Alman Parlamentosunun 1915 olaylarını soykırım olarak kabul etmesi, Ülkemizde haklı olarak bardağı taşıran son damla oldu. 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıyan bir kararı parlamentosunda alan Almanya’nın, niçin böyle bir işe kalkıştığını sorgulamak gerekir. Her şeyden önce Almanya, daha önce 1915 olaylarıyla ilgili aldıkları kararlarından çok farklı Türkiye için özelliği olan bir ülkeydi. Ülkemizin ekonomik ve Savunma Sanayi olarak en fazla ticaret hacmine sahip olduğu ülkelerin başında Almanya gelmektedir. Türkiye’deki yabancı sermaye yatırımlarında Almanya birinci sıradadır. Almanya’da 3 milyondan fazla Türkiye kökenli yaşıyor. Bu Türklerin yaklaşık 1,5 milyonu Almanya vatandaşı konumundadır. Ülkemize gelen turist sayısı açısından Almanya birinci sıradadır. Üstelik Türkiye ve Almanya NATO’nun iki üyesidir. Daha birçok alanda asırlardır Almanya ile üst düzeyde oldukça başarılı ve sağlıklı iş birliğimiz istikrarlı bir şekilde devam etmekteydi. Almanya’dan diğer birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, PKK ve bir kısım aşırı örgütlere ülkesinde tanıdığı imkan ve özgürlüklerden, hatta kanıtlanmış desteklerinden rahatsız olduğumuzda bir gerecektir.

Peki, Yıllar sonra hiç bir hukuki dayanağı olmayan soykırıma olaylarını parlamentolarından geçirmenin amacı nedir? İsterseniz ülkemizin Dış politikada yetiştirmiş olduğu önemli Akademisyenlerinden olan, Prof.Dr. Çağrı Erhan’ın tespitlerine bir göz atalım, Prof.Dr. Erhan.”
Türk milletinin kendilerine olan güvenini sarsacağı ve iki ülke arasında soğukluk yaşanmasına yol açacağı belli olan böyle bir kararın alınmasının başlıca iki sebebi var. Birincisi, Afrika’nın doğusundaki Namibya’da 20. Yüzyılın başında gerçekleştirdiği soykırımdan sonra İkinci Dünya Savaşı’nda da 6 milyon insanı yok eden Almanlar, bu vahşetlerini gölgeleyecek başka “soykırımları” öne çıkarma gayretini uzun süredir sergiliyorlar. Şayet Almanya Parlamentosu’ndaki kararın siyasi partilerin bir teşebbüsü olduğunu zanneder ve ona göre tavır alırsak yanılırız. Almanya’da ne siyasi partilerin oy devşireceği bir Ermeni lobisi var ne de Almanya’nın Ermenistan’da devasa ekonomik çıkarları. “Soykırım” kararı, Almanya’daki siyasi partilerin değil, Alman devletinin stratejik bir hamlesidir. Son 20 yıldır Alman devleti –ki buna bazıları “Alman derin devleti” demeyi tercih ediyor. İktidarda kim olursa olsun, 1915’in “soykırım” olarak tanınması için çok yönlü bir stratejiyi başarıyla uyguluyor. Yaptıklarından bazılarını sayayım, 1-Alman araştırmacıların 1915’i soykırım olarak gösterecek her türlü çalışmasına devlet desteği verildi. Çok sayıda proje bizzat devlet tarafından ya da devletin yönlendirmesiyle sivil toplum örgütlerince desteklendi. 2-Türkiye kökenli bazı araştırmacılara, Ermeni tezlerini destekleyecek araştırmaları yapabilmeleri için proje desteği görüntüsü altında maaş bağlandı. “1915 soykırımdır” diyenin Türk olmasının daha büyük etki doğurabileceğini, hesaplayarak, Türkçe Ermeni soykırımı literatürü oluşturmaya önem verdiler. 3-Akla hayale sığmayacak bazı iddiaları, sanki tarihî belgelere dayanıyormuş görüntüsü altında dünya çapında yaygınlaştırdılar. Bunlardan en meşhuru, Hitler’in 1939’da Polonya’nın işgaliyle ilgili konuşurken, generallerine “Bugün Ermenilerin yok edilişini hatırlayan var mı?” dediği iddiasıdır. İddia ilk kez İngiltere’nin The Times gazetesinde yer alan bir propaganda haberinde geçmiştir. Kaynağının, Hitler muhalifi bir Alman subayı olması bile bu cümleyi şüpheli hâle getirmektedir. Ama böyle bir sözü Hitler’in etmiş olduğunu farz etseniz bile, canice yöntemlerde Yahudileri, Polonyalıları, Çingeneleri, Komünistleri, engellileri ve muhaliflerini yok eden bir diktatörün “Türklerden esinlenmiş” olduğunu söyleyebilmek için akıl fukarası olmak gerekir. Bu iddiayı yaygınlaştıranların yapmak istediği de tam budur. Yani, “aslında Almanlar soykırımı Türklerden öğrendi” demek istiyorlar. Kararın alınmasının ikinci sebebi ise, Türkiye’yi Avrupa’ya tamamen yabancılaştırmak. Almanya’daki tüm partiler yükselen aşırı sağ söylemin şu veya bu şekilde etkisine girmiş durumdalar. En solda olanlar bile Türkiye’nin Avrupa ile bağlarını kuvvetlendirecek, Türklerin özgürce Avrupa’da dolaşmalarına imkân verebilecek düzenlemelere sıcak bakmadıklarını gösteriyorlar. Bu kararın partiler arası ittifakla çıkması aslında Türkiye’ye, “sizi Avrupa’da istemiyoruz” demenin bir başka yolu. Almanya, Türkiye’nin güvenini sarsarak çok yanlış bir yola girmiş gözüküyor. ”şeklinde açıklıyor.

Galiba biz Türkler, Almanya’nın şekilden, şekle girmiş olan bu iki farklı yüzlerini yeniden tanımak için, Türkiye’nin dört bir yanından bizim Karadeniz Bölge illerimiz de ağırlıkta olmak üzere, 1960’lı ve 1970’lı yıllarda başlayan Almanya’ya işçi olarak tahta bavullarla akın, akın giden büyüklerimizin orda uzun gurbetlikleri ve yaşadıkları dramları ülkemizde besteleyerek Türküleştiren, şiirleştiren sanatçılarımızın bu hafızalarımızda derin izler bırakan parçalarını arşivden yenide dinlemeyi öneriyorum. Rahmetli Erkan Ocaklı bizim gençliğimizin aşk ve acı şarkılarında en çok dinlediğimiz idolümüzdü. O yıllarda birçoğumuzun babası, amcası, dayısı vs. yakını
Almanya gurbetindeydi. Rahmetli Erkan Ocaklının, “Almanya acı vatan adama hiç gülmeyi” yine o yılların dram ve acıları dile getiren sanatçısı Selda Bağcan’ın,Almanya acı vatan adama hiç gülmeyi, Nedendir bilemedim bazıları gelmeyi, Üçü kız iki oğlan kime bırakıp gittin, Böyle güzel yuvayı ateşe yakıp gittin.