Dünyaya bir kere geldik! Ömrümüzün sınırları- hudutları, haddi, hesabı bellidir. Hayatımızı en güzel şekilde, en iyi, güzel, doğru, yararlı, harika, harikulade, şahane değerlendirirsek; iki âlemde huzurlu, mutlu oluruz. Aksi halde iki âlemde de, cehennemi, Allah cc. Korusun, yaşarız! Bizim en iyi, güzel, doğru, dürüst, düzgün, yararlı, şahane, muazzam, mükemmel, muhteşem, etkin, yetkin olmamız; kendi elimizdedir. Kendi irademizdedir. Kendi çalışmamızın veya ilgisizliğimizin sonucu; olumlu veya olumsuz insan oluruz! Nasıl başarılı, hayırlı işler yapacağımızı, Allah cc. Vahiy yolu ile peygamberimiz aracılığıyla bizlere bildirmiştir. Bilen âlim kişilerde bunun öğretisini, eğitimini yaptırmaktadır.

Önce âlemleri hiç yoktan yaratan, yaşatan Yüce Allah’ımızı, Esma’ül Hüsna ile öğrenip, sevgi, saygı duymalıyız. İtaat, taat, ibadet etmeliyiz. Allah’a karşı görevlerimizi, Allah’ımızın istediği, peygamberimizin yaptığı şekilde yapmalıyız.

İnsanlara karşı görev, ödev, sorumluluk, yükümlülüklerimizi eksiksiz yerine getirmeliyiz. İslam ahlaklı yasamalıyız.

Hayvanlara ve doğadaki canlılara karşı görevlerimizi eksiksiz yapmalıyız. Hayvanları ve doğadaki canlıları korumalıyız. Kışın eksi 45 santigrat derecede yaşam mücadelesi veren o güzelim Allah’ın dilsiz kullarını; zevk, keyif, hobi için avlayıp, nefsimizi tatmin etmek için katliam yapmamalıyız. Hayvanların yavruları yuvalarında anne ve babalarını beklerken, avcılık yapmamalıyız. Olgun insan olmalıyız. Hayvani arzulardan kurtulmalıyız.

İslam dininin ilkelerine göre yaşayan olgun, yararlı, bilgili, bilinçli Müslüman olmalıyız. Serseri aptal gibi davranmamalıyız.

İslam dinine göre neyi yapmamız uygundur. Neleri yapmamız haramdır, yasaktır, öğrenip; ona göre yaşantımızı şekillendirmeliyiz.

İnsanlara, varlıklara, doğaya, çevreye zarar vermemeliyiz. Zarar, ziyan verici her davranıştan sakınıp, kaçınmalıyız. Yüce Allah’ın istediği, peygamberimizin hoşnut olduğu, hak mümin, hakiki takva bilge Müslüman olmalıyız.

Bütün sorumluklarımızı yerine getirmek için önce kendimize karşı görevleri öğrenip, yerine getirmeliyiz. Kendimizi her yönüyle yetişmeli, geliştirmeli, bütünlemeli, eğitmeliyiz. Yaratılış gayesine uygun kendimizi geliştirmeliyiz. Öncelikle etkin, yetkin insan olmalıyız. Kendimize, aile halkımıza, hiç kimseye zarar veren olmamalıyız. Yarar vermek, hizmet etmek, yardım etmek gibi bir güzellik varken, niçin; neden zarar veren yaratık olalım?

Müslüman, kendine, başkalarına katkı sunar. “Başkalarının canını, malını, evini, parkını, bahçesini, özgürlüğünü, namusunu, izzet ve onurunu korur.” Müslüman, sevgi, saygı, merhamet, şefkat, müşfik doludur. “Elinden ve dilinden başkaları zarar görmez.” Başkalarını kendinden önde tutar. Yardım eder. Sevgi, saygı gösterir. Selamlaşır. Dargın, küs durmaz. Hayır eder. Dostça, iyi geçimli, uyumlu olur. Konuk olarak ağırlar, ikram eder, hediye verir. Güler yüzle, tatlı dille konuşur. Davet eder, davetine gider. Yemek yedirir. Hastalanırsa, ziyaret eder. Başkalarının kusurlarını araştırmaz. Kötülük, eksiklik yaparsa; bağışlar. İyi günde, kötü günde beraber olur. Dertleri ve sevinçleri paylaşır.

