Bir insanın, ailenin, toplumun, insanlığın, devletlerin; ilimsiz, dinsiz, ahlâksız yaşaması; huzurlu, mutlu, rahat olması asla mümkün değildir. İlim, hak din İslam, güzel ve üstün İslâm ahlakı olmadan; birey, aile, toplum, devlet huzura kavuşamaz. Medeni olamaz. Olgun insan olması mümkün olmaz. İdeal nitelikli insan olmaz.

                Hak din İslam, Allahu Teâlâ tarafından anlatılmış, söylenmiş; insanların huzurlu, mutlu, rahat, kolay, iyi, güzel, yararlı yaşamaları için kılavuzdur. Hak din İslâm, insanların iki âlemde huzurlu, mutlu, rahat olmalarını sağlar. İnsanlara hak yolu; iyi, güzel, doğru, yararlı, önemli, değerli, ilmi, ideal olan hidayet yolunu gösterir. Yaratılmasının gayesini, hedefini öğretir. Dünya ve ahirete hazırlar. Hayırlı işler yapmasını sağlar. İnsanlık, insancıl, insaniyetli insan olmasına katkı sunar.

                İslam dini, peygamberlere vahiy yolu ile gelmiş, ulaşmıştır. Peygamberlerde, Allah’tan aldığı mesajları insanlara iletmiş, öğretmiş, eğitiminde değerlendirmiştir. Din, Allah cc. Tarafından konulmuştur. Dinin süre ve ayetlerine, peygamberin ekmesi yoktur. Peygamberler sadece mesajların daha iyi anlaşılması, öğretilmesi, yaşantılarına uygulanması için eğitimci, öğretici, örnek olucu görev yaparlar.

                İslam dininin kaynağı, sahibi, anlatanı, söyleyeni sadece âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır. İslam, diğer beşeri inanışlar, felsefi görüşler, ideolojik sapkınlar gibi değildir. Bunların kaynağı sapkın olan bozuk insanlardır. İnsan için din çok önemli, olmazsa olmazdır. Değerli, gerekli, lüzumlu bir inançtır. Yaşam şeklidir. Dinsiz, imansız, ilimsiz; onurlu, güzel, insanlıkla yaşanılmaz. Bugün dünyaya baktığımızda, dinden kopuk olanların; çok kötü, çirkin, zararlı, ziyan verici, ahlâksız, edepsiz, hayâsız, insanlık ve varlık düşmanı olduklarını görürüz. Hak, hukuk, adalet, eşit davranma, güzel ahlak, edep, hayâdan, hakkaniyetten çok uzak olduğunu görüyoruz. Emperyalizmin sömürüsünden, etkisinden kurtulanlar, bu zalim sapkınları daha iyi tanımakta, anlamaktadır.  Dünyanın en katil, katliamcı, vahşi, barbar, insanlık düşmanı olanlar; dinsiz, imansız, ahlaksız, zalim kişilerdir.

                Lütfen! İnternete girin ve şu soruyu sorun: “ Dünyanın en zalim, katliamcı kişileri kimlerdir? Alacağınız yanıtı objektif olarak değerlendiriniz.

                Siz, hiç Batılı batıl bir kişinin mükemmel, yetkin, mükemmel, insanlık, insancıl, insaniyetli, merhametli, yüksek ve güzel ahlâklı olduğunu gördünüz mü?

                İslam dinini yaşarken, mutlaka temiz ve derin aklı, zekâ kıvraklığını, ilmi, bilimi, bilgiyi en güzel şekilde kullanmalı. Tüm bilimler, ilimler, bilgiler, vahiy dininin sahibi; Allah’ındır. Hepsine ilim olarak uymalıyız. “İlim deyince; dini ilimler, pozitif ilimler diye bir ayrım yapmamalıyız. Bu ayrım, ilimlerin bölümlere ayrılması; ilimleri daha kolay öğrenmek içindir.”

Akılsız, zekâsız, bilgisiz; dini anlamak mümkün değildir.

 Zekâsız; dini, ilmi anlamak mümkün değildir.

 Bilimsiz, İslam dinini anlamak mümkün değildir.

