Ülkemizde ve İslam dünyasında eğitim- öğretim, kültür politikaları; milli, yerli, manevi, ahlakı, dini, ilmi, bilimsel, evrensel değerlere bağlı olmadığından, yetkin eğitimci yeterince olmadığından, çok miktarda hain, vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık ve değerler düşmanı yetişmektedir. Eğitim- öğretim müfredatı, yararlı hale getirilmeli. Kültür politikaları, yazılı, sözlü, görsel medya, millete hizmet eder hale getirilmeli. Bu konuda, bu makalemi yazmaya çalışacağım. Her sorunun çözümünü, her problemin çaresini yazmaya çalışıyorum. Lütfen! Makale yazılarımı takıp etmeye çalışınız.

Âlemlerin Rabbi Yüce Allah cc. insanları, hayvanları, bitkileri, doğayı, dünyayı, evreni yarattı. İnsanların ve diğer varlıkların; iyi, güzel, doğru, dürüst, yararlı, sağlıklı, kolay yaşamaları içinde kılavuzunu, yol göstericileri gönderdi. İnsana akıl, zekâ, öğrenme yetisi verdi ki; hak din İslam’a ve peygamberlerine uysunlar. İlim, bilim, doğru bilgi, meslek, sanat, meziyet, beceri öğrenebilsinler. Huzurlu, mutlu, rahat, kolay, barış içinde sağlıklı yaşasınlar. Birey olarak barışçı, aile olarak huzurlu, toplum olarak mutlu, devlet olarak; hak, hukuk, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, ilimle var olsunlar. Sapmasınlar, sapıtmasınlar. Küfre, batıla düşüp; rezil, rüsva, kepaze, berbat, harap, haşat olmasınlar. Birbirini çekememezlik, kıskanma, itişme, kakışma, boğuşma, dövüş, kavga, çatışma, savaş yapmasınlar. Aklı, zekâyı; ilimle, din ile işletip, ideal boyutta mümin ve Müslüman olsunlar.

İnsan, sosyal ve toplumsal onurlu, güzel, akıllı, zeki, becerikli, meziyetli bir varlıktır. Birlikte, toplu halde, sosyal iletişim biçimde yaşamalı. Birbirinin eksiklerini yardımlaşarak tamamlamalı. Allah cc. İnsanlar birbiri ile tanışsınlar, sevsinler, saygı duysunlar, diye farklı şekilde yarattı. Birbiri ile çelişsinler, boğuşsunlar, çatışsınlar, savaşsınlar, bölünüp, parçalansınlar, diye farklı şekillerde yaratmadı.

Günümüzde dünyada konuşulan, sekiz bin dil- lisan vardır. Çok farklı şekillerde insan toplulukları bulunmaktadır. Farklı meziyetlerde insan kişilikleri bulunmaktadır. Bunlar toplum olarak bir araya gelip; yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, birlikte olma, huzurlu ve mutlu yaşamayı ancak İslam dini yaşayışıyla becerebilirler. Ama İslam dinini günümüzde doğru şekilde yaşayan olmadığından; olumsuz, istenmeyen davranışlar ortaya çıkmaktadır! Bazı insanlar, farklılıkları; ayrışma, bölünme, parçalanma, savaşma aracı olarak görmektedir. Irkçılık, etnik kimlikçiliği, ideolojik ayrışma, dinsel ayrışma, düşünsel bölünme, diller ile parçalanma istemektedir. Bu durum insanların yaratılış amacına, dinin amaç ve hedeflerine 180 derece terstir, zıttır, aykırıdır. Allah’ın iradesine isyandır, ası olmaktır.

Allah cc. Kur’ân ’da pek çok ayette ayrışmayı, bölünmeyi, parçalanmayı yasaklamaktadır. Bu durumu birkaç ayetle bildirelim. Şöyle ki;

Enam Süresi 159. Ayet: “ Dinlerini parça parça edip, gruplara ayrılanlar var ya; senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi yalnız Allah’a kalmıştır. Sonra Allah, onlara yaptıklarını bildirecektir.”

Al-i İmran Süresi 105. Ayet: “ Dinlerini parçalayan ve bölük olanlardan olmayınız.”

