Rize'de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Akıner, Doğu Karadeniz'de 2007 yılında görülmeye başlanan, son yıllarda sayıları hızla artıp tarım arazilerine zarar veren 'Ricania simulans' adlı kelebek türü böcek ile ilgili uyarıda bulundu. 'Vampir kelebek' olarak da bilinen böcek türüyle mücadelede üreticilere tavsiyelerde bulunan ve biyolojik yöntem için çalıştıklarını belirten Akıner, "Eylül ayı ortalarında yumurtlama dönemine girecek böceğin yumurtladığı dal uçlarını ve bahçedeki tek yıllık kuruyan bitkileri temizleyin. Yoksa bu sene binlerce olan sayı gelecek sene milyonlara ulaşacak” dedi.
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde birkaç yıldır hızla çoğalan ve ‘vampir kelebek’ diye isimlendirilen  'Ricania simulans' adlı kelebek türü böcek, tarım alanlarına zarar veriyor. Bitkinin özsuyunu emerek kurutan ve özellikle bölgenin temel geçim kaynağı çay ve fındıkta rekolte düşüşlerine neden olan böcek, özellikle yaz aylarında ortaya çıkıyor. Eylül ayı ortalarına doğru yumurtlama dönemine giren vampir kelebekle mücadele hazırlanan eylem planı çalışmaları sürüyor.

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Akıner de, zararlı böcek türüyle mücadeleye ilişkin bir dizi uyarılarda bulundu. Akıner, “Bu canlı türü yumurta bırakma evresine doğru geçmek üzere. Özellikle eylül ortalarından itibaren ekim başına kadar bulabildikleri tüm uygun bitki dallarına yumurtalarını bırakacaklar. Bunun anlamı eğer biz bu yumurta bıraktıkları alanları temizlemezsek ya da dikkat etmezsek bir sonraki yılda bir bireyin minimum 40-50 arası yumurta bıraktığını düşünürsek bu sene binlerce olan sayı gelecek sene milyonlara ulaşacak” dedi.

'BİYOLOJİK MÜDACELE İÇİN YÖNTEM GELİŞTİRİYORUZ'
Bilgi paylaştığı böcek türüyle mücadelede biyolojik yöntem geliştirmeye çalıştıklarını aktaran Akıner, “Mayıs ayında ilk yumurtalar açılıp nif dönemine geçtikleri andan itibaren bitki dallarına konmaya başlayıp, daha sonra bu bitkilerin öz sularını emiyorlar. Bitkilerinin sularını emdikten sonra ise bitkide çeşitli hasarlara neden oluyorlar. Özellikle çayda ve fındıkta ciddi rekolte düşüklüğüne neden olduğunu zaten biliyoruz. Bu nedenle bu tür ile yapılabilecek mücadelenin nasıl olması gerektiği ya da neler yapılması gerektiği üzerine üniversitemiz olarak çeşitli araştırmalar yapıyoruz.

2007 yılında Gürcistan’dan getirilen bitki fideleri ile ülkemize giren böceğin 2009 yılından itibaren popülasyon seviyelerinin yani birey sayılarının ciddi anlamda arttığını biliyoruz. 2016-2017 yıllarından itibaren de Doğu Karadeniz'in tamamına yayılmış olduğu ve bitkilere ciddi zarar verdiği gözleniyor. Bunun haricinde İstanbul'da ve Düzce'de bazı bölgelere yayıldığı görülüyor. Bu da özellikle çay ve fındık tarımı için ciddi bir tehdit teşkil ediyor. Bilimsel anlamda çalışmalar yapılıyor. Bizde üniversitemiz olarak bu konu ile ilgili kimyasal bir mücadele şekli kullanmadan biyolojik mücadele şeklinde bir yöntem geliştirmeye çalışıyoruz. Son 2 yıldır Kimya Bölümü Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Asu Usta ve Dr. Emine Kılıçkaya Selvi hocalarımızla birlikte özellikle kendi bölgemizde yetişen ya da doğal olarak bulunabilen çeşitli bitki türlerinden özütler elde ederek bu canlının üzerinde öldürücü etkisi var mı? Kullanılabilir mi? bunu araştırıyoruz” diye konuştu.

'BAHÇE TEMİZLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ'
Böceğin yumurtlama evresinde bahçe temizliğinin önemine vurgu yapan Akıner, “Bölgemizde çay 3 defa kesim yapılan bir bitki ve 3’üncü kesimden sonra dalların uçlarına yumurta bırakıyor. Tek yıllık bitkiler üzerine de yumurta bırakıyor. Vatandaşların özellikle bahçe temizliğine dikkat etmeleri, 3’üncü kesimden sonra kalan dal uçlarında yumurta olup olmadığını kontrol edip varsa kesip yakarak imha etmeleri, tek yıllık kuruyan bitkileri temizlemeleri gerekiyor. Yoksa bu sene binlerce olan sayı gelecek sene milyonlara ulaşacak. Bu gelecek sene ortaya çıkacak popülasyon seviyesini düşürme anlamında etkili olacaktır.  Ülkemizin en önemli temiz su kaynaklarının olduğu ve gözde turizm alanlarımızın bulunduğu bölgede kimyasal bir mücadeleye yönelmek aslında ne bizim ne devletimizin istediği bir durum değil. Fakat en son aşamada artık daha da mücadele edilemez bir konuma geldiği zaman tek önlem kimyasal mücadele olarak görülmekte. Çay, fındık ve kivinin bölge ekonomisine ciddi katkısı olduğunu biliyoruz. Eğer bu tür bu şekilde yayılmaya ve popülasyon seviyesi artmaya devam ederse rekoltelerde ciddi düşüşler olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle de hem bürokratlarımızdan hem devletimizden bunun çözümüne yönelik ciddi katkılar bekliyoruz” ifadesinde bulundu.