Bilgi, ilim, bilim, İslâm, kültür, sanat, meslek, inanç öğrenmek, en büyük fazilettir. Kur’ân; “ Allah’ın adı ile oku! Diyerek, vahiy yolu ile gelmeye başladı. Daha sonra da; “yaz, anlat, yaşa, diye devam etti.” İkinci gönderilen sürede; “maddi, manevi temizlik ile ilgili gönderilmiştir.” “Dinimiz, İslam dini, bizlere öncelikle okumayı, öğrenmeyi, öğretmeyi, hakkaniyet yaşamayı, maddi, manevi anlamda temiz olmayı; doğru, dürüst, adil olmayı emretmektedir.”

                İslam dini ilme, bilime, bilgiye, öğrenmeye, aklı, zekâyı kullanmaya çok büyük önem ve değer vermektedir. Aklı doğru işlet, derin düşün, oku, aklı çalıştır, yeterli düşünmüyorsunuz, az düşünüyoruz, der. Anlamayı, kavramayı, gözlem yapmayı, ibret almayı öğütler. Bilgi ve bilgi türevlerini öğrenmekle ilgili 700 kadar söylemde bulunur. Kur’ân-ı Kerim’in ortalama %25 kadarı ilim, bilim, bilgi öğrenmekle, öğretmekle ilgilidir.

                Allah cc. Zümer 9. Ayette Buyuruyor: “ De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler, bir olur mu?”

                İlim, insanlarının savaşta toptan ölmemeleri için, Tevbe süresinde; “ âlimlerin hep birlikte savaşa çıkmamaları öğütlenmektedir.” 

                İslam dininde, ilim- bilim- bilgi öğrenmek farzdır. Âlim olmak, uzman olmak ise farz-ı kifayedir. İlim öğrenmek, şehit olmak; cihat etmek kadar sevaptır. İlim öğrenmek için gurbette ölen şehit olur, denmektedir. “Kur’ân ve peygamberimiz, ilim öğrenmek konusunda yüzlerce ayet ve hadis açıklamıştır. Bunları dini kitaplardan ve de internetten çok daha geniş şekilde öğrenmemiz mümkündür.”

                İlim öğrenmek için yola çıkanlara melekler dua eder. Yaratılan her varlık dua eder. İbadetleri makbul, üstün, değerli, önemli kabul edilir. “Âlimler, peygamberlerin varisleridir.” “Âlim dediğimiz; ilmi ile amel eden, yaşayan kastedilmektedir.” “ Âlimin mirası; ilimdir. İlim her şeyden, servetten üstündür. İlim öğrenen, cennet yoluna koyulur.”

                Ayet: “İlim öğrenmek, kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır.”

“İlim, hazinedir. İlim öğrenmenin yol ve yöntemini bilip, pedagoji içerikli öğrenmeli.” Cahil susmalı ve dinlemeli. Dinleyerek ve de ilim öğrenme amacı ile gayret etmeli. “ Ama âlim susmamalı. Âlim anlatmalı. Konuşmalı. Yazmalı. İlmini asla saklamamalı. Okula gitmeli. Camiye, medreseye gitmeli. İlim sohbetlerine katılmalı. İlmi, sanatı, mesleği öğrenmek için azim, gayret, çabada bulunmalı. Asla ilimden geri kalmamalı. Her anı, zamanı, vakti; ilimle, sanatla, meslek öğrenmek, kültür kazanmakta değerlendirmeli. Aklı işletmeli. Zekâyı işletmeli.”

“ İlim öğrenmek, nafile ibadet etmekten daha efdaldır.” Zira bilgisiz, bilinçsiz, cahilce yapılan ibadetlerden, iş ve işlemlerden hayır ve iyilik pek gelmez. Makbul olan, bilgi ile bilinçle; doğru ibadet, zikir, dua, iyilik, hayır, tövbe etmektedir.

Peygamberimiz buyuruyor: “İlimsiz Kur’ân okumak, insana bir fayda sağlamaz.”

“İlimle ibadet eden, İslam’ı ilimle yaşarken, ölen ile peygamberimiz arasında cennette sadece bir derece vardır. Zaten âlim müminler ile peygamberimiz, cennette komşu olacaklar.”

