Yurdumuz deprem ve afet ülkesidir. Halkımız bu konuda ne yeterli eğitime ne de bilgi, beceri, bilince sahiptir! Afet konusunda kültür benimsenmemiş; vurdumduymaz, ilgisiz, cahilce hareket edilmektedir! Okullarda deprem tatbikatının ise, depremde işe yarar pek tarafı yoktur! İş, meslek, görev yapma konusunda; meslek ahlakı yeterince oluşmamıştır. Sorumsuz hareket edilmekte, hak edilmeyen, kazanç sağlama benimsenmektedir! Bunun içinde, doğal afetlerde olsun, beşeri – insan odaklı felaketlerde olsun; çok zarar, ziyan, felaket, fecaat, korkunç dehşet veren vahşet görmekteyiz!
Yurdumuzda doğal, beşeri afetler vardır. 31 çeşit doğal afetin, 28 tanesi meteorolojik afettir. Bu doğal ve beşeri afetleri kısaca şöylece sıralayalım:
Deprem afeti, başka bir adı ile zelzele afeti! Yurdumuz nüfusunun %70’den fazlası, deprem kuşağında olup, hemen her yıl pek çok deprem olmaktadır. Cumhuriyet kurulalı 100 yıl oldu. Bu 100 yıl içinde, 100 binden fazla depreme kurban verdik! Bunun başlıca nedenleri; bilgisizlik, bilinçsizlik, mimar ve mühendislerin ahlakı meslek kurallarına uymayışları, belediye yönetimlerinin bilgisiz ve umursamaz olması, yapı denetim şirketlerinin, meslek kurallarına uygun davranmaması, zemin kontrolü olmaması, binalarda yeterince iyi, kaliteli malzeme kullanılmaması gibi nedenlerdir. Tarım, ova, alüvyon arazilerine kentlerin, yerleşkelerin kurulması, demir bağlantılarının yanlış yapılması, çimentonun yetersiz, kum ve çakılın niteliksiz olması gibi onlarca neden; kalitesiz, dayanıksız binaların olmasına neden olmaktadır.
Binaların depreme dayanıklı yapılması mevzuatı 2002 ve 2012 yıllarında yeni den düzenlendi. 2002 yılında çıkan mevzuatta; 19 İlimiz, 2012 yılında çıkan mevzuatta 61 İlimiz depreme dayanıklı bina yapma kurallarını yeniledi. Bu yıllardan sonrada bina planlarında kısmen iyileştirmeler yapıldı. Ama yine de bu mevzuat yetersizdir. Binaların yapılmasını gözlemliyorum, inceliyorum. Bu binalarda, büyük bir depremde yıkılır! Nedenlerini kısaca açıklayalım:
1- Kolan dediğimiz bina direkleri dikdörtgen şeklinde yapılıyor. Kolonun genişliği 150 cm. eni ise 30 cm. kadar yapılıyor. Dün olan depremde bu şekildeki kolan ve kirişler kırıldı. Mimar ve mühendislerle 10- 15 yıl önce bu durumu konuşmuştum. Bu şekilde, dikdörtgen prizma şeklinde olan kolanlar, depremin farklı yönlerden vurması ile kırılır, dayanmaz, demişlerdi.
2- Bence bina kolanları dikdörtgen prizma şeklinde değil, geniş tabanlı kare prizma şeklinde yapılmalı. Kolan demirleri ile kiriş demirleri sağlam, iyi bağlanmalı. Eski binalarda bağlantı çok eğreti biçimindeydi. Bu eğrelti bağlantı yerleri, 1999 Marmara depreminde hep koptu, kırıldı; binalar yıkıldı!
3- Dün ki, depremde kolan ve kirişler kırıldı. Kirişler, kolon bağlantılarından koptu. Kirişler paramparça oldu. “Kirişlerin içinde zikzaklı demir konmalı. İçten desteklenmeli. Demek ki, sadece etiye kirişi sağlam tutmuyor. Kirişlerde dikdörtgen prizma şeklinde yapılıyor. Bunlarda sağlam ve kare prizma şeklinde yapılmalı.”
4- Kolon ve kirişler kırıldığı gibi bina dış ve iç duvarları da yıkıldı! Duvarlar örüldükten sonra demirlerle kolan ve kirişlere kaynak edilmeli. Duvarların kırılıp, dökülmesi önlenmeli.
