İslâm dini, ilim dinidir. İlim sahipleri dinimizi daha iyi, güzel, kolay anlar ve dosdoğru yaşar. Kur’ân hükümlerini, peygamberimizin kılavuzluğunu, seçkin sahabe yaşayışını, İslam âlimlerini, akli ve nakli ilimleri daha doğru anlar ve yorumlar. Kur’ân ve sünnete bağlı, ilmi bir yaşantı sürdürür. Akli ilimlerin yanında, dini ilimlerden; Kur’ân, hadis, sünnet, tefsir, kelam, fıkıh, ilmihal, akait gibi dini ilimleri de en doğru şekilde bilir ve yaşam tarzı yapar.

                Kur’ân’ın ilk emri; oku! Olmuştur. Yine ayette; “hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu? Diye açıklanmış. Âlimler, peygamberlerin varisleri kabul edilmiş. İlim payesinin büyüklüğü açıklanmıştır. İlim öğrenme, kadın ve erkeğe farz kılınmış. Öğrenmenin yeri, zamanı, mekânı yoktur, denmiştir. Gereksinim duyulan her yararlı ilmin, bilimin, bilginin, tekniğin, teknolojinin, kültürün, sanatın, mesleğin öğrenilmesi istenmiştir. “Dini ilimler, doğa ilimleri ayrımı daha sonra, ilmin kolay öğrenilmesi için dallara ayrılmıştır.” Dini ilimler, akli- doğa ilimleri diye bir ayrım yapılmamış. Her ilim Allah cc. Katındandır. Allah’ın âlim sıfatının sonucudur.

                İslam dini, ilim dinidir. Âlime, ilme değer verilmiştir. Müslümanlığın yaşam tarzı edildiği dönemlerde ilim ile yükselmiş. İslam dini yaşanılmadığında; rezil, zelil, zillet içinde illetli olunmuştur.

                Gerçek ilim sahipleri ilmin faziletleri ile doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, yararlıyı zararlıdan, önemliyi önemsizden, dosdoğruyu sapkınlıktan ayırır. Hak ve hakikatin yanında yer alır. Eşyanın hakikatinin yanında yer alır. Manayı anlar.  Sapık olmaz. Sapık sapkınlara uymaz.

                İlk peygamber Âdem as. Dan beri İslam dini hep hak ve hakikati önermiş. Sapıklıktan, sapkınlıktan sakınılmasını emretmiş ve de öğütlemiştir. “İslam dini, ilim, güzel ahlak, edep, hayâ, hak, hakkaniyet, bilgi, ibadet, değerler bağlamında en iyiyi, doğruyu, güzeli, yararlıyı, ilmi, irfanı, hakkıyla hakkaniyetli çalışıp, kazanmayı öğütlemiştir. Adil ve eşitlikçi davranmayı emretmiştir. Batılı, küfrü, sapkınlığı reddetmiştir.”

                İnsan dünyaya bilgisiz gelir. Âlimlerden bilgiyi duyu organları ile öğrenir ve yaşar. Duygu ve düşüncelerini başkalarına aktarır. İyi bir eğitimci öğreten olur. “En güzel ve iyi eğitimci ve öğretici peygamberimizdir. Peygamberimizi bu konuda da örnek almamız gerekmektedir.” İlim öğrenmek, herkese farzdır. Öyle isteğe bağlı bir durum değildir. İlim sahibi olmayandan, gerçek anlamda dosdoğru bir takva mümin ve Müslüman olmaz.

                Kur’ân’ın ilk ayeti; “ Yaratan Rabbinin adı ile Oku!” olmuştur. Dünyevi ve uhrevi her yararlı bilgi mutlaka ama muhakkak öğrenilmelidir. Daha önce de ilim konusunda onlarca makale yazmıştım. “Kur’ân’ın yaklaşık %25’inin ilim ve ilim türevleri ile ilgili ayetler olduğunu yazmıştım. Kur’ân’da dolaysız ilim ve ilim kökünden türeyen 750 sözcük vardır.”

 Peygamberimizin ilim öğrenme hakkında yüzlerce hadis-i şerifi ve sünnetleri bulunmaktadır. Akli doğru kullanmanın, ilmi- dini yaşamanın dünya zorluklarından ve cehennemden kurtuluş olduğu bildirilmektedir. Dünyanın, evrenin sonsuz kudret ve işleyişini, hikmet ve sebep- sonuç ilişkisini ancak ilim sahiplerin anlayacağı bildirilmektedir.

                “Allah’a ve peygamberine ancak gerçek samimi ilim sahipleri sevgi, saygı duyar, itaat eder.”

