Çayın Günahı: “Çay Çöpü” Gerçeği

Hiç kuşkusuz, son günlerde çay konusundakı en büyük tartışmalardan biri “imalat atığı” olarak adlandırılan çay çöpü meselesidir.

Abone Ol

Akademik çevrelere göre çay hasadı sırasında, filizin alt kısmı olan odunsu bölümün yani çay odununun yaş çaya %1,5 ila %3 oranında karışması normal kabul edilir.
Ancak gelin görün ki günümüzde bu oran %7’lerin üzerine çoktan çıkmış durumda!

İmalat maliyeti neredeyse normal çayla eşit olan bu “atık” çay, sektörde ciddi sıkıntılara yol açıyor.
%7’lere ulaşan bu imalat atığının ekonomiye yeniden kazandırılması gerekir doğrudur.
Bölge çaycılığının geleceği açısından var olan güncel şekilde uygulama devam ederse çayımızın geleceği için tam tersi bir durum yaşanacak:
Bu atıklar, farklı işlemlerden geçirilip, katkı maddeleri ve boyalarla karıştırılarak “bitkisel çay” veya “siyah çay” adı altında tiryakinin mutfağına yeniden sokuluyor.

Oysa bu uygulama kanunsuzdur!
Ancak yasal boşluklar sayesinde bu yöntem, her geçen gün daha da yaygınlaşıyor.
Sonuç?
Maalesef Türk çayının kalitesini aşağı çeken, güveni sarsan, üreticiyi de tüketiciyi de zarara uğratan bir tablo…

Bir Kuşak Uyarıyor
Geçtiğimiz günlerde çaya gönül vermiş bir dostum ile sohbet ederken, bana bizlerin Çay hasadına başlarken aldığımız aile eğitimini anlattı:
“Bizim kuşak , yani 80’li, 90’lı yıllarda çay bahçesiyle tanışanlar hasat sırasında babaannemiz, annemiz, babamız tarafından hep uyarılırdık:
‘Aman evladım, makas torbasındaki çayı beze boşaltırken o sarı odunları ayıkla. Onlar çay değildir.
Devlet bize çay için para ödüyor, o odunları karıştırmak haramdır! yoksa aldığımız çay parası bize helal olmaz derdi’”

Bugün aynı hassasiyeti neden göremiyoruz?
Makine hasadının yaygınlaşmasıyla da bu dürüm daha da yaygınlaştı maalesef .
bir misilleme yaparcasına, Yoksa özel sektörün üreticiden düşük fiyatla çay alması yüzünden mi?
Belki de “bez açtırmayan vekil isteriz” sloganlarının yarattığı sıyası baskılar sonucu, ÇAYKUR ve özel sektörün bezi açmadan çay almasıyla başlayan bir gevşemeden mi kaynaklanıyor?
veya üzülerek söylüyorum "Haram" algımız de deformasyona mı uğradı.
Ne olursa olsun ortada bir gerçek var:
50-60 bin ton çay çöpü, gerek hasatta üreticinin gerekse tiryakinin mutfağında Türk çayının kalite düşüşünün açık göstergesidir!

Ucuza Çay Arayışının Bedeli
Bu çay çöpü üretimiyle yanı bu gidişle, ucuz çay piyasasına ürün sunmak isteyen merdiven altı işletmeler, bu atıkları kullanmaya devam edecek.
Hatta büyük firmalar bile bu çay çöpünü eleyip kırıcıdan geçirip toz haline getirerek “ucuz çay” diye paketleyip market raflarına sürecekler.
Daha da vahimi; Hindistan menşeli gıda boyalarıyla karıştırılmış bu kırıcıdan geçmiş odun parçaları, “bitkisel çay” veya “karışık çay” adı altında tüketiciye sunulmaya devam edecek.
Tiryakimiz ise farkında olmadan bu çayı “siyah çay” sanıp içecek…

Çözüm: Gerçek Bir "Çay Kanunu"
Çay çöpü sorunu öylesine büyük ki, sektörün geleceğini ciddi anlamda tehdit etmekte, bu sebeple kanun koyucuların masasına artık ciddi şekilde gelmesi gerekiyor.
Çeyrek asırdır beklenen Çay Kanunu, işte bu tür sorunları çözmek için artık kaçınılmazdır.

Kanunda şu hususlar açıkça yer almalıdır:
Hasat sırasında çay çöpü oranı asgari seviyede tutulmalı,
Yaş çay bedeli açıklanan fiyatın altında satın alınmamalı,
Kuru çay imalatı sonrası ortaya çıkan çay çöpü, Ticaret Bakanlığı belgeli şirketler tarafından belirlenen yerlerde işlenmeli ve Kesinlikle içecek çay statüsünde kullanılmamalıdır.

Son Söz
Eğer 2025 sezonu sonrası çay sektörü kanunlarla net bir çerçeveye oturtulmazsa, bu gidişin bedelini yine unutmayın bizler her zaman olduğu gibi yaş çay üreticileri ödeyeceğiz.
Evet, yine o faturanın muhatabı yaş çay üreticisi olacak!

Biz üreticiler olarak, hem emeğimizin hem ürünümüzün değerini korumak adına, artık bu kanunun çıkarılmasını ve çay çöpü meselesine yasal bir son verilmesini bekliyoruz.

Bir yaş çay üreticisi olarak bunu da eklemeden geçmek istemem.
Hadi biraz da iğneyi kendimize batıralım.
“Kaliteli çayın yolu, temiz hasattan geçer".
Çay çöpüyle mücadele, Türk çayının geleceğini kurtarır.”

Saygılarımla,
Emin Kanbur
Vicdanın Sesi