İlim ile amel eden âlim, gerçek anlamda olgun, muhteşem, mükemmel, muazzam, harika, harikulade insandır. İlimsiz insan; makbul, efdal, değerli, önemli, hayırlı insan değildir. Sürekli yalan, yanlış, haram, günah işler yaparak; basitleşir, aşağılık duruma düşer! İlim-bilim- bilgi, din, iman, ahlak, hikmet, marifet sahibi olmalı.

“İlim öğrenmek, anlamak; gece sabaha kadar yapılan ibadetten daha iyidir. Zira bilgisiz, sapıkça yapılan işlerden hayır ve sevap gelmez. İlim öğrenmek de öğretmek de hayırlıdır. İkisi birdir. Öğretmen ve öğrenci, ikisi de Allah cc. Katında çok değerlidir.”

“Ya âlim ol, ya ilim öğrenici ol, ya dinleyici ol, sakin bunlardan başkası olma! Helak olursun!”

“İlim öğrenmek, nafile ibadet etmekten daha makbuldür. İli m öğrenen ve öğreten kişinin, öğrenme ve öğretmeyi bırakıp, ibadet etmesi o kadar makbul değildir. Zira ilimsiz yapılan iş, görev, ödevde pek hayır, iyilik, yarar, değer, önem, kıymet olmaz!”

Cuma süresi 9. Ayet: “ Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu, sizin için daha hayırlıdır.”

                Akıl, zekâ, bilgi, kültür, yetenek, beceri, meslek, sanat sahibi çalışkan ve dürüst insanların;  pek büyük dert, sıkıntı, sorun, problemleri olmaz. Oluşan sorunlarını çözerler. “Zaten sorun oluşmadan, önlemlerini alırlar. İleri, öngörüşlü olduklarından, olabilecekleri tahmin ederler. Tedbirlerini alırlar. Sorun oluşturacak, boşluk bırakmazlar. İstismarın önüne geçerler.” Ama aklını kullanamayan geri kalmış toplumlar ve İslam ülkeleri bu kapasitede olmadıklarından, sorunların altında ezilmektedirler! Sizlere şimdi İslam ülkelerindeki var olan durumu sunmak istiyorum:

Şöyle ki: “ Sayısı bile tam belli olmayan, İslam ülkelerinin nüfusu vardır.  İnsanlar eğitim – öğretim görmemiş ise yaşını, İlçesini, İlini bile bilmemektedir. Böyle bir toplumdan; ilerleme, kalkınma, gelişme, yükselme, refah, huzur, mutluluk beklemek ahmaklıktır. “İslam dünyasında 216 milyon kişi yetersiz beslenmektedir. Özellikle Sahra altı Afrika ve Güney Asya’da durum çok kritiktir. Anne ve çocuk ölümleri, dünya ortalamasının çok üzerinde olup, %49’a ulaşmaktadır.

Dünyadaki savaşların %60’inin İslam ülkelerinde olması da, acının başka bir boyutunu oluşturmaktadır. İslam ülkelerinde 10 bin kişiye 8 doktor düşmektedir. “Gıda yeterli değildir. Sağlık altyapısı yoktur. Siyasi istikrar olmadığı gibi dürüst yöneticileri de yoktur. 1,5 milyarlık İslam dünyasının, 216 milyonu aç, açık, evsiz, ekmeksiz, susuzdur. “Dünyadaki yetersiz beslenenlerin %27’si İslam ülkelerinde bulunmaktadır.” Sahra altı Afrika ve Güney Asya’da insani durum çok kritiktir. Her türlü bitkiyi, varlığı, yaratığı yemektedirler! Yinede açtırlar. Bu bölgelerde aslanlar ve diğer yaban hayvanları bile yeterli beslenemediklerinden, yavruları açlıktan ölmektedir. Hayvanlar bile çok olan yavrularını besleyememektedir. “İnsan bakabileceği, yetiştirebileceği kadar çocuk sahibi olmalı. Çok çocuk yapan anne de ölmektedir. Çocuklarda açlıktan, beslenememekten, uygun ortam bulamamaktan ölmektedir.” Bu günahtır. 2010 yılından beri savaşlarda ölenlerin, %80’ini Müslüman halklar, kişiler oluşturmaktadır!