Şura Süresi 14. Ayet: “ Onlar ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarında hasetten- kıskançlık- çekememezlikten dolayı tefrikaya- ayrılığa- bölünmeye düştüler.”

Enam Süresi 153. Ayet: “ Bu benim dosdoğru yolumdur. Ona uyun ve sizi, Allah’ın yolundan ayırıp, parçalayacak olan yollara uymayın.”

Al-i İmran Süresi 103. Ayet: “ Hep birlikte Allah’ın ipine- Kur’ân’a ve dinine) yapışın; bölünüp, parçalanmayın…”

Al-i İmran Süresi 105. Ayet: “ Kendilerine apaçık deliller- kanıtlar geldikten sonra parçalanıp, ayrılığa düşenler gibi olmayınız. İşte onlar için büyük bir azap- eziyet vardır.”

Müslüman ve insanlar, yalanlarından, yanlışlarından tövbe edip; hakka, hukuka, adalete, hakkaniyete, ilmi değerlere dönmeli. Yanlışlarının farkına varıp, vazgeçmeli. Günahlarından, yalan ve yanlışlardan dönmeli. Cehaletin kapkara cahilliğini bırakıp, ilmin aydınlığına dönmeli. Cahille dost olmamalı. Erken kalkıp, ilim, bilim, bilgi öğrenmeli. Allah’a yönelmeli. İlim meclislerine, okula, öğrenime katılmalı. Batıl, küfür, zararlı olan her sapkınlıktan vazgeçmeli. Alçak gönüllü, ağırbaşlı olmalı. Bağırarak konuşmamalı. Cehalet adetlerini, gelenek ve göreneklerini bırakmalı. Ahirete, dünya hayatını yaşarken hazırlanmalı. Tembel, uyuşuk, pısırık, çekingen, hımbıl, cahil olmamalı. Herkes bulunduğu görevi en ideal şekilde dosdoğru ve dürüstçe yapmalı. Her işi yapmadan önce derinden düşünmeli. Bilmediğimizi, bilen samimi insanlara sorup, öğrenmeli. Öylece eylem, davranış ve hareketlerde bulunmalı.

İdeolojik sapkınlıkları, komünizm, ateizm, kapitalizm, liberal, faşizm, bozuk felsefi görüşlerden uzak kalmalı. Allah’ın ilmini, dinini, bilimi bırakıp, bu gibi saçma - sapan, sapkın, sapıklıkların içine girmemeli. Ateistlere, deistlere asla, kesinlikle, katiyen inanıp, kanmamalı. Bunların zerre kadar kârı, yararı olmaz. Bir yararı olta olarak kullanırlar! Gösterdikleri, verdikleri yemle kandırıp, mahvederler!

Ateizm- ateistlik; Allah tanımaz! Allah’ın varlığına inanmaz! Ateizm, hiçbir dine inanmaz. Allah’ın varlığını inkâr eder, reddeder. Ateistlik, deizm bir inanç değildir. Sapkın, sapık, batıl bir felsefi görüştür. Şeytandan çok daha zararlı, kötü, zarar verendir. Ateistler şeytan dostu, hak ve hakikat düşmanıdır.

Deizm- deistlik; deizmde Allah inancı vardır. Ama mucizeye, vahiye, peygamberlere inanmaz. Allah’ın, peygamberlere ileti- mesaj göndermediğine inanır. İyilik ve güzel ahlak konusunda dine ihtiyaç yoktur, derler. Bunlar da ateistler gibi hak, hakikat düşmanıdır. İnsanları bu sapkın yolla aldatıp, kandırmaya, tuzağa düşürmeye çalışırlar. İkisi de benzer alçak hainliklere sahiptirler. Ülkemizde profesör ilahiyatçı, meal, tefsir yazan, dini kitap yazan, ilahiyat fakültesi dekanlığı yapan, yapmış olan, pek çok alçak, onursuz kişileri tanıyorum. Sakın bunlara aldanıp, kanma, kanıp, aldanma! Bu zavallı, sefil, rezil, rüsva, sapkın kişiler; anarşist, şiddetçi, terörist, çatışan, zalimlik yapan, gaddar, haydut, barbar, vahşi kişileri yetiştirmektedirler.

