Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Birleşmiş Milletler konulu yazısında, “Her ne kadar BM ve bağlı kuruluşlar dünyanın iyiliği için bir şeyler yapmak istiyorsa da, BM’nin mevcut yapısı değişmediği sürece kritik sorunların çözümünü sağlamaları mümkün olmayacak” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah gazetesinde ‘Birleşmiş Milletler ve Küresel Düzensizlik’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dünya liderlerinin bu hafta New York’a giderek, küresel kaos ve düzensizliğin giderek derinleştiği bir ortamda 72. BM Genel Kurulu açılışına katılacağını belirten Kalın’ın yazısının tamamında şu ifadeler yer alıyor:

“Her ne kadar BM ve bağlı kuruluşlar dünyanın iyiliği için bir şeyler yapmak istiyorsa da, BM’nin mevcut yapısı değişmediği sürece kritik sorunların çözümünü sağlamaları mümkün olmayacak. 1945 yılında kurulmasından itibaren BM sistemi, güçlü liderlik, kaynak ve tam anlamıyla küresel bir gündem eksikliği sebebiyle zorlandı. Bu yıl da durum farklı olmayacak. 193 üyesi olan ve tarihte kurulmuş en büyük uluslararası organizasyon olan Birleşmiş Milletlerde dar ve kısıtlı siyasi-ekonomik ajandalara hizmet etmek için bu küresel forumu kullanan konuşma ve toplantılara şahit olacağız. Tabii bu durum, devlet başkanlarından delegelere ve BM çalışanlarına kadar bazı iyi insanların küresel köyümüzün iyiliği için gerçek değişiklikler yapmaya çalışmayacakları anlamına gelmiyor. Ancak mesele bireyler ve onların vicdanlarından ziyade beş daimi üyenin çıkarlarına hizmet eden mevcut BM Güvenlik Konseyi yapısı. BM’nin kuruluşunun üzerinden 72 yıl geçmesine rağmen neden beş daimi üyenin Güvenlik Konseyi’nde olduğunun; bu statükonun 21. yüzyılda nasıl meşru görülebileceğinin hiçbir rasyonel veya demokratik açıklaması yok. Bu durum, BM’nin dünyadaki tüm önemli konularda başarısızlığa uğramasına sebep oluyor. Bu yılın Genel Kurul teması ‘İnsanlara Odaklanmak: Sürdürülebilir Bir Gezegende Herkes İçin Barış ve İyi Bir Hayat’ olarak belirlendi. Bu yüce hedefin gerçekleştirilmesi için herkesin katkı sunması beklenir. Ancak sahadaki gerçekler, uluslararası toplumun yoksulları ve baskı altında yaşayan insanları koruyamadığını; dolayısıyla ‘herkes için iyi bir hayat’ sunamadığını gösteriyor. Gerçek dünyada ahbap-çavuş kapitalizmi var. Ulus devletler güç gösterisinde bulunabilsin, silah şirketleri para kazanabilsin diye yapılan savaşlar ve vekalet savaşları var. Dünyada zenginler gittikçe zenginleşirken, yoksullar giderek fakirleşiyor. Dünyanın her yerinden yüz milyonlarca insan, ABD ve Avrupa’nın zengin devletlerinin gözleri önünde berbat bir yoksulluk içerisinde yaşıyor. Birleşmiş Milletlerin geçtiğimiz günlerde yayımladığı bir rapor, bu üzücü gerçekleri açıkça ortaya koydu. BM Kalkınma Hakkı Özel Raportörü Saad Alfarargi’ye göre ‘kalkınmakta olan ülkelerde yaşayan insanlar kendi kontrollerinin dışında atılan küresel adımlar sebebiyle ağır bedeller ödüyor’. Ayrıca ‘değişim için küresel kararlılığın olmadığı bir ortamda dünyanın tarihte karşılaştığı en büyük sorunlardan bazılarına şahit oluyoruz’ diye ekliyor. Birleşmiş Milletler, ‘değişim için küresel kararlılığı’ sağlayabilir mi? Bu sorunun kısa cevabı ‘hayır’. Bunun sebebi, ulus devletlerin ve çok uluslu şirketlerin küreselleşmeyi sadece ve sadece kendi çıkarlarına hizmet etmek için kullanmak istemeleri. Mevcut BM yapısı, üye ülkeler arasında bile eşitlik ve adaleti sağlamayı başaramıyor. BM Güvenlik Konseyi’nin hegemonyası Suriye’den Filistin ve Myanmar’a kadar savaşların, işgallerin ve etnik temizliğin kesin olarak engellenmesi konusunda en ufak bir umut vermiyor. BM’nin karar alma mekanizmaları tamamen felç olmuş durumda. Tıpkı geçmişte Suriye’de, bugün ise Myanmar’da olduğu gibi, BM’nin çatışmaları, etnik temizlikleri, savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları engelleyecek hiçbir gücü bulunmuyor. Son olarak Myanmar’daki Rohingya halkına karşı uygulanan şiddetin uluslararası toplum nezdinde ses getirmesi haftalar sürdü. BM gecikmiş ama doğru bir karar alana kadar 400 binden fazla Rohingya Müslümanı, Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler tarafından yerlerinden edilmişti. Cumhurbaşkanımız, BM’yi harekete geçirmek ve dünyanın her yerindeki ülkelerin Rohingya katliamına ses çıkarmasını sağlamak için tek başına büyük bir gayret sarf etti. Türkiye bugün itibariyle Myanmar ve Bangladeş’te bulunan Rohingya Müslümanlarına yardım ulaştıran tek ülke konumundadır. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi, iki bakanımızla birlikte Bangladeş’e giderek orada yaşananları ilk elden gördü. Rohingya Müslümanları, Türkiye’nin kendilerine bu insani kriz bitene dek yardım edeceğinden şüphe etmemelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Güvenlik Konseyi’nin beş üyesini işaret ederek söylediği ‘dünya beşten büyüktür’ sözünde sonuna kadar haklı. Dünyanın adalete, barışa, eşitliğe, merhamete ve hikmete ihtiyacı var. Bunlar zaten insanlığın ortak ve sonsuz değerleridir. Maalesef BM sistemi bu değerleri hakim kılamıyor. Bu nedenle BM 21. yüzyılda herhangi bir anlam ve öneme sahip olmak istiyorsa reform ve yeniden yapılanma yoluna gitmelidir. Burada temel açmaz, BM reformunun yapılabilmesi için Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden onay alınması gerekmesidir. Tabii ki bunu asla kabul etmeyeceklerdir. Diğer alternatif ise Genel Kurul’un, yani 193 üye ülkenin, bir araya gelerek değişimi yapmalarıdır. Ancak bu da BM’de güya eşit oy hakkına sahip olan küçük ve yoksul ülkelerin büyük ve zengin ülkeler tarafından baskı altında tutulması sebebiyle mümkün gözükmüyor. Küçük ve yoksul ülkeler, ‘büyük abiler’den gelecek baskı ve saldırılara maruz kalmamak için statükoyu değiştirme cesaretini gösteremiyor. Birleşmiş Milletlerin bu açmazdan çıkamaması üzücü bir durum. Umut ise başka bir yerde. Ciddi yapısal engellere rağmen benzer gündemlere, hikmete ve vicdana sahip ülkeler dünyadaki fakirler, zayıflar ve baskı altındakiler için birçok iyi şey yapabilir. Yapmaları gereken tek şey güçlerini birleştirerek ortak hedefler doğrultusunda çalışmaları, cesur olmaları ve adaletin, eşitliğin, saygının sağlanması konusunda kararlılıklarını sürdürmeleridir.”

(İHA)