Dünyada aklını, zekâsını, doğu bilgilerle kullanma oranı ne kadardır, diye bir düşünelim. Akıl, akıllı olma, zekâ, doğru bilgi nedir, diye bir beyin fırtınası yapalım. İnsanların büyük çoğunluğunun farklı zamanlarda aklını, zekâsını, doğru bilgiyi kullanamadığını göreceğiz. Aklını, zekâsını, doğru bilgiyi sadece ve ancak hak mümin, hakiki, samimi, bilge, takva Müslümanlar işletmektedir.

                Akıl; düşünme, anlama, kavrama yetisidir. “Akıl, us diye de tanımlanır.” Akıl; düşünmede kavram oluşturma ve bunlara göre hükmetme kapasitesidir. Akıl; doğru anlayıştır. Akıl; anlamadır. Düşünme yeteneğidir. “Zekâ ile de bağlantılıdır.” Zihindir. Kalp, ruh, dimağda değişik ve doğru düşünmedir. Kur’ân, ilim, doğru bilgi, objektif, doğru verilerle düşünmedir. Aklı doğru kullanmadır. “Ruh, kalp, beyin; akıllı düşünmeyi oluşturur.” Yaratılmışların en akıllısı insandır. Akıl, her insanda farklı şekil ve oranlarda bulunur.

                Akıllı insan; iki âlemde zarar görmeyecek şekilde düşünmeyle hareket etmektir. Akıl, bilgiyle kullanıldığında, bizlere doğru yol gösterir.

                Akıl; hak ile batılı, doğru ile yanlışı, gerçek ile yalanı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, yararlı ile zararlıyı, olumlu ile olumsuzu, doğru bilgi ile yanlış- eksik bilgiyi birbirinden ayırır. Bin tane iyinin arasından, en iyiyi seçer. Akıl, bizlere dosdoğru, hak yolu gösterir. Her insanın akıl boyutu farklıdır. Farklı ölçüdedir.

                Aklın düşmanı; bencillik, tembellik, bilgilisizlik, bozgunculuk, anarşi, şiddet, terör, savaş, cehalet, hakkı, hakikati bilmemektir. Batıl, yalan, yanlış, kötü düşünmektir. Bozuk felsefi akımlar, sapkın ideolojilerdir.

                “Akıl ile zekâ birbiri ile bağlantılıdır. Ama aynı şey değildir.” Farklı olgu ve anlamlardadır. Akıllı insan; hakkı, hakikati, doğruluğu, gerçeği, iyiyi, güzeli, yararlıyı, olumluyu fark eder ve de kabul eder. Yaşam tarzı edinir.

                Zekâ; “etik, ahlakı bir anlam taşımaz. IQ testi ile ölçülebilinir. Her insanda zekâ farklı ölçüdedir. Beyin işletme, çalıştırma, beyin fırtınası etme, bilgi edinme, test çözme ile artar. Aksi halde azalır, düşer! Zekâ, beyinin algılama hızıdır. Sorun çözme, problem çözme yeteneğinin beceriye dönüşmesidir. Her zeki insan, akıllı insan değildir. Her akıllı insanda; dahi, deha değildir. Bunlar birbiri ile bağlantılı ama farklı işleyiştedir.”

                Akli selim- sağduyu; hüküm ve kararlarında doğru, gerçekçi, objektif karar verir. Yanlışa, yalana, fitneye, fesada düşmez.

                Zekâ; “insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, anlama, kavrama, sonuç çıkarma, yetenekleri geliştirip, beceriye dönüştürme, sorun ve problem çözmedir. Zekâ, zihinsel işlevdir. Zekâ ve akıl soyut bir kavramdır.”

                Müslüman’ın binlerce güzel sıfatı, özelliği, niteliği vardır. “ İslam bir bütündür. Müslüman’da İslam dinini bütünüyle yaşamalıdır.” Müslüman kendine sahip olmalı. Ne düşündüğünü, konuştuğunu, yazdığını, yaptığını bilmeli. Niyet, duygu, düşünce, eylem ve davranışları; İslam, bilgi, bilim, ilim, ahlak olmalı. Diline sahip olmalı. Aklına sahip olmalı. Duyu organlarına, vücut bölümlerine sahip olmalı. Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ sahibi olmalı. Alçak gönüllü, ağırbaşlı, dosdoğru olmalı. Kötü zandan, zarar- ziyan vermekten, dedikodudan, kusur araştırmaktan, uzak durmalı. Cömert olmalı. “Asla cimri, pinti, bencil, egoist, sadist, aç göz, haram, günah işleyen, hak, hukuk çiğneyen katiyen olmamalı.”