Devleti yönetenler önce kendilerine hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, düzgünlük, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, ilim, bilim, terbiye, din- iman ile yön vermeli. Önce kendimizden başlamalı. Balık baştan kokar, derler. Baş kokuşmuş, çürümüş, kokuşmuş, bozulmuş ise geri kalan bölümde hayır, hasenat olmaz. Devlet kurumları, kurumlardaki yöneticiler, liderler, memurlar, şefler, genel müdürler, üst tabaka, alt tabaka iyileştirilmeli. Bizde bozulma baştan ve alttan kokuşmaya devam ediyor! Dinden uzaklaşma sürdürülüyor! Bu durum acilen, ivedilikle sonlanmalı, bitirilmeli. Herkes kendine çekidüzen vermeli. Tövbe etmeli. Kendini sorgulamalı, yargılamalı, özeleştiri yapmalı. Haktan sapma tamamıyla bitirilmeli.

Önce anne ve babaları, ebeveynleri yaygın eğitime tutmalı. Bugün, ebeveynler yaşını, İlçesini, çevresini, okuma- yazmayı, dini- imanı, ahlakı bilmemektedir. Hatta birçoğu Türkçe bile bilmemektedir. Ama tavşan gibi doğurmaktadır! Çocuklar aç, susuz, açık, giyimsiz, perişan, korumasız, gözlemleyen olmaktadır. Pek çoğu kazalarda telef olmaktadır! Eğitim- öğretimde yeterince değer, önem, ilgi verilmemektedir. Öğrencilerin  %47’si okula kahvaltısız, aç gitmektedir. Ders kitapları 18 yıldır öğrencilere; ilkokul, ortaokul, liseli öğrencilere devlet tarafından ücretsiz verilmektedir. Öğretmenler yardımcı ders kitapları önermektedir. Veriler buna isyan etmektedir! Devletin bedava verdiği ders kitapları yeter, denmektedir. Hükumette yardımcı ders kitabı almayı yasakladı. Ailelerin bu durumu, para olmadığından değil, öğrenime, eğitime değer vermediğindendir. Bir ders kitabı ile öğrenci yetişmez. Yardımcı kaynaklar çok önemlidir. Hiçbir kimse sadece ekmek, su, çorba ile besleniyor mu? Böyle yetersiz, dengesiz beslenme ile insan hasta olur! Eğitim- öğretimde böyledir. Ona bir kitaplık açmalı, oluşturmalı. Demek ki, anne ve baba çekirdek ailede yaygın öğretime, eğitime tutulmalı.

Öğretmenler, imam- hatiplerde aynı şekilde yaygın eğitim ve öğretime alınmalı. Hizmet içi kurslara alınmalı. Pek çok öğretmen ve imam hatip görevlisinde çalışma, azmetme, gayret etme, kendini diğerkâm şekilde göreve verme isteği yok! Hele imam- hatipler kendi görevlerinden başka işlerde çalışıyor. Bu hem kırsal alanda, köylerde hem kentlerde böyle oluyor. Sanki devlet, köye hamal, işçi, usta göndermiş! Görevi bırakıp, ücretli çalışıyor!

Öğretmenlerin pek çoğu da işini, görevi sevmiyor. Ekmek parası için öğretmenlik yapıyor. Kendini geliştirmek için araştırma, geliştirme, okuma, öğrenme, öğretme, gezi, gözlem, inceleme yapmıyor. Bu eksiklikler giderilmedikten sonra eğitim ve öğretimden kalite, verim alınmaz. Alınmamaktadır. Eksik insan, hain kişi yetiştiriyoruz!

Öğrenmeyi öğretmeli. Pek çok imam- hatip, eğitimci, öğretmen, akademisyen; öğretmeyi bilmiyor, beceremiyor. Bunun için öğrenciler sınavlarda çok başarısız oluyor. Öğrenmeyi pedagojik şekilde öğretmeli. Çocuğu, genci, yetişkini tanımayı becermeli. Ona pedagojik öğretme yapmayı bilmeli. Öğrenme öğretilmeli. Öğrenme öğrenilmeli. Öğrenme istenmeli, öğrenmeye istek, merak duyulmalı.