5- Eski binalarda dere, deniz, göl, Van Gölü, toprak kumu- toprak kullanılmış. Toprak kullanılmış! Toprak yıkanarak, kum diye satılmış. Yalova- Altınova, Subaşı Mahallesi altındaki, Çakaltepe denilen mevkideki, toprak, yıkanarak, kum diye inşaatlara satılmış.
6- Yeni deprem mevzuatı ile birlikte radyan temel- mütemadi temel yapılmaya başlandı. Daha önce pabuç sistemi temel vardı.
7- Ama yeni mevzuatta da farklı, kötü uygulamalar var. Örneğin; hem yaşadığım İlçede hem de ilçemiz ile 8 km. bitişikteki İlçede farklı uygulamalar var. Şöyle ki;
8- “Bir kısmı derin, 4 metre derinliğinde temel açıyor. Temele beton döküyor. Betonun üzerinde meblan denilen lastik levha seriyor. Onun üzerinde beton döküyor. Sonrasında radyan temel döşemeye, toprak düzeyine çıkana kadar duvarları perde beton yapmaya devam ediyor. Böylece temeldeki ve yanlardaki betonun toprak neminden- rutubetinden korumasını yapıyor.” “ Bir başkası temel açmıyor. Toprak üstüne demir radyan temel döşemeye başlıyor. Sadece demirler, toprağa değmesin diye, altına taşlardan çok aralıklı koyarak, devam ediyor.”
9- 2002 ve 2012 deprem yeni mevzuatı uygulanmasına rağmen, binalar hala çok kötü yapılıyor. Altı ay önce bir daire satın almak istedim. Karamürsel ve Altınova ilçelerinde araştırma, inceleme, arama yaptık. Doğru dürüst binalar yapılmadığından, Altınova’da aldığım daire; deprem mevzuatına uygun yapılmış olmasına rağmen; depreme dayanıklı değildir. Sebebi; bina 5 kat üzerine yapılmış. Bir bodrum yapılmış. Bodrum üstüne olan daire; 2 oda bir salon olarak yapılmış. Üstü ise çıkma yapılarak, 3 oda bir salon olarak yapılmış. Bina kuzey ve güneyden çıkma yapılarak, artırma yapılmış. Bu depremde denge bozukluğu yapılarak, yıkıma neden oluyor!
10- Hele sizler benim Karamürsel de oturduğum binayı, sokağa göreniz; bu şehri yapan; mimar, mühendis, planlayan belediyede, beyin var mı idi diye düşünürsünüz. Devlet yolu altı binalar, koduna göre 8-9-10 kat yapılmış. Bitişik nizam yapılmış. Alt sokaktakiler ise bodrum üzeri 4 kat yapılmış. Arada sadece 4 metre kadar bir sokak yolu bırakılmış. 4 kat binaların güneyinde 10 kat binalar! Yıkıldığında alt binaları da yıkarlar! Güneş ışığı değil gün ışığı bile alınamıyor. Bunları planlayanlarda, mimar- mühendislik uzmanlığı değil, beyinde yok diye düşünenler var. Bunların yaptığı binalar, yollar, köprüler, viyadükler hep yıkılıyor.
11- Sizlere iki yıl kadar önce bir mimar ile aramızda geçen konuşmayı kısaca yazmak istiyorum. Şöyle ki; bir caddede bitişik iki tane bina yapılıyor. İkisinin mimar ve yapıcı – yüklenici firmaları farklı kişilerdir. Kolon ve kirişleri inceledim. Arada %50’den fazla fark var. Bunun sebebini mimara sordum. Doğru cevap vermediğini anladım ve sorumu derinleştirdim. En sonunda şunu dedi: “ Yüklenici firma sahipleri istediği şekilde proje çizdiriyor. Daha ucuz binayı mal etmeyi düşünüyor. O zaman sizde çizmeyin, dedim. O zaman o da başkasına çizdirir, dedi.” İşte bütün işler bu ucuza mal edip, pahalıya satmada yatıyor. Meslek ahlakı yok! Tamahkârlık çok! Çok kazanma hırsı öne geçiyor! Kanaatkârlık yok! Helal kazanma, hakkıyla kazanma düşüncesi körelmiş! Sonrasında bir deprem oluyor! Olan elden gidiyor. Ölüler, yaralılar, sakatlar, devlet ve millet zarar görüyor! İnsanlık öldü!
