Enerji fiyatlarında yaşanan artış ve iklim değişikliğiyle mücadele, dünyayı yeni bir dönüşümün eşiğine getirdi. Sıfır emisyonlu yeni enerji kaynaklarına duyulan ihtiyaç nükleere ilgiyi artırdı. Fransa, Britanya, Çin gibi birçok ülke karbondioksit emisyonlarının azaltılmasına yönelik taahhütleri ve iddialı eylem planları ile dikkat çekerken, giderek daha fazla ülke iklim hedeflerine nükleer enerji olmadan ulaşılamayacağını kabul etmeye başladı. Almanya gibi nükleer santrallerini kapatma kararı alan ülkelerde de elektrik fiyatları yükseldikçe nükleer enerjiye onay artıyor.

Nükleer yeşil yatırım kabul edilmeli

Dünya Nükleer Birliği’nin verilerine göre, 33 ülkede faaliyet gösteren 443 nükleer reaktör bulunuyor. Dünyanın elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan bu reaktörler, toplam karbon salınımının yüzde 17’sini de engelliyor. Toplam elektrik üretiminde nükleer enerjinin payının yaklaşık yüzde 25’i bulduğu 10 Avrupa Birliği üyesi ülkenin ekim ayında Avrupa Parlamentosu’na sunduğu “nükleer enerjiyi yeşil enerji olarak sınıflandırma” teklifi de Avrupa’nın karbon nötr hedeflerini gerçekleştirebilmek için yenilenebilir enerji kaynaklarıyla birlikte nükleere de ihtiyaç duyduğunu kanıtlar nitelikte. 2030 yılına kadar endüstri, teknoloji ve nükleer gibi alanlara 30 milyar avro değerinde ilave yatırım planlandığını açıklayan Fransa başta olmak üzere, Macaristan, Polonya, Finlandiya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Romanya, Slovakya ve Slovenya gibi ülkeler, iş birliğinin artması halinde yakın zamanda yeni modern reaktörlerin inşa edilebileceği görüşünü savunuyor. Daha önce nükleerden uzaklaşacağını açıklayan ülkelerde de kararlarının gözden geçirilmesi konusunda kamuoyu baskısı oluşmaya başladı.

Bunların başında ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 12’sini karşılayan 6 nükleer güç santraline sahip Almanya geliyor. İklim değişikliği konusunda artan endişeler ve Almanya’nın kömür ve doğal gaza yoğun bağımlılığının devam etmesi NGS’leri kapatma kararının bir hata olup olmadığı konusundaki tartışmaları gündemden düşürmüyor.

Nükleere destek hızla artıyor

Almanya, Fukushima’nın ardından kamuoyu baskısıyla nükleer enerjiden vazgeçme kararı aldı. Ancak ülkenin mevcut enerji sorunları nükleere desteği artırıyor. Almanların yüzde 77’si elektrik fiyatlarındaki artışın durdurulmasını isterken, üçte biri bunun ancak nükleer enerji ile mümkün olabileceğine inanıyor.

Fiyat karşılaştırma hizmeti sunan Verivox’un anketinde, katılımcıların yüzde 31’i daha ucuz elektrik için nükleer enerjiye bağlı kalınmasından yana olduğunu belirtti. Bu rakam, 2018’deki oranlarla karşılaştırıldığında nükleer enerjiye olumlu yaklaşımda yüzde 20’lik bir artış olduğunu gösteriyor.

Bu gelişmeler ve ülkede nükleere karşı değişen hava, nükleer yanlılarını cesaretlendirdi. Almanya’nın başkenti Berlin, 2022’de son 6 nükleer santralin kapatılacağının açıklanmasının ardından bu kararın gözden geçirilmesini talep eden nükleer yanlısı grupların gösterisine sahne oldu.

Nükleer yanlısı eylemcilerden Björn Peters, 13 Kasım’da Berlin’de düzenlenen mitingde katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada, "Almanların yüzde 56’sı nükleer yanlısı iken, sadece yüzde 34’ü nükleer karşıtıdır" dedi.

Mitinge katılanlar, "Geri adım at, geri adım at" sloganları atarken Peters, "(Almanya Çevre Bakanı) Svenja Schulze’nin istifa etmesi gerekiyor" ifadesini kullandı.

Düşük karbonlu yeşil enerji

Nükleeri savunanlar, AB’nin nükleer enerjiyi yeşil bir enerji türü olarak tanımasını ve onu sürdürülebilir finansman için sözde sınıflandırmaya dahil etmesini talep ediyor. Yaptıkları açıklamada şu cümleler dikkat çekiyor: “Karbondioksit salınımı olmayan nükleer santralleri koruyun ve bunun yerine iklime zarar veren kömürle çalışan santrallerin faaliyetlerini durdurun. Nükleer santraller işlevsel oldukları sürece Almanya’da ve her yerde çalışmaya devam etmeli. Nükleer santrallerin işletme ömrünü uzatmaya yatırım yapmak, düşük karbonlu elektrik üretmenin en ucuz yolu. Sanayi toplumumuzun derin bir karbondan arındırılması için yeni nükleer santrallerin inşası da gerekli olacak.”