                Bugün, dünyada ve ülkemizde devlet yönetiminde bulunanlar, emaneti kullananlar, genellikle haram işlemekte, günaha girmekte, hak- hukuk çiğnemektedirler! “ Yazılarımda övdüğüm, sevdiğim, iyi dediğim, kişiler, birde bakıyorum; daha sonra haramı alışkanlık etmiş. Hak, hukuk çiğnemiş. İslam özellik ve niteliğini kaybetmiştir!” Çok üzülüyorum. Yazdıklarıma pişman oluyorum. İnsan bu! hayatı, yaşamı, yaşantısı boyunca dümdüz, dosdoğru gidememektedir. Bu, hep aç göz, bencil, çıkarcı, sahiden hakka, hukuka inanmamaktan kaynaklanmaktadır.

                Müslüman, çıkarcı, bencil, harama tenezzül eden olmamalı. İyi bir kimliğe, ahlaka, edebe, inanca, davranışa sahip olmalı. “ Evlenmede de seçici olmalı. Allah’ın ve peygamberinin sevdiği şekilde evlilik yapmalı. Anne ve baba olarak çocuklarımızı da en güzel, iyi, doğru şekilde öğrenim aldırmalı. Eğitim, terbiye gördürmeli.”

 Eğitim; ailede başlar. Okulda devam eder. Toplumda sürdürülür. Nefse, bozuk felsefi akımlara, sapık ideolojilere dalmadan; sadece İslam dini ve ilmi öğretim ve eğitim alınır, verilir. İslam fazilet değerleri yaşam tarzı yapılır. Her yönden ilim ve İslam insanı olmalı. Sapıtanlardan, şaşıranlardan, sapıklardan, sapkınlardan asla olmamalı.

                “ Dünya çıkarı peşine düşmemeli. Dünyevileşmemeli.” Dünya ve ahiret dengesini iyi kurmalı. “ “ Birbirine zıt- ters- karşıt görüşleri birlikte edinmemeli. Tüm bozuk felsefi akımlar, sapkın olan ideolojiler, İslam dinini kabul etmez, yok sayar, reddeder, yok etmeye çalışır.” Bunun için hem mümin, Müslim, Müslüman hem de ideolojik saplantılı olmamalı. İslam dininin inanç, akait, iman, itikat konularını çok iyi bilmeli. İslam ilimlerini tamamı ile aslı ile dosdoğru şekilde öğrenip, yaşamalı. Müşrikler gibi hem Allah’a inanıp, hem de sapkınlığa düşmemeli.

                “ İslam’da kalite, verim, özellik, nitelik önemlidir. Nicelik, sayıda çok olmak, o kadar önemli değildir. Bakınız! Bugün dünyada iki milyar kadar Müslüman nüfus vardır ama 30 milyon nüfuslu Yahudiler kadar etkili, yetkili, yetkin, etkin, aktif değildir. Eğer dünyada 2 milyar olan Müslüman nüfus gerçek anlamda nitelikli, özellikli, kaliteli, samimi mümin olsalardı, dünyada bunca zalimlik yapan sapkın katil, katliamcı olmazdı.            

                Gerçek mümin ve Müslüman, her şeyi ile zaman süreci içinde istediğinde, tam bir akıllı, zeki, olgun, mükemmel insan olur. Sadece Müslüman böyle olur. Dün gece televizyonda belgesel izledim. Japonya’da Şinto ve Budist inanışını izledim. Çok tanrılı, putperest sapkın bir inanıştır. Heykellere secde ediyorlar. “Geyik ve ceylanları” kutsal kabul ediyorlar. Halk, inanışlarının sapkın, bozuk, akıl dışı olduğunu anlayınca, değişiklikler yapıyorlar. Japonya, Şinto inanışına sahipti. Daha sonra Kore ve Çin’den Budist inanışı da girince, ikisinden bir inanış çıkardılar.

                Daha önce yazmıştım. Hinduizm ile Budizm de birbirine karışmış. Hindistan’da sadece “inek” kutsal değildir. Farelerde kutsaldır. Lağım farelerini tapınakta besleyip, secde ediyorlar. Yine bu sapkın tipli inanışlarda “maymun” da kutsaldır. İnsan sapıtmasın! Şaşırıp, sapkınlaşmasın! Sapkınlık başladı mı, sonu olmaz. Akıl, zekâ, ilim kabul etmez; işler yaparlar. Diğer sapkınlarda bu batıl, sapkın inanışları alır! Yoga yaparak, rahatlamaya çalışır! Yoga sadece fiziki bir hareket değildir. Felsefesi de Yoga yaparken, verilmektedir! Akıl, zekâ işlevini doğu yapmazsa; her tülü sapıklık, sapkınlık, akıl dışı, doğru ve gerçek dişi safsatalar normalmiş gibi yapılır. Bu sapıklar; inanışlarının başka dinlerden çok üstün olduğunu söylüyorlar!

