Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Esasen batı bir insanın ölümünü trajedi, bir milyon insanın ölümünü ise istatistik olarak gören bir anlayışa sahip. Onlar için Suriye’de 7 yılda 1 milyon insanın ölmüş olması hiçbir anlam ifade etmiyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığı tarafından “Anadolu dünya dolu” temasıyla düzenlenen Dünya Göçmenler Günü etkinliğine katıldı. Ricardo Quaresma, Moussa Sow, Samuel Eto’o, Fernando Muslera, Bafetimbi Gomis, Vincent Janssen, Bobby Dixon gibi sporcuların yanı sıra çok sayıda davetlinin katıldığı programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın 191 ülkesinden, 4,5 milyona yakın göçmen statüsündeki insanı topraklarında barındıran bir devlet olarak bu konunun anlamını ve önemini en iyi bilenlerdeniz. Türkiye bugün dünyanın en çok sığınmacı barındıran ülkesine olmasına rağmen diğer yerlerde bu insanlara karşı sergilenen çirkinliklerin hiçbirinin yaşanmadığı bir ülkedir. Çünkü biz topraklarımıza gelen sığınmacılara kökeninden, inancından, dilinden, renginden, kültüründen önce insan olarak bakıyoruz. Karşınızdakini önce insan olarak gördüğünüzde, ona insana yakışmayan bir davranış sergileme imkanınız zaten olamaz” dedi.

“BİZİM BÖYLE BİR YÜZ KARAMIZ ASLA YOKTUR”

“Madem ki, aşk gibi canın mayası, madem ki yüzümüzdeki Hakkın işlediği kudret boyası, madem ki yolumuz evliyanın, enbiyanın yolu öyleyse bizim kimseyi gönül dünyamızın da ülkemizin sınırlarının da dışında tutmaya hakkımız yoktur” açıklamasında bulunan Erdoğan, Anadolu’nun asırlar boyunca göçmenler yurdu olduğunu belirtti. Erdoğan, “Siz bakmayın bugün Avrupalıların, Amerikalıların göçmenleri böyle dışladığına, ötekileştirdiğine. Bu coğrafyaların hepsi göçmenler tarafından bugünkü haline getirilmiştir. Batı da öyledir, Amerika da öyledir. Üstelik bunun altında çok büyük acılar, çok büyük katliamlar, çok büyük utançlar da vardır. Hamdolsun bizim böyle bir yüz karamız asla yoktur. İspanya’daki Yahudiler topraklarından kovulup gidecek yer bulamadıklarında bizim ecdadımız onlara kapılarını açmıştır, Polonya’daki muhalifler ülkelerinden sürülüp gidecek yer bulamadıklarında İstanbul’un yanı başında onlara yer göstermişizdir. Dünyanın neresinde başı sıkışan, kendisine sığınacak güvenli bir liman, geleceğini kurabileceği huzurlu bir yuva arayan varsa hepsine Anadolu kapıları daima açık olmuştur. Bugün de Suriye’de, Irak’ta, başka yerlerde kardeşlerimiz başları sıkıştığında hemen Anadolu’ya yönelmiştir. Doğru da yapmışlardır. Kardeş kardeşe böyle zamanlarda lazımdır. İyi günde dost çok bulunur, önemli olan kötü günlerinde bu insanların yanlarında olabilmektir” diye konuştu.

“BUGÜN AVRUPA’DA SAYILARI 5 MİLYONA AŞAN VATANDAŞIMIZ YAŞIYOR”

Anadolu sadece dışarıdan göç almadığını, aynı zamanda dışarıya da göç verdiğini kaydeden Erdoğan, “Bugün Avrupa’da sayıları 5 milyonu aşan vatandaşımız yaşıyor. Bunun yanında dünyanın daha farklı bölgelerine iş, eğitim, kendilerine yeni bir hayat kurmak için gitmiş milyonlarca insanımız bulunuyor. Ülkemize gelen herkese gönlümüzü ve kollarımızı açtığımız gibi yurt dışına giden vatandaşlarımızı da sahipsiz bırakmıyor, onları her alanda destekliyoruz” şeklinde konuştu.

“BUGÜN AVRUPA GENELİNDE 10 BİNİN ÜZERİNDE KAYIP GÖÇMEN ÇOCUĞU VAR”

