Karanlıkların, zulmün, adaletsizliğin, kötülüklerin, çirkinliklerin, yanlışın, hayâsızlığın, adaletsizliğin arttığı bir zamanda, bir güneş ve peygamberlikle görevlendirilecek, Hazreti Muhammed, Mekke’de doğdu. M.S. 571 yılında kâinata, çağlara bir nur gönderildi. O, peygamberlerin sonuncusu, Kur’ân-ı Kerim’in tebliğcisi, öğreticisi, eğiticisi olacak. Kur’ân’ı öğretmesi, yaşaması, en güzel örnek oluşu ile mucize İlahi kitap olan Kur’ân’ın öğretmeni, talim, terbiye edeni, güzel ahlakı ile örnek, rol model olanı olacak.

Allah cc. Onu Âmine Hatun ve Abdullah’tan dünyaya getirdi. Dünyaya gelmeden 2 ay önce babasını, 4-5 yaşındayken annesini kaybetti. Öksüz ve yetim büyüdü. Sütannesi Halime Hanım oldu. Dedesi Abdülmüttalip ve amcası Ebu Talip korumasında çocukluk ve gençlik yıllarını en güzel şekilde yaşadı. O dönemde Mekkeliler daha çok ticaret ile meşgul oluyordu. Peygamberimizde amcası Ebu Talip ile küçük yaşta ticarete başladı. Peygamberimiz gençliğinde de etkin, sosyal, kültürel etkinliklerde bulunan; güzel ve yüksek ahlaklı, faziletli bir insandı. 20 yaşlarında Türkçesi; “Faziletlilerin Yemini” adlı bir cemiyete üye oldu.

Hazreti Muhammed 25 yaşında iken, Mekke’nin zengin, soylu, üstün ve güzel ahlaklı kadını olan Hazreti Hatice annemiz ile evlendi. Hazreti Hatice annemizin ticaret işlerini yönetti. Dürüstlüğü ve sadakati ile Mekke’de sevilen, güven duyulan yegâne insan Hazreti Muhammed oldu. Çevresindeki insanlar ona; “Muhammed’ül Emin- Güvenilen Muhammed” adını taktılar. İçinde bulunduğu toplumun en sevilen insaniydi. İnsanların anlaşamadığı, barışık yaşayamadığı, tartıştığı pek çok konuyu çözüme, barışa götürüyordu.

40 yaşına geldiğinde daha çok ibadet ediyor. Mekke yakınlarındaki Nur Dağı’nın Hıra Mağarası’na gidiyor. Zikirle, dua ile ibadetle meşgul oluyordu. Hazreti İbrahim’den kalma Hanif inanışına göre ibadet ediyordu.

 Hazreti Muhammed’e vahiy meleği Cebrail as. Kur’ân-i Kerim’in ilk ayeti olan Alak süresinin ilk 5 ayetini getirdi. Bu ayet; “ Oku! Her şeyi yaratan, insanı kan pıhtısından meydana getiren, Rabbinin adı ile oku! Kalemle yazı yazmayı öğreten, insana bilmediğini belleten, lütuf ve keremde erişilmez mertebe olan Rabbinin hakkı için oku!”

Böylece Hazreti Muhammed’e peygamberlik geliyordu. Gelen ilk ayette; “Oku!” Diye başlamıştı. İnsanlara İslam dininin Kur’ân adlı İlahi mucize kitabı ayet ayet, süre süre gelmeye başlamış. Peygamberi de Hazreti Muhammet Mustafa sav. Olmuştu. Kur’ân’ın insanlara peygamberimiz tarafından öğretilmesi, eğitilmesi, güzel örnek, rol model olması ile İslam dininin yaşanması öğretilecek. Karanlıklar, zalimlikler, zulüm, adaletsizlik, haksızlık, kötülük, çirkinlikler, yanlışlar ortadan kaldırılacak. Hazreti Muhammed Mustafa âlemlere rahmet olacak. İnsanları kurtuluşa davet edecek. İnsanlar İslam dinini kabul edip; İslam, mümin, Müslim, Müslüman olacak. İki dünyada huzuru, mutluluğu yaşayacaktır.