Ekim ayında da 25 aydından oluşan bir grup, Almanya’ya nükleer reaktörlerini hizmette tutma konusunda çağrıda bulunarak atom enerjisinden vazgeçilmesi halinde iklimle ilgili bu acil durum döneminde ülkenin karbon emisyonlarının artacağı konusunda uyarıda bulunmuştu. Nükleer yanlısı Peters, EURACTIV’e verdiği bir demeçte siyasetçilerin bu fikre sıcak bakmadıklarını belirtti.

Uzmanlara göre, enerji krizi nükleer santrallerin sürekli çalışmasını gerektiriyor. Elektrik ve doğal gazın yüksek fiyatları, birçok özel hane ve sanayi şirketini zor durumda bırakıyor. Alman hükümeti planlandığı gibi nükleerden çıkışa devam ederse elektrik arzı azalacak, fiyatlar daha da artacak ve doğal gaza olan bağımlılık derinleşecek gibi görünüyor.

Microsoft’un kurucusu ABD’li yatırımcı Bill Gates de geçtiğimiz günlerde Almanya’nın iklim değişikliğiyle mücadele stratejisinin ana etmenlerinden olan doğal gaz enerjisinin gerçek bir "geçiş teknolojisi" olmadığı yorumunu yaptı. Gates, iklim değişikliğiyle ve yüksek enerji fiyatlarıyla mücadele için daha fazla nükleer enerji kullanılması gerektiğini savunurken, doğal gaz santrallerinin kurulmasına şüpheyle yaklaştığını ifade etti.

Tarih Almanya’yı nasıl yargılayacak?

1988’de dünyayı iklim değişikliğinin tehlikeleri konusunda uyaranlardan biri olan Amerikalı James E. Hansen de iklim krizi ile mücadele için nükleer santrallerin korunmasını ve bunun yerine fosil yakıt santrallerinin kapatılmasını istiyor. Geçtiğimiz günlerde Branderburg Kapısı önünde toplanan nükleer yanlılarına yönelik olarak yaptığı konuşmadan önce POLITICO gazetesine verdiği demeçte “Kömür ve ardından gaz santrallerini kapatmadan önce nükleer santralleri kapatmak mantıklı değil” diyen Hansen, "Alman hükümetini bu konuda etkileyeceğimi sanmıyorum ancak Almanya’nın politikalarının dünyanın geri kalanına yayılmamasını sağlamalıyız" ifadelerini kullandı.

Nükleer enerji ihtiyacını yeniden düşünmeye karşı çıkmanın insanlığa pahalıya mal olacak bir hata olduğunu belirten Hansen, "Tarih, Almanya’yı başarısızlıkla yargılayacak" şeklinde konuştu.

Nükleer enerji ithal ediyor

Almanya’nın etrafındaki 8 ülkede 20’den fazla nükleer santral işletiliyor. Almanya; Fransa ve Çekya’nın nükleerden ürettiği elektriği ithal ediyor. Uzmanlara göre Almanya 2022’de nükleer santrallerden tamamen vazgeçecek olsa da artan enerji ihtiyacını karşılamak için diğer ülkelerdeki nükleer santrallerinde üretilen elektrikten vazgeçemeyecek.

Akkuyu, yeşil kalkınmanın anahtarı

Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum kapsamında yeşil bir ekonomiye geçiş için çalışma yürütülen Türkiye’de de elektrik talebinin gelecek yıllarda artması bekleniyor. Türkiye’de karbon salımının yüzde 72,8’ini enerji sektörü oluşturuyor. Bu, Avrupa Birliği ortalaması olan yüzde 78’den düşük olmakla birlikte yine de çok yüksek bir oran. Dünyanın enerji ihtiyacı sürekli artış gösterirken enerji üretiminin de artması kaçınılmaz, fakat önemli olan bu talebi desteklemek için hangi enerji kaynaklarının seçileceği. Bu bağlamda enerji üretiminde düşük karbon salınımlı yöntemleri tercih etmek gerekiyor. Bu, COP26’da aktif termik santralleri ve daha evvel açıkladığı kömür üretimi hedefleri üzerinden sert eleştirilen Türkiye’nin karbonsuzlaştırma planları yolunda çözülmesi gereken ilk sorunu oluşturuyor.

Uzmanlara göre, yenilenebilir enerjinin yatırımları hızla artan ülkede, kesintisiz elektrik tedariki için nükleer enerji vazgeçilmez bir teknoloji. Bu açıdan da inşaatı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesinin tamamlanmasının yanı sıra, ikinci ve üçüncü nükleer santrallerin yapımı ile ilgili planlar temiz enerji dönüşümünün önemli adımları olarak değerlendiriliyor.

Akkuyu NGS’nin, Türkiye’nin enerji anlamında dışa bağımlılık, ekonomik kriz, işsizlik gibi sorunların da çözümüne katkı sunması bekleniyor.

Avrupa Birliği’nde halihazırda 1,1 milyondan fazla insana istihdam sağlayan nükleer sanayi, Türkiye’de sadece Akkuyu NGS ile şimdiye kadar yaklaşık 13 bin kişiye doğrudan iş imkanı sağladı. Yalnızca inşaat sürecinde Türkiye ekonomisine 6 milyar dolar katkı sunması beklenen Akkuyu NGS projesinin tedarikçi zincirinde 400’den fazla firma yer alıyor. Türkiye’nin en büyük yatırımları arasında bulunan Akkuyu’nun tam kapasite ile devreye girdiğinde yılda yaklaşık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretebileceği ve tek başına Türkiye’nin elektrik talebinin yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacağı öngörülüyor.