MERSİN Büyükşehir Belediyesi ile Toplum ve Siyaset Felsefesi Derneği’nin işbirliğinde Ulusal Göç Sempozyumu düzenlendi.
Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşen sempozyumun açılışı konuşmasını yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, kayıtlı ve kayıt dışı Suriyeli nüfusundan bahsederek, kent için yerel yönetim olarak neler yapılması gerektiğini kültürel, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla anlattı.
Moderatörlüğünü Mersin Üniversitesi Siyaset Felsefesi Dernek Başkanı Doç. Dr. Eray Yağanak yaptığı sempozyumda, ODTÜ Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ş. Halil Turan, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Filiz Künüroğlu, Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aynur Doğan, Mersin Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Günnur Ertong Atar’ın konuşmalarıyla göç ve göçün yarattığı sorunlar tartışıldı.
Toplum ve Siyaset Felsefesi Derneği Başkanı Yağanak, 'biz' ve 'bizden olmayan' ayrımının derinleştiğini belirterek, "İnsanlar arası politik ve etik sınırların kalın duvarlarla örüldüğü bir dünyada yaşamaya çalışıyoruz. Bu duvarlar insanları bir arada tutan ve onların birbirlerine karşı olumlayıcı eylemlerde bulunma imkanı sağlayan, barış, sevgi, hoşgörü, dostluk, yardımlaşma, dayanışma ve misafirperverlik gibi kavramların bir anlam daralmasına yol açtığını da görebiliyoruz" dedi.
ODTÜ Felsefe Bölüm Başkanı Turan, Suriyeli göçünün temel nedenlerini ve neye dayandığını ifade ederek, "Özellikle de son dönemlerde yaşanan uluslararası göç değil, genel olarak göç kavramı üzerine birkaç saptama yapmak isterim. Bildiğiniz gibi Mersin, yaklaşık 50 yıldır göç almakta olan bir kent. Bunun sosyolojik ve politik anlamda çeşitli nedenleri var. Bir insan, bir aile niçin göç eder? Daha iyi yaşamak için. Bir insanın doğduğu toprakları terk etmesi kolay bir iş değildir. Ancak o topraklar kendisini doyuramıyorsa, ailesini doyuramıyorsa, her insanın hayatı boyunca karşılaştığı sorunlara çare bulamıyorsa göç eder. Örneğin; sağlık, çocukların yetiştirilmesi için gerekli koşullar, bunun gibi birçok neden sayabiliriz. Bu insanlar daha iyiyi aramak için geldiler, tabi çoğunluktan bahsediyorum. Fırsat değerlendirenlerden bahsetmiyorum" dedi.
Suriyeli çocuk ve ergenlerin uyum sürecini etkileyen faktörleri ele alan Doç. Dr. Aysun Doğan ise ekolojik sistem modeli çerçevesinde, çocuk ve ergenlerin sıklıkla karşılaştıkları bireysel, kültürel, sosyal, okula ilişkin risk ve koruyucu faktörleri, bu faktörlerin çocuk ve ergenlerin hem psikolojik hem de sosyokültürel uyumunu nasıl etkilediğini anlattı.
İç göç olsun, dış göç olsun çocuk ve ergenlerin gelişimini psikolojik, fiziksel, sosyal ve duygusal anlamda çok ciddi bir şekilde etkilediğini kaydeden Doğan, “Okul çağında olan çocukların sayısı yaklaşık 1 milyon kadar. Dolayısıyla da biz gelişim psikologlarının aslında bu gruba çok odaklanmamız gerektiğini gösteriyor ki, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yapmış olduğu bir araştırma var. Suriyeli çocukların karşılaştığı en önemli en büyük risklerin neler olduğuna dair. Yüzde 50 oranında psikolojik sorunları gösteriyor. Dolayısıyla öncelikle bu çocuklara bu konuda destek olmamız gerekiyor. Diğer riskler de eğitim ve çocuk işçiliği. Göç ettikleri ülkelerde çocuklar, ergenler çok küçük yaşlardan itibaren çalışmak zorunda kalıyorlar ve tabii ki çok düşük ücretlerle ve kötü koşullarda iş hayatına atılmış oluyorlar" ifadesini kullandı.
Doğan, aralarında kendisinin de olduğu dört öğretim görevlisinin oluşturduğu ve uygulamaya yeni başlanacak olan ‘Göçmen Dostu Okul’ projesinin temelini, neye dayandığını ve neyi amaçladığını anlattı. Gruplar arası temas hipotezine dayandırılarak oluşturulan projede, çocukların eşit statüde olması, gruplar arası işbirliği olması, ortak bir hedefin olmasının yanında, öğretmenin desteği de sağlandığında Suriyeli ve Türk öğrencilerin temasının ve arkadaşlığının iyi bir şekilde gerçekleşeceği belirtiliyor.