 Hak din İslam olmadan, bilim insanı olmak mümkün değildir.

 Bilim insanı diye ortaya çıkan, hak din, İslam düşmanları; bilgi sunma yerine saçmalamakta, sapıtmaktadırlar.

Pozitif ilim öğrenimi görmeyen, sözde din öğrenimi görmüşlerde; sapıtmakta, sapmaktadırlar.  

Hem İlahiyatçı olduğunu söyleyen, materyalistler; hak ile batılı bir arada yürütmeye çalışmaktadırlar. Ama hak ile batıl, hakikat ile küfür bir arada durmaz. Böyle olanlar, münafıklardır. Müşriklerdir.

İslam dini, insana, aileye, topluma, devletlere; lâzım olan her bilgiyi, değeri, önemli olanı, zorunlu olanları, güzel ahlakı, edebi, adabı, hayâyı, değeri sunmaktadır. Sosyal, kültürel alanda, ahlak alanında, insanlığın yaşamasında her değerli öğeyi sunmaktadır. Din sunar. İnsana da sunulanı almak düşer.

İnsan, yaratılıştan olan yeteneği- hasleti ile hakkı, batıldan, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, yararlıyı zararlıdan, güzeli çirkinden ayırt etme becerisine, yeteneğine sahiptir. Ama olumsuz, negatif etki altında kalırsa, batılı hak diye öğrenirse, yalan ve yanlışlarla hakkın, hakikatin üzerini örtmeyi, eğitim ve öğretim olarak almış ise bunu başaramaz. Sapkınlıkta kalır! İnsaflı, vicdanlı olabilmek içinde, hak din İslam sahibi olmalı. İnsaf, vicdan bir Allah cc. Vergisidir. Ama zalim yetiştirildiğinde; sevgi, şefkat, merhamet, müşfik, acıma duygusu azalır, hatta tamamen kaybolabilir. Allah’ın yaratılışta verdiği yetenekleri- hasletleri; öğrenim, eğitim, terbiye, ahlak kazanımları ile besleyip, geliştirmek gerekir. İyi bir ahlak sahibi olmak için iyi bir dini öğrenim, eğitim, terbiye, ahlak, edep, hayâ kazanımının sağlanması gerekmektedir.  İslam dininin fazilet değerlerini özümsenmesi, içselleştirilmesi gerekir.

İyi bir insan; iyi bir anneden, güzel bir babadan, haramla beslenmeyen, bir bebekten ve de çocuktan oluşur. Genler, DNA, organlar, vücut bölümleri, beyin, kalp, ruh, anatomi bozulmamalı. Haramlarla, günahlarla, mekruhlarla; yapının maddi, manevi kimyası bozulmamalı. Din, insanın her varlığının zerresinde yaşatılmalıdır. Hem batıl hem hak bir arada yaşatılmaya çalışılırsa, zaman içinde batıl bedeni bozmaya, küfre, batıla sürüklemeye, münafıklaştırıp, kâfir yapmaya başlar! Bunun için haktan, hakikatten hele iman olarak sapmama; azim, kararlılık ve gayreti ile yaşamalı.

 Şunu asla unutmamalı: “Bir virüs, bakteri, mikrop; binlerce insanı öldürebilmektedir! Veba, İspanyol gribi, Korona virüs, Sıtma gibi virüsler milyonlarca insanı öldürmektedir! Milyonlarca ağacı hastalık mikropları ve küçük böcekler çürütüp, öldürmektedir! Haram ve mekruhlar, günahlarda insanların ölümlerine, iki âlemlerini perişan etmelerine yol açmaktadır.

Allah’ın varlığı, birliği, tekliği, ad ve sıfatları anlaşılmadan, bilim yapılamaz. Bilimi yaratanı tanımadan, eşya, madde anlaşılamaz. Akl-i selim- sağduyu ile akıllıca, makul, mantıklı davranılamaz.

