SANKO Üniversitesi ve Şehitkamil Belediyesi işbirliği ile düzenlenen halka açık konferansta Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü’nden Gürol Tunçman, MD, PhD tarafından “Şişmanlıkla Gelen Hastalıklar” konusu anlatıldı.
SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Sınav, Şehitkamil Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansın açılışında yaptığı konuşmada, üniversitelerin üç ana görevi bulunduğunu belirterek, “İlk görevi eğitim, üst düzey eğitim. İkinci görevi; yeni bilgiler üretmek için bilimsel araştırmalar yapar. Üçüncü görevi ise o bilgileri halkın hizmetine sunar, farkındalık yaratmaya çalışır” dedi.
Halka açık konferanslar düzenlemelerindeki amacın bu farkındalığı oluşturmak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sınav, SANKO Üniversitesi olarak alanında iyi bir kariyer yapmış uluslararası başarıları olan bir Türk akademisyeni her ay konuk ettiklerini anımsattı.
Prof. Dr. Sınav, “Biz SANKO Holding’in sosyal sorumluluk projesi olarak kurulan bir üniversiteyiz. Bir sağlık üniversitesiyiz. Sosyal sorumluluğumuzun bir parçası olan halka açık konferanslarımız devam edecek” diye konuştu.
Gürol Tunçman, MD, PhD ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de şişmanlığın giderek artan bir sağlık problemi olduğuna dikkati çekti.
Tunçman, Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) verilerine göre Türkiye’de 2010 yılında 18 yaş üstü nüfusun yüzde 20.4’ü şişman iken, 4 yıl gibi kısa bir sürede bu oranın yüzde 22.9’a çıktığını bildirdi.
“Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın tüm toplumu inceleyerek yayınladığı ‘Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010’çalışma raporuna göre bu oran yüzde 30.3, bölgelere ayrılarak bakıldığında Güneydoğu Anadolu’da yüzde 22.9” diyen Tunçman, bu artışın temel sebeplerini “Beslenme alışkanlıklarımızdaki değişiklik (yüksek enerji ve kalorili besinler, şekerli içecekler vs.) ve hareketsizlik” olarak sıraladı.
“Seneler içinde televizyonlar incelirken karşısında oturan bizler şişmanlıyoruz” diyen Tunçman “Yapılan bir araştırmaya göre televizyon önünde hareketsiz geçirilen zamanın fazlalığı ile çocuklarda görülen şişmanlık doğru orantılı. Artık yürümüyoruz, iş/alışveriş merkezlerine gittiğimizde kapıya en yakın yere park etmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Tunçman “Hal böyle olunca da, zaman içinde besinlerle aldığımız ile gün içinde tükettiğimiz enerji farkı artıyor ve şişmanlıyoruz. Başka hastalıklara veya verilen ilaçlara bağlı olarak gelişen şişmanlık, bu genellemenin dışında tabii ki ama zaten genel toplumda bunun oranının yiyerek şişmanlayanlara göre sayısı çok fazla değil” diyerek, beslenmeye dayalı şişmanlığa işaret etti.
ŞİŞMANLIĞIN ÖLÇÜSÜ
Şişmanlığın ölçüsünün “Beden Kitle İndeksi” (BKİ) olduğuna vurgu yapan Tunçman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“BKİ çok kolay hesaplanır; kilonuzu, metre cinsinden boyunuzun karesine bölüyorsunuz (kg/m2). Buna göre elde ettiğiniz sayı size BKİ’nizi veriyor. Yaptığınız hesaba göre BKİ 18.5-24.9 arasında ise normal kilolusunuz. Hafif toplu ya da fazla kilolu aralığı 25-29.9. 30 ve üzeri değişik derecelerde olmak üzere şişman olarak kabul ediliyor. Hepimizin kendi BKİ’ni bilmemiz önemli zira şişmanlık önlenebilir bir ölüm sebebidir ve derecesine göre ömrü 2-10 yıl azaltabilmektedir.
Tüketemediğimiz enerji karaciğerde glikojen olarak depolandığı gibi vücudumuzda da yağ olarak depolanıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalardan biliyoruz ki, aslında yağ dokusu sadece bir depo değil, hormonlar salgılayan bir organ gibi de çalışıyor ve hormonların büyük bir kısmının miktarı genişleyen yağ kitlesiyle beraber artıyor. Bu artan hormonlardan birisi de yağ asidi bağlayıcı protein ailesinden olan aP2.
Harvard Üniversitesi’nde yanında çalıştığım Prof. Dr. Hotamisligil’in laboratuvarında yirmi yıldır bu adipokin üzerine araştırmalar yapılıyor. Yaklaşık 10 bin kişinin kanında yaptığımız bir çalışmada bu adipokin seviyesinin BKİ ile orantılı olarak arttığını saptadık. Daha da ilginci, bazı insanlarda bu proteinin DNA kodunda olan spesifik bir değişikliğin (polimorfizm), bu adipokinin yağ dokusundaki miktarını azalttığını gördük.”
Beslenme ve Epidemiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Eric Rimm ile ortaklaşa yaptıkları bir başka çalışmaya değinen Tunçman, şu bilgileri paylaştı:
“Bu çalışma sonucu aP2’si az olan insanlarla normal olanları karşılaştırdığımızda çok önemli şeyler bulduk. Polimorfizmi olan insanlarda kalp krizi gibi kardiyovasküler hadise görülme olasılığı daha düşük. Bu polimorfik insan şişman olsa bile kalp hastalığı görülme şansı daha az. Böylece insanlarda yağ dokusundan salınan, şişmanlık ve onunla birlikte gelişen diyabet ve kalp hastalıklarında önemli rolü olan bir adipokin bulmuş olduk. aP2’yi daha çok anlayabilmek için benim de içinde olduğum bir grup araştırmacı Prof. Dr. Gokhan Hotamışlıgil’in önderliğinde yoğun olarak çalışıyoruz.
Araştırmalar sonucu elde edeceğimiz bilgileri insanların faydalanabileceği hale dönüştürmeyi amaçlıyoruz. Diğer ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de sağlık verileri incelendiğinde kişileri hekime götüren başlıca sağlık sorunları olarak kalp hastalıkları, tansiyon yüksekliği, solunum sistemi hastalıkları, seker hastalığı ve kanser karsımıza çıkmaktadır. Bu hastalıkların ortak paydasında şişmanlığı bulmak şaşırtıcı değil.
Şişmanlık sonucu vücudumuzda hücre ve buna bağlı olarak da metabolizma düzeyinde zaman içinde meydana gelip biriken değişiklikler saydığımız sağlık sorunlarına zemin hazırlayabilecek kapasitededir. Bu nedenle, sağlıklı bir toplum olmak istiyorsak atılacak ilk ve önemli adımlardan birisi şişmanlığın kendi başına bir hastalık olduğunu görmektir.”
Sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Tunçman’a, konferansın bitiminde Prof. Dr. Sınav tarafından hediye takdim edildi.