· Gece ve kışın olan depremlerde halkımız çok daha fazla kayıp, yaralı, can kaybı veriyor. Çok daha fazla zorluk çekiyor. Gündüz ve yazın olan depremlerde daha az can kaybı oluyor. Daha az zorluk çekiliyor.
· Ben ülkemizde olan bazı depremleri yazacağım. Ama yazım uzun olmasın diye deprem oluş tarihlerini yazmamaya çalışacağım.
“ Yurdumuzda olan doğal ve beşeri afetleri sadece ad- isim olarak yazmaya çalışacağım. Bu afetlere karşı bilgili, birikimli, hazırlıklı, donanımlı olalım. Lütfen! Her türlü afete karşı bilgili, birikimli, donanımlı olalım. Kendimizi, ailemizi, çevremizdekileri yetiştirelim.
Sel doğal bir afettir. Dolu, taşkın, don, orman yangınları, kuraklık, şiddetli yağış doğal afetlerdir.
Rüzgâr, fırtına, kasırga, hortum, şiddetli rüzgâr, yıldırım, çığ doğal afettir. Bunlara karşı önlemimiz genellikle yoktur. Okullarımızda, bazı camii ve minerallerde, konut olan binalarımızda yıldırımlık- paratoner yoktur. Neden, sebep, niye, niçin yoktur?
Şiddetli soğuklarda, kıtlıklarda, sel ve su baskınlarında, toprak kaymalarında, kaya düşmelerinde, kimyasal kazalarda, biyolojik kazalarda, nükleer kazalarda önlemlerimiz, bilgimiz, bilincimiz, eğitimimiz yoktur! Neden? Niçin okullarda yeterli eğitim, öğretim verilmemektedir?
İnsan göçlerine karşı neden hazırlıksızız?
Endüstriyel kazalara karşı neden bilinçsiziz?
Aşırı kalabalıklardan alacağımız risklere karşı niçin hazırlığımız yok? Neden salgın hastalıklara kitlesel olarak yakalanıyoruz? Sadece ülkemiz insanı için demiyorum. Tüm dünya insanları bu konularda bilinçsiz ve donanımsızdır!
Sıcak ve soğuk hava dalgalarına karşı olsun, erozyona karşı olsun, teröre, anarşiye, şiddete, yıkıcılığa karşı olsun, neden hazırlığımız, bilincimiz yoktur. Kolayca tuzağa düşebiliyoruz?
Çatışmalara, savaşlara, kavgalara neden açığız? Neden kullanılır şekildeyiz? Neden tuzağa düşebilmekteyiz?
Neden tartışma, münakaşa, kavga içine düşüyoruz?
Asit yağmurları, sis, buzlanma, hava kirliliği, çevre kirliliği, çevreyi farklı yöntemlerle neden- niçin kirletiyoruz? Akıllı, zeki, bilinçli olamıyoruz? Şu anda ülkemizin %80 havası kirlidir. Tüm kara ve sularımız kirlidir? Neden?
Niçin bu kazalara, afetlere, bozulmalara, bozuk durumlara, bozgunculuğa düşüyoruz. Neden? Tüm bu afetlere karşı mutlaka okullarımız, kültür kurumlarımız halkımızı en kısa zamanda eğitmeye başlamalı. Durumu iyileştirmeye muhakkak başlanmalı.”
Sizlere ülkemizdeki bazı depremleri kısa, öz olarak anlatmaya çalışacağım. Gün, ay, yıl yazmayacağım. Resmi rakamlar kullanacağım. İbret olsun, ders olsun, yanlışlar, hatalar tekrar, tekrar tekrarlanmasın, diye yazmaya çalışacağım.
“ (17 Ağustos 1999 saat gece 03.02’de 47 saniye sürdü. Önce Adapazarı’nda deprem başladı ve kırılma; İzmit, Gölcük, Yalova, Bursa, İstanbul olarak kırılmaya devam etti. Bunun için iki deprem 47 saniye sürdü.