Akıl; pusulasız, kılavuzsuz dini anlamakta zorluk çekmektedir. Kur’ân ve Hazreti Muhammet sav. Tanımadıkları için saçmalayan, şapşallaşan, ahmakça söz eden, milyarlarca insan vardır. İslam dininin değerlerini anlayarak, insanca doğru düşünen, milyarlarca insan vardır. Vahiy, din, İslam, ilim ile dosdoğru aydın= münevver olan değerli bilgeler vardır. Bunun dışındakilerden bilim insanı, bilge olmaz. Her yönü ile zarar vericidirler.

Din, yaratılıştan genlere konulmaktadır. Dinsiz olduğunu söyleyen birey bile dinsizliğini, materyalizmi, din edinmiştir. Dinin vahiy olması durumunda, din dosdoğrudur, gerçektir. Haktır, hakikattir, ilimdir, irfandır. Din, tevhit dini olursa, dindir. Vahiy dini ise hak dindir. Diğerleri din değil batıl, hurafe inanışlardır.

 “İlk insan olan Âdem as. Peygamber de tevhit dinini, İslam dinini insanlara anlatmıştır. Felsefi inanışlar din değildir. Felsefi görüştür. Sadece bu batıl felsefi görüşlere din gibi değer verilmektedir.” “ Yahudilik, Hristiyanlık da din değildir. Felsefi görüşlerdir. Vahiy dini değildir. Yahudiliğin, Hristiyanlığın bugün Allah cc. İle Hazreti Musa, Hz. Davut, Hazreti İsa ile ilgisi, alakası, bağı kalmamıştır. İnsanların yazdığı ve pek çok yanlışın, hatanın olduğu, din adına uydurulmuş, bozuk fikirlerdir. Tevhit, Allah inançları bile doğru değildir. Faraziyeler, varsayımlar, uydurmalarla doldurulmuştur.”

“Hak din sadece ve ancak İslam dinidir.” Diğerleri din olmamasına rağmen Batıl Din denmektedir. Yahudilerin, Hıristiyanların dini kitap dedikleri; Tevrat, Zebur, İncil kitapları, yazarı belli olan, insanlar tarafından yazılmıştır. Kaynağı Allah cc. Değildir. Adını ettikleri peygamberlerle de dolaysız ilişkisi yoktur. Peygamberleri tanımamaktadırlar. Sadece hikâye- öykü yazmışlar, uyarlamışlardır.

Batıl inanışlarda;

Animizim de ruhlara ibadet etmektedirler.

Şeytanı, Güneşi kutsallaştıran Ezidiler vardır.

Sığıra, maymuna, lağım farelerini kutsal kabul eden, Doğu – Asya halkları bulunmaktadır.

Ateşe tapan, Mecusiler bulunmaktadır. Bu batıl, bozuk inanışlar hala bulunmaktadır. Dünya haktan çok batıla, küfre, eşyaya, maddeye tapınmaktadır. Zevk, keyif, nefis, para, sapkınlık, serserilik yol edinilmiştir.

Hindular, Ganj ırmağına, Eski Mısırlılar Nil Nehri’ne, Mecusiler ateşe, Sabitler yıldızlara tapınmaktadır. “Bugün hala ilkel kabileler, ruhilik esasına göre ibadet etmektedirler!” Vahiy, gerçek hak din İslam olmadan; vahiy din, hak din İslam dinini, inançta hak ve hakikati bulamamaktadırlar. İnsanlar büyük ölçüde sapmış, sapan olmuş, sapıtmış, sapkınlaşmıştır.

Şamanizm, Budizm, Hinduizm, Taoizm gibi on binlerce batıl inanış vardır. Komünizm, SSCB ülkesinde, Şamanizm’i bile yasaklamıştı. Komünizm kendi dinsizliğinden başka sapkınlık olsun; hak, hakikat olsun, tanımaz. Diğer batıl inanışların tümü; hak, hakikat, İslam dini ve Müslüman düşmanıdır. İslam dini karşısında, kendi batıl inanışlarının söneceklerini düşünürler. İslam dinini hepsi düşman bilmektedir. Ama İslam dinine göre; “her batıl inanışa hoşgörü, yaşama hakkı vardır. Hukuklarına saygı vardır. İslam dini, Kafirun süresi ile herkesin dini kendinedir, der. Kimsenin inancına, inanışına yasak koymaz.” Zaten herkesin mümin Müslüman olması gibi bir düşünceye de girmez. Hak varsa batıl da vardır, var olacaktır. Dünyada her şey zıddı- tersi ile bulunmaktadır. Batıl olmazsa; hakkında, hakikatinde yeterince değeri anlaşılmaz. İslam nimetinin değeri pek anlaşılmaz.