                Sizler, boş verin, bu tür sapkınlıkları, sapıklıkları! Allah’a hamt, peygamberine salât ve selam getirip, İslam’ın ilkeleri doğrultusunda, akıl ile ilim ile güzel yaşantıya sahip olun. Sadece yeryüzünde yegâne gerçek ve hak din olan İslam dinine sımsıkı sarılın. “Allah’ın emirlerini tutun. Yasakladıklarından sakının. Kur’ân’ı peygamberimiz gibi yaşayınız.” Batıldan felsefe, ideoloji edinmeyiniz. “Hak din İslam’ı hakkıyla öğrenip, yaşam tarzı edininiz.” “ Allah’a ibadet, saygı, sevgi, itaat, iyilik etme, takva ile dosdoğru yaşama içinde olunuz. Allah’a, Allah’ın istediği, peygamberinin, peygamberlerin yaptığı şekilde ibadet yapınız.” İslam olup da, sapıtanlardan olmayınız. İslam dışındaki tüm yollar cehenneme çıkar!

                Allah’ı ad ve sıfatları ile en azından 99 güzel adı ile tanımalıyız. Kur’ân, hadis, sünnet ve siyeri anlamalıyız. “İslam dini ile birlikte akli, doğa ilimlerini, tekniği de, teknolojiyi de çağa uygun öğrenmeliyiz. İlim olarak sadece İslam ilimleri yetmez. Doğa, akli ilimleri de öğrenmeliyiz. İlim, ilimdir. Hepsi Allah cc. Katındandır. “Allah cc. Her sıfatında, ilim sıfatında da sonsuz niteliğe, özelliğe, niceliğe sahiptir.”

                İbadetsiz bir İslam dini düşünülemez. İslam’ın temeli, Allah’ın emrettiği, peygamberimizin yaptığı şekilde hakça ibadet ve iyilik yapmaktır. İslam dininin başlıca temel farz ibadetleri; “ namaz, oruç, zekât, hac yapmaktır. Kurban kesmektir. Varlıklara iyilik, hizmet, infak yapmaktır.”

 Allah cc. Mealen; “ben, insanları ve cinleri bana ibadet etsinler,” diye yarattım, buyuruyor. Müslümanların ibadetleri sadece Allah cc. İçindir. Namaz, samimiyetle, peygamberimizin kıldığı şekilde olmalı. Akla, işe geldiği gibi yapmamalı. “Kalp huzuru ile kılınmayan namaz sevap değil, günah kazandırır.”

                Peygamberimiz buyuruyor: “ Kur’ân okumaya sarıl. Çünkü o, dünyada senin nurun, ahirette ise senin azığındır.”

                Müslümanların fazilet değeri olarak binlerce değer yargısı vardır. Bunları yaşam biçimi yapmalıdır. “Müslüman, haram, günah, suç işlememeli. Şüpheli olanlardan sakınmalı. Şüphelileri de yapmamalı. Duyu organlarını, vücut bölümlerini haram ve günahlardan korumalı. Diline, eline, beline, kendine, aile bireylerine sahip çıkmalı.” Hakça, hukukça, edepçe, ahlakla, ar ve utanma duygusu ile davranmalı. Dosdoğru olmalı. Alçak gönüllü, ağırbaşlı, cömert, fazilet sahibi olmalı. “Ahlak kötü olmamalı. Ahlakı kötü olanın, ibadeti de kabul edilmiyor, demektir. Zira ibadetler, ahlakı güzelleştirir. Ahlak güzelleşmiyorsa, ibadet etmede bir sorun, eksiklik, yanlışlık, samimiyetsizlik var, demektir.

                Allah cc. Ankebut süresi 45. Ayette buyuruyor: “ Namazı kıl. Çünkü namaz, insanı kötü ve iğrenç şeylerden korur.”

                Peygamberimiz buyuruyor: “ Kimin namazı, onu kötü ve iğrenç şeylerden alıkoymazsa; onun, Allah’tan uzaklaşması artar.”

                Hadis-i şerif: “ Kul, sakıncalı şeylerden korktuğundan dolayı, sakıncasız şeyi de bırakmadıkça, muttaki- takva derecesine ulaşamaz.”

                İslam dininde helaller bellidir. Haramda bellidir. Bir takım şüpheli şeylerde vardır. Müslüman, İslam dinini bilip, ilke ve kurallarına eksiksiz uyarsa maddi, manevi anlamda sağlıklı, huzurlu, mutlu, rahat olur. Müslüman, helale, harama uymalı. Haram ve günahı bırakmalı. Müslüman olmayanlar gibi davranmamalı. Bugün genellikle Asya, Afrika, Güney Amerika’da her haram olan varlık yenmektedir! Diğer kıtalarda da batıl olanlar, haram olanları kısmen yemektedir.

