Olgun, samimi, bilgili, bilinçli hak mümin ve samimi Müslüman olmalı. Bunun için İslam dinini ve akli-doğa ilimlerini doğru bilip, yaşamalı. Peygamberimizin, Allah’tan Cebrail aracılığı ile mesajı alıp, insanlara ulaştırdığı, İslam dinine gönülden inanıp, yaşamalı.

İslam dininin belli ilkeleri, kuralları, kaideleri, edebi, adabı, usulü, özelliği, niteliği vardır. Mümin kişi bunları bilip, yaşam tarzı edinmeli. Allah cc. ve resulüne itaat etmeli. Sözleri dışına çıkmamalı. Allah ve peygamberinin düşmanları ile dostluk, arkadaşlık kurup, İslam ve Müslüman düşmanlığı yapmamalı. Müslümanların birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne zarar verecek, hal ve davranışlardan sakınmalı. Tüm bilgi ve birikimini Allah ve peygamberinin yolunda harcamalı. Helal kazanıp, israf etmeden, meşru harcamalı. İslam’ın beş temel şartını eksiksiz samimiyetle yerine getirmeli. Günde beş vakit, vakit namazı kılmalı. Oruç tutmalı. Zekât vermeli. Hac yapmalı. Kurban kesmeli. Allah’a kulluk- ibadet yapmalı. İnsanlara iyilik, hizmet, infak yapmalı. Her varlığa, hayvanlara, bitkilere de olması gereken gibi davranmalı. Çevreyi, doğayı, dünyayı, evreni hiçbir şekilde kirletmemeli. Pisletmemeli. Bozmamalı. Yaşanılmaz hele sokacak kadar düşük varlık olmamalı!

Olgun has mümin, Allah’ın yolundan çıkmaz, şaşmaz, şaşırmaz, sapıtmaz, sapkın, azgın olmaz. Olmamalı. Müslüman her an, her zaman iyiliği emreder, yayar. Kötülüğü engeller, önler. İyiliği önerir. Kötülüklere duruma göre engel olmaya çalışır. Burada kötülüğü önlemek için herkes üzerine düşen görevi yapar. Hiçbir durumu, hal ve hareketleri ile zalime, katile, katliamcılara, vahşilere, münafıklara, müşriklere, kâfirlere hizmet etmez. Yardımlaşma, dayanışma içine girmez. İttifak kurmaz. İşbirliği, güç birliği yapmaz. Müttefik olmaz. Olmamalı. Mümin, İslam’a ters düşüp, müminlerin zararına olabilecek her davranıştan sakınıp, kaçınır.

Müslüman, öncelikle Allah’ın varlığına, birliğine, eşi- benzeri olmadığına, Kur’ân’da bildirilen şekilde inanıp, iman eder. Meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah cc. tarafından yaratıldığına, dünya yaşantısından sonra ahiret yaşamının olacağına inanır ve iman eder. “Allah’tan başka ilah, tanrı olmadığına, Hazreti Muhammet’in Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna inanır. Bu inanma, Kur’ân gereğidir. Amentü şerhi, ayetten derlenmiştir.”

İslam dininde Allah’a ibadet kaçınılmaz farzdır. Mümin, iyi, temiz niyetle sadece Allah’a ibadet eder. İbadetini sadece Allah’ın emrettiği, peygamberimizin yaptığı şekilde yapar. Herkes kendi heva ve hevesinden ibadet edemez. Bu sadece bir oyun, eğlence, avunma, teselli, boşa çalışma olur! Mümin niyeti iyi, davasına bağlı, güzel ve has bir iş, görev, iyilik yaparsa; bu da ibadet olur. “Her iyiliği, hizmeti, infakı sadece ve ancak Allah cc. rızası için yapmak gerekir. Çıkar, menfaat beklememek lazımdır.”

Allah’a sevgi, saygı, itaat, bağlılık içinde has niyetle ibadet etmeli. Kulluk bilinci ile ibadet yapmalı. Her halde ibadet yapmalı. Bedenle, mal ile hem mal hem de beden ile ibadet etmeli. Hayır, iyilik yapmak için insanlara iyilik yapmalı. Hayırlı işler yapmalı.

Cuma günleri namaz çıkışında camii avlusunda yardım için para toplanmaktadır. Büyük çoğunluk bir lira bile vermeden geçmektedir! Oysa dünyanın farklı yerlerinde yapılacak veya yapılmakta olan camilere para toplanmaktadır. Kur’ân kurslarına para toplanmaktadır. Kur’an öğrencilerine para toplanmaktadır. İmam Hatip Okullarına para toplanmaktadır. Hayır ve yararlı işlere harcanmak için para toplanmaktadır. Diyanet’in yapacağı bir hayra para toplanmaktadır. Bendenizin yanında para olmasa bile bir tanıdıktan emanet para alıp, infak ediyorum. İhtiyaç sahiplerine infak etmeye çalışıyorum. Böylece dünyanın her yerinde kıyamete kadar hayır, sevap getirecek bir sadakam oluyor. Bazı tanıdıklarımı infak etmeleri için uyarmama rağmen yardım etmiyor! İnsan, haftada bir defa bir hayır yapamadıktan sonra onun nesi, nasıl iyi olur? Bir de namaza geliyor! İnfak etmenin önem ve değerini henüz kavrayamamış!

Mümin, ibadet etmek durumundadır. Bu bir görevdir. İnsanı Allah’a bağlar. İnsanın huzurlu, mutlu, rahat, ferah, refah olmasını sağlar. İnsanı iyileştirir. Güzel alışkanlık kazandırır. Merhametli yapar. İnsanı sevdirir. Güven verir. İnsanlıklı yapar. Binlerce güzellik sahibi yapar. “Mümin, ibadet ederken; günahları, haramları da terk etmeli. Hem ibadet eden, hem de günah yapan, haram işleyen olmamalı. Böyle yapanlar, bilgisiz bilinçsiz samimi olmayan bozuk sözde Müslümanlardır! Yaptığı iyiliğe kötülük, yemeğe pislik karıştıran gibidir! Yaptığını pisleten gibidir! Akıllı işi değildir.

