5 Nisan Avukatlar Günü, Bilecik Barosu tarafından Atatürk Anıtı’na çelenk konularak bir gün sonra kutlandı.
Cumhuriyet Meydanı’nda saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan tören, Atatürk Anıtı’na çelenk sunulmasıyla devam etti. Burada konuşan Bilecik Baro Başkanı Halime Aynur, 5 Nisan Avukatlar Gün’ünü son zamanlarda yaşananlardan duydukları endişe ve büyük bir acıyla karşıladıklarını belirtti. Aynur, "Her gün artan sorunlarımız yargıya, mesleğimize ve meslektaşlarımıza yapılan saldırılar ve en son Çağlayan Adliyesi’nde yaşananlar ne yazık ki tarihte karanlık bir sayfa olarak yerini alacaktır. İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görevi başında şehit edilen meslektaşımız Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı bir daha rahmetle anıyor ve bu menfur saldırıyı nefretle kınıyoruz. Bu saldırı tüm hukuk camiasına yapılmıştır. Bu kurşunlar adaletin başına ve yüreğine sıkılmıştır. Daha dün meslektaşımızın acısını yaşamamıza izin verilmeden, olayın sıcaklığı içinde olaydan avukatları, onların adliyeye giriş biçimlerini sorumlu tutmaya yönelen haksız ithamları ve kara propagandayı kabul etmek mümkün değildir. Adliyelerdeki güvenlik zaafının sebebi avukatlar değildir. Sistematik olarak bir algı operasyonu ve kara propaganda ile tüm sorunların avukatlara yöneltilmesi, onurla taşıdığımız cübbenin sorumlu tutulmaya çalışılması, avukatların hedef haline getirilmeye çalışılması kaygı verici bir noktaya ulaşmıştır” dedi.
“BİZ ÇANTALARIMIZDA KENDİ ÖZELİMİZİ DEĞİL, VATANDAŞIMIZIN NAMUSUNU TAŞIYORUZ”
Çağlayan Adliyesi’nde yaşananların ardından avukata yönelik kanunsuz, hukuksuz, onur kırıcı muamelelerin asla kabul edilemediğini söyleyen Aynur, "Hukuk dışı bu fiziksel müdahaleyi şiddetle kınıyoruz. Avukat yargının kurucu unsurudur. Avukatlarının üstlerinin, çantalarının ve bürolarının aranmaması aslında avukatlara değil, biz avukatların savunduğu kişilere sağlanmış bir güvencedir. Savunmayı çökertip yargıyı ayakta tutmak olanaklı değildir. Güçlü yargı ancak güçlü ve bağımsız savunma ile sağlanır. Savunmayı göz ardı edenler bir gün savunmaya ve avukata gereksinim duyacaklardır. Avukatlar ve savunma, yargı camiasının dışına itilmeye, görev yapamaz hale getirilmeye, itibarsızlaştırmaya çalışılmaktadır. Avukatın yargının kurucu ve asli unsuru olduğunu göz ardı edip, ayak bağı olarak gören anlayışının varlığını üzülerek görüyoruz. Adliyelerin güvenlik zaafı akıl ve hukuk dışı dayatmalarla değil, baro başkanları, başsavcılar ve Adalet Komisyonu başkanlarının bir araya gelmesiyle oluşacak ortak akılla çözülebilir. Güvenlikte protokol olmaz" diye konuştu.
“BAĞIMSIZ YARGININ EN BÜYÜK GÜVENCESİ SAVUNMANIN TEMSİLCİSİ OLAN AVUKATLARDIR”
Aynur, bağımsız savunmayı temsil eden avukatın halkın hak arama özgürlüğünün sesi ve teminatı olduğuna da dikkat çekerek, şöyle devam etti:
"Temel hak ve özgürlükleri güvence altına alacak, yasama ve yürütme erkinin eylem ve işlemlerini hukuka uygunluğu bakımından denetleyecek olan erk, yargıdır. O nedenle yargının bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Bağımsızlık yargı için bir ayrıcalık değil, hukuk devletinin gereğidir. Savunma hakkı, adil yargılanma hakkının başlangıcı ve temelidir. Adil yargılanma hakkı silahların eşitliğini zorunlu kılar. Bu nedenle, yargı oranı önünde sahip oldukları hak ve yükümlülükler açısından sav ve savunma makamlarını oluşturan taraflar arasında tam bir eşitliğin kurulması ve bu dengenin tüm yargılama aşamalarında sürdürülmesi gerekir. Savunmanın yargının kurucu unsurlarından biri olduğunun göz ardı edilmesi ve savunmanın dışlanması adil yargılanma hakkını yok eder. Adalet devletin temeliyse, savunmada adaletin temelidir ve bunu sağlayanlar da avukatlardır."
“CÜBBELERİMİZİ ONURLA VE HİÇ KİMSENİN ÖNÜNDE İLİKLEMEDEN SIRTIMIZDA TAŞIYORUZ”
Aynur, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hakim ve savcıların önünde dosyaların yığıldığı, avukatın yeri geldiğinde serbest meslek yeri geldiğinde kamu görevlisi olarak kabul edildiği, ama kamu adına verilen bu yetkileri kullanmaya gelince bin bir engel çıkarıldığı, dosya inceleme yetkilerinin her geçen gün törpülendiği, görev üstlendikleri davalarda müvekkile özleştirildiği, yasal dayanaktan yoksun bir uygulamayla ayakta konuşmaya zorlandığı, yasal bir takım güvenceleri olmasına rağmen rahat bir şekilde soruşturma ve kovuşturmaya maruz kaldığı, hak ve özgürlüklerin her gün kısıtlandığı bir sistemde hep birlikte hukuktan uzaklaşmadan mücadele etmeli ve engelleri aşmalıyız. Çünkü biz avukatız. Merak edenler için söylüyorum, “Şerefle taşıdığımız bu cübbenin altında emek var, mücadele var, onur var, adalet var ve hukukun üstünlüğüne olan inanç var.” Gün restleşme ve kaos çıkarma günü değildir. Şimdi birlik zamanıdır. Hakim, savcı, avukat ayrımı kabul etmeksizin hukukun üstünlüğü savaşımıza yılmadan devam edeceğiz. Her zaman dediğimiz gibi adalet mülkün temelidir. Ancak yargı daha fazla yıpratılır ise mülk temelsiz kalmak üzeredir. Bütün yetkilileri yargıya karşı duyarlı olmaya, yargının sorunlarını hukukun üstünlüğü ilkesi ışığında ortak akıl ile çözmeye çağırıyoruz.”