Birkaç yıl önce öğretmen liseleri vardı. Şimdi öğretmen liseleri yoktur. Eğitim fakülteleri bulunmaktadır. Bu liselerden mezun olan öğrenciler 4 veya 5 yıl eğitim fakültesi okurdu. Ama bunların öğretmenleri de öğretmeyi beceremediğinden, büyük bir başarısızlık görülmektedir. Bir mesleğe öğrenci alırken, öğrencinin yetenekleri, hasletleri de göz önüne alınmalı. Sadece bir sınav puanı ile mesleklere öğrenci almamalı. Alınırsa, sonuç başarısızlıkla sonuçlanmaktadır.

Ülkemizde bu 2021 yılında 20 bin öğretmen alındı. Bu alınanlarla birlikte 1 milyon 137 bin öğretmen görevli oldu. Yine 2021 yılında 15 bin öğretmen daha devlet tarafından alınacak. Devlet, sokakta boş olan 400 bin öğretmen arasından, merkezi KPSS sınavına ve meslek branş sınavına göre devlet öğretmen almaktadır. Ama yine de başarısız öğretmenler olmaktadır. Bu yanlışlar düzeltilmeli. Durum iyileştirilmeli.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 140 bin kadrolu görevli 2021 yılı için görev yapmaktadır.  

Ülkemizde 207 üniversite vardır. Bu üniversitelerde 3,81 milyon kişi örgün, 4,2 milyon kişi yaygın- açık öğretim görmektedir. Buralarda 200 bine yakın akademisyen görev yapmaktadır.

İlkokul, ortaokul, liselerde yaklaşık 18 milyon öğrenci, 73 bin okulda öğrenim görmektedir. Ama bu emeklere yazık, diyorum. Zira yeterince kalite, verim yoktur! Topluma bakıyorum! Canavarlar, barbarlar, vahşiler, katliamcılar, katiller, anarşistler, şiddetçiler, teröristler, hırsızlar, saldırganlar çok fazladır! Bazı yerlerde çok büyük yanlışlar, eksikler vardır. Bunlar iyileştirilip, düzeltilmeli. Islah edilmeli.

Ben, hükumet olsam, önce sorunu tespit ederim. Sonra ortak akıl ile ekip çalışması yaparak, sorunlara, problemlere, eksikliklere, yanlışlara çare, çözüm üretirim. Alınan kararları, kararlılıkla, ödün vermeden; hak, hukuk, doğruluk, adalet, hakkaniyet ile eksiksiz uygularım. Bugün bu yapılmadığından, sorunlar katlanarak büyüyor! Eğitim, öğretim, kültür, medya sorun üretiyor! Yargı ise suçluları bir yolunu bulup, serbest bırakıyor! Adli kontrol ile serbest bırakıldı, deniyor. İnsan ölmüş! Birçok kişi yaralanmış! 236- 86- 55 hırsızlık yapmış! Sokakta geziyor! Ya da tutuklanmayıp, suç işlemeye devam ettiriliyor. Bu da suç işleyenlere cesaret veriyor, yol açıyor! Adaletten korkmamasına neden oluyor.

Şanlıurfa’nın bir İlçe belediye başkanı televizyona canlı yayına çıkıyor. 75 çocuğum var. Bunu 100 çocuğa tamamlayacağım, diyor. Başka bir kişi yine aynı İlden, benimde 65 çocuğum var, diyor. Muş’tan bir başkası da benimde 65 çocuğum var, diyor. İstediği kadar kadın alıyor. İstediği kadar çocuk yapıyor. Yarsısı devleti, milleti çalarak, büyüyor! Diğer yarısı da PKK, KUK, KAWA, DDK, TİKKO, DHKP-C gibi terör örgütlerinde teröristlik yapıyor! Devlet, millete iyi, güzel, doğru düzenleme yapmalı. Yol göstermeli. Terör örgütlerinin yoluna uyarak, yönetim yapmamalı.