Bu eski ilkel batıl inanışların yanında birde batıl, bozuk felsefi görüşleri, ideolojileri din edinip; İslam dinini düşman kabul eden komünistler, faşistler, kapitalistler, liberaller bulunmaktadır.

Komünizmin temeli; Marksizm’e dayanmaktadır. Marksizm’de bütün dinleri, inanışları inkâr edip; kendi dinsizliğini, din edinmiştir. Sapkınlığın bin bir çeşidi vardır. “Daha geniş bilgileri Dinler Tarihi’nden öğrenmeniz mümkündür.” Ama öncelikle İslam dinini öğrenin. Sonrasında batıl inanışlıları öğrenin. Ne kadar sapık, sapkın, aptalca inanışta olduklarını göreceksiniz. Bendeniz dünyayı izliyorum. Bu sapkınlardan bir tane doğru söyleyen, yazan, davranan birey görmedim. Ama bu sapkınlıkları, doğruları, gerçekleri, Allah’ı, peygamberi, İslam dinini bilmediklerinden, doğru görmektedirler. İki dünyalarını mahvetmektedirler.

Farklı ülkelerde yapılan video röportajlarını izliyorum. İslam dini hakkında insanların bilgileri hiç yok! Kur’an’ın, Müslümanların dini kitabı olduğunu bilmiyorlar. Hazreti Muhammet sav. Kimdir, denildiğinde, Muhammet Ali Clay mı diye soruyorlar! Bunda Müslümanlarında günahı var! Bugün televizyon, radyo yayınları uydudan yapılıyor. Dünyanın her tarafında yayınlar izleniyor. Müslüman halkı devletlerde; özel sektörde; vur oynasın, çal patlasın, halkları uyutma peşindedirler.

Mümin insan, diğerlerinden farklı fazilet özelliklerinde, iyi ve güzel niteliklerindedir. Hal, hareket, davranış, konuşma, yazmasında; üstün nitelikte, ideal boyuttadır. Dilini çok güzel, anlaşılır, iyi, etkili kullanır. Dilini koruyabilen, kendini de korur. Dili ile yükselir. Kötü kullandığında, aşağıların aşağısı durumuna düşer.

Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sav. Buyuruyor: “Bana en sevgili olanınız, kıyamet günü de bana mevkice en yakın bulunacak olanınız, ahlakça en güzel olanınızdır. Bana en menfur (kendisinden nefret olunan, sevilmeyen, iğrenç) olanınız, kıyamet günüde mevkice benden en uzak bulunacak olanınız; gevezeler, boşboğazlar ve yüksekten atanlardır. Yüksekten atanlar; büyüklük taslayan kimselerdir. Çok konuşmayı alışkanlık haline getiren kimse, her defasında hayır konuşamayacağına göre; boş söz, dedikodu, yalan, iftira gibi sözler konuşacaktır. Bunların hepsi de kıyamet günü günah kefesinde yer alacaktır.”

“ (Hak din İslam dininden başka inanışlara, inançlara tapınarak, hak yol İslam’dan sapmış olurlar. Bu sapanlar, canlı ve cansız her şeye tapmışlar, tapmaktadırlar. Cahil kavimlerin inandıkları, bu gibi objelere, eşyalara, maddelere, canlı veya cansızlara “Fetiş” denmektedir. Tapınan cahil, sapkın kişilere “Fetişist” denmektedir. “Fetişist” inancına- inanışına da “Fetişizm” denmektedir.

“İslam dininde tapınma yoktur. Allah’a tapınıyor, denilmez. Allah’a inanıyor, ibadet ediyor, kulluk ediyor, denir. Tapınma sözcüğü putperest bir sözcüktür, deyimdir.”