“Kur’ân ilme yönlendirirken, sakin cahillerden olma, diye uyarır. Cahillerden yüz çevir,” der.

Peygamberimiz; “Rabbim ilmimi artır,” diye dua eder. İlim, zihinsel birikim ürünüdür. Çalışmakla, gayretle, azmetmekle, bilgi biriktirmekle, düşünce üretmekle, bilinen düşünceleri kazanıma dönüştürmekle oluşur. İlim öğrenmek istek ve gayretle olur. İlim eğitimciden, öğretmenden elde edilirse, daha başarılı olunur. İmanlı kişiler ilmin hikmetini daha iyi, doğru anlar ve de kavrar. Mutlak ilim sahibi Allah’tır. Allah’tan ilmi öğrenmek en iyi doğruya ulaşmayı sağlar. “Allah cc. Her şeyi sınırsız olarak hakkıyla eksiksiz bilir. Sıfatlarında sınır yoktur.”

                İnsanların en hayırlı olanları âlimler olduğu gibi en şerlileri de âlimlerdir. Bu bilgiyi kullanma şekli ile olmaktadır. Faydasız ilimden ve kötü bilginlerden Allah’a sığınmalı. İlmin yerini cehalet alırsa, zalimler gaddar olur. Dünyayı ateşe verir. Bu adi alçak kahpe katillere de uyanlar, cehenneme gider. Bize düşen görev; bilgiyi edinmeli. Kazanıma dönüştürmeli. Bilgiyi üretmeli ve yaygınlaştırmalı.

                Dünyayı izleyiniz. Gözlemleyiniz. Gerçek bilgi sahibi olmayanlar, adi birer canavar olmuş, saldırmaktadır! İlim yolu, hak yolu cennete götürür. Cehalet, cahillik cehenneme götürür.

                Peygamberimiz ve bilge seçkin sahabeler, “Suffe” denilen medresede hem İslam dinini hem de ilmin diğer dallarını öğretiyorlardı.

Sahabe; “dostlar, arkadaşlar” anlamına gelmektedir. Suffe; “ gölgelik, sundurma” anlamına gelmektedir. İslam’ın ilk üniversitesi bu “Suffe” okulları kabul edilmektedir. Peygamberimiz, Sufle okulları ile cami sohbetleri ile ev sohbetleri ile sokak anlatımları ile cehalet toplumunu bilge mutluluk toplumuna 23 yılda dönüştürmüştür. Peygamberimizi tanımayan, bir öğretmenden, eğitimciden, ebeveynden, imam- hatipten yararlı olma bakımından hiçbir değer çıkmaz.

                Suffe okullarında Kur’ân, İslâm, ilim öğrenen sahabeden 10 bin kişi, dünyanın farklı beldelerine gönderilmiş. İslam dinini, ilmi öğretmişlerdir.

                Peygamberimiz; “İlim Çin’de bile olsa gidip, öğreniniz,” buyurmuşlardır. “Mümin ya hayırlı konuşsun ya da sussun,” diye buyurmuşlardır

Müslüman, ilim= bilim= bilgi bilmeli ve bildiği doğru bilgilerle yaşamalı. Çağa uygun bilgi, meslek, sanat öğrenmeli. Bilmediği konuda konuşmamalı. Her an ilmini artırmalı. İlim sözcüğü her türlü bilgiyi içerir, kapsar.

Peygamberimiz; “hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, alsın,” buyurmuşlardır.

Peygamberimiz, Suffe okullarında ders verirdi. Okuma, yazma, Kur’ân ilimleri, akait, kıraat gibi konularda öğretme yapardı. Eğitime de büyük ağırlık verirdi.

Yunus Emre; “ İlim, ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin. Ya nice okumaktır,” dizeleri ile ilmi anlatmış.

Mümin olan; kendini, Rabbini, haddini, hududunu bilir, buyurmuşlardır.

Müslüman, ilmin ve vahyin bilgileri ile hikmetli, güzel, iyi, doğru, dürüst, estetik işler, eserler yapar. Müslüman, ilmin yanında cehaletin karşısında olur. İlim ve teknik sahipleri hep ilerler. “Yaratanın adı ile hayırlı işler yapar.

Müslüman, insanlığa örnek olur. Örnek ve önder bir toplum oluşturur. “İyiliği emreder. Kötülüğü yasaklar.” En hayırlı ümmet, millet olur. İmanı, İslam yaşayışı, güzel eylem ve davranışları ile harika ve de harikulade olgun insan olur. Fazilet değerleri ile güzel ahlak yaşantısı ile önder, lider olur. İnsanları hayra çağırır. Allah’ın emirlerini tutar. Yasakladıklarından sakınır ve sakındırır. İdeolojik sapıklık ve felsefi sapkınlık içine düşmez.

