Memorial Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Namık Kemal Eryol,, "Stres kalbi yoruyor, ruh ve beden sağlığını olumsuz etkiliyor, kontrol altına alınamadığında yaşamı çekilmez hale getirebiliyor. Stres ile birlikte vücutta yüksek miktarda salgılanan adrenalin, kalp damarlarını adeta tahrip ediyor" dedi.
Memorial Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Namık Kemal Eryol, "Vücutta, kalbin düşmanı strese neden olan en önemli faktör ise kaybetme korkusu. Bu korku herkeste farklı şekilde kendini gösteriyor. Kimi ailesini, kimi eşini, kimi işini ve mesleğini, kimi kariyerini kimi de çocuklarını kaybetme korkusu ile yaşamını sürdürüyor.
Kişiler için adeta bir kuruntu halini alan kaybetme korkusu, bazen bir takıntıya dönüşerek yaşamı çekilmez hale getirebiliyor. Bu nedenle stres kontrolü için psikiyatrik yardım almak yararlı olabiliyor" diye konuştu.
Memorial Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Namık Kemal Eryol, 12-19 Nisan Kalp Sağlığı Haftası’nda kalp sağlığını korumak için stresin kontrol altına alınması gerektiğini vurgulayarak, kalbi yoran gerçek stres kaynağının kaybetme korkusu olduğunu söyledi. Prof. Dr. Eryol, bu korkunun kontrol altına alınmasının kalp sağlığı üzendeki olumlu etkileri hakkında şu bilgileri verdi:
Psikolojik ve fiziksel stres vücut ritmini değiştirir
Stres, insanın dış etkilere karşı gösterdiği reaksiyondur. Hem ruh hem de beden sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle kendini gösterir. Fiziksel veya psikolojik stres sırasında kişinin adrenal bezi (böbrek üstü bezi) adrenalin ve kortizol hormonlarını bol miktarda salgılar. Şiddetli fiziksel stres durumlarında yaşamsal öneme sahip olan bu hormonlar kronik psikolojik stres durumlarında hem panik atak gibi psikolojik problemlere hem de yüksek tansiyon, obezite, mide ülseri gibi organik bozukluklara (psikosomatik hastalıklar) yol açabilir.
Gereğinden fazla adrenalin kalbi yorar
Adrenalin ve kortizol hormonları aslında güne başlamadan sabahın erken saatlerinde fizyolojik ölçülerde salınmaya başlayan ve kişiyi güne hazırlayan hormonlardır. Bu yönüyle olmazsa olmaz, vücut için gerekli ve faydalı hormonlardır. Fakat gün içindeki yaşanılan sıkıntılar ve yoğun stres, bu hormonların rutin ritmin dışına çıkarak gereğinden fazla salınacak, psikolojik gerginliği ve enerji tüketimini artırarak; aşırı yorgunluk, isteksizlik, öfke, çarpıntı, göğüs ağrısı, tansiyon yükselmeleri gibi şikayetlere neden olacaktır. Bu da yaşamı çekilmez hale getirecektir.
Adrenalin ve stres kalbi vuruyor
Kalbin iki düşmanı adrenalin ve gizli tehlike stres, kişiyi sürekli tedirgin ve huzursuz ederek vücutta salınan hormon düzeylerinin aşırı miktarda artışına yol açmaktadır. İnsanın kontrol altına almakta zorlandığı ve yaşamını adeta ele geçiren stresi temelinde yatan en önemli neden “kaybetme korkusu”dur. Kişinin yaşamında sahip olduğu tüm değerler; yaşam, itibar, meslek, maddi kazanımlar, kariyer, aile, eş, arkadaş çevresi ve toplumda edinilen yer gibi kavramların bir gün kaybedileceği korkusu, aslında stresin en önemli kaynağı ve kontrol altına alınamamasının en büyük nedenidir.
Pozitif bakış açısı kalbin dostu, stresin düşmanı
Kuruntunun azalması yani bu korkunun ortadan kaldırılması stresin de hafiflemesine yardımcı olur. Bu kaygılarla, gergin ve stresli yaşantıyla mücadele noktasında ise profesyonel bir yardım yani psikiyatrist mutlaka devreye girmelidir. Kişinin yaşamı boyunca pozitif bir bakış açısına sahip olması, güzel görüş ve güzel düşünüş, kaybetme korkusu yaşamadan yaşamdan zevk almak ve peşin üzüntüler yaşamamak, ruh ve beden sağlığını olumlu etkiyecek, stresin de kontrol altına alınmasına yardımcı olacaktır. Kalbi üzmeden ona layık olduğu sevgi ortamını sunmak onu iyileştirecektir. Kalp çarpıntısız ve huzurlu olursa, bütün vücut bütünlüğü olumlu etkilenir ve sağlık olur. "