Bazı ilkel, vahşi, cahil kabileler hala hayvan, bitki, put, cisim, şekillere tapınmaktadır. Bunları değerli, önemli, kutsal saymaktadırlar. Göğe, aya, güneşe, yıldızlara, gökyüzüne hala tapınanlar vardır. Peygamberler bu sapkın inanışlarla sürekli, devamlı mücadele etmişler. Akıllarını, zekâlarını doğru, iyi, güzel, hakça kullanamayanlara; hakki, hakikati anlatmaya çalışmışlar.  Akıllarını doğru kullanamadıkları gibi hak din İslam ve Müslümanlara karşı amansız, acımasız savaş vermişler. Hem sapkın hem de zalim olmuşlardır.

“Siyonist İsrail düşmanlığına bakınız! Vahşetin böylesi görülmemiştir!”

 “ Ya 1917- 1991 yıllarında komünizmin acımasız, katliamcı, barbar vahşeti!”

 “ Kapitalizmin sömürüsü 1750 yılından beri hala devam etmektedir!”

“ Ya faşizmin katliamı!” Bu vahşetler daha çok 20. Yüzyılda gerçekleşti!”

Bu sapkın, ilkel inanışlar, Yahudi ve Hıristiyan inanışlarına da girmiştir. “Hazreti İsa peygambere, Allah’ın oğlu dedikleri, Allah ile birlikte gökte oturduğu inancı vardır. Haç denilen işareti de tapınma, kutsal saymaktadırlar.” İslam dinine de bu batıl inanışlardan, bazı inanışlar geçmiştir. Şiilikte, Hazreti Ali’ye tanrı diyen gruplarda vardır. Bunun için İslam dinini doğru, temel kaynaklardan, doğru öğrenmeli. Doğruyu öğrenmek için Kur’ân, sünnet, hadis ve Siyer’ den ayrılmamalı.

Ateşe tapınanlara inananlara Mecusi denmektedir. Ateşin gücünü kutsal saymaktadırlar. Bunlar Zerdüştlerdir. M.Ö. 487 yılında doğmuş olan Zerdüşt adlı kişiden etkilendiler. Ateşe ve güneşin hararetine inanıyorlar. Güneş doğarken, ayin yapıyorlar. Hala bu batıl, sapkın inanışa inanlar bulunmaktadır. Ateşleri hala sürekli yanmaktadır.

İnsana tapınan, mabut edinenlerde vardır. Tapındıklarını insan şeklinde görenlerde vardır. Büyük Hükümdarlara, Firavun, Nemrut gibilerine tapınmışlar.

Bir insan neye inanıyorsa, ona mensuptur. İslam dinine inanan, İslam dinine mensuptur- bağlıdır. Bu kişiler Mümin, Müslim, Müslüman denmektedir.

Diğer felsefi- beşeri görüşlere, felsefi ve ideolojik görüşlere, inanışlara inanlarda, inandıkları görüşe mensuptur. Marksizm’e inanana komünist, Mao Zedong’a inanlara Maoist, Adolf Hitlere inanlara faşist, İncil’e inanlara Hıristiyan, Tevrat’a inanlara Yahudi denmektedir. Bu sapkın görüşte olanların hepsi İslam ve Müslüman düşmanıdır ama Müslüman hiç kimsenin düşmanı değildir.

Putperest kavimlerde bulunmaktadır. Kendi elleriyle yaptıkları putlara tapınanlar bulunmaktadır. Biz müminlere, bu inanışlar çok acayip- tuhaf gelmektedir. Ama bugün ideolojilerin kulu- kölesi olanlarda vardır. Bunlarda aşırı gidenler, hak din İslam dinini inkâr etmektedirler. Mümin ve Müslüman düşmanlığı yapmaktadırlar. Allah cc. İnançları da yoktur. Allah cc. Hidayet nasip eder inşallah. Onlarda hidayet isterler inşallah, diye dua ediyoruz. Biz dua etmekle görevliyiz. Hep hayır dileriz. Hep iyilik diliyoruz. Müslüman en iyi insandır ve en iyiyi kendisi ve başkaları için dilemektedir. Peygamberimiz hep iyi dua etmiştir. Beddua etmemiştir.