Ben, Karamürsel’de ki, kendi evimdeydim. Yatmıştım ama henüz uyumamıştım. Büyük bir gürültü ve gökyüzü aydınlandı. Evdeki, dolaplar yıkıldı. İçleri boşaldı. Elektrikler gitti. Kalktım. Yürürken ayna düşmüş ve kırılmıştı. İslam oğlumu uyandırmaya çalıştırdım. İbrahim oğlum ise Kandıra’da dedesinin evindeydi. Kalktık ve evi terk ettik. İlçede gezdik. Ben, Atatürk İlköğretim Okulu’nda sabahçı öğretmendim. Saat: 12.25’de paydos edip, Karamürsel Gazetesi muhabirliği yapıyordum. Aynı zamanda Kızılay Şubesinde etkin çalışıyordum. Oğlum İslam da 16 yaşında olmasına rağmen her gün aktif çalıştırdım. Gazete muhabiri olarak İlçemize gelen tüm görevlilerle beraberdim. Gölcük ve Yalova’da gittim. Resimler çektim.
Devlet depreme 3 gün sonra ulaştı. Yerel yöneticiler öncülük etti. Erzak ve yardım malzemeleri dağıtımını bir yüzbaşı asker yapıyordu. Dürüst değildi. İlçemize gelen yardım malzemeleri sessizce bir meçhule gidiyordu. Faşizm ve komünizm diktasında bu durumu yazmak bile yazamıyorduk. İlçemiz dışındaki ilçelerde enkazlar da canlı insan olmasına rağmen, heykel kurtarma çalışması yapılıyordu. Sivil toplum örgütlerini yardım ettirmiyorlardı.
“ (17 Ağustos Marmara depreminde; 66,441 konut, 10,901 işyeri yıkıldı. 16 milyon insan depremden olumsuz etkilendi. 28,521 konut, 42,902 işyeri hasar gördü.”)
17 ağustos 1999 Marmara depreminde konut hasarları şu şekilde düzenlendi:
1- Hasarsız bina.
2- Az hasarlı bina!
3- Orta hasarlı bina!
4- Ağır hasarlı bina olarak tasnif ettiler. Böylece farklı hasar almış konut sayısı 270 bin tane olarak bildirildi. Daha sonra vatandaşlar az hasarlı ve orta hasarlı binaları kolay satabilmek için gidip; hasarsız bina olarak kayıtlarını değiştirdiler.
İstanbul’da 41 kişi öldü. 1880 konut, 41 işyeri yıkıldı. En çok Avcılar İlçesi zarar gördü.
Kocaeli, İstanbul, Düzce, Bolu, Sakarya’da 43,953 kişi yaralı, 200 bin evsiz, 66,441 ev, 10,901 işyeri yıkıldı.
Bolu’da 270 can kaybı oldu!
Bursa 268 kişi canından oldu!
Eskişehir 86 kişi canından oldu!
İstanbul 981 kişi vefat etti!
Kocaeli 9477 kişi depremde acı şekilde can verdi!
Sakarya 3891 kişi öldü!
Yalova 2504 kişi depremde acı şekilde can verdi!
Zonguldak da 3 kişi can verdi, vefat etti.
Böylece 8 ilde, Eskişehir’den Zonguldak’a kadar yıkım ve can kaybı oldu!
(“1999 Marmara depreminde 48,901 kişi yaralı, 505 kişi sakat kaldı. 17,480 kişi öldü, can verdi.”)
Tüm depremde vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Allah cc. Rahmet etsin diye dua ediyorum.
1999 Marmara depreminde tam 100 gün kendi yaptığımız basit çadırımızda kaldık. Havalar soğuyunca evimize gittik.
1999 Marmara depreminden sonra tetikleme nedeniyle, 12 Kasım 1999 da Düzce de 7,2 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. 894 kişi öldü. 2679 kişi yaralandı. 1376 konut ile 1606 işyeri yıkıldı.