  Dünya nüfusunun ortalama %25’ini Müslümanlar oluşturmasına rağmen, İslam ülkelerinde sağlık harcamaları %4 kadardır. İslam ülkelerinde birey başına düşen sağlık harcaması 202 dolar iken, dünya ortalaması bunun 5 katı olup, 1114 dolardır. Dünyada her on bin kişiye 15 doktor düşerken, Müslümanlarda 8 doktor düşmektedir. Dünyada okuryazarlık oranı %82,5 iken, İslam ülkelerinde %70,3 kadardır. Dünyadaki çocuk nüfusun %30’unu İslam ülkeleri oluşturmaktadır. Beş yaş altı çocuk ölümlerin %47’si İslam ülkelerindedir. İslam ülkelerin başında daha çok krallar, sultanlar, darbeciler, hırsızlar, otoriterler vardır. 23 ülkeden oluşan Arap dünyasında seçimle işbaşına gelen hiçbir devlet başkanı yoktur.”

“Bunların hepside daha çok ülkemizin başına bela olmaktadır. Dünyada en çok maddi yardımı bu fakir ülkelere, Türkiye’miz yapmaktadır. “Ülkemiz hem ülkemize sığınmacı olarak gelen 5,6 milyon sığınmacıya yardım yapmaktadır. Dünyada en çok sığınmacı ülkemizde bulunmaktadır. Hem sığınmacılara hem de İslam ülkelerinin ve diğer ülkelerin fakir halklarına yardım yapmaktadır. Ülkemizden, Türk Kızılay, Diyanet, İHH, TİKA ve onlarca yardım örgütü topladığı yardımları en az 150 ülkeye aktarmaktadırlar. ”

“Bunlara para, yiyecek, giyecek yardımı yapma yerine; eğitim- öğretim, meslek, sanat öğretme yardımı yapmalıyız.” Bu kadar insan hazırla doymaz, beslenemez. “Bunlara ilim, tarım, hayvancılık, teknik, teknoloji öğretmeli.” Buna olanağımızda vardır. Bizde her meslekten boşta olan 100 bin- 400 bin kadar yetişmiş eleman vardır.  En iyisi bu bölgelere öğretmen, eğitimci, teknik eleman göndermeli. İnsan gibi yaşayabilmeleri için gerekeni yapabilmeleri sağlanmalı. “ Aksi halde ülkemizi de maddi, manevi, siyasi sıkıntıya sokmaktadırlar. 2019 yılının ilk yarısını eksi büyüme ile geçirdik. Oysa bizler, sığınmacılar gelmeden önce 10 büyüklüğünde kalkınma sağlıyorduk. İşsizlik oranımız %9’dan 13,8’e yükseldi. 4 milyon 566 bin işsiz var. Bu işsizlik, iş isteyenlerin sayısıdır.”

Çalışanlarımız ve emeklilerimiz çok az ücret almaktadır. En düşük emeklimiz 1,186 lira emekli aylığı almaktadır. Çalışanlarda asgari ücret 2,020 liradır. Oysa sadece bir kişinin açlık sınırı 2,150 liradır. Dört kişilik bir aileye geçim için 5,600 lira gerekmektedir. Devletimiz, dış yardımları para, gıda, giyecek olarak yapmayı kısmalı. Aksi halde hükümetin, millet nezdinde saygınlığı azalmaktadır. Halk desteği 10 puan kadar düşmüştür. Bu durum vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, insanlar için iyi olmayacak. Zira muhalefettekiler milli, manevi, dini, ilmi değerlerden çok uzaktır.

“Arnavutluk’ta bir deprem oldu. 51 kişi öldü! 500 kişi evsiz kaldı. Biz 500 kişiye 500 tane ücretsiz, hibe konut yapacağımıza söz verdik. Oysa bizim bu kışın 2 bin kişimiz sokakta yaşıyor. Arnavutluk, kendi olanakları ile 500 ev yapamazsa, biz yardım edelim. Ev yapmayalım.”

“Suriye’de 2011 yılından beri iç savaş ve dış müdahale var. Terör var. Yıkılan, Suriye’yi biz imar ediyor, bayındır hale, mamur hale getiriyoruz. Emperyalistler, teröristler yakıp, yıkıyor! Bizler yapıyoruz. Bu böyle olmamalı. Bu durum bizdeki iç barışı da bozar. Ülkemizde artık 20 milyonu geçen sayıda aç, açık, fakir vardır. Devlet, bu aç, açık, fakir olanlara yardım yapıyor. “Ama bir yılda bir, iki defa yapılan küçük yardımlarla olmaz. İnsanların her gün, sürekli giderleri var. Hayat çok pahalandı.”