Ülkemde her kim hükumeti kurup, devleti yönetti ise, hep materyalist, laik, seküler anlayışla yönetti. İslam’ı anlamda muhafazakârım, milliyetçiyim, demokratım diyenlerde, yine aynı anlayışla devleti yönetti. Bunun için hainler, devlet ve millet düşmanları hep baskın çıktı. Anarşi, şiddet, terör, hırsızlık, soygun, zamlar arttı. Devlette elindeki kamu mallarını satınca, kapitalistler tekel oluşturdu. 2021 yılı enflasyon, 12 aylık olarak %19’dur. Ama demire bu yıl %300, çimentoya %100’den fazla zam yapıldı. Market zincirleri ki, ülkemizde beş tane süpermarket var. Her birinin 10 binden fazla şubesi bulunmaktadır. Her biri yılda bin taneden fazla şube açmaktadır. Bunlar sebzeyi 10 -20 kat fazlasına, diğer malları da yine 10 kat fazlasına satmaktadır. Hükümet denetime ve kontrole başlamış. Ama başa çıkamaz. Serbest piyasayı bu kapitalistler kazıklama piyasası olarak anlıyor. Kapitalizmin, sosyalimin, komünizmin, faşizmin ahlakı yoktur. Din – iman kabul etmezler. Kendi nefsi çıkarlarına göre hareket ederler.

Hükümet ekonomiyi yanlış yönlendiriyor. Şu anda 12 aylık enflasyon %19 oranındadır. Ama banka politika faizi %18’dir. Böyle olunca halk dövize ve altına yöneliyor. O zamanda enflasyon artıyor. Bankalardaki paranın %65’i döviz cinsindendir. Halk altın tasarrufu yapıyor. Piyasa dövize, dolara göre fiyatlanmaktadır.

Tarım üreticisi perişan durumdadır. Meyve, sebze; halcılar, kabzımallar tarafından soyulup, soğana çevrilmektedir! Bendeniz kendimden örnek vereyim: 2019 yılında armuda hal kilosuna 50 kuruş ödedi. 2020 yılında da yine 50 kuruş kilosuna ödedi. Bu para işçi yevmiyesine yetmedi. Bir bardak çay 2 TL, iken, böyle bir fiyat ödemesi tamamen soygundur, ahlaksızlıktır. Ben armudun az bir kısmını pazarcıya verdim. O armudun kilosuna 5 lira verdi. Kiraz markette 20 lira, pazarda 10- 15 lira iken, bizden kilosu 2- 3 liraya alınıyor. Bu fiyatta yevmiyeye yetmiyor. 2021 yılında armudu ve kirazı toplamadım. Satsuma cinsi Rize mandalinasını da hiç toplamadım. Zira Karamürsel ve Altınova’dan kabzımallar, İstanbul sebze ve meyve haline kâr payı az olduğu için hiç mandalina göndermiyorlar. Komşu ve akrabalarıma toplayıp, yiyin, dedim ve öyle yaptılar. 2021 yılı sonbaharda armut ve kiraz ağaçlarını Ahmet komşumuza kestireceğim. Sobanda yakarsın, dedim. Kabul etti. Bu durum sürekli medya tarafından dile getiriliyor ama çözüm üreten, çare bulan yok! Halkın derdini gideren, sorununa çözüm bulan yok! Böyle olunca da; anarşi, şiddet, terör üretenler, hainler panzehir olarak ortaya çıktı.

Yaş çaya devlet 3,85 lira fiyat ödüyor. Yaş çayı satın aldıktan 2- 3 ay sonra ödeme yapılıyor. Ama özel sektör yaş çaya 2,80 kuruş para ödüyor. Ancak bir yıl sonra ödeme yapacaksa, 3,80 kuruş ödeme yapıyor. Halk bu durumdan rahatsız durumdadır. Ama hükümet duruma, olaya el koymuyor. Halkı, kapitalist haramzadelere soyduruyor. Bu durum ne Müslümanlıktır. Ne de Müslümanlığa yakışan bir durumdur. Müslüman nerede bir haksızlık varsa düzeltmelidir.

En iyi üretim durumu; özel sektör ile kamu sektörünün var olmasıdır. Halkın tercih etme şansının bulunmasıdır. Komünizm gibi sadece devlet sektörü olmamalı. Kapitalizm gibi sadece özel sektör olmamalı. İkisi de eşit, ölçülü, dengeli var olmalı. Ülkemizde devletin- kamunun kurumları, işletmeleri, malları bir liraya satıldı. Yanı yarım bardak çay fiyatına Ereğli demir çelik fabrikası satıldı. Çimento fabrikalarının tamamı Fransızlara satıldı. Bir büyük gemi, bir liraya satıldı. 1983 yılından beri özelleştirmelerden devlet 100 milyar dolar aldı. Onu da sömürgecilere faiz borcu olarak verdi. Elde kaldı; çok büyük, yüzlerce sıfır! Devleti yönetenler bu yanlış anlayıştan ve yanlış uygulamalardan tamamen vazgeçmeli.