Gerçek Allah cc. dostu olanlar, böyle akılsız bilgisiz cahilce davranmaz. Müslüman dediğin; farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram, mekruh, müfsit kavramlarını detayı ile bilir ve yerine getirir. Aklen, zihnen, ruhen, bedenen, kalben, temiz, pak, tayyip olur. Maddi, manevi, hükmü olarak tertemiz olur, olmalıdır. Her an da her zamanda Allah’ın hükümlerine eksiksiz uyar. Sözünde durur. Maddi, manevi anlamda çok pak, temiz, tayyip olur. Yalan söylemez. İftira atmaz. Dedikodu yapmaz. Beden, vücut, konut, avlu, sokak, cadde, park, bahçe, şehir olarak tertemiz olur. Yediği, içtiği, giydiği, kullandığı; temiz, doğal, taze, tayyip olur. Yaşadığı yer temiz olur, olmalı. Domuzun kirlettiği gibi asla olmamalı.

1995 - 2000 yılları arasında Karamürsel Merkezinde Atatürk İlköğretim Okulu’nda öğretmenlik yapıyordum. Gezi Kolu Başkanıydım. Birkaç öğretmen ile birlikte öğrencileri Kocaeli İli Darıca İlçesi’nde Kuş Cenneti’ne götürdüm. Yanı özel bir hayvanat bahçesine götürdüm. Hayvanat bahçesinde her türlü kuş ve bazı kara hayvanları vardı. Temizdi. Koku yoktu. Bir yere yaklaşınca, çok kötü koku geldi. Nedenini sordum. Daha önce burada 2 tane domuz vardı. Onlardan kalan koku; pis, kötü kokuyor, dediler. Domuz, Kur’ân’da yenmesi haram edilen, tek hayvandır. Sebebi bildirilmemiş. Allah cc. insana; akıl, fikir, zekâ vermiş. Araştırması insan düşmektedir.

İslam dini temizliğe çok önem vermiş. İslam dininde ibadetlerin yapılması öncesinde temizlik; boy abdesti, namaz abdesti yapılması emredilmiş. Üst baş, yer, çevre temizliği şart koşulmuştur. Temizlikten öte tayyip- temiz- hoş bir temizlik yapılması, Allah’ın emridir. Bir mümin üst, baş, ev, konut, çevresi ile kirli, pisli ise bir değer oluşturmaz. Akıllı, zeki, dindar bir mümin olarak görülmez. “İmanın yarısı temizliktir,” diyen peygamberimizdir.

İslam dininde maddi, manevi temizlik çok önemlidir. Güzel ahlaklı olmak esastır. Ahlak, insanın içinde kökleşmiş, İslam değeridir. İnsanı insan eden değerdir. İnsanın duygu, düşünce, söz ve davranışlarının, kişiliğinin dışa vurmasıdır. Ahlaksız bir kişinin ibadeti makbul değildir. İman ve İslam, ahlaksızlıktan, haramlardan sakınmakla korunur.

 Hadis- şerif: “ Müminlerin iman açısından en mükemmel olanı, ahlakı en iyi olanıdır.”

“Aranızda en çok sevdiğim ve kıyamet günü en yakınımda bulunan kimseler, güzel ahlak sahibi olanlarınızdır.”

“Mizana konulan ameller arasında güzel ahlaktan daha ağır gelecek hiçbir ibadet yoktur.”

“Din, güzel ahlaktır.”

“Din, nasihattir- öğüttür.”

“İman, temizliktir. İmanın yarısı temizliktir.”

Bireyde, ailede, toplumda, devlette güzel, yüksek, ideal İslam ahlakı olmadığında; anarşi, şiddet, terör, kötülük, çirkinlik, olumsuzluklar, hayvanilikler olur. Vahşilik, insan dışılıklar tecelli eder. İnsan hayatının her alanında İslam ahlakı olmalı. İslam ahlakı olmadığı yerlerde, huzur ve mutluluk olmaz. Ahirette cennete kavuşulmaz. Müslüman, maddi, manevi anlamda temiz, tertemiz, tayyip olmalıdır. Tayyip, temizlik ötesi bir durumdur.

Mümin ve Müslüman olmak laf ile desinler, diye, boş vermekle, günah işlemekle olmaz. İslam’ın değerlerini Müslüman yaşamakla; üstün nitelikli, yüksek ahlaklı mümin olur. Bu iş de ilimle, irfanla, bilgiyle, ahlakla, samimiyetle, yaşantıda gerçekleştirmekle olmaktadır.

Hak mümin hakiki samimi bilge Müslüman; dosdoğru, dürüst, adil, bağışlayıcı, varsıl, infak eden, yardım yapan olmalı. Bilgin, bilge, bilinçli olmalı. Makbul, saygın, saygılı olmalı. Olanaklarını başkaları için değerlendirmeli. Değerli, kıymetli, canlı, enerjik, sağlıklı, güzel sıfatlı olmalı. Hiçbir varlığa sıkıntı vermemeli. Hak, hukuk çiğnememeli. Asıl ve esaslı hak takva mümin olmalı. İyiliği alışkanlık etmeli. Herkesi sevmeli. Hayatında dava adamı- insanı olmalı. Herkese yardımcı olmalı. Bağışlayan, affeden olmalı. Diğerkâm olmalı. Bilmediğini öğrenmeli. Allah’ın hak yolunu bırakıp, sapkınların yoluna gitmemeli. Allah’ın dinini- yolunu bırakıp; Marksist, Leninist, Stalinist, Adolf Hitler’ci, Maocu, Adam Smith’ci olmamalı. Böyle olanlar, İslam dininden kopmuştur! Bozuk felsefi akımların ve sapkın ideolojilerin ardına takılmamalı. Hem gâvurluk hem Müslümanlık bir arada olmaz. Hem sapkınlık hem müminlik bir beyinde, kalp de bulunmaz.

 Peygamberimiz buyuruyor: “Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hainlik ile güvenirlilik bir arada bulunmaz.”

Laf ile Müslümanlık olmamaktadır. Özellikli, nitelikli, özellikli, vasıflı olmalı. Kur’an’dan sıfatı- vasfı almalı. Peygamberimiz gibi Kur’ân’ı anlayıp, yaşamalı. Dosdoğru yol olan İslam yolunda yaşamalı. Hakkı hukuku öğrenip, yaşam tarzı etmeli. Hakkı inkâr edip, zalim, kâfir, müşrik, münafık durumuna düşmemeli. İki dünyayı mahvetmemeli. İslam ile hükmetmeli. Yumuşak huylu, güzel ahlaklı, edepli olmalı. Kimsenin zerre kadar hakkına tecavüz etmemeli. Kul hakkı çok ince bir durumdur. Çok derinlemesine düşünüp, hareket etmeli.

