Anesiad Anadolu Esnaf Sanayici ve İşadamı Derneği Kayseri Şubesi tarafından organize edilen toplantıda konuşan Genel Başkan Ali Kılavuz, "Hep birlikte olmaya ihtiyacımız var" dedi.
Türkiye genelinde sekizinci şubenin oluşumunun tamamlandığını belirten ANESİAD Anadolu Esnaf Sanayici ve İşadamı Derneği Genel Başkanı Ali Kılavuz, yakın bir zamanda Mersin Şubesi’nin de açılacağını ifade etti.
Anesiad Genel Başkanı Ali Kılavuz, Kayseri’nin genel merkez nezdinde ayrıcalıklı bir yerinin olduğunu ve çok önem verdikleri bir şube olduğunu belirterek şunları söyledi:
‘İnancımızın gerektirdiği genetik kodlarımızdan aldığımız bir gelenek vardır ki; bizler toplu birlikte hareket etmek zorundayız. Allah’ın ipine sımsıkı ve toptan sarılın ilahi buyruğu, bizim zihin dünyamızda kardeşlik hukukunun işlemesini gerektirmektedir.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, toplu birlikte hareket edip, birbirimize destek sağladığımız sürece ayakta kalabilmemiz mümkün olacaktır.
Batı’nın 300 yıldır bize dayattığı, seküler bilgiler, kapitalist değerler, insanın hep bana diyerek, büyük bir hırsla, bütün kazancı kendi elinde biriktirerek, bu suretle kendinin yükseldiğini zannederek baskı oluşturmaya çalışan esnaf ve sanayicilerden değiliz.
Bizler, bize verilen emanete verildiği zaman şükrederiz ve onu Allah yolunda insanlar için yaymanın ve çoğaltmanın gayretinde oluruz. Ama bunu yaparken de örgütlü bir mücadeleyle, hep birlikte hareket etmeye ve senkronize olmaya ihtiyacımız vardır. Anesiad’ın temel çıkış noktası da burasıdır."
Kılavuz, "Esnafımızı küçük-büyük diyerek bir taksimata girişmeden kuşatıcı olmak durumundayız. Küçük esnafımızı nasıl atölyeye taşırız, nasıl sanayici yaparız, başarılı iş adamını dünyaya nasıl açarız, ortaya çıkan bu hasılayı nasıl senkronize ederiz, işte biz bunun derdindeyiz. Ama bunu yaparken en önemli çıkış noktamız İslami hassasiyetlerimizdir.
Aynı amaca ve aynı hassasiyete yönelik diğer kurum ve oluşumlarla hep beraber olduğumuzu ve masanın bir tarafında beraber çalıştığımızı düşünüyoruz" ifadesinde bulunarak, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Kayseri’nin potansiyel ve birikiminin, Anesiad Genel Merkezde önemli bir yeri var. Kayseri oldukça önemli ve yadsınamaz bir kent. Bir sanayi kenti, bir orta Anadolu kenti, bir Ahilik diyarı. Bir kültür ve medeniyetler havzası. Biz Kayseri gibi bir ili yok sayamayız. Kayseri’yi İstanbullaştırıp, Kayseri’yi dünyaya açıp, İstanbul’u buraya taşıyıp, bu münbit kente emek vermemiz gerektiğine inanıyoruz.
Erdemli, dürüst, adil işadamı nasıl olunur, nasıl olunması gerekiyorsa, birbirimizi o şekilde etkileyerek, proje ve etkinlikler üzerinden bir değer ortaya koymamız gerekiyor.
Kayseri konumu gereği, parayı elde etme ve harcama noktasında bizim geleneğimizin en önemli değerlerinden Ahiliğin, bugün de zaman ve konjonktür değişse de yeniden hayat bulabileceğine inanıyoruz. Ahilik modelinin bu çağda uygulanabilir model olduğunun örnekliğini ortaya koymaya yönelik çabaları çok önemsiyoruz.
Unutulmaya yüz tutmuş Ahiliği, kültürel bir motif olarak değil de uygulanabilir ve yaşanabilir bir projeler silsilesi olarak hayat bulduğunda ve Anadolu kentlerine yayıldığında biz de Genel Merkez olarak bu projeyi sonuna kadar desteklemeye hazırız.
Anesiad olarak aynı zamanda İş dünyasında, işveren ve işgören arasında bir köprü olabilmek, işgöreninin hakkının alın teri kurumadan karşılığının verildiği bir sistem önceliklerimiz arasındadır. Mesela İstanbul’da bu konuyla ilgili 13 yıldır derinlemesine çalışmaları bulunan İGİAD İktisadi Kalkınma ve İş Ahlakı Derneği isimli bir organizasyon, 2 çocuklu tek kişinin çalışmakta olduğu 4 kişilik bir aile için, asgari ücret düzeyini belirlemede önemli katkılar ortaya koymuştur. İstanbul şartlarında 1620 lira olarak belirledikleri bu rakamı, üyelerine önermekte ve bu rakamın altında istihdamın önüne geçmeye çalışmamaktadır. Biz de İstanbul’daki üyelerimize bu çalışmanın ortaya çıkardığı asgari ücret rakamını öneriyoruz. Bu konuda yeni bir çalışmaya gerek görmüyoruz. Çalışanlarımızın gözünü dışarıda bırakmayacak, onu farklı yollara tevessül ettirmeyecek bir maaş sistemini belirlemek ve bu konuda hassas davranmamız gerekiyor. Özellikle bu çağda kalbi ve eli kaymak üzere olan bir zihni eğitmek ve nefis tezkiyesinden geçirmek yine bizlere düşüyor.
Ürettiği ürünlere kalite katmak zorunda olan, alın terini dökmek zorunda olan, minimum maliyetle maksimum kalitede ürün üretmek durumunda olan, hizmet vermek durumunda olan işgören tarafını destekleyip, güçlendirecek olan yine işveren cephesidir. Bu husus bizim önemli vazifelerimizdendir.
Medeniyet kodlarımızdan devşirdiğimiz, bize has organizasyonların eğitimlerinin gerekliliği de kaçınılmazdır.
Sosyal ve toplumsal olaylarda, ahlaki duruşumuzun gerektirdiği onurlu tavrı gösterecek, taraf olmamız gerektiğinde canımız ve malımız pahasına, adaletten, haktan ve doğrudan yana olup, her türlü zulüm ve haksızlıklar karşısında durmamız gerekiyor.’