İslam’dan, hak, hakikatten rahatsız olan müşrikler, Müslümanlara zulmü artırarak sürdürecekler! “Zalim müşriklerin zulmü yüzünden müminlerden 105 kişi Habeşistan’a göç etti.”  “Daha önce 75 Medineli mümin olmuştu. Peygamberimiz, arkadaşları ile Medine’ye göç etti. Medineliler en güzel ve iyi şekilde mümin Mekkelileri, peygamberimizi karşıladı. ”

 Müminler çoğaldı. Mekke fethedildi. Düşmanlık eden müşrikler, müminlere hep saldırıyor, savaş çıkarıyordu. Peygamberimiz bu müşriklerle 27 savaş, sefer, gaza yapmak durumunda kaldı. Büyük çoğunlukla müminler hep zafere ulaştı. “Zafer inananların, güçlü olanların, özgüveni olanlarındır inşallah.” Zalimin zulmü hiçbir zaman devamlı sürmez, sürmedi, sürmeyecek inşallah.

Peygamberimiz, cahiliye toplumundan medeni, dindar, aydın, iyilikte ve infakta yarışan bir toplum oluşturdu. Bu karmaşadan bir İslam devleti çıkardı. Toplumu, halkı “Suffe” adı verilen okullarda ilim, din öğreterek eğitti. Mescitlerde öğretme, eğitme, belletme, bilgilendirme, bilinçlendirme çalışmaları yaptı. Her yer ve mekânda eğitim- öğrenim, bilgilendirme yaptı. Sahabeden bilgili olanları öğretme işinde görevlendirdi.

Peygamberimiz en güzel kişiliğe, aile reisliğine, ordu komutanlığına, öğreticiliğe, örnek rol modelliğe, devlet başkanlığına, toplum liderliğine, ebeveyn olmaya, dost ve arkadaş olmaya, imamlığa, hatipliğe, ticaret olmaya ehil, samimi yüce şahsiyete sahipti. İlmini, vahyi Allah’tan alıyordu. Dini Cebrail meleğinden öğreniyordu. Bilmediğini, toplumun bilenlerine danışıyordu. Şura meclis kararı ile istişare ile kararlar alıyordu.

Ayet: “Hazreti Muhammet, Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.”

Nisa süresi 80. Ayet: “ Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.”

Peygamberimiz, İslam dinini; Allah’a ortak koşanlara, müşriklere açıklıyor. Cahiliye adetlerinin doğru olmadığını anlatıyor. Putperestlik, Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik, Hanifilik inanışlarının artık bir değerinin, öneminin kalmadığını, geçerliliği olmadığını açıklıyor. Kabilecilik, ırkçılık, kölelik, kadınların ve kızların hor- hakir görülmesinin, doğru olmadığını izah ediyordu. İçki, kumar, gasp, hile, yalan, faiz, fuhuş gibi davranışların, İslam dininde haram- yasak olduğunu söylüyordu. İslam’ın son din olarak tüm insanlığa geldiğini, diğer inanışların, felsefi bozuklukların, ideolojilerin hiçbir değerinin kalmadığı, Kur’ân ayetleri ile topluma söyleniyor. Kur’ân’ı açıklıyor. Yaşıyor. Kur’ân öğrenimi, eğitimi veriyor. İslam ahlakının yaşanmasını belletiyordu.

Allah cc. Peygamberimize; “kalk, halkı uyar. Rabbini yücelt, nefsini arındır. Şirkten uzak dur, mealinde buyurarak; halka doğru fikirlerin öğretilmesini emrediyordu. Önce yakın akrabanı uyar. Sana emrolunanı açıkça söyle. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir, diye buyurdu. Allah’ın indirdiğine uyun, emrini veriyordu.”