Ülkemizde haram dinlemeyenler; babadan kalan mirası kardeşine vermemekte, hak yemektedir! Kardeşler, akrabalar arası dostluk, kardeşlik bozulmaktadır! Böyle kötü duruma dünya haramı yiyerek, düşmemeli. Kadeş hakkı yiyenden, bir nane olmaz. İnsan olmaz. Ahlaklı, edepli, olgun insan olmaz. Yediği haramla da iflah olmaz. İyileşmez. İki dünyasında rezil, sefil, sefih, kepaze olur! Alçakların alçağı, düşüklerin düşkünü, çukurun rezili olur. Haram bir gün mutlaka, haram işleyenden çıkar. Bedende durmaz. Ahirette de hesabı en ayrıntısına kadar sorulur. Kimsenin yanında; yediği, içtiği, giydiği, beslendiği haram kâr, yarar olarak kalmaz, kalmamaktadır!

Her zaman övgüye, takdire uygun işler yapmalı. Kardeş hakkı yiyip, kardeşin bedduasını almamalı. Bu haramı çocuklarla ve kendimize yedirmemeli. Bu bir kötülük, acizlik durumudur. Hak yiyen alçaktır. Onurlu- şerefli, saygın olmaz. Allah cc. bu zalim hırsızların bir gün belasını verir. Mutlaka verecektir. Biz bunu Allah’ın söylemesinden öğreniyoruz. Kardeş hakkı yemek, yüzünden; pek çok kardeş, akraba birbirine düşmanlık etmektedir. Devlet, millet hakkı yiyenler, hukukunu çiğneyenlerde, böylesi aşağılık, bayağı yaratıklardır. Hesap vereceklerdir. Hiçbir kimsenin yanında yaptığı kötülük, çirkinlik, yalan, yanlış kâr olarak kalmaz.

Bu haksızlık yüzünden sonsuz hayat süresince ceza çekilecektir. Bizden hakkı söylemesi! Kahrolacaklardır! Zalimler, zulmedenler, kahrolacaktır! Ayakta kalamayacaklar! Haramları ateşte yok olacak! Ateşte, paslı demirin pastan, kirden arındığı gibi arınacaktır.

( Bu makalenin bu paragrafını yazdıktan sonra miras davası ile ilgili televizyonda bir haber izledim. Gaziantep’te bir erkek, eşinin mirasını almak için, hanımı tarafında dört kişiyi kurşunlayarak öldürdü! Bu gibi olaylarda bir kişinin 9 - 11 kişiyi öldürdüğü çok olmuş! Dikkatimi çekmişti!)

Biz, müminlere düşen; hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, edep, güzel ahlak, hayâ, ilim, bilim, bilgi, din ile olgun insan olarak yaşamaktır. Yararlı, güzel, latif, şanlı, şerefli, onurlu işler yapmaktır. Kötülüğe engel olmaktır. Doğru, dürüst, hukuki işler yapmaktır. Her işi en ince, derinlemesine, detayı ile düşünüp, yapmalı. Akılsız serseri manyak gibi davranıp, aptal durumuna düşmemeli. Başkasının hakkını yemek, akıllık değildir. Aptallık, akılsızlık, serserilik, alçaklıktır.

Birde mümin, işlerini anarşi, şiddet, terör, öldürme, saldırma ile yapmaz. Ülkemizde kanun var. Adalet var. Yargı var. Mahkemeler, yargıçlar var.

“Benim başıma 2016 Şubat ayında bir haksızlık geldi. Ödemesini yaptığım senedi, bedeli olmayan senedi, karşı taraf mahkemeye verdi. Tekrar almaya çalıştı. Dört tanede avukat tuttu. 2,5 yıl mahkeme sürdü. 10 dosya verdim. 10 kez mahkemeye gittim. Avukatta tutmadım. Sonunda, benim karşı tarafa borcum olmadığına yargıç karar verdi. Şimdide mahkeme masraflarımı alabilmek için müracaatta bulunacağım.”

Aklı doğru kullanmalı. Bilgiyi doğru edinip, doğru kullanmalı. Eğer beceremiyorsak, başkalarından yardım almalı. Öyle saldırma, vurma, öldürme, dövüş etme, yaralama, haksızlık etme; insana bir şey kazandırmaz. Aksine çok büyük şey, değer kaybettirir! İki dünyayı mahveder, perişan eder! Bu gibi olaylar, cahiliye döneminin akılsızlık sonucu, cehaletin, cahilliğin sonucudur. Hiçbir âlim kişinin, Allah cc. dostunun böylesi bir büyük haramın, yanlışlığın içinde olduğunu gördünüz mü? – Göremezsiniz. Zira bu işler cehaletin, cahilliğin, bilgisizliğin, akılsızlığın, beyinsizliğin, kalpsızlığın,  sonucudur.

Bizler, kendimizi her an öğrenerek, yenilemeliyiz. İslam’ı, ilmi öğrenmeliyiz. Zalimliği, gâvurluğu öğrenelim, demiyoruz. Akıllı, ölçülü, dengeli, tartılı, doğru, dürüst, terazili, muhasebeli davranmalı. Pislik- bok böceği gibi haramı gördüğümüzde, hemen atlamamalı. Bok böceği, vücudunun ağırlığının 1,146 kat daha fazlasını taşıyabiliyormuş. Ama bu ona bir üstünlük kazandırmıyor. Yine “bok böceği” olarak yaşamaya devam ediyor. Larvaları, yavru olunca da ona o pisliği yediriyor. Böylece kendi ve nesli hep pislikle besleniyor. Bu yaratığa insan olarak benzemeyelim.

Gücümüzü, varlığımızı hak yemekte, hukuk çiğnemekte kullanmamalı. Kötü hüküm, yanlış karar vermemeli. Suç, günah, haram işlememeli. İllete, zillete düşmemeli. Zalimlerle işbirliği yapmamalı. Katillerle müttefik olmamalı. Yükselen kişi olmak için hakka, hukuka sımsıkı yapışmalı. Gaflete düşmemeli. Gafil olmamalı. Batıla dalmamalı. Küfre düşmemeli. İsabetli, dosdoğru kararlar vermeli. Sabırla, sebat ederek, İslam yolunda, Kur’ân ve sünnet yolunda, ilim, bilgi yolunda ilerleyip, yükselmeli. Kurtuluş sadece bundadır. Kurtuluş, İslam dinini hakça yaşamaktadır. Felsefi ve ideolojik sapkınlık içinde olanlar, sapkınlıktadır!

İnsanlara selam vermeli. Dost ve kardeş olmalı. Esenlik, selamet, barış, kardeşlik, dostluk kazandırmalı. Bu müminin görevi, işidir. Allah cc. bizi izliyor. Ondan saklı, gizli hiçbir durum olmaz. Hesap gününü düşünerek, hareket etmeli. Kafasız, beyinsiz, kalpsız, ruhsuz davranmamalı.

