Bakın bu “nokta”yı özellikle koyuyorum; çünkü memlekette insanlar noktanın yerine hep üç nokta koyuyor… Hani sanki üç nokta koydu mu daha bilgili, daha derin, hatta biraz da gizemli oluyor. Oysa işin aslı basit: Çalıştıysan öğrenirsin, çalışmadıysan öğrenmezsin. Bu kadar.
Richard Feynman (1918-1988) diye bir adam var, hani şu atomu parçalamış, fiziği hoplatıp zıplatmış, Nobel’i koltuk altına sıkıştırıp yürüyenlerden. Adam ne demiş?
“Ben çok çalışan sıradan bir insandım. Mucize insan yoktur.”
Buyurun size bilimsel tokat. Hem de lafla, deney tüpüyle değil.
Ama gelin bunu bizim mahalleye anlatın!
Mahalledeki bakkal bile çırak alırken “biz işini bilen adam arıyoruz” der.
E çırak zaten bilmiyor ki öğrensin, bilse çırak mı olur?
İşte bizdeki sorun burada başlıyor: Çabayı küçümseyip mucize beklemek.
Mesela çocuk sınavdan düşük aldı mı anne baba hemen fısıldaşmaya başlar:
“Vallahi bizim çocuk zeki… ama çalışmıyor.”
Yahu madem zeki, neden çalışmıyor?
Demek ki o kadar da zeki değil!
Çalışmadan başarı beklemek, tencereye su koymadan çorba kaynatmaya benziyor. Kaynamaz azizim, kaynamaz.
Geçen gün bir vatandaşla sohbet ettim.
“Benim hafıza çok zayıf,” dedi.
“Ne kadar çalışıyorsun?” diye sordum.
“Çalışmaya gerek var mı?” dedi.
Ben de dedim ki:
“Senin hafıza değil, niyetin zayıf!”
Öğrenmek dediğin şey, kas yapmak gibidir.
Halteri bir kere kaldırınca kas olmuyor.
Matematik kitabını bir kere açınca da zekâ fırlamıyor.
Ama bizimkiler nedense hâlâ “kısa yoldan öğrenme” diye bir mucize bekliyor.
Hani sanki ben bugün yatacağım, yarın kuantum mekaniğine gözümü açacağım!
Üstelik başka hiçbir şey yapmadan. Ne güzel dünya olurdu değil mi?
Hatta devlet “kendiliğinden öğrenen vatandaşlık maaşı” bile bağlardı.
İşte Feynman’ın o sözü bu yüzden kıymetli:
Mucize insan yok. Çok çalışan insan var.
Bizim memleketteki en büyük mucize ise hâlâ buna inanmamak.
Ders çalışmadan öğrenmeye çalışan, spor salonuna gitmeden kaslanan, kitap okumadan aydınlanan, düşünmeden konuşan, çaba harcamadan sonuç bekleyen bir toplum olduk.
Hem de ne toplum!
Çaba yok ama şikâyet sınırsız…
O yüzden sevgili dostum, istersen beynine anten tak, istersen zekâ çorbasını kepçeyle iç, işin aslı değişmeyecek:
Öğrenmek, çabayı sevenden yana.
Gerisi hikâye.
Nokta.