İyi bir samimi güzel Müslüman, dili ile duyu organları ile beden bölümleri, vücut organları ile en harika, şahane, harikulade, en ideal olanları yapar. “Kur’an, sünnet, ilim, irfan, bilim, kültür, sanat güzellikleri ile yaşar. Allah cc. Yolundan ayrılmaz.” Ayrılıp da, kâfirlerden olmaz. İslam dininin yasakladığı davranışları yapıp da; zalim, zulmeden, kâfir, lanetli olmaz. Verdiği sözde durur. Emanete, iffet değerlerine, milletin varlığına, milletin ve insanlığın değerlerine hainlik etmez. İyi yüzlü davranmaz. İyilik meleği gibi davranır. Haksızlık ettiğinde; özür diler, hak hukuku sahibine verir. Haksızlık etmez. Haksızlık da görmemeye çalışır. Helal yoldan rızkını kazanır. Haram ile kendini ve çocuklarını doyurmaz. Kimseyle alay etmez. Bütün “Müslümanları kardeş, insanları karındaş bilir.” Ümitsizliğe düşmez. Azimle, tutarlılıkla, kararlılıkla, girişimle her zorluğu, güçsüzlüğü aşar. Gerektiğinde başkalarından yardım ister.

Müslüman, inancının gerektiğini yapmalı. Lafta kalmamalı. “Allah’ın emrettiği, peygamberimizin yaptığı şekilde İslam dinini yaşamalı. Allah’ın yasakladığı- haram kıldığı 700 kadar davranışı yapmamalı. Haramları günümüzde öğrenmek çok kolaydır. Telefona yazılı ve sözlü sor! Yazılı ve sözlü yanıtını alabilirsin. Dini kitaplardan öğrenebilirsin. Bilgisayar ve tabletlerden öğrenebilirsiniz.”

 Günümüz Bilgi çağıdır. Her bilgiye ücretsiz ulaşmak çok kolaydır. Her mesleği de öğrenmek çok kolaydır. Hem de devlet öğrenene sigorta ve ücret ödemektedir. Yanı cahil, cühela, mesleksiz, sanatsız kalma; ilgisizlikten, tembellikten, vurdumduymazlıktandır. Cesur, atılımcı, girişimci, becerikli olan; dünyayı fethetti. Şimdi gezegenlerde dolaşıyor.

Kendine, aile halkına, çevrene zararlı olmamalı. Hiçbir şekilde zarar ve kötülük vermemeli. Sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirmeli. İkiyüzlü olmamalı. “Zalimlerle iş tutmamalı. Zalime destek olmamalı. Zalime destek verende, zalim olur. Günahına ve suçuna ortak olur.”

 İslam dininin iyi, güzel, yüksek ahlakını yaşayan olmalıyız. Müslüman sevgi dolu saygılı, sevilen ve hakkı hakikati seven olur, olmalı. Öyle laf ile işi götürmeye çalışmamalı. Kendimizi aldatıp, avutmamalı. Helal işten, helal yoldan geçimimizi sağlamalıyız. Üreten, keşfeden, icat eden, helal kazanan, savurgansız harcayan olmalıyız. Kendimizi kurtardığımız gibi aile halkımızı ve başkalarını da kurtarmalıyız. Allah cc. İçin iyilik etmeliyiz. İyiliğimiz karşılığında maddi çıkar beklememeliyiz. Vakıf insanı olmalıyız. Bütün Müslümanları kardeş kabul etmeli, bilmeli. Müslüman olmayanların da hak hukukuna daha özen göstermeli. “ Belki bugün kendimizi yeterince iyi yetiştirememiş olabiliriz. Ama ümitsizliğe düşmemeli. Hemen plan programımızı yapıp, girişimde bulunmalıyız.”

Müslüman hak ile batılı birbirine karıştırıp, bile bile hakkı, hakikati gizlememeli. Hak ile batılı bir kalpte, beyinde tutup, doğruyu yalanla karıştırmamalı. Bu hakkın ve hakikatin zarar görmesine neden olur. Hak bellidir. Batıl da bellidir. İlim, bilim, dini bilgi edinirken de, dikkatli olmalı. Bilgiyi insan doğasına düşman olan düşüncelerle öğrenmemeli. Bugün pek çok ideolojik görüş, felsefi görüş alabildiğine sapkın, sapık, bozuk, çürük, insan onuruna zıt durumdadır. Sapkın olanlar kelimelerle oynayarak, nefse uygun hale getirip; aldatma, kandırma, insanı kötü emelleri için işlevli kılma yapmaktadırlar. Sapkın kişilerin yazdığı Tevrat ve İncil gibi kitapları bile; İşte Allah’ın kitabı olarak kabul ettiriyorlar. Sapkın felsefi görüşleri bile din gibi tanıtıp, taptırıyorlar. Kendilerine Allah’tan başka ilahlar ediniyorlar.