“Biz, evimizde 3 kişi yaşıyoruz. Elektrik 150 lira, su 100 lira, kişi başı iletişim gideri 100 lira, doğalgaz Batı bölgelerinde 500 liraya yakın, Doğu bölgelerinde, daha soğuk olduğu için 1,000 liraya yakın ısınma gideri oluyor. 40 bin nüfuslu küçük bir İlçede ev- konut kirası 1,000 lira, okul, yol ücreti derken, iş çığırından çıkıyor.” Emekli aylığı sadece bu zorunlu giderlere yetmiyor. Yarın yeni asgari ücret belirlenecek. Çalışanlar için yine açlık sınırı altında ücret belirlenecek! Kapitalist, komünist, faşist, liberal rejimlerde çalışanlar; köle kadar değerli tutulmuyor. İnsanlar tam bir sömürü, sömürge, esir yaşantısına mahkûm ediliyor.

İşsizlik oranı ortalama 2019 yılı sonu için %13,8 dedik ama genç erkeklerde işsizlik oranı %27, genç kadınlarda işsizlik oranı %35 kadardır. İş yok, işsiz çok! Devletin görevi; “iş istihdamı oluşturmaktır. Halkın kolay geçimini sağlamsını yapmasıdır. Devlet olarak istihdama yönelik yatırım yapması, özel sektörü teşvik etmesidir. Halkı dert etmesidir.”

İslam iyiliği, yardımlaşmayı, paylaşmayı, dayanışmayı, infakı emreder. Kötülüğü, çirkinliği, azgınlığı, sapıklığı yasaklar. “Ama bu yardım da, sürekli hibe yardım yapma olmamalı. İnsanları beleşe, haybeye, miskinliğe, tembelliğe, yatmaya itmemeli. !” Yardım, o doğrusun, yatsın, kalksın, keyif, zevk yapsın, esaslı, mahiyetli olmamalı.

“Müslüman’a din, iman, ahlak, edep, hayâ, bilgi, bilim, teknik, teknoloji, yaşama bilgisi, becerisi öğretmeli. Müslüman, hayvan gibi yaşayıp, hayvandan öte doğurup, yatmamalı. İyiliği emredip, kötülüklerden vazgeçirmeli.

Peygamberimiz; “komşularınıza İslam dinini anlatınız, bildiklerini belletiniz. İyiliği emredip, kötülükten vazgeçirmelerini istiyor.”

İslam, kardeşlik hukukunu emreder. İslam, kardeşliği, sevgi, saygıyı emreder. İslam, kardeşlik ahlakını emreder. İslam, kardeşliğin eşitliğini, adil olmayı emreder. İslam, kardeşliği, dayanışmayı emreder. Irkçılığı, ayrımcılığı, fitneyi, fesadı, bozgunculuğu, sapıklığı, sapkınlığı, kötülüğü, çirkinliği, yalanı, yanlışı yasaklar. Haksızlık etmeyi, nefreti, kini, intikamı, öfkeyi, hırsızlığı, haramı, günahı yasaklar. İslam, her zaman en kalitesini, en verimlisini, en güzelini, en yararlısını, en doğrusunu yapmamızı emreder. İnsanın nefsine hâkim olmasını ister. Duygu, düşünce ve davranışlarına sahip olmasını ister. Dünya yaşantısını; oyun, eğlence, sapkınca davranma, zevk, keyif içinde geçirmemelerini diler. “İnsan hangi tarafa eğilimli ise o tarafa yıkılır! Yanı batıla meyilli ise batıla, Hakk’a eğilimli ise Hakk’a yıkılır!” Haktan, hakikatten yana olmalı. Batıla, küfre eğilim asla göstermemeli.

Eski Müslümanlar ve Tükler, İslam dinini henüz pek bilmiyorlardı. Ama haram, günah, sevap, helal, ibadet etmeyi eksiksiz uyguluyorlardı. İslam dini yanında, İslam dinine uygun düşen örf ve adetleri de yaşıyorlardı. Doğru olan örf ve adetleri, gelenek, görenekleri Karahanlılar bile yaşıyordu. İslam öncesi olan bozuk adetleri yaşamlarından çıkarmışlardı. Bugün pek çok insan, İslam dinini biliyor ama çıkarları, egosu, menfaati, nefse düşkünlüğü yüzünden, İslam dinini yaşamıyor. İslam dinini yaşamadığı gibi sürekli yalan, iftira, karalama, hakaret,  inkâr ediyor! Devletin hukukuna da uymuyor. Sürekli suç işliyor. Kendine İslam dini dışında uyacak, pek çok batıl, sapık, bozuk felsefi akım bulmuş. Sapkın ideolojileri din yerine koymuştur.