Müslüman olmak ve yaşamak samimiyetle- ihlâsla olmalı. Siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, ahlakı olarak İslam olmalı. Samimi olmadan mümin olunmaz. İhlâs, samimiyet, içten davranmak, gönülden bağlanmak esastır. Halis dindar olmalı. Halis dindar olanlara , “dindar” denir. Müslüman’ın içi- dışı bir ve güzel olur. Dürüst ve samimi olur. Tüm günahlardan, haramlardan, şüphelilerden uzak kalır. İkiyüzlü olmaz. Kâfir gibi davranmaz. “Din maddi- manevi anlamda temizlik, öğüt- nasihattir.”

Müslüman; hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, güzel ahlak, edep, hayâ, iyilik insanı olur, olmalıdır. Müslüman kötü huylu, karaktersiz, ahlaksız, edepsiz, görgüsüz olmaz. Müslüman; Allah’a şirk koşmaz. Sihir, büyü, fal bakma yapmaz. Haram, günahtan sakınır. Faiz, haram yemez, içmez. Hak yemez. Yetim malı yemez. Meşru savaştan kaçmaz. Dürüst insanlara yalan, iftira isnat etmez. Dedikodu yapmaz. Sevgi, şefkat, merhamet içinde huzurlu, mutlu, rahat, kolay yaşar. İman, ibadet, iyilik yapmada samimi olur. İslam’da iman şüphe- kuşku götürmez.

İslam’ı tanımak, anlamak, yaşamak, anlatmak gerekir. “Cahil, cühela, çapulcudan; hak mümin, hakiki, samimi, bilge, olgun, takva Müslüman olmaz.” Müslüman, Allah’a, insanlara, hayvanlara, bitkilere, doğaya, dünyaya, evrene karşı sorumluk ve görevlerini bilmeli ve yapmalı. İslam dini öyle 50 - 100 - 1,000 kitapla anlatılacak bir hak din değildir. İslam dini bir deryadır. Ömür boyu öğretimle bir kısmı öğrenilebilir.

Mümin; en güzel, iyi, doğru, dürüst, merhametli, yumuşak huylu, affedici, bağışlayıcı, kolaylık sağlayan, İslam dinine, ilme, doğru kullanılan akla, zekâya göre yaşar. Uyumsuz, çekişen, iten- kakan olmaz. Zalim olmaz. Kâfir gâvur gibi davranmaz. Müslümanların niyeti halis ve temiz, kendi ihlâslı ve de samimi olur. Şirke, gösterişe, nefsine göre heva ve hevese düşmez. Görsünler, desinler, diye iş, eylem, davranma yapmaz. Müslüman doğru, dürüst, adil, eşitlikçi, hayâ, edep, terbiye sahibi, güvenilir olur. Sahteciden, sahtekârdan, hırsızdan, yolsuzdan, edepsizden hak mümin hakiki Müslüman olmaz. Sadece kendini Müslüman zanneder. Ama başkaları ona iyi, tam, güzel not vermez.

Kur’ân-ı Kerim 323,015 harf, 77,439 kelime- sözcük, 6,236 ayet, 114 süreden oluşmaktadır. Rahmet peygamberi Hazreti Muhammet Mustafa sav. Kur’ân’ı açıklamış, anlatmış, yorumlamış, yaşamış ve yaşatmıştır. İslam dini konusunda ve hayatta yalan söyleyenlerin, “bizi aldatanlar bizden değildir,” diyen peygamberimizdir.

Yine peygamberimiz: “ Müslüman, insanların elinden ve dilinden güven içinde olduğu kişidir…”

Din, Allah’a karşı samimi olmaktır. Din, peygambere karşı samimi olmaktır. Din bütün müminlere, insanlara karşı samimi olmaktır.

Al-i İmran süresi, 31. Ayet: “ De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah’ da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”

Hadis: “ Müminler birbirine muhabbet, merhamet ve şefkat gösterme hususunda tek bir vücut gibidir.”

Ayet: “ İnsan, kendinin başıboş bırakılacağını mı zanneder? “

Hadis-i şerif: “ Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Sadece kalplerinize ve amellerinize bakar.”

“ Müminin en sevilen ibadeti; Allah’a karşı ihlâslı ve samimi olmasıdır.”

Lütfen! Allah’ın emirlerini tutunuz. Yasakladıklarından sakınınız. İslam dinini, peygamberimiz gibi yaşayınız. Aksi halde dünyada ve ahrette telafisi mümkün olmayan zarara, ziyana, eziyete, hüsrana uğranılacaktır!