKK’nın önde gelen liderlerinden birisi bir haber ajansına 23 Mart’ta hayır diyeceklerini söylüyor, bir başkası ‘Siz Kürt halkının hayır demesine vesile olun çalışın eğer evet çıkarsa bu PKK’nın sonu olur’ diyor. Ne oldu da bu adamlar birden bütün cephelerden davetsiz misafirler Türkiye’deki referanduma dahil olmaya çalıştılar. Bu millet ne diyecekse başımızın üstüne evet de diyecek olsa, hayır da diyecek olsa bizim vatandaşımız diyecek. Sana ne İsviçre? Sana ne Almanya? Sana ne Norveç? Sana ne PKK? Sana ne PYD? Siz ne oluyor da hepiniz hayır cephesinde bir araya geliyorsunuz? Mesele çok açıktır, bunların telaşı şu: Bunlar güçlü ve büyük bir Türkiye istemiyorlar” açıklamalarında bulundu.

(Goncagül Özcan/İHA)