Ülkeme savaştan kaçıp, gelen sığınmacılarda; toplumumuzun, devletimizin düzenini bozdu. Her şey altüst oldu. 10 yıldır ülkemizdedirler. Halk bu konudan dertlidir. Devlet, sığınmacıları aldığı gibi göndermesini de becermeli. Savaş bitti. Ülkemize gelenler; mal, mülkleri, bölücülerin, teröristlerin eline kaldı. Hükümetin gitmesi, halkın desteklememesi, bu yüzdende olacak! Hemen sorunlara acilen, ivedilikle çözüm bulmalı. Soruna çare bulmalı.

Halk, hızlı bir şekilde silahlanmaktadır! Bir taraftan da devlet silah ruhsatı vermektedir. Bu silahlarla daha çok yakın akrabalar öldürülmektedir. Böylesi medeniyetten pek haberi olmayan topluma silah verilmesi, kaçak silahlanması felaketlere neden oluyor! Toplumsal, kitlesel belalara neden olabilir. Oysa bazı ülkelerde, Belarus’te polis ve askerler mesai saati dışında silah taşımamaktadır. Silahlarını görev yerlerine bırakıp, evlerine gitmektedir. Laçka bir devlet, hükümet yönetimimiz var. Yasa var ama uygulayan yok! Bu böyle devam etmemeli.

Trafik kurallarına uyan yok! Yaralanma, ölüm, kaza çok!

İş güvenliği ve sağlığı için önlem alan yok! İş kurallarına pek uyan yok!

Ticaret kurallarına uyan yok!

Kul hakkına dikkat edenler çok az!

Görevini hizmet anlayışı ile yapanlar çok az!

Okullarda öğretmene saygı çok az!

Din- iman, devlet kurallarına uyanlar çok az!

Sevgi, saygı çok yetersizdir.

Vatan, millet malını koruyanlar çok az!

Doğayı, ormanları, hayvanları, insanları koruma anlayışı yetersiz!

İnsanlar silahlanıyor!

Vatandaş, ilkelliğinden ve sarhoş olduğundan öğretmenlere, sağlıkçılara saldırıyor, yaralıyor, katlediyor!

Devlet yetkililerine saygılarımla arz ediyorum: Vatan topraklarımızı yabancı zenginlere satmamalarını istirham ediyorum. Sularımızı yerli ve yabancılara satmamamızı arz ediyorum. 250 bin dolara konut- ev alanlara vatandaşlık verilmesini hiç de doğru bulmuyorum. Zaten 250 bin lira diye aldık dedikleri konutların fiyatı hiç de 250 bin dolar değilmiş! 100 bin liraya aldıklarını, 250 bin dolar gösterip, TC. Vatandaşlığı almışlar. Yanı hile, sahtecilik, sahtekârlık yapmışlar. Bu sahteci sahtekârlardan memleketimize iyilik, hayır gelmez. Zarar veriyorlar, verecekler! 1492 yılından beri Batılıların vahşetinden kurtardığımız Yahudilerin büyük bir kısmı; ülkemize, milletimize hainlik, düşmanlık etmektedir.

Eski komünist ülkeler, komünizm 1991 yılında yıkılmasına rağmen hala kendi halkına bile toprak vermedi. Bir binadan bir konut satın alıyorsun ama daire senin ama arsa hala devlete aittir.

Biz Yabancılara, Araplara toprak, konut satıp, T.C. vatandaşı yapıyoruz. Ama onlar bize mülk, emlak vermiyor. Kira ile aldığımızı kullanıyoruz. Suudi Arabistan böyledir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Hac ve umreler için otel satın alamıyor. Kiralıyor. İşçi olarak bile çalışmak istersen, aldığın ücretin yarısını kefile vermek zorundasın. Ticaret yapanlarda kefiline para ödüyor.

