TÜRKİYE Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, kadın hakları açısından Türkiye'nin yasa zengini bir ülke olduğunu söyledi. Güllü, "Kadınlarımız, haklarını kullanmak adına mahkemelere gittiğinde, yolda öldürülmeye başlandı. Önce evin içinde meydana gelen şiddet, şimdi sokağa, caddeye taşmaya başladı" dedi.<br /> Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Türkiye'de 2018 yılında 364, 2019'un ilk 2 ayında ise 38 kadının öldürüldüğünü söyledi. Kadın cinayetlerinde artış olduğunu vurgulayan Canan Güllü, "Kimse 'medya açığa çıkardı, bu nedenle artış oldu' gibi bir hülyaya kanmasın. Kadın, bugün kendi aklıyla eğitime ulaştıkça, doğruları söylemeye, görmeye, o konuyu kendi üzerinde netleştirmeye başlayarak yolunu çizmiş" dedi.<br /> 'KADINA ŞİDDET SOKAĞA TAŞTI'<br /> Kadın hakları açısından Türkiye'nin yasa zengini bir ülke olduğunu vurgulayan Güllü, şöyle konuştu:<br /> "Özellikle bu hükümet döneminde imzalanmış İstanbul Sözleşmesi var. İlk imzacı ülkeyiz. Bu hakları öğrenmiş kadınlar. Haklarını kullanmak adına mahkemelere gittiğinde yolda öldürülmeye başlandılar. Önce evin içinde meydana gelen şiddet, şimdi sokağa, caddeye taşmaya başladı. Süreç aslında yasal mevzuatın düzenlenmesine rağmen olaylar anlamında kadını ölüme götüren bir yol izliyor. Bu bizim için sıkıntılı. Görmeyen gözler için sıkıntılı. Nerelerde önlemler almamız gerekir? Bunlarla ilgili iyi uygulamaları öne koymamız gerekirken, hala batıla inanan, hala bilimsel, çağdaş, aydınlık Türkiye'yi kadın erkek eşitliğini farklı anlayan, kadını cinsel obje gibi gören baskısıyla 'bu yasalar kaldırılsın' feveranı ortalarda dönüyor."<br /> NAFAKANIN SINIRLANDIRILMASI<br /> Canan Güllü, boşanmış çiftlerde kadına ödenen nafakanın sınırlandırılmasına ilişkin tartışmalara değinerek, şunları söyledi:<br /> "Sürdürülebilir bir sürecin içinde sanki döngü güzel dönüyor da, 'kadından nafakayı keselim, kadın hayatını devam ettirsin' deniyor. Yok böyle bir hikaye. Kadın nafakaya ihtiyacı varsa ki, bu ihtiyacın ana nedenlerinden biri kadının istihdamda olmayışıdır. Eğitime ulaşamamış, erken yaşta evlendirilmiş, çok sayıda çocuk doğurmuş ve belli yaşa gelmiş bir kadını hele boşanmaların çoğunda şiddet ve erkek tarafından 'artık yaşlandı, pörsüdü, başkasını istiyorum' zihniyetinin önde olduğu bir yerde, kadını bir bez parçası gibi kenara atacaksınız. Sonra buraya dönüp diyeceksiniz ki; '30 yıl önceye dönelim'. Ben de şaşarım aklınıza. 30 yıl önce dünya aynı noktada durmuyor. Tüm bunların değişikliğini göz ardı edeceğiz. Bu tarafta mağduriyette katlansın, bazılarının hevesi ya da talebi olsun diye 'bunu değiştirelim' diyeceksiniz."<br /> 'NAFAKAYA SÜRE GETİRMENİN ANLAMI YOK'<br /> Türkiye'de TÜİK verilerine göre 1,7 oranında boşanan çift olduğunu söyleyen Güllü, "Bu nüfusa göre binde 1,7 anlamına geliyor. Yani 82 milyonda devede kulak. Neresini dert ediyoruz? Dert edilmesi gereken nokta; bu boşanmalardan kaç kişi yoksulluk nafakası alıyor? Bu nafakanın miktarı ne kadar? 50 lira nafaka bağlanmıştı geçen gün Diyarbakır'da. Bu miktarın ülke için sorun olabileceği ya da kadının geçimine bir katkısı olabileceğini düşünüyor muyuz? Nafakaya bir süre getirmenin anlamı yok ki? Nafaka konusunda kadın ya da erkek ayrımı yok. İnsan üstü gidiyor hukuk" diye konuştu. <br /> 'YASALAR KADINDAN YANA'<br /> Türkiye'de yasaların kadından yana olduğunu bildiren Canan Güllü, "'Şiddetten kurtulsun' diye bu ülkede 4320 sayılı ailenin korunması, 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddet, 'İstanbul Sözleşmesi' gibi biri uluslararası olmak üzere ciddi sözleşmeler ve yasalar çıktı. 'Kadına şiddeti önleyelim' diye yasalar çıktı. Adalet Bakanının bu nafaka konusunda 'kadın derneklerini dinledik, kendi içimizde değişime gideceğiz' diye olumlu bir yanıtı vardı. Ben çarkların dış taraftan etkilenerek dönmesinin arasına çomak sokacak güçlerin çok da etkili olmayacağına inanıyorum" ifadelerini kullandı.<br /> <br /> FOTOĞRAFLI</p> </p>