Allah cc. Buyuruyor: “Allah temizlenenleri sever. Tövbe edenleri sever. Güzel örtünenleri, ayıp yerlerini örtenleri sever. Örtülmesi gereken yerleri örtenleri sever. Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını verenleri, onlara yardım edenleri sever. Kibirlenmeyenleri, israf etmeyenleri helal kazananları, ekmeğini helalden çıkaranları sever. Kur’ân-ı Kerim’i peygamberimiz gibi yaşayanları sever. İlim sahiplerini, ilmi ile dini yaşayanları sever. Allah’a has, hak ibadet edenleri sever. Allah’a ve peygamberine itaat edenleri sever. Vahye ve peygamberine uyanları sever. Güler yüzlü, tatlı dilli, iyi davranışlı olanları sever. İyiliği emredip, kötülükten vazgeçirenleri sever. İnsanlara, düşkünlere, varlığa iyilik edenleri sever. İlim öğrenenleri, yararlı, doğru ilimle yaşayanları sever. Kendine ibadet edenleri, yarattığı varlıklara iyilik edenleri sever. Haramdan, günahtan sakınanları sever.”

Allah cc. Buyuruyor: “ Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy. Allah’a ortak koşanlara aldırış etme.”

Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde: “ Can, mal, namus kutsaldır. Yaşama hakkı doğal haktır. Faiz haramdır. Kan davası gütmek haramdır. Cahiliye adetlerinin tümü kaldırılmıştır. Kadın ve erkeklerin karşılıklı hak, görev, ödev ve sorumlulukları vardır. Zulümden sakınmak lazımdır. Bütün Müslümanlar kardeştir. Birbiriyle savaşmayacaklardır. Allah’ın kitabına, peygamberin sünnetine uyup, ibadetlere devam etmek gerekir.”

Ayet: “ Yiyin, için fakat israf- savurganlık etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.”             “ Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” “ Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve denge de yarattık.” “ İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı sonuçlarını dünyada onlara tattıracaktır.” “ Onlar harcamalarında ne israf ne de cimrilik ederler. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli, ölçülü bir harcamadır.”

Allah’ın emir ve yasaklarına harfiyen uyan; çokça şükreden, ibadet eden, övülen, seçilmiş kimse olan, insanlığa, varlığa fazla hizmet eden peygamberimizi tanıyalım. Onun yaşadığı gibi Kur’ân ve İslam dinini yaşayalım. Peygamberimizin çok adı- ismi vardır. “Muhammed- çok övülmüş kimse anlamındadır.” “ Ahmet, İncil’de adı geçen peygamberimizin adıdır. Allah’a çokça hamt eden, şükreden, anlamındadır.” “Mahmut, çokça övülmüş manasına gelmektedir.” “ Mustafa, seçilmiş kimse, anlamına gelmektedir.”

Ebeveyn, öğretmen, imam olarak; çocuklarımıza Kur’ân, İslam, peygamberimizi, yaratan ve yaşatan Yüce Allah’ımızı hakkıyla öğretmeliyiz. “Peygamberimiz, Yüce Allah’ın gönderdiği vahiyleri, emirleri, yasakları, öğütleri, insanlara duyuran, öğreten, örnek olan, eğitendir.  Peygamberimiz olmasa, insanlar Kur’ân’ı anlayamaz, ibadetleri yapamazdı. Zira Kur’ân’da ibadetlerin yapılış şekli bir ilmihal, fıkıh kitabı gibi açıklanmamaktadır. Sadece namaz kılınız. Oruç tutunuz. Hac yapınız. Zekat veriniz. Kurban kesiniz, diyerek; kısa, öz buyruklar vardır. Açıklamasını Cebrail as. Peygamberimize 3,500 defadan fazla gelerek öğretmiştir.”