2014- 2015 yıllarında Belarus’e eşim ile birlikte oğluma ziyarete gittik. Özel izinle, vize ile gittik. Oğlumun kaldığı ev küçük olduğu için, oğlumun kayınpederinin evinde kalmamız için vize verdiler. Oysa evde sadece oğlum ve eşi vardı. Bir aylığına gitmiştik. Torunum Melisa doğduğu için kalma süremizi 2 aya çıkaralım, dedik. Ama ülkeye giriş, çıkış yapmak gerekiyordu. Bir gece Ukrayna’ya giriş yaptık ve çıktık. Tekrar Belarus ’ten vize alarak giriş yaptık. Ama bizim ülkemiz öyle mi? Bir devlet, ülke, memleket olarak görülmüyor! Kaçak 300 bin Afganlı girdi, deniyor. Kaçak olduğundan aslında sayıları bile belli değil! Zaten İçişleri Bakanı ile Cumhurbaşkanı çok farklı sayılar veriyor! Bu böyle asla, kesinlikle, katiyen olmamalı. Bu durumdan milletimiz hiç de hoşnut, memnun değildir. Hükumet bu konuda çok eleştiri, yergi almaktadır.

Ülkemizde bazı batı ülkelerinden daha az suç işlendiği oluyor. Ama biz Müslüman bir toplumuz. Onlar kadar olmamalı. Bizim toplumda hakaret, saldırı, icra, kişiye özel suç ve saldırı yapma, faili meçhuller, yağma, dolandırıcılık, kasten ve de kusurla insan öldürme, hürriyetinden alıkoyma, konut dokunulmazlığı olayları çok fazladır. Huzur ve sükûnu bozma, kamu görevlilerine şiddet uygulama, saldırma, bağımlılık yapan madde kullanma, cinsel saldırılar, anarşi, şiddet, terör olayları çok fazladır. Devletin geleceğini tehdit etmektedir. Toplumu huzursuz etmektedir. Çok suç işlediğinden, cezaevlerinde yatanların sayısı 300 bin kişiyi bulunca kısmı veya genel af çıkarılmaktadır.

İnsanların can, mal, iffet, namus, nesil, akıl, düşünce sağlığı güvenliği yok! İşçiler keyfi, siyasi, ideolojik nedenlerle işlerinden atılmaktadır. Hem de bir telefon mesajı ile iş anlaşması yok sayılmaktadır! Buna hükümetler bir çözüm bulmalı. İnsanlar siyasi nedenlerle işinden, ekmeğinden olmamalı. Buna bir örnek verelim: “ İki yıl önce ülkemizde yerel seçimler yapıldı. Muhtar ve belediye başkanları, meclis üyeleri seçildi. İstanbul BŞ. Belediyesi’nde başkan ve siyasi parti değişikliği oldu. Yeni seçilen belediye yönetimi eski işçilerden 13,312 işçinin iş sözleşmesini feshetti! Kendi siyasi yakınlarından 44,495 işçi işe aldı! Hala almaya devam etmektedir! Böyle hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet, ahlaksızlık olmamalı. Bu durumlarda devlet müdahale etmeli. Diğer İllerde, İlçelerde, beldelerde, işçi, memur, eleman çıkarmaları, işine son verilmeleri, daha kötü işlere verilmeleri tüm yurdumuzda yapılıyor! Ben devlet başkanı, devlet yöneticisi, hükümet olsam, bu gibi ahlaksızlıklara hemen el koyarım. Herkesin iş güvenliğini sağlarım.

İnsani öncelikle iyi, ideal ölçütlerde yetiştirme hedeflenmeli. Öncelikle anne ve babalara eğitim- öğretim, güzel ahlak, edep, hayâ, hak, hukuk, terbiye dersi vermeli. Zira diğer insanlar, anne ve babanın ürünüdür.

Çocuklarımızı ve kendimizi çok iyi, yeterli, yetkin yetiştirmeli. 00- 11 yaş arası, 11- 25 yaş arası, 25- 40 yaş arası, 40- 45 yaş aralığı, 45- 55 yaş aralığı, 55- 65 yaş aralığında kendimizi devreler halinde anlık gelişmelerle mükemmel yapmaya çalışmalıyız. 65 yaş sonrasında en iyi şekilde yetişmeyi sürdürmeliyiz. Sağlıklı, imanlı, bilgi ile her devrede yaşamalıyız.