Allah’a, Allah’ın istediği, peygamberimizin yaptığı şekilde ibadet etmeliyiz.

İyiliği, hizmeti, infakı, yardımı, dayanışmayı, paylaşmayı yine Allah’ın ve peygamberinin istediği biçimde yapmalıyız.

İbadete çok ödül, iyiliğe çok sevap verilecek. Kötülük, çirkinlik, yaramazlık cezalandırılacaktır!

İlim – bilgi sahibi olmalıyız. Doğru, yararlı bilgiler bilmeliyiz. Bilgi ile güzelce yaşamalıyız. Allah’ın yarattıklarını sevmeliyiz. Dünyayı, evreni bozmamalıyız. Zarar vermemeliyiz. Allah’ın sev dediğini sevmeli. Sevme, dediğini sevmemeliyiz. Allah’ın sözlerini uygulamakla görevliyiz. İyiliği karşılıksız yapmalıyız. Alçak gönüllü olmalıyız. Dost olmalıyız. Kardeş olmalıyız. Zarar, ziyan veren, alçaklardan olmamalıyız. İyiliği yaymalıyız. Kötülükleri engellemeli, önlemeliyiz.

Bilgili bilinçli samimi mümin yaptığı ibadetlerle güzel ahlaka, edebe, hayâya, vicdana, insafa kavuşur. Ne yaptığından haberi olmayan, cahil cühela sözde Müslüman’da hiçbir değişiklik, yenilik, iyilik, güzellik, dürüstlük oluşmaz! Müslüman dediğin birey; aile, toplum, devlet, cömert olur. Akıllı, zeki, güzel bilgili, yararlı ve dosdoğru iş, işlem yapan olur. Cimri olmaz. İftira atmaz. İyiliği başa kakmaz. Dedikodu yapmaz. Kibirli- gururlu olmaz. Tevazu, mütevazı, alçak gönüllü olur. İffetli, namuslu, imanlı, İslamlı olur. Rüşvetçi, stokçu, isfiltçi, karaborsacı, fahiş fiyatla mal satan; alçak çıkarcı olmaz. Kumar, içki, alkol, uyuşturucu, madde kullanmaz. Bağımlı olmaz. Sarhoşluk veren her pislikten sakınır. Zina etmez. Gösteriş yapmaz. Savurgan olmaz. İnanları aşağılamaz, küçük düşürmez. Herkese değeri kadar değer ve kıymet verir. Hırsızlık, yolsuzluk, hortumculuk, katillik yapmaz. Haramdan sakınır. Devletin suç saydıklarını yapmaz. Olgun, mükemmel, muhteşem, muazzam, harika, harikulade mümin olur.

İslam dini bir bütündür. Bütün olarak yaşayarak, “dini bütün” mümin Müslüman olur. Kur’an, sünnet, ilim, bilgi merkezli yaşar. Kur’ân itikatlı- inançlı, Kur’an ve sünnet içerikli, ibadetli, İslam muamelatlı, İslam ahlaklı, İslam edepli, öğütlü, ilmi gerçekli, dua ve ibadetli, iyilik ve ihsan edici olarak yaşar.  Kur’ân-ı Kerim, hadis, sünnet, ilim ve siyere göre yaşantısını düzenler. Öyle moloz, yobaz, cahil cühela, serseri kılıklı olmaz. En ideal mümin ve Müslüman olarak yaşantısını sürdürür.

İnsan her an kendini yenileyip, geliştirmeli. Durduğu yerde kalmamalı. İslam, yükselmek, ilerlemek, bilgilenmek, bilinçlenmek, hak hukukta zirve yapmak içindir.

Mevlana Hazretleri diyor ki: “ Dünle beraber gitti, cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait! Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!”

İslam, gelişmeyi emreder. Durağanlığı reddeder. Her an gelişmeyi emreder. İslam, küçük ve büyük kötü alışkanlıklara bağımlı olmayı, pislikten ve kötülükten uzaklaşmayı, başkalarına öncelik vermeyi, her anı en güzel şekilde değerlendirmeyi; analiz, sentez, karşılılaştırma yapmayı, boşa zaman harcamayı reddeder. Çağın gerçeklerine uygun yenilenmeyi, bilim, teknoloji, gelişmeyi kazanmayı, şımarık olmamayı, kibirli, alçak durum almamayı dinimiz emreder. Her işi planlı programlı projeli yapmayı, sıkıntıları aşmayı, ümitsiz asla olmamayı, düşünmeden, araştırmadan iş yapmamayı önerir. Çalışırken mola vermeyi, öğlen bir saat dinlenmeyi, içgüdülerle hayvanlar gibi hareket etmemeyi, sağlığı korumayı, zamanı en güzel şekilde değerlendirmeyi, öğrenim ve eğitim görmeyi emreder. Küçük sorunlara takılmamayı, haram işlememeyi, batıla batmamayı, küfre girmemeyi, kararları ortak akıl ile almayı tavsiye eder. İslam dininde danışma farzdır. Şura farzdır. İstişare farzdır.

İslam dini, aklı dosdoğru kullanmayı, zekâyı geliştirmeyi; çok, çok, çok sabırlı olmayı, insanlara çok iyi davranmayı, varlığa hizmet etmeyi emreder. İşleri geciktirmemeyi, baştan savmamayı, işleri özenle yapmayı, vurdumduymaz olmamayı, iş de sebat etmeyi, spor yapmayı, helal ve sağlıklı beslenmeyi öğütler. İslam dinine ve ilme göre yaşamayı, aklı dosdoğru kullanmayı, yardım etmeyi, paylaşmayı, hareketsiz kalmamayı, enerjik, dinamik, aktif olmayı istemektedir. Hayalcı olmamayı, avanak gibi boş teselli ve hayallerle avunmamayı, şikâyet etme yerine, sorunu çözmeyi emreder. Beleşçi, haybeci, tembel, miskin, dilenci olmamayı emreder. Analitik, kapsamlı, derinlemesine düşünmeyi emreder. Oyalanmayı reddeder. Acele etmemeyi ister. Aceleci olmama konusunda pek çok öğütte bulunur.

Müslüman, insanlara ve varlıklara sevgi, saygı, hoşgörü, doğruluk, dürüstlük, adalet, merhamet, şefkat, müşfiklik, sorumluluk, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma içinde olur. Görevini severek, gönülden, en iyi şekilde yapar. Konuksever olur. Cömert olur. Verimli, kaliteli iş yapar. Alçak gönüllükle karakterli davranır.