Batının bir insanın ölümünü trajedi, bir milyon insanın ölümünü ise istatistik olarak gördüğünü söyleyen Erdoğan, “Türkiye olarak bizim göçmenler konusunda başımız ne kadar dik ise, maalesef kendilerini modern, çağdaş olarak tanımlayan ülkelerin başı da o kadar eğiktir. Esasen batı bir insanın ölümünü trajedi, bir milyon insanın ölümünü ise istatistik olarak gören bir anlayışa sahip. Onlar için Suriye’de 7 yılda 1 milyon insanın terör örgütlerinin ve kendi halkına terör uygulayan bir rejimin saldırılarında ölmüş olması hiçbir anlam ifade etmiyor. Hatta tam tersine 2. Dünya Savaşı 60 milyonun üzerinde insanın ölümüyle sonuçlanmış olmasına rağmen batı, aynı hataları tekrarlamaktan geri durmuyor. Göçmenlere yönelik saldırıların, ırkçılığın, ayrımcılığın artması bunun içindir. Avrupa ülkelerinde yönetimde söz sahibi olmaya başlayan ırkçı partiler bu coğrafyanın gelecekteki felaketin habercileridir. Sınırlarını tel örgülerle kapatıp geçmeye çalışanları ölümle tehdit eden bir medeniyetin geleceği olamaz. Sınırlarına giren göçmenlerin paralarına, ziynet eşyalarına, hatta çocuklarına el koyan, onları din değiştirmeye zorlayan bir medeniyetin insanlığa söyleyecek sözü kalmamıştır. Avrupalı kimi bakanlar kendi aralarında yaptıkları konuşmalarında sığınmacıları kast ederek ‘hepsini denize dökmek lazım, boğulsalar da umurumuzda değil’ diyebiliyorlarsa orada insanlık ölmüş demektir. Akdeniz’de, Ege’de Avrupa’ya doğru giden kırık dökük teknelerdeki insanları kurtarmak için gemi göndermek yerine savaş helikopteri göndermeyi teklif eden yazarlar Avrupa’da eğer revaçtaysa durum vahimdir. Kucağındaki çocuğu ila beraber umuda koşan bir babanın ayağına çelme takacak kadar insanlıktan çıkmış Avrupa’nın artık kendini sorgulama zamanı çoktan gelmiştir. Bugün Avrupa genelinde 10 binin üzerinde kayıp göçmen çocuğu var. Eğer böyle bir durum bizim ülkemizde olsaydı dünyayı başımıza yıkarlardı. Biz ülkemizde doğan çeyrek milyon sığınmacı bebeğe, eğitim-öğretim çağındaki 600 binin üzerinde göçmen çocuğuna tüm imkanlarımızla sahip çıktığımız halde yardım programları tıkanıyor. Batı ülkelerinin göçmenler konusundaki insanlık dışı politikasının farklı coğrafyalardaki acı sonuçları da ortaya çıkıyor. Libya, Afrika ve Kuzey Afrika üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyenler için adeta bir transit durak görevi görüyor. Ülkedeki karışıklıklar sebebiyle bu durum kontrol altına alınamıyor. Bugün 700 bin göçmenin başka bir yere gidemediği için Libya’da mahsur kaldığı ifade ediliyor. Bu durum bizim paramızla bin lira gibi bir meblağa, istenildiği kadar istenilen şartlarda çalıştırılabilen modern kölelerin alınıp satıldığı pazarların kurulmasına yol açmıştır. Köle demek illa boynuna zincir vurulan insan demek değildir. Cüzi ücretler karşılığında insanlar süresiz ve sınırsız şekilde çalışmak zorunda bırakılıyorsa bunun adı modern köleliktir. Petrol paralarının, yüksek teknoloji gelirlerinin, lüks harcamaların sadece 1 aylık bedeli ile tamamının hayatı kurtarılabilecek bu kişilerin bin liraya köle gibi çalıştırılmasının utancı tüm insanlığı bedbaht etmeye yeter. Türkiye olarak biz Suriye ve Irak’taki çatışmalardan kaçarak ülkemize gelen 3,5 milyona yakın kardeşimize hiçbir hesapla değil, sadece Allah için kucak açtık. Avrupa’nın tamamındaki Suriyeli sığınmacı sayısı, yarısı Almanya’da olmak üzere toplam 987 bindir. Almanya kendi sınırları içindeki sığınmacılar için 2016 yılında 16 milyar euro harcadığını beyan ediyor, bizde ülkemizdeki sığınmacılar için kamu kuruluşlarımızla, belediyelerimizle, STK’larla, vatandaşlarımızın inisiyatifleri ile 7 yılda toplam 30 milyar dolarlık harcama yaptık. Bu rakamı zikretmemin sebebi kesinlikle yaptığımız yardımları ifşa etmek değil. Sadece sığınmacılar için ülkemize söz verilip yapılmayan yardımlarla, bizim yaptığımız harcamaların mukayesesi için bunu ifade ediyorum. Birileri bizim bu paraları sanki sığınmacılara harcamayıp, kendi bütçemize aktardığımız intibakını vermeye çalışıyor. AB’nin geçen yıl bize verdiği söz 3 artı 3 milyar eurodur. Bu sözü verdiği halde şuana kadar bize verdiği rakam en son 900 milyon eurodur. BM’ye bakıyoruz, Mülteciler Komiserliği 600 milyon dolar. Toplamda bu. Bizim harcadığımız 30 milyar dolardır. Bunları kendilerine sorduğumuzda aldığımız cevap ‘biz onu bütçeye koyduk.’ Koydunuz da bizim kuruluşlarımıza gelen bir şey yok. Devamlı ipe un seriyorlar. Verseler de vermeseler de biz ‘Veren el alan elden hayırlıdır’ anlayışıyla bu desteği vermeye devam edeceğiz. Çünkü bu millet ensar olmanın ne demek olduğunu gayet iyi bilir. Türkiye bu yardımları hiçbir sıkıntıya düşmeden yapabilecek imkana sahip bir ülkedir” ifadelerini kullandı.

(İHA)