Yine 22 yıl sonra Düzce – Gölyaka İlçesinde, 23 Kasım 2022 günü Düzce İli Gölyaka İlçesinde bir üçüncü deprem daha oldu. 5,9 büyüklüğünde olmasına rağmen, şiddeti çok daha fazla oldu. Yıkılan ve hasar alan binalar çok fazla olmadı. Zira 1999 depreminden sonra hasarlı binalar onarılmış, güçlendirilmişti. Bazıları yıkılıp, depreme dayanıklı yapılmıştı. Biz bu depremi Yalova – Altınova İlçe merkezinde kendi evimizde geçirdik. Uyandık.
Ülkemizde 1500 yılından beri 7 ve üstü büyüklükte 24 tane deprem oldu.
10 Eylül 1509 da İstanbul ve çevresinde 7,2 büyüklüğünde deprem oldu. 40 gün boyunca sallandı. 130 bin kişi can verdi.
24 Mayıs 1719 da İstanbul’da yine büyük bir deprem oldu. Ağır yıkım ve hasarlara neden oldu.
22 Mayıs 1766 da tekrar İstanbul’da büyük bir deprem oldu. Ağır yıkımlara neden oldu. Bu depremler, kuzey Anadolu fayı ile Marmara denizinde oldu.
“ Biz, Altınova İlçesi Karadere Köyü’nden, Cemalettin ÖZBAY abi ile tarihi Hersek Köyü’nde mezar tası okumaları yaparken, bir başka depremi öğrendik. Kayda aldık. Kocaeli Tarih Araştırmaları Merkezine bildirdik. O mezar taşında; 1772 yılında olan depremde, Hersek zade Camisi’nde ibadet ederken, taşların düşmesi sonucu yaşamını yitirdiğini yazıyordu.”
Yine aynı fay hattında 10 Temmuz 1894 de büyük deprem oldu. Bu depremde yıkıcı oldu. Bu depremlerden sonrada yıkıcı deprem olarak; 1999 Marmara depremi oldu. Bu depremde aynı fay hattı üzerinde oldu.
İstanbul ve çevresi sadece deprem felaketleri ile hasar almadı. İstanbul büyük yangınlarla da çok zarar gördü. O dönemlerde şehirler daha çok ahşap olduğu için yangınlar büyük oldu.
“Erzincan depremi 27 Aralık 1939 da meydana geldi. Bu deprem büyüklük açısından 7,9 büyüklüğünde olup, şehri yıktı. 33 bin kişi can verdi. Depreme devlet ancak 3 günde ulaşabildi. Bu geç ulaşma, 1999 Marmara depreminde de ayni olmuştu. O zaman afetlerden kurtarma eğitimi alan, malzemesi olan, kurumu olan yoktu. 1999 depreminden sonra devlet afetlere karşı kurumlaştı.”
Lâdik de 1943 de 7,6 büyüklüğünde deprem oldu. 2300 ölü, 5 bin yaralı oldu. Kentin %75’i yıkıldı.
1966 da Muş- Varto da 2 deprem üst üste oldu. 14 ölü, 75 kişi yaralı olurken, ikinci depremde 2400 ölü, 1500 yaralı oluştu.
Van İli Muradiye İlçe merkezli 1976 da bir deprem oldu. Bu depremi televizyonda 20 yaşındayken canlı olarak izledim. Aklıma iki olay 47 yıldır kaldı. Hala aynı davranışta olan yaratıklar bulunmaktadır. Unutamadığım iki olay şudur:
“ 1- Depremde ölmüş bir kadının kolundan birkaç bileziği almak için kolunu kestiler ve bilezikleri aldılar!
1- Bölgeye yoğun şekilde yardım malzemesi gitti. Köylere kamyonlarla giden malzemelerin olduğu taşıtların üzerine çıkarak, aşağı attılar. Diğer haramilerde atılan yardım malzemeleri kaptılar. Bu depremde 3800 ölü oldu. 500 yaralı oldu. Enkazda donarak, hipodermi ile ölenlerde oldu.”
Van ve Erciş’te 2011 yılında bir deprem oldu. Deprem 7,2 büyüklüğündeydi. 601 kişi öldü! Devlet bir yıl içinde binlerce konut yaptı. Orada bir akrabamızın 2 binası vardı. Yıkılan bu binalarda 27 kişi ölmüş! Mahkeme, binaları yapanları suçlu bulmuş. Demir eksik, çimento eksik, kum ve çakıl deniz- göl kumu diyerek, karar vermiş. Ölenlere tazminat verilmesine karar vermiş.