Müslüman, ideal olur. İdealist olur. İdeal: “Kültür özelliklerini kendinde toplayan meziyetlerdir.”

Müslüman, değerler eğitimi yapar. Değer: “ Üstün nitelik, kıymet, meziyet anlamına gelir.”

Müslüman; sağlamdır, sağlıklıdır, sağlığına, inancına, davranışlarına, görevine önem ve değer verir. Muhabbetle davranır. İnsanlığa, Hakk’a, hukuka kendini adar. Hak- hukuk çiğnemez. Yardım etmeyi, infak etmeyi, hizmet etmeyi, paylaşmayı sever ve yapar. Fitne, fesat, nifak, ayrımcılık yapmaz. Adaletsizlik yapmaz. Vefalıdır. Koğuculuk- dedikodu etmez. Doğru ve gerçeğe uygun olmayan, sapkınlık olan fantezilik içine düşmez.

Müslüman, güven verir, güvenilir, güven duyulan harika ve harikulade insandır. İnsaflı, vicdanlı, merhametli, acıyan, koruyan, kollayandır. Güzel dil, tatlı dil kullanır. Efendidir. Centilmendir. Naziktir. Kibardır. İncedir. Kutsala sevgi, saygı duyar. Hayra çalışır. Dindarlığın gerektirdiklerini eksiksiz yapar. Şükreder, hamt eder, okur, yazar, tövbe eder, dua eder, ibadet eder, iyilik yapar. Akraba, arkadaş ziyaretinde bulunur. Metin olur. İffetli, namuslu, saygın, saygılı, zihin uyanıklığı içinde olur. Herkesin değerine göre değer verir. Kimseye hak ettiğinden fazlasını vermez. Her şeye, herekse değeri kadar değer ve önem verir.

Müslüman; “muttaki, takva sahibi, vera, ittika olur.”

Müslüman birey, toplum, devlet, halklar; Allah’ın haram- yasak saydığı 467 ve de 730 kadar haramı işlemez. Harama yaklaşmaz. Alkol, uyuşturucu, sarhoş edici, gazlı içecek, haram yiyecek vb. kullanmaz. Bu gibi zararlı, bağımlılık yapan maddeler; depresif yapıyor! Agresif yapıyor. Hiperaktif yapıyor. İnsanların gen, DNA, hücre yapılarını bozuyor. Sigara, alkol, haram olan yiyecek, içecek, maddeler, insan sağlığını maddi, manevi anlamda bozar. Bunları doğru bilebilmek için sağlık ve tıp bilgisine de sahip olmalı.

Önyargılı olanlar, batıla batanlar, küfre saplananlar, bizlerin bu güzelim, iyi, doğru, yararlı sözlerine, yazılarına önem, değer vermeyebilirler. Bendeniz, zaten önyargılı, hasmane tutumlu olanlar için hiç yazmıyorum. Bendeniz; çocuklar, gençler, iyi niyetliler için yazmaya çalışıyorum. Şimdi önyargılı olanlar, hak- hukuk düşmanlığı yapanlara soralım:

“ 1 – İslam’ı, hakkı, hakikati, imanı, ilmin gerçeklerini, doğruyu, adaleti, gerçeği,  hakkaniyeti, güzel ahlakı, edebi, hayâyı bulup, yaşayan neyi kaybetti? Ne zarar gördü? Ne zararı oldu?”

“ 2 – İslam’ın ve ilmin doğrularını, gerçeklerini kaybeden, neyi buldu? Neyi kazandı? Bunları birey, aile, toplum, devlet temelli derinlemesine düşünelim.”

Allah cc. farklı, değişik ayetlerde insanların şu özelliklere sahip olmamasını istiyor:                   “ İnsanların çoğu sizi yanıltmasın! İnsanların çoğu; fâsık - günahkâr, müşrik, inkârcı, gafil, yalancı, zanna uyan, şükretmeyen, nankör, aceleci, şirk koşan, kâfir, Kur’ân’dan yüz çeviren, doğru akıl yürütmeyen- akletmeyen, aklını yeterli çalıştırmayan, yeterli düşünmeyen, rızkı Allah’ın verdiğini bilmeyen, hamt etmeyen, ibadet etmeyendir.”

Müslüman; “harika, harikulade, ideal, olgun, bilge, maharetli, estetik insandır. Her işi, görevi en stratejik kalitede en verimli yapar. Halka güzler yüzlü, yararlı olacak şekilde estetik davranır. Enerjik, dinamik, etkin olur. Yenilikçi, değişimci, rahatlık verici, kolaylık sağlayıcı olur. Halka memnuniyet sağlayıcı, sorun ve problem çözücü davranır. Hoşgörü ile hizmet sunar. Planlı programlı projeli davranır. İnsanlara her zaman doğru bilgi aktarır. İnsan ilişkilerinde en has davranır.”

Allah cc. Kur’an’ın farklı, değişik ayetlerinde şöyle söylüyor: “ Kalk, uyar! Rabbini yücelt. Elbiseni temiz tut. Pislikten uzak dur. İyiliği başa kakma! Allah için dayan, sabret! Geceleyin namaz kıl. Kur’ân’ı hakkını vererek oku.”

En doğruyu Allah cc. söyler. Bakalım, Allah cc. Kur’an’da ne söylüyor:

Farklı ayetler: “Allah, iman edenlerin velisidir.”

“Dost olarak, Allah (size) yeter.”

“Yardımcı olarak da, Allah, size yeter.”

“ Hamt edip, salih- iyi ameller işleyenler, işte onlar cennet halkıdır. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır.”

“Erkek veya kadın, kim mümin olarak; iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar haksızlığa uğramazlar.”

“Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. Allah yinede çoğunu affeder.”

“Kim, imanı inkâr ederse, şüphesiz imanı boşa gider. O, ahirette de kaybedenlerdendir!

“Her birinin yaptıkları, amellerine göre dereceleri vardır.”

“Çalışanların mükâfatı- ödülü ne güzeldir.”

“Şüphesiz, Allah’a iman edip, salih- iyi- güzel ameller işleyenleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır.”

“İman edip, salih- iyi amel işleyenler, mutlaka salihler arasına dâhil edeceğiz- karıştıracağız.”

Bizlerin yazdığı makale ve denemeleri lütfen çok özenle, dikkatle, önyargısız okuyup, anlamaya, yaşamaya çalışınız. Önce okuyunuz. Anlayınız. Derinden kapsamlı düşününüz. Uygulayınız. Gerçekleştiriniz. Sonuçlandırınız. Hafife alanlar, inkâr edenler, akılsızlıkların zorunu mutlak, muhakkak çekeceklerdir! Bizden sadece söylemesi! Biz, sadece tebliğ edici- açıklayıcıyız.