“ Televizyona çıkıp, Allah da yok, Muhammed’de yok! Hepsi uydurma, sahte diyor! Allah yok, dinde yok! Kitap da yok! Namaz yok, oruç, zekât, hac, boy abdesti de yok, diyor! Bunlar aslen ateisttirler. Dinsiz, imansız, materyalisttirler. Bazıları Aleviliğe sığınıp, böyle saçmalıyor. Yalan söylüyor. Bazıları da Vehabi, Şii, Selefi ne dersen de! Unvanlarında profesör olanlarda var. Öğrencilere bile bu şekilde söyleşi yapıyorlar. Dün akşam internetten videolarını da izledim. Ama adlarını vermek istemiyorum. Zira yazılarım o zaman sosyal medyada yayınlanmıyor. Sonra dönüyorlar ve şöyle diyorlar: bu millet, halk niçin bu kadar bozuldu! Hem bozuyorlar hem de yıkıcı, kınayıcı eleştiri yapıyorlar.”

“Bir gurup çıkıyor. Bunlar Marksist, Leninist, materyalist, ateisttirler. İslam ve Müslüman düşmanlığını her yönü ile yapıyor. İnsaf, vicdan, merhamet yok! Yalan, iftira, hakaret çok!” “ Bir diğeri Müslüman görünümlü ama o da onlarla beraber çıkıyor! O da hainliğini, düşmanlığını yapıyor. Münafıkça davranıyor. Aynen ateistler gibi İslam, Müslüman düşmanlığı yapıyor. İslam dinini ve Müslümanları bozmaya çalışıyorlar.” Sonrada Müslümanlar olumsuz diyorlar. Hem bozan, yozlaştıran, yıkan, çürüten, kokutan kendileri, hem de eleştiren, kendileri oluyor. Samimi değillerdir. Batılı kâfir, gâvurluk edenler gibi davranıyorlar. Akıllarını, zekâlarını doğru kullanmıyorlar. Satılmışlar. Hain, alçak, kahpe durumuna düşmüşler.

Müslüman bu bozuk, hain, düşük satılmış hainlere inanmamalı. Kendini iyi yetiştirmiş, samimi mümin ve Müslümanlardan, İslam dinini öğrenmeli. Dikkatli, uyanık, bilgili, bilinçli olmalı.  Materyalistler, bozuk inançları gereği, İslam düşmanıdır. Bir de İslam gözüküp, hainlik yapanlar vardır. Uzak durmalı. Onlara karşı sürekli mücadele vermeli. Doğruluktan, dürüstlükten ayrılmamalı. Nazik, nezaketli, zarafetli, kibar, asıl, esaslı, iyi, güzel, hak mümin ve hakiki, samimi Müslüman olmalı.

İyi, güzel, doğru, dürüst, adil, hakkaniyetli, güzel ahlaklı, edepli, hayâlı, barışçı, merhametli bir dünya kurmak için bu sapık ve sapkınların egemenliğini, etkisini kırmak gerekiyor. Bu eğitim- öğretim ve hukuk ile kolayca yapılabilinir. Birlik ve beraberlik içinde olmak için; fikirde birlik olmalı ki, eylem ve davranışlarda da benzerlik olsun. Sapıklığı yol, yöntem, inanış, inanç haline getiren bu bozuk bozguncuların halk üzerindeki etkilerini en aza indirmek gerekir. Bu haram, günah seviciler olduğu sürece insanlık huzur, mutluluk, rahatlık, refah, barış görmeyecektir. İnsanlar topyekûn doğru, gerçek bilgilendirip, bilinçlendirilmeli. Hainleri, kahpeleri, katilleri, katliamcıları, anarşistleri, şiddetçileri, suç işleyenleri, teröristleri, barışı bozanları, insanlık düşmanlarını, milli, manevi, dini değer tanımayanları etkisizleştirmeli. Bu da doğru bir eğitim- öğretim, hukuk ile olur.

İnsanlar hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, eşitlik, güzellik, iyilik, ilim, din- iman içinde güzelce yaşatılmalı. Bozgunculara, yıkıcılara fırsat tanımamalı. Hakki, hakikati, doğruluğu, adaleti, hakkaniyeti, ilmi, insanlığı egemen kılmalı.