Hangi bilgiyi kimden, nereden, nasıl, niye öğreneceğimizi bilmeliyiz. Araştırma- geliştirme yaparak; gelişmemizi her an sürdürmeliyiz. Kendimizi çok iyi yetiştirdikten sonra aile halkını, diğer insanları yetiştirmeyi amaçlamalıyız. Entelektüel insan olmalıyız. Aydın, bilge, samimi, takva dindar olmalıyız. Diğerkâm insan olmalıyız. Bencil, hodkâm, sadist, narsis olmamalıyız. Bilgin, bilge, sanatkâr, sanatçı, meslek sahibi olmalıyız. Toplum olarak farklı sanatlarda, mesleklerde olup, birbirimizin eksiklerini tamamlamalıyız.

Nasıl ders çalışacağımızı bilmeliyiz. Bu konuda öğretmenlerimizden ve kitaplardan bilgi edinmeliyiz. Öğrenmeyi öğrenmeliyiz. Bilgiyi nasıl, nerelerden, kimlerden öğreneceğimizi öğrenmeliyiz. Hangi okullarda, hangi mesleklerde, işlerde, mesleklerde daha başarılı olacağımızı öğrenmeliyiz. Yatkınlığımızın, yeteneğimizin ne olduğunu bilmeliyiz. Piyasada iş bulan, yararlı olan mesleklerde okumalıyız.

Çok güzel Türkçe ve yabancı dil konuşmalıyız. Dil bilmek çok önemlidir. Yaşadığımız ülkenin resmi dilini mutlaka bilmeliyiz. Çok konuşulan dillerden bir- iki tane öğrenmeliyiz. Kendimizi, yenileme, değişme, ar-ge yapma, inovasyon yapmayı becermeliyiz. Dünyayı ve ülkemizi tanımalıyız. Olumlu olmalıyız. Yapıcı olmalıyız. İyileştirici, imar edici, donatıcı, mamur edici olmalıyız. Yıkıcı olmamalıyız. Bozuk, bozguncu, fitne, fesat, nifakçı olmamalıyız. Cahil cühela olmamalıyız. Cahil kalmamalıyız.

Bilgi, bilim diye her söylenene inanmamalıyız. Araştırmacı, incelemeci, irdelemeci olmalıyız. Darwin dedi ki; “insanlar şempanze kuyruklu maymundan evrimleşerek türedi!” Darwin Siyonist bir bozuk, bozguncu Yahudi’dir. İnsanlıktan intikam almak için bu Siyonist Yahudiler hep böylesi bilim dışı saçmalıkları söylerler. Karl Marks’ta bozuk Yahudi’dir. O da insanlığın yaratılışına- doğasına uygun olmayan, doğru olmayan, yalan yanlış düşünceler söyledi. Zaten Darwin de ateizmin, komünizmin amaçlarına hizmet etmiştir. Sigmund Freud de benzer cinsel sapık düşünceler ileri sürdü! Adam Smith de insanlığı, komünizm gibi mahvedecek felsefi sözler söyledi. Irkçılık, Neonazizm, faşizm, İslam fobi gibi sapkın felsefi düşünceleri benimsememeli. Zalim olmamalı. Bunların sapıklığında olan kişilerde bu bozuk, bozguncu felsefi düşüncelerini kendine kılavuz edindi. İnsanlık bu sapık düşüncelere uyanların yüzünden dertte, musibette, beladadır.

Bunun için neyi, nasıl, niçin, neden, kimden öğreneceğimizi doğru öğrenmeliyiz. Çocuklarımızı, öğrencilerimizi, cemaati de doğru bilgilerle donatmalıyız. Pozitif ilim öğrenirken, doğru olan dini ilimleri de mutlaka ama muhakkak öğrenmeliyiz. Aksi halde saçmalar, sapıtır, sapkınlaşır, fitneci, fesatçı okunulur. Tarihi bilmeli, dini bilmeli. Çağdaş ilmi doğru öğrenmeli. Milli, manevi, ilmi, bilimsel bilgi, doğru bilgi, teknik, teknoloji, kültür, sanat, meslek, çağın üstünde çok en ideal bir eğitim, öğretim yapmalıyız. Vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, vatan bütünlüğü seven insanlar, çocuklar, gençler yetiştirmeliyiz. Dini değerleri benimsetmeli, özümsetmeli, içselleştirmeliyiz. Böylece insnalıklı, insancıl insanlar yetiştirmeliyiz.