Elazığ’da 2 yıl önce; 2020 yılında, 6,8 büyüklüğünde bir deprem oldu. Aslında 6,8 büyüklüğündeki deprem çok büyük bir deprem değildir. Şiddeti de büyük değildi. Ama bu halkımıza ve devletimize pahalıya mal oldu. Çünkü binalar dayanıksızdı. Devlet yıkılan konutların yerine 2 yıl geçmeden 20 binden fazla konut yaptı.
“ ( 06 Şubat 2023 günü Kahramanmaraş Pazarcık İlçe merkezinde ve 9 saat sonra aynı İlin Elbistan ilçesinde 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde bir deprem oldu. Şiddeti; 9- 10 olarak bildirildi. Ülkemizde olan en büyük şiddetli deprem olduğu açıklandı. Depremin üzerinden 80 saat geçti. Hala enkazlardan sağ insan çıkarılmakta, kurtarılmaktadır. Dört gündür tüm televizyon kanalları bu deprem olayını sürekli vermektedir. Bizde 4 gündür sabahlara kadar ağlayarak, izlemekteyiz. Gerekli maddi yardımı da bankadan yaptık. Dua etmekteyiz. Deprem de 360 km. uzunluğunda fay hattı kırıldı. 3 metre ülkemiz Akdeniz’e doğru kaydı. Yol ve tren yolu demirleri 3 m. Kayarak, eğildi. 3 gün içinde, 80. Saatte; en büyüğü 6,6 büyüklüğünde olmak üzere 700 artçı deprem oldu.
Yaralı sayısı, 80. Saatte, 1999 Marmara depreminden henüz fazla oldu. Ölü sayısı da 14 bini geçti. Yaralı sayısı 64 bini buldu. Daha sonra yenileyerek, resmi rakamları vereceğim. Şu anda deprem enkazları üzerinde arama- kurtarma çalışmaları 113,201 arama- kurtarma ekipleri tarafından sürdürülmektedir. Yurt içinden ve yurt dışında arama- kurtarma ekibi ve maddi yardımlar devam ediyor. 5300’den fazla iş makinesi deprem kurtarmada henüz kullanılıyor. Bugün bölge için 10 İlde OHAL kanunu çıkacak. Gereken malzemeye devletin el koyma hakkı oluşacak. Allah cc. Yardımcımız olsun. Deprem bir doğa- tabiat olayıdır. Ama başımıza gelenler, insandan kaynaklanan olaylardır. Sağlığımda pek çok deprem yaşadım. Gördüğüm şudur: biraz sağlam yapılan depremler 9- 10 şiddetindeki depreme de dayanmaktadır. Bölgede 46 tane baraj vardır. Hiçbir hasar almadı. Sadece Malatya’da olan bir barajın suyu boşaltılmaya başlandı. Akıl, zekâ, bilgi mutlaka muhakkak tam anlamıyla doğru kullanılmalıdır.
Son 10 yıl içinde onlarca yıkıcı deprem yaşadık. Bunlardan bazıları şunlardır: Kahramanmaraş, Elbistan, Gaziantep, Nurdağı, Düzce, Gölyaka, İzmir, Buca, Kavaklı tepe, Elâzığ, Pütürge, Marmaris, Akhisar, Kaynar pınar, Karlıova, Köyceğiz, Sivrice, Silivri, Denizli, Bozkurt, Bodrum, Karaburun, Gökçeada, Çanakkale, Fethiye, Edremit, Tabanlı, Simav vb. gibi pek çok yerde son 10 yıl içinde deprem meydana geldi. Ama hala akıl başa gelmedi. Zekâ işletilmedi. Doğru bilgi kullanılmadı. Sahtekârlıklar son bulmadı.
Güneydoğu Anadolu fayı, Kahramanmaraş merkezli ve çevre merkezli sık sık depremler olmaktadır. Bu fay hattı çok büyük depremler oluşturmaktadır. 1100 ve 1500 yıllarında da bu fay hattında, 2023 yılında olan depremler gibi büyük ve şiddetli depremler oldu.
