İstanbul, 13 Haziran () - Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde “Çevre ve Turizm” ile “Sosyal ve Çevresel Perspektiflerden Sürdürülebilirlik” lisans dersleri veren Dr. Akgün İlhan, Türkiye’nin su stresi yaşadığını belirterek, nüfus artışı ve iklim değişikliğiyle ülkenin su fakiri ülke olma riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısını yaptı.
Dr. İlhan, Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre 2025 yılında 1.8 milyar civarında insanın mutlak su kıtlığı yaşayan bölgelerde yaşıyor olacağına dikkat çekti ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“BM’nin gelecek senaryolarına göre mevcut iklim değişikliğiyle 2030 yılına geldiğimizde kurak ve yarı-kurak yerlerde yaşayan 24 ila 700 milyon arasında insan göç etmek zorunda kalacak. Türkiye’de ise suya erişim konusunda önemli sorunlar kapıda…Türkiye’nin kullanılabilir tatlı su miktarı yılda 112 milyar metreküp. Bu miktarı 82 milyonu aşmış olan nüfusumuza böldüğümüzde kişi başına düşen tatlı su miktarı yılda 1365 metreküpe denk geliyor. Falkenmark Su Kıtlığı İndeksi’ne göre eğer bu miktar 1,000 ila 1,700 metreküp arasındaysa o ülke ‘su stresi’ çekiyordur. Yani Türkiye, şimdilik su stresi yaşanan bir ülke olsa da nüfusun artmasıyla, iklim değişikliği ve bununla uyumlu olmayan su politikalarıyla bu miktar 1,000 metreküpün altına düşecek. İşte o zaman Türkiye, tam su fakiri bir ülke olacak.”
Dr. İlhan, temiz suya erişimin her geçen yıl zorlaştığı ve daha maliyetli hale geldiği bir dönemde su güvenliğini sağlamanın yolunun öncelikle şebeke suyundaki kayıpları önlemekle mümkün olacağını belirtti. Pet şişedeki bir litre suyun su ayak izinin üç litre olduğuna dikakt çeken İlhan, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Bir litre ambalajlı su üretimi için üç litre su harcanmaktadır. Oysa şebeke suyu için bunun yarısı kadar su harcanır. Şebeke suyunun sadece su maliyetinin az olması nedeniyle bile tercih edilmesi gerektiği böylece ortaya çıkar. Bilinçli vatandaşlar olarak artık suyun tüketicisi değil koruyucusu olmanın vakti geldi de geçiyor. Suyu korumanın yolu ise su kullanımını en aza indirmekten yani suyu verimli kullanmaktan geçiyor.
“Bunun için de su maliyeti şebeke suyunun iki katı olan ve doğada plastik birikimi yaratan ambalajlı sulardan uzak durmamız gerekiyor. Ayrıca duş alırken, elimizi, yüzümüzü, bulaşığımızı ve çamaşırımızı yıkarken ortaya çıkan az kirlenmiş atık suyu yani gri suyu basit bir arıtma sisteminden geçirerek yeniden tuvalet rezervuarlarında, bahçe sulamada ve ev temizliğinde kullanmak da tasarrufçu bir yöntem. Bu şekilde bir evin su ihtiyacı yarı yarıya azalabiliyor.” 
Suya ekonomik olarak erişilebilirlik konusuna da değinen İlhan, Türkiye’de şebeke suyu ve ambalajlı su birlikte tüketildiğinde asgari ücretle geçinen dört kişilik bir ailenin aylık masraflarının yüzde 8.0’inin su tüketimine gittiğini belirterek Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) yaptığı çalışmaya göre su masrafının hane giderlerinin yüzde 2.0’sini geçmemesi gerektiğini, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na (UNDP) ve Birleşik Krallık Çevre, Ulaşım ve Bölgeler Departmanı’na (DETR) göre ise bu oranın yüzde 3.0’ü aşmaması gerektiği yönünde standartlar olduğunu söyledi. (Fotoğraflı)