Necip Fazıl Kısakürek: “ İnsanda yok ise edep! Neylesin, medrese, mektep! Okusa, âlim olsa, yine merkep…!”

( Böylesi merkepler çok var! İlahiyatçı olmuş. Akademisyen, profesör olmuş. Televizyona çıkıyor. Felsefi ve ideolojik sapkınlığı yüzünden, dini çarpıtıyor. Kuşku uyandırmaya çalışıyor. Yalan söylüyor. İftira atıyor. Marksist, Kemalist, ırkçı, solcu olduğunu söylüyor. Cahil halkı daha da sapkın hale getiriyor! Bunlar var ya! Yarın mahşerde eşek- merkep olmalarını isteyeceklerdir. O günün sorgusundan kurtulmak için; toprak, hayvan, bitki olmalarını isteyecekler. Pişmanlık duyacaklardır. Ama hiçbir zaman son pişmanlık fayda vermeyecektir. Bu satılmışlar, aklını, beynini, kalbini kiraya verenler, satanlar; yaptıklarına pişman olacaklardır.)

İnsan, her zaman ilimli, bilimli, bilgili,  akıllı, zekâlı, ölçülü, dengeli, tartılı, kontrollü, ihsanlı, muhsin, muttaki, takva, vera, adaletli, doğru, dürüst, insaflı, vicdanlı olmalı. Sapıtan azgın sapkın serserilerden asla olmamalı.

“Ham akıl, doğru bilgi edinmesiyle, imana, İslam’a ulaşır. Olgun, mükemmel, doğru, dürüst insan olur.”

“İslam’ın insan idealı; akıllı bilge insandır.”

Akıllı, zeki, bilge insan; imanlı, İslamlı, önbilgili, ileri görüşlü, nefsin isteklerini kontrol eden olur.

Müslüman, nefsinin, şeytanlaşmışların, şeytanın, heva ve hevesinin peşinden gitmez.

Allah cc. en çok insanın doğru akıl yürütmesini, doğru, dürüst, adaletli, insaflı, vicdanlı, merhametli olmasını istemektedir.

Bir yerde tembellik, bozgunculuk, akılsızlık varsa, o yerde İslam yoktur!

Allah cc. mealen değişik- farklı ayetlerde buyuruyor: “ Kibarca konuş. Gerçeği, doğruyu, adaleti konuş. Zarifçe davran. Doğru ve dürüst ol. Yumuşak dil ile tatlı konuş. Yalansız, anlamlı, öz, kısa, düzgün, anlaşılır konuş.”

“İnsan kimdir?  Sorusuna Müslüman’ca yanıt vermeli. İnsan; “kendini, âlemi hiç yoktan var eden, yaratan, yaşatan, besleyen, Yüce Allah’a ibadet- kulluk etmektir. Allah’ı bilmek, tanımak, saygılı olmak, sevmek, itaat etmektir. Allah’ı, Allah’ın kendini bildirdiği, tanıttığı gibi tanımak, kabul etmektir. “İnsan, yaratılmış bütün varlıkların özüdür. Okunması gereken bir âlem, bir kitaptır. İnsan önce kendini hakkıyla ve layığıyla tanımalı ki; evrenin, yaratıcının sırlarına erişsin.”

Allah cc. hiç yoktan yaratan ve yaşatandır.

Allah cc. varlıktan, varlıklar yaratan, yaşatandır.

Allah’ı tanımayan, kendini, haddini, hududunu, Rabbini, hakkı, hakikati tanımaz. Dünyayı bir oyun eğlence yeri bilir. Hayvan, maymun gibi tepinir, durur! “Zaten Allah cc. bilmeyen materyalistler, Allah’ı inkâr etmektedir.” “ Kendilerinin de, insan soyundan değil, kuyruklu Şempanze maymun soyundan evrimleşerek türediklerine inanmaktadırlar.” Bu bir sapkın Siyonist Yahudi teorisidir.

Materyalistlerin- maddecilerin dini, imanı, inancı, Allah cc. kabul etmesi yoktur. Darvin der, onlar söyler. Karl Marks söyler, onlar anlatır! Karl Marks da Siyonist Yahudi sapkınınıdır.

Batılı, Hıristiyan felsefeciler daha çok Hıristiyan kültüründen geldiklerinden, batıl da olsa Allah, peygamber, din inancı vardır. Ama Yahudi mason, Siyonist olanlar; bilerek, insanlık düşmanlığı olsun, diye; Allah, peygamber, din düşmanlığı, inkârı yapmaktadırlar. Bunlar ateist, materyalist, sosyalist- komünist sapkın katillerdir. Solculuğun temeli bu azgın Marksizm’e dayanmaktadır.

Necip Fazıl Kısakürek’in deyimi ile: “Hayat süren, leşler” tanımlaması burada yerini bulur!

Hayatı; zevk, eğlence, makam, mevki, servet edinme, yeme, içme, tepinme sananlar; hak ettiklerini eksiksiz görecek, bulacaklardır! Bencil, egoist, hodkâm olanlar, yediklerini kusacaklardır! Yediklerine, eğlendiklerine, içtiklerine, yaptıklarına pişman olacaklar ama son pişmanlık hiçbir fayda vermeyecektir!

İnsan, dünyaya kalben bağlı olmamalı. İhtiyaçları kadarını helal yönden kazanmaya çalışmalı. Yaşantısını sürdürecek kadar dünyadan almalı. Her işi doğru, dürüst, hakkıyla yapmalı. Doğruyu yaymalı. Doğruluğu savunmalı. Felsefi bozukluk ve ideolojik sapkınlık, çarpıklık içine düşmemeli.

Hadis-i şerif: “ Mümin, iman eden kişidir. Kişi, kendisi için sevdiğini, mümin kardeşi içinde sevmedikçe, (olgun anlamda) mümin olamaz. İman etmiş sayılmaz. İman etmeden de, Cennete girilmez.”

“Benim dinim yücedir. Ben dinimi severim. Onu bütün dinlerden, üstün tutar överim.”

 “Yüzü güzel olana 40 günde doyarım. Gönlü güzel olana 40 yılda doyamam.” İçimdeki güzelliği herkesle paylaşırım. Bildiğim hak hukuku herkese anlatırım. Sapkınların mitolojilerine, ideolojik sapkınlıklarına ve bozuk, çürük felsefelerine asla inanmam. Onların pisliğine yapışıp, katiyen İslam dinimi arkada bırakmam.