Bu büyüklükte ve şiddette büyük depremler Kuzey Anadolu fay hattında da 200- 300 yılda bir olmaktadır. Ama olanlardan insanlar yeterince ders almamakta, ibret oluşturmamaktadır. İnsanlar ne depremden kurtarmayı öğrenmektedir. Ne de hazırlığını yapmaktadır. Deprem olduğunda; kuru, işe yaramayan kalabalıklar toplanıyor. Hep başkalarını izliyor. Kuru kalabalıkla zarar veriyor. Gürültü çıkararak, enkaz altından gelen seslerin duyulmasını da önlüyor! Bazıları da oturduğu yerden sadece yıkıcı eleştiri, olumsuz eleştiri yapıyor. Uzman olan öğretim görevlileri de ahkâm kesiyor. Ahkâm kesme; yeterli yetkin uzman yetiştir.
Tüm olayları duygusal zekâ, realist zekâ, idealist zekâ ile izliyorum. Bizler gibi olanlar, merhameti, insafı, vicdanlı, imanlı davranıp, gereken her türlü yardımı yapıyor. Materyalist olanlar, terör yanlısı olanlar, milletimize kurşun sıkanların destekçisi olanlar, bir kalabalığa sahiptir. Hiç yardım yapmadıkları gibi, 10 kadar televizyon kanalı ile yıkıcılık, olumsuzluk, yalancılık yapıyorlar. Bunların bazılarını halk bölgeden kovdu. Bunlar gibi ilgisiz bazı siyasetçilere de tepki gösterildi. Deprem bölgesinde yoklar.
İyi, güzel, imanlı milletimiz her türlü yardımı yapıyor. Hatay Havaalanı depremde zarar gördü. Onarımı sürüyor. İskenderun Devlet Hastanesi çöktü. Bazı havaalanlarının binaları zarar gördü. Tren yolları 3 metre kaydı. Yollar parçalandı. Coğrafya 3 m. Kaydı. Yardımların kamyon ve Tır taşıtları bazı yollarda 40. Km. kuyruk oluşturdu. Deniz ve hava yoları ile yardımlar her çeşit yapılıyor. 125 taneden fazla uçak, helikopter yardım taşıyor. Tüm oteller, yurtlar, pansiyonlar, okullar, stadyumlar, kapalı spor salonları, bazı yerler depremzedelere açıldı. Devlet, millet elinden geleni yapıyor. Keşke afet sonrası yapılanları, fedakârlıkları, afet öncesi de yapabilseydik. Birlik ve beraberlik anlayışı devam ediyor. Özveri, fedakârlık sürdürülüyor.
1999 Marmara depremi 7,4 büyüklüğündeydi. Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla 130 atom bombası etkisindeydi. Kahramanmaraş depremi ise 500 atom bombası yıkıcılığındadır.
Kahramanmaraş – Pazarcık merkezli deprem 7,7 büyüklündeydi. Elbistan depremi ise 7,6 büyüklüğündedir. Ondalık sayı ile 0,1 fark vardır. Ama bu logaritma olarak 1,3 büyüklüğüne karşılık geliyor.
Kahramanmaraş depremi, 1999 Marmara depreminden 6 kat daha şiddetli, yıkıcı olduğu açıklanıyor. 6 kat daha fazla enerji boşalımı olmuştur.
Maraş depreminde 360 km. bir fay kırılması oldu. Ama deprem 560 km. çapa ulaşıp, yıkıcılık yaptı. 13,5 milyon insan depremden olumsuz etkilendi.
“ 1939 Erzincan depreminden de söz edelim. Bunlar ülkemizin en büyük depremleridir. Erzincan depremi 26-27 Aralık 1939 da oldu. 33 bin kişi can verdi. 100 binden fazla insan yaralandı.”
Onlarca deprem soğuk kış mevsimlerinde oldu. Kış mevsiminde olan depremlerde insanlarımız çok daha fazla zahmet, eziyet, acı, yokluk çekmektedir. Kahramanmaraş 2023 depremi de kış soğuğunda oldu. Öyle ki, 2022- 2023 yılı kurak, sıcak geçiyordu. Şubat ayında kar yağışı ve yağmur başladı. Buna çok sevinmiştik ki, ardından bu acı deprem geldi. Deprem İllerinden kuzeyde kar yağarken, güney deprem illerinde yağmur devam etti. Elbistan’da geceleri eksi - 14 derece soğuk oluyor.
