İZMİR Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi tarafından 'Nafaka Çalıştayı' düzenlendi. Çalıştayda kadınların maddi çıkar sağlamak için değil, şiddetten kurtulmak için boşanma davası açtıkları vurgulandı.

İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi, son günlerde kamuoyunda üzerinde çokça konuşulan yoksulluk nafakasıyla ilgili olarak geçen 23 Şubat'ta  'Nafaka Çalıştayı' düzenledi. Akademisyen, avukat, hakim, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kadın örgütleri temsilcileri ve sosyal hizmet uzmanlarının katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayda, boşanma davalarında kadınlara bağlanan nafaka tartışıldı. Çalıştay sonunda ise Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi tarafından sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede kadınların maddi çıkar sağlamak için boşanmadıkları vurgulanırken, kamuoyundaki tekil örnekler üzerinden erkeklerin nafaka mağduru olarak gösterilmesinin doğru olmadığı ifade edildi. Çalıştayın sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi:

"Kamuoyu önündeki nafaka tartışması, hiçbir veriye dayanmayan tekil örnekler üzerinden nafaka mağdurları olduğu iddiası ile sürdürülmektedir. Tekil olarak ifade edilen örneklerde birkaç günlük evlilikten ya da eşlerin fiili olarak bir araya gelmediği evliliklerden sonra ömür boyu nafaka ödendiği iddiaları ileri sürülmektedir. Ancak bu örneklere ilişkin bilimsel bir veri, istatiksel rakam bulunmadığı gibi, bu örneklerin kararları hangi şartlarda bağlandığı, ne kadar olduğu, kadının çalışma koşulları detaylı olarak bilinmemektedir. Somut veri olmadığı yetkililer tarafından da dile getirilmektedir. Verilen örneklerden farklı olarak sadece baroların kadın hakları merkezleri ve adli yardım bürolarından toplanabilecek verilerle bile barolara başvuran çok sayıda kadının şiddetten kurtulmak için nafaka ve tazminat dahi talep etmedikleri, sadece boşanma talepli davalar açıldığı ortaya çıkacaktır. Ayrıca nafaka talepli açılan davaların çoğunda bağlanan nafaka miktarlarının düşüklüğü, düşük olarak bağlansa bile tahsil edilemediği de rahatlıkla tespit edilebilecektir. Sayısı, oranı ve olguları belirsiz bir 'mağdur erkekler' iddiası üzerinden, bilimsel verilere dayalı bilgi olmadan, ajitasyon ve soyut iddialarla bir yasal değişikliği tartışmak mümkün değildir. 4721 sayılı Medeni Kanun'un 175. maddesinde düzenlenmiş olan nafaka konusunda kamuoyuna yanlış bilgiler verilmektedir. Medeni Kanun'da ifadesini bulan yoksulluk nafakası kamuoyuna yansıtıldığı gibi ne mutlak olarak süresiz düzenlenmiştir ne de her talep edene verilmektedir. Yasa metni, nafaka bağlama koşullarını son derece net belirlemiş, uygulamada yaşanan sorunları da çözmeye elverişli şekilde düzenlemiştir. Ayrıca nafaka konusuna gelene kadar, kadın cinayetleri, şiddet verileri, yoksulluk gibi çok daha yakıcı sorunlar olduğu; yine de nafaka konusu konuşulacaksa sağlıklı bir zeminde tartışılabilmesi için, kadın ve erkeğin toplumdaki konumu, eşitsizlik, ayrımcılık ve kadının yoksulluğu üzerinden ele alınması, tartışmanın somut verilere dayanması gerekmektedir."

“KADINLAR ALEYHİNE YASAL BİR DÜZENLEME KABUL EDİLEMEZö

Bildirgede sayısal verilere de yer verilirken, "Türkiye'de kadınların istihdama katılımı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2017 verilerine göre yüzde 33.3 iken, erkeklerin katılımı yüzde 71.5'tir. TÜİK 2017 zaman kullanımı verilerine göre kadınların hane halkı ve ev işlerine ayırdığı zaman günde 4 saat 35 dakika iken, erkeklerin ayırdığı zaman 53 dakikadır. Boşanma artış oranı 2017'de binde 1.6, tüm boşanmalar içinde kısa süreli evliliklerde boşanma oranı ise yüzde 3.2 olarak yer almaktadır. Evliliklerinde şiddete maruz kalan kadın oranı ise yüzde 97'dir. Oranlar kadın yoksulluğunu ve eşitsizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Eşitsizliğin ürettiği yoksulluk ve şiddet verileri konuşulmadan nafaka tartışılması, son derece sakıncalı sonuçlara neden olacaktır. Bu şartlarda gerçek sorunları görmeden yapılacak bir değişiklik olsa olsa politik bir tercih olarak, eşitlik ilkesine ve bağlı olduğumuz yasa ve sözleşmelere aykırı olarak yapılacaktır. Nafaka konusunda kadınlar aleyhine yasal bir düzenleme yapılması kabul edilemez. Yasadaki nafaka maddesi cinsiyetsiz olmasına karşın, uygulamada nafaka alanların büyük çoğunluğunun kadınlar olmasının sebebi, hayatın her alanındaki yukarıda verilerle sayılan bu eşitsizliklerdir. Boşanma ile yoksulluk, kadın için kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle boşanma sonucu yoksulluğa düşecek kadının mağduriyetinin nafaka ile karşılanmasından daha doğal bir şey yoktur" denildi.

İZMİR, ()