Peygamberimiz akıllı, zeki, dosdoğru, dürüst, güvenilir, İslam ahlaklı, günahsız, Hak’tan aldığı emir ev yasakları insanlara ulaştıran, iletendir. Müslümanlar imanlı, İslamlı, güvenilir, sevgi- saygı dolu, doğru sözlü, tatlı dilli, güzel yüzlü, iletişim ve diyalogu en ideal şekilde kuran; harika, harikulade, muhteşem olgun insanlardır. Kur’ân, sünnet, ilim, bilim, sanat, doğru kültür merkezli yaşar, yaşamalıdır. İslam dinini peygamberimiz ve sahabe gibi yaşamalı. Olumsuzlardan etkilenmeden; güzel, onurlu, üstün bir harika hayat sürmeli. Müslümanların hayat kitabı, yaşama kılavuzu Kur’ân’dır. Kur’ân’ı da peygamberimiz ve sahabenin yaşadığı gibi yaşarsa, İslam dinini yaşamış olur. İslam’ın ve ilmin binlerce fazilet değerini yaşarsa, harika ve harikulade olgun mümin olur.

Napolyon: “Eğer toplumdan dini inancı kaldırsanız, geriye sadece bir sürü yol kesen eşkıya kalır.”

Ülkemizde kayıtlı 123 terör örgütünü, dünya terör örgütlerini ve terör devletlerini düşününüz. Demek ki, Napolyon bu sözü doğru söylemiş.

Tolstoy: “ Aklı başında bir insan, dinsiz yaşayamaz.”

Ayet: “Allah katında yegâne din İslam’dır.”

Diğerleri; Tevrat, İncil hak dinin hak kitabı değil; felsefi, beşeri görüş, inanıştır. İnsan ürünü felsefi görüşlerdir. Kur’ân gelmeden önce zaten İlahi özelliklerini, asıllarını, esaslarını kaybetmişlerdi.  Allah’tan Cebrail aracılığı ile gelen bir Tevrat ve de İncil yoktu. Geçerlikleri kalmamıştı. Bozulmuş, tahrif edilmişlerdi.  Tedavülden kaldırılmış, geçersiz kılınmıştır. Onlar belli bir bölgenin, ırkın İlahi kitaplarıydı. Dinin adı da İslam idi. Adları şimdiki gibi Yahudilik, Hıristiyanlık değildi. Bu sonradan takma, yapay addır. Zaten bozulmalarla, tahrif olmalarla, İlahi kitap olma niteliğini, özelliğini de kaybetmişlerdir. “Bugün Tevrat, İncil, Budist, Şintoizm, Hinduizm inanışlarının kaynağı Allah cc. Ve peygamberler değildir.” İnsanlar kendi akıllarından uydurmuşlardır. Yazdıkları kitaplarda da bir tutarlılık, birlik yoktur. Allah cc. Âdem as. Hazretlerinden beri gönderdiği tüm dinlerin adını; İslam koymuştur.

Bugün ki “Tevrat” adlı kitabın, Allah cc. ile Hazreti Musa as. İle hiçbir ilgisi, alakası, bağı, bağlantısı yoktur. Hazreti Musa’dan yüzyıllar sonra yazılmıştır. Beş ayrı Tevrat vardır.  Bu Tevratlar 5 ayrı kişi tarafından yazılmıştır. Bu Tevratların dışında Tevratlarda vardır. Bu yazarlar, Hazreti Musa’yı bile görmemiştir.

Bugün ki “İncil” adlı kitapların, Allah cc. İle Hazreti İsa- Mesih as. İle hiçbir bağı, bağlantısı, ilgisi, alakası yoktur. Hazreti İsa’dan 100 yıl kadar sonra Matta, Markos, Luka, Yuhanna yazarları tarafından 4 ayrı kitap yazılmıştır. Bunlardan başka İncillerde vardır. Bu kişiler birbirinden alıntılarda yapmışlardır. Bu yazılan kitapların kaynağı Allah cc. olmadığı için, hep birbiri ile çelişkiler içinde kitaplar yazmışlardır. Bunların, âlemlerin Rabbi Yüce Allah katında hiçbir değeri, önemi, kıymeti yoktur.

Maun süresi: “ Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar. Yoksulu yedirmeyi teşvik etmez. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gafildirler. Onlar namazları ile gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” ( Yazımız aynı konuda, haftaya devam edecek inşallah)