06 Şubat 2023 Kahramanmaraş - Pazarcık 7,7 büyüklüğündeki, depremde; Pazarcık İlçe merkezli deprem, gece 04.17’de oldu. Hava soğuk, kar ve yağmurlu olduğu için insanlar, depremden sonra evinde kaldı. Giyiniklerdi. Ardından 9 saat sonra, ikinci Elbistan 7,6 büyüklüğünde deprem oldu. Hasarlı, yorgun binalar çöktü. Binlerce yüksek bina çöktü. Öyle çökenler oldu ki, blok beton değil, toz- toprak, ufanmış betonlar oldu. Binalar içinde yaşam aralığı bile kalmadı. Bazılarında yaşam aralığı kaldı.
10 ilimiz ağır hasar aldı. 23 İlçemiz, ağır hasar aldı. Köylerimiz de yıkıldı. Pazarcık ve Elbistan depremleri ana depremdi. Ama ondan sonra Nurdağı 6,6 deprem, İslahiye 6,5 büyüklüğünde deprem oldu. Deprem 110.000km2 alanı etkiledi. 13,5 milyon insanı etkiledi. Bu fayın adı; Doğu Anadolu fay hattı olarak geçiyor.
83. saatte 16,170 can kaybı, 64,191 yaralı kurtarıldı. 650 bin depremzede kamu binalarına yerleştirildi. Tüm ihtiyaçları karşılandı. Ülke içinden ve dışında yeterli ihtiyaç maddeleri ulaştırıldı.35 isteyen kişi deprem İlleri dışına çıkarıldı. Bir yıl içinde tüm konutlar devlet tarafından yapılacak. Kirada kalmak isteyenlerin, kiraları devletçe ödenecek. Bu her zaman böyle oldu, oluyor.83 saat içinde 1400 artçı deprem oldu.
Okullar deprem günü 1. Sömestri tatilinden sonra, 2 hafta sonra okula başlamıştı ki, okullar açıldığı gün tekrar iki haftalık tatil edildi. Tüm ülkemizde tatil edildi. Depremzedeler kamu binalarına, yurtlara yerleştiriliyor.
Ordumuz tüm kara, deniz, hava, asker araç- gereç, askerlerini deprem bölgesine gönderdi. 20 bin öğretmen ve 3 bin imam bölgede gönüllü görevlendirildi. Doktorlar ve sağlık personeli görevlendirildi. Bu gönüllülük esaslı yapıldı. Milletimiz gönülden yardım yapıyor.
Bölgede yabancı ve yerli 100 binden fazla kurtarma- arama ekibi var. 90 ülkeden kurtarma ve yardım geliyor.
Vinçler, kepçeler, kamyonlar, hılkı, makas, ışık, jeneratör, ses dinleme cihazı, vücut sıcaklığına duyarlı cihazlar, kameralar, lambalar, kaldıraçlar vardır.
Beşinci gün oldu. Cumhurbaşkanımız Erdoğan deprem bölgesini il, il geziyor. Açıklamalarda bulunuyor. 5. Gün olarak 18.991 imanlı kişi şehit oldu. 75,523 kişi yaralı kurtarıldı. Kurtarma çalışmaları beşinci günde devam ediyor. ( Bu can kaybı ve yaralı sayısı ile 1999 Marmara Depremi geçilmiş oldu.) Şu anda 107. Saatte enkazdan canlı çıkıyor. Onlarca televizyon bölgeden canlı yayın yapıyor.
Depremzedelerimize başsağlığı, şifa, derman, deva diliyorum. Şehit olanalar rahmet diliyorum. Yaralılarımıza şifa diliyorum. Ağlayarak, dua ediyorum. Gereken maddi, manevi yardımı yapıyorum. Milletimizde gerekeni yapıyor, yapmayı sürdürüyor. İlgi duyan herkese teşekkür ediyorum. Allah cc. Razı olsun diyorum. Sağlık esenlik, rahmet diliyorum. Canımdan, ciğerimden, kalbimden, yüreğimden iyilikler, rahmetler diliyor, dua ediyorum. İnsanlık ölmemiş. Bu konuda yazım inşallah devam edecek. Bu yazılarım tarihe belge olarak kalır, inşallah.