Bizim İlahimiz sadece ve ancak âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır. Biz sadece tek olan hak olan İlahimizin emrine uyarız. Ona itaat, taat, ibadet ederiz. Onun emir ve yasaklarına uyarız. İlahimiz kanun, yasa koyucudur. İlahimiz Allah’tır. O hiç yoktan yaratan, yaşatandır. Bütün varlıkları ilahimiz olan Yüce Allah cc. Yarattı. Onun eşi, benzeri, ortağı, misli, dengi yoktur. Biz Rabbimiz, ilahimiz olan Yüce Allah’ımızı; “Esma’ül Hüsna” denilen, Kur’an’dan öğreniyoruz. Başkalarının kurgu, uydurma, düzmece, yalan, iftiralarını dikkate almıyoruz.

İnsanlık tarihi boyunca; zalim, zulmeden, sapık, sapkın, batıl, küfür düşünce sahipleri her zaman, dehşet saçan katliamlar, soykırımlar, işkenceler, öldürmeler, vahşilikler, barbarlıklar, hakaretler, saldırılar yapmış, yapıyorlar! Emperyalist emeller için her türlü insanlık dışı davranışı yapmışlar, yapmaktadırlar. Bu akılsızlıklarla, kafasızlıklarla, sapkınlıkla yapacaklar da! Bu sapıklar, Müslümanları da kendilerine benzetmek, insanlık düşmanı haline getirmek için her türlü ahlaksız girişimi, rüşvet vermeyi, fonlamayı yapmaktadırlar!

Bugün İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, B.A.E. gibi ülkeler, İslam ülkelerine anarşi, şiddet, terör, çatışma, iç savaş, dış müdahale oluşturmaktadır. Kur’ân ve sünnete bağlı İslam inancını yaşama yerine; sapıtılmış, sapkın haline gelmiş, mezhep anlayışlarını kendi nefisleri ile birleştirerek; anarşi, şiddet, iç savaş, savaş, müdahale çıkarıyorlar. Elin kâfirlerinin aracı, gereci, aleti, malzemesi konumundadırlar.

Müslüman, eğer gerçek anlamda dosdoğru, dürüst, düzgün Müslüman ise; her iş, davranış, eylem, hareketinde Müslüman olmalı. Siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, çalışma, yönetme alanlarında da Müslüman olmalıdır. Kâfirlik, gâvurluk, zalimlik yapmamalı. Asimilasyon, savaş, işgal, bozuk davranış yapmamalı.

“Bendeniz, yazılarımı günümüzde kullanılan Türkçe ile yazmaya çalışıyorum. Türkçe çok değiştirilmektedir.” 1920- 1930 yıllarında yazılan kitapları anlamakta zorluk çekiyoruz. Hem de, bendeniz, 1900 doğumlu olan büyükbabam ile Büyük annem ve yaşıtları ile gençliğimi yaşamışım. Yine de anlayamıyorum. Bir sözcük 2- 3 defa değişikliğe uğratılmış.  Alfabe değiştiği gibi sözcüklerde- kelimelerde değiştirilmiş.

Türkistan, Türk Cumhuriyeti Devletleri de 2 defa alfabe değiştirmişler. Sözcükleri değiştirmişler. Bunun için Türkiye ile Orta Asya Türkleri %80 oranında birbirini anlayamıyor. Anlamak da olmuyor. Yazıyı okumak da olmuyor. Bizim konuştuğumuz Türkçe ile Türkistan ülkeleri Türkçesi artık farklılaştırılmıştır. Türkistan Müslüman Türk halkları 1920 yıllarından sonra, komünist SSCB Rusya’sı egemenliğine girmişler. 1991 de bağımsız devlet olsalar da, hala resmi dilleri Rusçadır. Her yönü ile bağımsız olamamışlar.

Günümüzden 20- 30 yıl önce şu Türkçe sözcükleri ülkemizde konuşuyorduk: “ Cevap, ehemmiyet, hadise, hayat, hür, ihtiyaç, imkân, ihtimal, kelime, mana, kanun, mesela, mesele, miras, milli, delil, resmi, sır, şart, teklif, tavsiye, tabiat, talep, tecrübe, tedbir, imtihan, tayyare, vapur, mektep, mektep, kelime, cümle, misafir gibi kelimeleri- sözcükleri kullanıyorduk.” Diğer Türk Cumhuriyetleri bu kelimeleri hala kullanıyor.

