Hopa’da meydana gelen ve 8 kişinin ölümü, 3 kişinin ise kaybolması ile sonuçlanan sel felaketi, Karadeniz’de yapılması planlanan projeleri bir kez daha gündeme getirdi. Konunun uzmanları, bölgedeki tüm projelerin belirli bir plan çerçevesinde ve birbirleriyle bağlantılı yapılması gerektiğini hatırlatırken heyelan ve sel felaketlerine karşın çözüm önerilerini de sıraladı.
HES, Yeşil Yol, yanlış yapılanma, sahil yolu ve taşocakları gibi projeler son dönemde Karadeniz bölgesi ile en sık anılan anahtar kelimeler haline geldi. Karadeniz’in topoğrafik yapısına uygun şekilde geliştirilmediği yönündeki eleştirilerin hedefindeki projelerin tekrar gündeme gelme sebebi ise Hopa’da yaşanan ve 8 kişinin ölümü, 3 kişinin ise kaybolması ile sonuçlanan sel felaketi oldu. 23 Ağustos Pazar günü Artvin’in Arhavi, Hopa ve Borçka ilçelerinde başlayan yağmur yağışı, sabaha kadar devam etti. Takvimler, 25 Ağustos Salı gününü gösterdiğinde ise Hopa’da son 50 yılın en fazla yağışı yaşandı. Son 5 yılda 52 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan sel ve heyelan gibi felaketlerin nedenlerini değerlendiren İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yılmaz Kaptan, bölgedeki tüm projelerin belirli bir plan çerçevesinde ve birbirleriyle bağlantılı yapılması gerektiğini vurguladı.
“KARADENİZLİ, ÖNCELİKLE YOL VE İŞ İSTER”
Kendisi de bir Karadenizli olan ve “Karadenizli, öncelikle yol ve iş ister” diyen Yılmaz Kaptan, buradaki incelemelerin duygusallıktan öte bilimsel olarak yapılması gerektiğini söyledi. Bölgedeki tüm projelerin belirli bir plan çerçevesinde ve birbirleriyle bağlantılı yapılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz Kaptan, “Karadeniz’deki yolu, dereyi, çaylığı, ağacı ya da barajı belirli bir plan çerçevesinde yapmak gerekir. Herhangi bir yerde ‘Burada taş ocağı buldum, ağaçları kesip taşları kullanayım’ dersen yamaçtaki tüm ağaçları kesmiş olursun. Örneğin HES için kesilmiş yamaçlar çıplak kaldı. Bu durum oraya düşen yağmurun toprak tarafından soğurulmadan dereye ulaşması anlamına geliyor. Yani su, dereye zamanından önce ulaşıp onu taşıracak. HES’te baraj yapmak ya da suyu daha yüksek bir yerden aşağı boşaltmak için dere yatakları değiştirilir. Burada suyun belli bir yüzdesinin başka yere verilmesi ve hepsinin kesilmemesi gerekir. HES yapılıyor ama ilerde neye yol açacağı yönünde bir çalışma yok. HES’leri yaparken sadece 20 kilometre etrafını düşünmemeliyiz. HES’in etkisi 200 kilometre aşağıdaki yeri de etkiler” diye konuştu.
KÖYLERDE TOPRAK KAYMASI, MERKEZDE SEL
Sel ve toprak kayması sonucunda ortaya çıkan hasarların köylerde ve şehir merkezlerinde farklı faturaları olduğuna işaret eden Yılmaz Kaptan, “Derenin suyu toplayan, taşıyan ve denize ulaştıran kısımları vardır. Çok daha fazla yağış alması ve dağlardaki ormanların ekili alanlara dönüşmesi ise selin ortaya çıkmasını tetikler. Bu da birim zamanda yağan yağmurun kısa zamanda derede toplanmasına neden olur. Bunun sonucunda ise köylerde toprak kayması, merkezde ise sel medyana gelir. Köylerde toprak kaymasının önlenmesi için her yer ekili hale getirilmemeli. Merkezde ise suyun taşması ihtimaline karşın tedbir alınmıyor. Bölgede suyun denize döküldüğü yerdeki ıslah çalışmaları yaygın değil. Bu da imar planındaki ya da karar zamanındaki hatadan kaynaklanıyor” dedi.
NE YAPMALI?
Heyelan ve sel felaketleri karşısındaki tedbirlerin yetersizliğinin altını çizen Yılmaz Kaptan, çözüm önerilerini ise şu şekilde sıraladı: “Öncelikli olarak felaket yaşanmadan önce tıpkı Avrupa’da olduğu gibi erken uyarı sistemi devreye alınmalı. Yollardaki ihtiyaç duyulan düzenlemeler, belediye ve karayolları işbirliği ile gerçekleştirilmeli. Menfezlerdeki daralmalar açılmalı, yağmur durumunda farklı menfezler kullanılmalı ve her zaman temiz tutulmalı. Ayrıca taşı, toprağı ve ağaç parçalarını tutarak insanların yaşam alanına gelmesini engelleyici şeyler yapılmalı.”