Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, tekellerin kar hırsının dünyanın dört bir yanında çevreyi katletmeye devam edeceğini söyledi.
Tatar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, İklim değişikliğine yol açan gazların salınımının kontrol altına alınamayıp ekolojik dengenin bozulmasının artarak sürdüğüne dikkat çekerek, “Dünya kullanılabilir sularının yarısı kirletiliyor, ormanlar, tarım alanları hızla yok ediliyor” uyarısında bulundu.
Tekellerin kar hırsının dünyanın dört bir yanında çevreyi katletmeye devam edeceğini öne süren Tatar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bio-akaryakıt ile ‘çevreci‘ bir maske altında tarım alanları tekellerin ihtiyacına göre düzenlenecek ve milyonlarca insan açlıkla yüz yüze bırakılacaktır. Gözü dönmüş bir kar hırsıyla, ‘sınırsız büyümeyi hedefleyen ekonomilerin talanı sürecek. Plansız kentleşme, fosil yakıta dayalı üretim modelleri, hızla artan nükleer ve kimyasal atıklar, genetiği değiştirilmiş organizmalar, termik ve nükleer santraller ‘gelişme‘ olarak tüm insanlığa dayatılmaktadır. Sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı Türkiyede de; doğal, tarihi ve kültürel varlıklarının yok edilmesi, yer altı ve yerüstü kaynaklarının talan ve işgali, ülke değerleri olan nehirlerin, ormanların, kıyıların ve su alanlarının ipotek altına alınması süreci hızlanarak, ülke giderek yaşanabilir olmaktan çıkarılmaktadır.”
“SAĞLIKLI VE GÜVENLİ BİR ÇEVREDE YAŞAMA HAKKI HAYAT BULMUYOR”
Bir yandan küresel iklim değişikliği dünyayı etkilerken, öte yandan Anayasada güvence altına alınan sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkının Türkiye‘de hayat bulmadığını ifade eden Tatar sözlerini şöyle sürdürdü;
“Afet riskli yaşam çevrelerimizi güvenli hale getirecek önlemler yeterince alınmıyor, ranta dayalı, bilimsel verilerden uzak çarpık kentleşmeler devam ediyor; imar, afet, kentleşme, madencilik, enerji, çevre, tarım, orman, kıyı, turizm alanlarına yönelik yanlış politika ve yasal düzenlemeler ile sularımızın, yer altı zenginliklerimizin, doğal, tarihi ve kültürel varlıklarımızın yok edilmesine, yağma ve talanına devam etmektedir. Bir yandan enerji ihtiyacı ve dışa bağımlı olmayalım bahanesiyle nehirlerimiz, derelerimiz satışa çıkarılıp HES‘lerle doğal çevre ve suyun insan hakkı olması yok edilirken, diğer taraftan dışa bağımlı, çevre felaketleri yaratan nükleer santrallerin, termik santrallerin kurulması yaygınlaştırılmaktadır. Ülkenin dört bir yanında, HES`ler, siyanürlü altın ve gümüş işletmeleri ile, termik santrallerle, kültürel ve tarihi değerlerimizi yok eden barajlarla, susuzlaştırılan derelerimiz ve tarım alanları, imara açılan ormanlarımız, afet riski altındaki kentlerimiz ile doğal çevremiz, yaşam alanlarımız sürdürülebilir kalkınma adına daraltılmaktadır.”