Biz bu kelimeleri attık. Yerlerine şu sözcükleri koyduk: “ Yanıt, önem, olay, imge, yaşam, bağımsız, gereksinim, olanak, olasılık, sözcük, anlam, yasa, örneğin, sorun, kanıt, ulusal, gizem, koşul, öneri, doğa, işlem, deneyim, önlem, sınav, uçak, gemi, okul, sözcük, tümce, konuk gibi sözcükleri resmi dilde kullanmaya başladık.”

 Dilimize yeni kelimeler sokarken, eskileri kullanmaz olduk. Mezar taşlarımızı, eski yazılı eserlerimizi okuyamaz olduk. Şimdide ne diyor, diye anlayamaz olduk. İyi bir öğrenim görmemiş kişiler, televizyon haberlerini anlayamıyor. Anlayamayınca; beyin, kalp, ruh, bilgi yönünden gelişemiyor. Gelişemeyince; hanzo, kaba- saba, saldırgan oluyor. Konuşamıyor. Yazamıyor. Derdini anlatamıyor. Vücut organlarını kullanmaya başlıyor.

Bunun için çok kavga, dövüş, yaralama, öldürme olayları işleniyor! Bir ailede eşler anlaşamıyor. Arkadaşlar anlaşamıyor. Akrabalar anlaşamıyor. Komşular, insanlar anlaşamıyor! Anlaşma, konuşma, yazma, dinleme, hak verme, anlayış, hoşgörü, empati yapma öğretilmemiş! Olgun insan olma öğretilmemiş! Kibarlık, nezaket, zarafet, efendilik, beyefendilik, hanımefendilik, incelik, hoşgörü, bağışlama öğretilmemiş! Öğretilmeyince de; insandaki hayvanlık içgüdüleri öne çıkmış! Çok yazık deyip, çok üzülüyorum!  İnsanlara öğretim, eğitim yapmaya çalışıyorum. İşte bunun için yazmaya çalışıyorum.

Türkçemizde 110 bin sözcük var. Bunlar içinde 18 binden fazlası Batı dillerinden alınmıştır. Onları alırken, kendi dilimizdeki sözcükleri atıyoruz. İyi bir öğrenim görmemiş olan, okumayan kişiler; televizyon, radyo, gazete haberlerini anlayamıyor. Şimdide dönüp şöyle diyoruz: Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile alfabe ve dil birliği sağlayalım! Değiştirmeseydik, onları yazıda değil de, konuşmada anlayacaktık. Şimdi tercüman kullanıyoruz. Tercümana bile çevirmen demişiz. Batılılaşalım derken; siyasi, sosyal, kültürel, ahlak, edep, hayâ, düşünce, konuşma, yazma olarak da batıyoruz! Bizi bu hale sokanlar, kendileri değişmedi, değiştirmedi.

Müslüman, Allah’ın aklı, Allah’ın bilgisi, peygamberin güzel davranışlarını örnek alarak hareket eder. Haram, günah işlemez. Yalan söyleyerek, gerçeğin ve doğrunun üstünü örtmez. Kâfir olanlar, yalan söylediği için kâfir olmuşlar.

Müslüman sabah vakti kalkar. Namazını kılar. İşine koşar. Sekiz saatten fazla uyumaz. Tembel, aylak olmaz. Yatarken bile çıplak yatmaz. Her zaman edebini, hayâsını takınır. Ekmek, yemek, gıda israf etmez. Cenabet, yemek yemez, gezip, dolaşmaz. Bir namaz vaktinden fazla cenabet, pis kalmaz. Kötü koku çıkaran maddeleri yakmaz. Havayı, suyu, toprağı, gıdayı kirletmez. Çöpleri evin içinde biriktirmez. Çevreyi kirletmez. Kendini bilir. Kendinden büyüklerin önünde yürümez. Çöple dişlerini kurcalamaz. Eşik ve yol üzerinde durmaz. Pis, kirli yerlerde abdest almaz. Boy abdestli, namaz abdestli olur. Namaz kılmada, ibadet etmekte gevşek davranmaz. İşyerine erken gider. İşyerini erken açar. Dilenciye kötü davranmaz. Boş çevirmez.

Müslüman, evladına, eşine, başkalarına beddua etmez. Canlıları ateşe atmaz. Cimrilik etmez. Eli açıp, savurmaz. “Müslüman her işi en dosdoğru, orta yollu yapar. Aşırılık, gerilik içinde olmaz.” Geçim işini sıkı tutar. El eline avuç açmaz. Gece veya gündüz yatarken, her türlü sağlık, güvenlik tedbirini alır. Çok günah işlemez. Günahı alışkanlık yapmaz.