Allah’ım, ne dedi ise, ne söyledi ise, ne emretti ise onu yüce kabul ederim. Yüksek tutar, överim ve de yaşarım. Kur’ân-ı Kerim ne diyorsa, peygamberimiz Kur’ân’ı nasıl yaşamış ise, bende aynen öyle yaşarım. Başka yollara, sapkınların, azgınların yoluna gitmem. Durmadan, sapkın yolunda yürüyeceğime, kesinlikle yemin etmem, ant içmem. Ben asla sapkınlardan olmam. Allah’ın yolundan, dininden, dininden başka hak yol, hakiki, doğru, gerçek yol yoktur. Fazilet, doğruluk, huzur ve mutluluk sadece Allah cc. yolundadır. Azapların en şiddetlisi, Allah cc. dinini- yolunu bırakıp, sapkınların yolunda olanlaradır.

“Allah cc. kendi dininden başka hiçbir inancı, inanışı kabul etmeyecektir. Allah cc. katında tek makbul din sadece ve ancak İslam dinidir. Bilenler biliyor. Bilmeyenlere duyurulur.

İslam dini dışında yol seçenler, cehennemdedir! Onların iki dünyası berbat ve karanlıktır. Hala, hak din İslam dinine inanmayanlar, yalanlayanlar, İslam dini yanında başka yol da edinenler, vardır! Kıyamette, mahşerde beyinlerin fokur fokur kaynadığı o günde, artık pişmanlık fayda etmeyecek. Tövbeler kabul edilmeyecektir.

Kur’an’a sımsıkı sarılmalıyız. Peygamberimizin yolunda yürümeliyiz. Peygamberimizin doğru yola götürdüğünü; Nur süresi 54. Ayet, Şura 53. Ayet, Mümin un 47. Ayette de görüyoruz.

Allah’ım şaşırtmasın, inşallah. Sapıtmasın, sapkın yapmasın, inşallah. İslam dini bilgisi ve bilinci kazandırsın. İslam dinini bırakıp; bozuk, çürük felsefi akımlara, sapkın ideolojilere sahip kılmasın, inşallah; diye dua ediyorum.

Bendeniz, dinimi, imanımı, kitabımı, peygamberimizi, kıblemi, Kâbe’mi, âlemlerin yegâne tek Rabbi olan Allah’ımı, peygamberlerimi, meleklerimi, tüm İlahi kitapları, dini değerleri, mukaddes değerleri çok, çok, çok seviyor, saygı duyurum.

Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, ilim, bilim, bilgi ile en doğru şekilde yaşamak azminde, kararlılığında, tutarlılığındayım. Vatanımı, milletimi, devletimi, bayrağımı, ülkemi, memleketimi, milli ve manevi değerleri çok seviyorum. Korumak için var gücümle çalışıyorum. Ömrümü, Allah’ımın sevdiği yolda kullanmaya ant içmişim. Rabbim olan Allah’ıma söz vermişim. Allah’ımın bizlere verdiği güzel, sağlıklı ömrü, sadece O’nun yolunda kullanma hedefimi, niyetimi sürdürüyorum.

Ülkemin 81 İlini, 30 Büyük Şehrini, 972 İlçesini, 1,389 tane belediyesini, 35 bin kadar köyünü- muhtarlığını, 17 bin kadar mahallesini – muhtarlığını, toplamda 53 bin kadar muhtarlık yerleşkesini, ülkemin her taşını, toprağını, suyunu, havasını, tozunu, zerresini çok seviyorum. Canımdan çok seviyorum. Koruma, kollama azim ve kararlılığımı sürdürüyorum. Vatansever olan, 2018 yılı sonu itibarı ile 82 milyon vatandaşımızı sevgi, saygı, muhabbetle kucaklıyorum.

Bugün, ülkemizdeki, pek çok Müslüman’ım, diyenlerin durumu içler acısıdır! Dünyadaki Müslüman’ım, diyenler, daha da beterdir! Cahillik, cehalet, bilgisizlik, sapkınlık, sapıklık, azgınlık, olumsuzluklar paçadan akıyor! Kısaca anlatmak istiyorum ki, yazım uzamasın. Şöyle ki:

1-      1980 askeri darbe öncesi, ülkemizdeki solcuların tamamına yakını Marksist, Leninist, Stalinist, Maoist ve diğer komünist lider taraftarı idi. CHP Hükümeti ( Bülent Ecevit) döneminde de illegal terör örgütleri; ofis, büro açarak rahat şekilde çalışmalarını yürütüyordu. Hangi okulları kendi kontrolüne geçirmişseler, karşıt bir düşüncesin mensupları o okula hiç okuyamıyordu. Öyle ki, sol gruplar, Marksist, Maoist diye kendi aralarında da bile çatışırlardı. Solcular, Marksist komünist oldukları için ateist idiler. Okumuş olanları, komünist propaganda ile birlikte din, iman, Allah tanımazlık karşıtlığı yaparlardı.

2-      1977- 1978 yıllarında ülkemizde ve Rize’de miting, yürüyüş yaparlardı. Solcuların yürüyüşü olmasına rağmen tek bir tane Atatürk resmi taşımazlardı. Tek bir tane diyorum!  Karl Marks, Lenin, Stalin, Mao, Che Guevara resimleri taşırlardı. Türk Bayrağı da olmazdı. SSCB’nin kızıl orak çekiçli yıldızlı komünist bayrağı yürüyüş ve mitinglerinde taşırlardı.

3-      Komünistler; milli, manevi, yerli olan her değeri reddederdi. Öyle ki, Rize ve Artvin kalelerindeki Türk Bayraklarını defalarca indirmişlerdi.

4-      1980 yılı öncesi bazı İller, İlçeler. Fatsa, Ümraniye gibi yerleşkelere bir başkası giremezdi.

5-      1980 yılı öncesi ve sonrası ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi yine aynı oldu. Marksist, Leninist terör örgütü olan bölücü terör örgütleri; DDK, KAWA, KUK, Apocular, PKK vb. bölgeyi tamamen hegemonyası altına aldı. 1990 yılında bu terör örgütü bölücüler, siyasal uzantısını kurdu. 1990 yılında CHP ile işbirliği yaparak, TBMM’ye girdi. Aradan 29 yıl geçti ama hala PKK siyasi uzantısı ile CHP ve diğer alçak hain siyasi partilerde PKK uzantısı HDP ile ittifak yapmakta, müttefik olmakta, işbirliği, güç birliği yapmaktadırlar. Biz, 1980 askeri darbe öncesi o bölgede öğretmenlik yapamadık. Can güvenliğimizin olmayışı nedeni ile ayrılmak zorunda kaldık.