                Hadis-i şerif: “ Çok ayıplayıcı, lanet edici, fahiş sözler söyleyen ve hayâsızlık yapan kişi olgun mümin değildir.”

                Allah cc. Kur’ân’da buyuruyor: “ Kim sabreder ve affederse, işte bu işlerin en büyüğündendir.”

                “Onun için şimdi sen güzel bir hoşgörü ile muamele et.”

                “Ancak sabredenlere ödülü- mükâfatları hesapsız ödenecektir.”

                “Bağışlasınlar. Aldırmasınlar! Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayan ve esirgeyendir.”

                “Cahiller, kendisine laf atıp, sataştıkları zaman, aldırmadan; selametle- esenlikle, deyip geçerler.”

                Peygamberimiz mealen buyuruyor: “ … Melekler, ahirette faziletli olanları karşılar ve onlara şöyle seslenir: - Faziletliler nerededir?- Faziletliler gelir ve onları karşılarlar. Onlara “faziletli” oluşunuzun nedeni nedir, diye sorar. Onlarda şöyle yanıt verir: - “Bize haksızlık edildiği zaman sabrediyorduk. Bize kötülük yapıldığı zaman ağırbaşlı davranırdık.” Peygamberimiz bunun üzerine; cennete giriniz. Çalışanların ödülü ne güzeldir, der.”

                Peygamberimiz buyuruyor: “ Hiçbir baba, çocuğuna iyi terbiyeden- eğitimden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.”

 “ Evladınıza gereken ikramı yapınız. Onları güzelce terbiye ediniz.”

“İnsan öldüğü zaman, kendi tarafından ameli ( ibadetleri ve iyilikleri) kesilir. Ancak üç yönden kesilmez. “Sadaka vermesi- kendinden yararlanılan vakıf kurması,” “ Kendinden yararlanılan ilmin devam etmesi,” “ arkasından dua eden iyi, güzel, hayırlı evlatlarının bulunması yüzünden sevabı devam eder.”

Müslüman, Allah’ın öğretisi ile yetişen, peygamberimizin öğrencisi olan, asıl ve esaslı, şahane güzellikteki harika ve harikulade olgun insandır. Hak, hakikat, doğru ve gerçeklerle yetişir. Kanaatkârdır. Aç göz, doyumsuz, bencil, sadist, zalim, gaddar, kötü, çirkin, illetli, zilletli değildir ve de olamaz. Hakça, hukukça, onurla yaşamayı sever. Kibirli değildir. “Kibirli olma haramdır.” Kendini başkalarından üstün görüp, başkalarını katiyen aşağılamaz. İnsanları hafife almaz. Aşılamaz. Saygısızlık yapmaz. Öngörülüdür. İleri görüşlüdür. Önlemli, tedbirlidir. Kendini ve başkalarını güvenceye alır. “Aklı kendini taşır.”

 Günümüzde, ülkemizde 15 bin kişiden fazla kişi kazalarda ölmektedir. Sakat kalanların, yaralananların sayısı belki bir milyona yakındır. Evde, işyerinde, trafikte, sokakta, her yerde kaza geçirmektedir. “Sakat kalmakta, ölmekte, ailesine, millete, devlete yük olmaktadır.” Öyle ki, dağda, selde, bir kazada kaybolan kişiyi; hava, kara, denizde 250 – 500 kişi aylarca aramaktadır. Aklı iyi, yeterince doğru işletmeyenden, ne kendi ne de başkaları yarar görmektedir. Zarar görmektedir. Kendini, sağlığını koruyamayan, kendini güvenceye alamayan bir kişiden akıllı, zeki, öngörülü, ideal mümin olmaz.

Müslüman, çekemez, kıskanç, zevkperest, keyifperest olmaz. Müslüman, cömert olur. Eli açık olur. Ama savurgan, israfçı olmaz. Cimri olmaz. Tamah eden olmaz. Nefsi ile şeytan ile şeytanlaşmış kişilerle mücadele verir. “Hak, hukuk içinde hakkaniyetle mücadele verir.” “ Müslüman her yönüyle; sosyal, siyasi, kültürel, spor, askeri, ekonomik, kültürel, çalışma yönü ile harika, harikulade, muazzam, muhteşem, mükemmel kişiliğe sahip olur.” Her işini, görevini, Allah’ın rızasını- hoşnutluğunu kazanmak için yapar. Çıkarcı, bencil, egoist, hodkâm, haramcı değildir, olmamalı, olamaz.