İnsanların sapkınlığa düşmemesi için Allah’ın insanlara peygamberler aracılığı ile Suhuf- Sayfalar ile başlayan mesajları, kitaplar ile devam etmiştir. İnanan inanmış. İnanmayan sapkınlıkta kalmıştır. Din, insanların sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi, çalışma, spor yaşantısında tüm gereksinimlerini karşılamaktadır. İslam dini son dindir. Yalancı, sahteci, sahtekârlar; peygamber unvanı, Mehdi unvanı kullanmaktadır. Zalimler kitap yazıp, insanları peşlerinde sürüklemektedir. Bunlar daha çok akli kötü kullanan, zekâ ve bilgisini olumsuz kullanan, psikoloji bozuk, sapan zalimlerdir. Aldanmamak gerekir. Ülkemizdeki bu ve benzeri sapıkları yakından tanıyoruz. Aslı bozuk, kanı bozuk, sütü bozuk, fikri bozuk, psikolojisi bozuk, hain, alçak kişiler olmuştur.

İslam dini samimi, doğru, dürüst, adil, eşitlikçi, hak ibadetli, ilimli= bilgili, hünerli, maharetli, meziyetli, iyi niyetli, güzel ahlaklı olmayı emreder. Temiz akla, ilme, bilime, ahlaka uygunsuz hiç bir tavrı yoktur. İnsanların iki âlemde huzurlu, mutlu, rahat, ferah, refah, kurtulmuş olmalarını sağlama gayesi güder. Bunun için inançta, amelde- davranışta, ahlakta hükümler koyulmuştur.

İslam’ın inançta esasları değişmez. Amelde davranışlar; yere, zamana, mekâna, duruma, olanaklara göre değişiklik gösterebilir. Zira İslam dini evrenseldir. Her bölgeye, kıtaya, ülkeye, iklime göre değişim gösterir. Esnektir. Katı kuralları yoktur. Bu muamelatta böyle olabilmektedir. İbadette ise her ülke insanları aynı yükümlülüktedir. Yalan söyleme, kıskanç davranma, kötülük yapma, dedikodu yapma, hırsızlık yapma gibi davranışlar göreceli değildir. Herkesi bağlar.

“Müslümanlıkta, Allah’a ibadet, Allah’ın emrettiği, peygamberinin yaptığı şekilde yapılır.” Herkes istediği gibi vur oynasın, çal patlasın. Saz çal, oyna! Kendini şişle! Birbirini şişle. Zincirlerle döv! Zurna çal, ibadet diye dön! Ağzından ateş çıkar! Bu gibi ibadet diye yapılanlar, ibadet değil, insanın kendine zulmü, haksızlığıdır. Bu gibi davranışlar haramdır, günahtır. Bu davranışların Allah’a ibadetle yakından, uzaktan ilgisi- alakası yoktur. Ne Kur’ân ne peygamber böyle bir durum, hal içinde olmuştur. Allah cc. Böyle bir ibadet yapılmasını istememiştir. İstese idi “yapınız” söylerdi. Biz, müminler, ibadetlerimizde sadece Kur’ân ve sünnete uyarız. Diğerleri boş, safsata, uydurma, eski, batıl, ilkel inanışlardan kalmadır. Hurafedir. Batıldır. Bizden söylemesi! Herkes inandığını, bildiğini yapmakta özgürdür, serbesttir. Biz doğruyu, gerçeği, hakkı, hakikati, hak din İslam’ı, ilmi yazmakla sorumluyuz.

Sizlere dosdoğruyu, gerçek olanı, gördüğümü, işittiğimi, tattığımı, dokunduğumu,  kokladığımı, denediğimi, hak bildiklerimi yazmaya çalışıyorum. Hata, yanlış yaptığımda, sakin uymayınız. İnsan beşerdir, hata yapabilir. Peygamberler hariç herkes hata, yanlış yapabilir. Önemli olan yanlışı anlayıp, dönmektir. Pişman olmak, tövbe etmektir.