Çok düşünüp, aklını kaçırmaz. Çok üzülüp, ruh- psikoloji sağlığını bozmaz. Dağınık, bozuk, kaçık duruma düşmez. Bir hastalık fark ettiğinde, en iyi şekilde tedavi olur. Çok ekşi, çok acı, çok tuzlu, çok tatlı yemek yemez. Sağlık bilgileri ile yer, içer, giyer, yaşar.

 Müslüman, trafik kurallarını öğrenir ve uygular. Çalıştığı işin kurallarını öğrenir ve gerçekleştirir. Boş, yararsız, zararlı bilgiler öğrenip, beyni kirletmez, boş şeylerle doldurmaz. Kötü, çirkin, bozuk maddelere, eşyalara bakmaz.

Kur’ân, sünnet, ilim, irfan, hikmet, güzel ahlakla davranır. İsrailliyet edinmez. Dinin kaynağı dışından inanç edinmez. Mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik, dincilik yaparak; bölücü olmaz. Mezhepleri dinin önüne geçirmez. Bugün, Şiilik ve Vahabilik bunu yapmaktadır.

Müslüman, akli inkâr etmez. Aklın değerini yalanlamaz. Akıl önemlidir. Aklı olmayanın dinide yoktur. Dinden de sorumlu değildir. Bilim düşmanlığı yapmaz. Bilim düşmanlığı yapmak, Allah’ın âlim ve yaratma sıfatına terstir, zıttır. İlimleri yaratan Allah’tır. Bilim bilmeyen, dinden de anlamaz. Bugün, sapkın, sapık, anarşist, şiddetçi, terörist sözde Müslümanlar, ne din ne de bilim bilmektedir. Bunun için de sapkındırlar.

Müslüman, kadınlara, kızlara, hanımefendilere çok değer verir. Onların hak ve hukuklarını özenle, dikkatle korur. Kadınlar akıl olarak olgundur. Kadınlar bedenen güçsüz olduğu için zalimce ezilmemelidir. Kul hakkına uyulmalı. Her zayıf hakkaniyetle korunmalı. Allah cc. Hazretlerinin yarattığı ve koruduğu canlıları korumakla görevliyiz. Müslüman, vahşileşmez, adileşmez, canileşmez, pisletmez. Müslüman, maddi, manevi anlamda tertemizdir.

Müslümanlıkta, ırkçılık, bölücülük, ayrımcılık, düşmanlık, çalmak, hırsızlık, gasp, hak hukuk çiğneme, zalimlik yapma, zulmetme yoktur. Bunlar haramdır- yasaklanmıştır. Günahtır. Biz, Kur’ân dışı davrandığımızda; zalim, zulmeden, kâfir, hain, haydut, eşkıya, vahşi, katil, cani, katliamcı, lanetlenmiş oluruz. Müslüman olmayız. Bunun için herkes doğru düşünceyi öğrenip, dosdoğru davranmalı. Olgun insan= Müslüman olmalı.

Bakara Süresi 42. Ayet: “ Bile bile gerçekle yalanı karıştırmayın.”

Yunus Süresi 36. Ayet: “ Onların çoğu zandan başka bir şeyin ardına gitmiyor. Doğrusu da şu ki; zan, gerçek adına bir şey ifade etmez.”

Neml Süresi 77. Ayet:  “ … Ve gerçekten O ( Kur’ân) iman edenler için bir doğruluk kılavuzu ve rahmettir.”

Kaliteli, verimli, yüksek standartlı, onurlu, şahsiyetli, değerli insanlar; niyetleri, duyguları, düşünceleri, sözleri, yazıları, davranışlarıyla; harika, harikulade, şahane, etkin, yetkin, iyi, güzel insanlardır.

Olgunlaşmamış, niyetiyle, duygularıyla, düşünceleriyle, davranışlarıyla ham olanlar; her hal ve hareketleriyle zararlıdır, ziyan verendir, berbattır, kötülük edenlerdir. Sizler, Allah’ın haram- yasak kıldıklarını yapmayınız. Allah’ın yap dediklerini yapınız. Böylece hem Yüce Allah cc. Sever,  hem de Allah’ın yarattıkları sizleri sever. En iyi insan sizler olursunuz. İki âlemde inşallah kurtuluşa erersiniz.

“ Öyle bir söz söyle ki, sözünden ibret alsınlar. Söz bulamıyorsan, sus ki, seni insan sansınlar.”