6-      Dünün azılı, katil, anarşist, şiddetçi, yıkıcı, terörist kişi ve grupları, 1991 yılında tüm dünyada komünizm geberince; Kemalist- Atatürkçü olmuşlar! Bu bir münafıkça – ikiyüzlü harekettir. Atatürkçü olduklarını söylüyorlar. Ama hala komünist terör örgütleri ile bölücülerle, her çeşit illegal terör örgütleri ile el ele, kol koladırlar! İttifaktırlar. Müttefiktirler. İşbirliği, güç birliği yapmaktadırlar. Saf keriz olup, bu gibi sapkın katil hainlere inanmamalı. Aldanıp, kanmamalı. Bilgili, bilinçli, uyanık, dikkatli, basiretli olmalı.

7-      Bu katil dinsiz imansız Allah cc. tanımaz kişilere; sadece cahil, bilgisiz, milli, manevi değerlerden uzak bazı kişiler inanmaktadır. Eğer bir ülkede her gün 5 defa ezan okunuyor da, Müslüman; bu ezanın anlamını bilmiyorsa, ondan bir nane olmaz!

8-      Müslüman, Kelime-i tevhit ve Kelime-i şahadet tümcelerinin anlamını ve de içeriğini bilmiyorsa, ondan bir değer çıkmaz. Bu iki tümceyi söyleyen, Müslüman olmaktadır. Bir bakalım, bu iki “tevhit” ve “şahadet” tümcesi neyi açıklıyor:

9-      Müslüman; “Lâ” demekle, İslam karşıtı her şeye “Lâ” demekle, Müslüman olmaktadır. Bütün güzellik, iyilik, doğruluk, hak, hakikat; “Lâ” demektedir. Aslında , “Lâ” demeyen, gerçek anlamda Müslüman olmamaktadır. “Lâ,” demeyen; batılın, küfrün esaretinden, köleliğinden, sömürüsünden, batıldan, küfürden kurtulmamaktadır. Cahiliye döneminde Araplarda “Lâ” diyemiyordu. Hem Allah’a inanıyorlardı. Hem de gidip, Kâbe’deki 360 tane küçük ve büyük boyutlu putlara tapınıyordu. Onlara, putlara, kendilerini sorumlu kabul ediyorlardı. Onların yolundan, izinden, felsefesinden gidiyorlardı. Bunun için onlara “müşrik” deniyordu. Bu durum Eski Yunan’da da böyleydi. Mitolojileri vardı. Mitolojik ilahlar- tanrılar edinmişlerdi. Halada günümüzde böyledir. Budizm, Hinduizm, Taoizm vb. bir putçuluk anlayışıdır.

Allah’tan başka ilah, felsefe, inanç edinenlere; “ müşrik” deniyor. Allah cc. inkârcılarına “ateist- kâfir” deniyor. İnanmadığı halde, Fetö gibi; inandığını söyleyene de “münafık” denmektedir.

10-   Dünyada, insanlığın var oluşundan beri İslam ve Müslüman düşmanlığı devam etmektedir. Siyonistler, Yahudiler, Hıristiyanlar, İslam ve Müslüman karşıtlığını her an ve zamanda sürdürmektedirler. Müslümanların, İslam dinini ve kendilerini tanımamakta, sevgi, saygı göstermemektedir. İbadet etme, inanç, ibadet yapma özgürlüklerini kısıtladıkları gibi yaşama haklarına da kısıtlama ve yasaklar koymaktadırlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ( AİHM) böyle anlamsız, zırva kararlarla, İslam ve Müslüman olanlara yaşama hakkı vermemiştir. Kılık kıyafet yüzünden vatandaşlık haklarından yararlanmamıştır. Bu Türkiye’de de böyle olmuştur.

11-   İslam, Müslüman olanların, camileri, Avrupa’nın her ülkesinde en az 45 kadar ülkesinde her yıl saldırıya uğramaktadır! Yakılmakta, tahrip edilmekte, Müslüman ev ve işyerleri kundaklanmaktadır! Amerika da aynı tutumu göstermektedir. Siyonist Yahudilerde böyle alçaklık, katillik yapmaktadır!

12-   Yahudiler, Siyonistler, Hıristiyanlar, İslam ülkelerinde iç savaş ve dış saldırılarla, ülkeleri, inananları mahvetmektedirler! İslam ülkelerinde savaş çıkarmakta, sömürmekte, zenginliklerini ele geçirmektedirler. İslam toplumlarında 72 milyon insan mülteci, sığınmacı konumundadır. 67 milyon insan açlık ve hastalıktan ölmektedir! Bu sayı sadece savaş bölgeleri için verilmiştir. Tüm dünyada aç insan sayısı 830 bin kadardır. Suya ulaşamayan insan sayısı 1 milyar kadardır. Obezler de 1 milyar sayıya ulaşmak üzeredir.

13-   Müslümanlar, bilgili, bilinçli olmadıklarından, kullanılmaktadır! Müslümanlar daha Kelime-i tevhit, Kelime- şahadet’in anlam ve içeriğini bilmemektedir. Daha kapitalizmin, komünizmin, sosyalizmin, faşizmin, ırkçılığın- şovenizmin, liberalizmin, demokrasi denilen hile ile aldatıp, kandırmanın, uyuşturmanın anlamını bilememektedir. Bu sapkın ideolojilerin, felsefi akımların, İslam ve Müslüman karşıtı ve düşmanı olduğunu bilmemektedir. İslam dininin de bunlara “Lâ” dediğini, demeden, mümin ve Müslüman olunamayacağını öğrenememiştir. İlahiyatçı profesör akademisyende öğrenememiş. Ya da satın alınmış. Aklını kiraya vermiştir.

14-   “Lâ,” İslam dini dışında olan felsefi, beşeri, ideolojik sapkınlıkların tanınmaması, yok kabul edilmesi, hak değildir, batıldır, küfürdür, geçersizdir, denilmesi, gerektiğini ya öğrenememiş. Ya da kendini çıkar, makam, mevki, sapkınlık adına satmıştır. “Lâ” olumsuzluk ilgecidir. Hak, hakikat olmayan, her şeye “Lâ” denilmeli. “Aksi halde bir kalpte hak ile batılı taşıma olur ki, bu da mümkün değildir.” Allah cc. Kur’an’da; “akıl” sözcüğünü 49 kez kullanmış. Aklı doğru kullanmayı öğütlemiş, emretmiş. Aklın, Hak ile batılı birbirinden ayıran, değer olduğu açıklanmıştır.