Müslüman, bir bilginin nereden, nasıl, niye, niçin, ne maksatla, kimler tarafından geldiğini, yayıldığını bilmeli. Öyle her duyduğuna, işittiğine aptallar gibi inanmamalı. Felsefi, ideolojik, dini sapıklara hiç aldanmamalı, kanmamalı, inanmamalı. Peygamberlerin haberlerine inanmalı. Yalan söylemeyen müminlerin ortak haberlerine inanmalı.

Materyalistler doğru söylemezler. Onlara asla, katiyen, kesinlikle inanmamalı. Onlar Allah cc. Kur’ân, peygamber yalanlıyor da, doğru haber mi verirler? Doğru olsalar, mümin olurlardı. İslam dinini yalanlamaz, düşmanlık etmezlerdi. Materyalistler yalan üzerine birleşirler. Batıl, küfür, sapkınlık üzerine birleşip; doğru ve gerçek düşmanlığı yaparlar.

İnsanlar, akli, zekâsı ile Allah’ı, Kur’ân’ı, peygamberi bulmak, anlamak, kabul etmek sorumluluğundadır. Hele çağımız iletişim çağında; ulaşım, bilgi çağında bu sorumluluktan kurtulmak kolay değildir. Bugün herkes ilim= bilim= bilgi, sanat, meslek, teknik, teknoloji, kültür, tarım, ziraat, hayvancılık öğrenme olanağına sahiptir. İster örgün ister yaygın öğrenim olsun; bilgiye ulaşmak çok kolaydır. Bilgi çok gereklidir. Bilgili olamamak diye bir özür yoktur. Herkes isterse bilgi, sanat, meslek öğrenme olanağına sahiptir. Akli, zekâyı kullanıp, hareket etmeli. Girişimde bulunmalı. Hiç olmaz, olamaz, diye bir bilgi edinmeme, meslek, sanat edinmeme yoktur. Bugün aklını doğru kullanmayanların üzerine pislik, bela, musibet, dert yağmaktadır! Allah cc. Akıl verdi, zekâ verdi, doğuştan öğrenme, gelişme, yükselme, düşünme, düşündüğünü yapma yetenekleri verdi. Beceriye dönüşme gücü verdi. İlham, feyiz alma yeteneği verdi. Bu nimetleri, değerleri insan kullanmalı. Aptal olup; vahşeti, dehşeti, barbarlığı, katliamı, savaşı, çatışmayı, terörü, kazayı yaşamamalı. Akıllı, önlemli, tedbirli, güvenlikli yaşamayı öğrenip, uygulamalı.

Şunu hiç unutmayınız! Dünyadaki insanlar; akıllarını, zekâlarını, doğru bilgilerini, sağlıklarını yeterince, yetkin, etkili kullanamamaktadırlar. Görevlerini de bunun için hakkıyla ve layığıyla yapamamaktadırlar. Önce doğru ve gerçekleri öğrenmeyi hedef edinmeli. Sapmama azmi ile gayret etmeli. Her işin hakkını vererek, en mükemmel şekilde yapmalı. Bunu yapmayanlar, her türlü belaya, musibete, derde, sıkıntıya, vahşete, şiddete, barbarlığa, dehşet veren korkunç eylemelere uğramaktadır! Size, 04 Ağustos 2020 Salı Günü Lübnan Başkenti Beyrut Limanı’nda büyük bir patlama oldu! Liman, şehrin tam içinde yer alıyordu. Olay şöyle oldu: “ Beyrut Limanı’nda havai fişek depolanması ile Amonyum Nitrat dolu bir depo bulunuyordu. Bu depoda da 2,750 ton Amonyum Nitrat bulunuyordu. Önce havai fişek deposunda patlama başladı! 10 - 15 saniye sonrada, 2,750 ton Amonyum Nitrat ( toprak tarım yapay gübresi) patladı! Şehir, 8 km. çapında yıkıldı, tahrip oldu! Türk Büyükelçiliği patlama yerine 14 km. uzakta olmasına rağmen, camları kırıldı.  Bu tarım yapay toprak gübresi 6 yıldan beri limanda depolanmıştı. Afrika ülkelerine gönderilecekmiş! Olayda ilk belirlemeye göre 135 kişi öldü! 5 binden fazla kişi yaralandı. İlk insani ve tıbbı malzemeyi, kurtarma ekibini Türkiye’miz gönderdi. Olayda İsrail eli olabileceği tartışılırken, İsrail’in bir siyasi parti başkanı şöyle açıklama yaptı:

“ İsrail’de 4 Ağustos, sevgililer günü olarak kutlanmaktadır. “Bu günde Beyrut’ta muhteşem bir havai fişek gösterisi izledik…” işte dünyanın en büyük Siyonist zalim, kâfir, gâvuru olmak işte böyle bir şeydir! Zaten İsrail onlarca kez Lübnan’ı havadan, karadan, denizden vurmuştu! Son 100 yıldır en büyük Siyonist gâvur İsrail’dir ve de onun vahşetlerini dolaylı- dolaysız destekleyenlerdir.”

Ülkemizde de bir ay kadar önce Sakarya- Hendek İlçesi’nde 110 tonluk havai fişek fabrika deposu patlamıştı. Ölenler, yaralananlar, tahripler vardı!

Akıl, zekâ, iyi bir yönetim, eğitim- öğretim, ceza, yargı işlemesi olmazsa, her pislik artarak devam eder! Ülkemizde son bir hafta içinde 227 orman yangını oldu! Binlerce hektar ormanımız yandı, bitti, kül oldu!  Evler yandı! Hayvanlar yandı! Bitkiler yandı! Doğa yandı!

Anız yakılmasından, ormanda mangal yakılmasından, sigara atılmasından, ormanda çöp yakılmasından, içki- alkol şişesi bırakılmasından, hainlikten; ormanlarımız, canımız, ciğerimiz, kendimiz yanmaktadır! Sadece bu yıl 69 orman yangını Çanakkale’de çıkarıldı! Bendeniz; akılsızları, kafasızları, zekâsını çalıştırmayanları, hainleri, kalleşleri, alçakları kınıyorum. Vatanımıza, milletimize, devletimize, bayrağımıza, bağımsızlığımıza, insanlarımıza, milli ve manevi değerlerimize zarar, ziyan verenleri affetmiyorum. Hakkımı helal etmiyorum. Bu alçak hain, düşmanlar; yargının doğru, adil, hukuki işlememesinden cesaret almaktadırlar. Her pisliği istediği zaman yapmaktadırlar!

 2020 yılı Ağustos ayının ilk haftasında bir televizyon haberi şöyle verildi: “ 326 çeşit suçtan aranan zanlı yakalandı!” “Burada ülkedeki, öğretim- eğitim, güvenlik kuvvetleri, yargı derinlemesine, kapsamlı sorgulanmalıdır.”

 “Mangalını, alkolünü, rakısını alıp, ormana gitme olayının gerçekleşmesi kınanmalı ve de yapıcı eleştirilmelidir.”

Orman dediğin; yağlı çam ağaçlarından oluşan, ağaç altında çam dalı yaprakları, kozalakları bulunan, yazın efil efil rüzgâr esen, güzelim yerdir.   Orada pisliklerini bırakanlar, çöplerini yakanlar, mangal yapanların ne işi olduğunu anlayamadım! Yak sigarayı, at kuru otların, kuburların içine! Yansın orman, ağaçlar, toprak, hayvanlar, insanlar! Ben bu akılsız, zekâsız davranan, aptalca işler yapanları, hala anlamış değilim!

Herkes aklını başına almalı. Görevlilerde görevlerini hakkıyla eksiksiz yapmalı. Vahşet, korkunç dehşet veren olaylar bacayı sarıyor! Devlet ancak önlem almayı düşünüyor. Olabilecek her suçu önlemek için her türlü öğretim, eğitim çalışması öncesinde yapılmalı. Cezalar affedilmeyecek şekilde ağırlaştırılmış olarak verilmeli. Zarar; zarar verenden, ömür boyu alınmalı. Herkes yaptığı suçun bedelini eksiksiz çekmeli. T.C. Devletimizin en çok çıkardığı yasa; af yasalarıdır! İşte sonuçta acı vericidir!