Prof.Dr. Mustafa Iraz, fitoterapi hakkında bilgiler verdi.

Hayat ve canlılık gerek bir bütün olarak insanda veya onu oluşturan tek bir hücrede daima denge üzerine kurulduğunu belirten Tıbbi Farmakoloji Fitoterapi ve Homeopati Uzmanı Prof.Dr. Mustafa Iraz, “Kurulan bu bu denge durumunun korunmasına “sağlık” denilirken; dengenin bozulması durumu da sağlığın kaybı veya hastalık olarak tanımlanmaktadır. Kanser ise canlılığını ve kontrollü bölünme ve zamanı geldiğinde yerini genç hücrelere bırakmak üzere planlı bir şekilde ölme şeklinde devam eden döngüdeki hücrelerin; zamanı geldiğinde ölme özelliğini kaybedip bir anlamda ölümsüzleşerek normalden daha hızlı bölünme özelliği kazanmasıdır. Kontrolsüz çoğalan ve ölümsüzleşen kanser hücreleri zamanla ur (tümör) şeklinde kendini gösterir. Kanserler hem çevre dokuya hem de uzak dokulara yayılma (metastaz) özelliğine sahiptirler” dedi.

“Kanser hücresi olgun bir hücre değildir”

Bir insanın anne karnındaki gelişim sürecinde hücrelerin her birinin özel bir görevi yerine getiren olgun hücreler haline dönüştüğünü dile getiren Prof. Dr. Mustafa Iraz, “Bu olgun hücrelerin her birinin bir ömrü vardır. Planlı olan bu hücre ölümlerinde ölen hücrenin yerine yeni bir olgun hücre gelir. Böylece organların fonksiyonları düzenli olarak devam eder. Sağlıklı olgun hücrelerin veya yeni hücreler oluşturabilen kök hücrelerin genlerinde meydana gelen değişikliklerle bu düzen bozulur. Genetik değişiklikle birlikte normal bir hücrenin ölmesi veya bağışıklık hücreleri tarafından öldürülmesi gerekir. Ancak genlerin yapısında değişiklik oluşan kanser hücreleri ölmezler. Sayıları hızla artmaya başlayan kanser hücrelerini yok etmeye bağışıklık hücreleri yetişemez. Sayıları hızla artan kanser hücreleri olgun hücre olmadıklarından hangi organdan kaynaklanıyorlarsa o organ gün geçtikçe fonksiyonlarını da yerine getiremez hale gelir. Dolayısıyla kanser hücreleri vücutta hiçbir işe yaramazlar ama genç hücreler olduklarından sürekli gıda ve enerji tüketirler” diye konuştu.

“Kanser hücrelerinin çoğalması kontrol edilemez”

Prof. Dr. Mustafa Iraz, hücrelerin en temel özelliğinin kendilerini çoğaltma yetenekleri olduğunu ifade ederek, “Bu dokuların tamir edilmesini sağlar. Bunu basitçe bölerek yaparlar: bir hücre iki olur, ikisi dört olur, gibi. Normal ve sağlıklı hücrelerin bölünmesi, bir düzen içinde sistematik bir şekilde gerçekleşir. Birçok organımızda, hücreler sürekli olarak bölünürler. Hücrelerin bölünmesi büyümek ve yaralı hücreleri değiştirmek için gereklidir. Örneğin, parmağınızı kestiğinizde, doku iyileşene ve cilt onarılana kadar bazı hücreler hızla bölünür. Yara iyileşmesinden sonra normal bölünme oranlarına geri döneceklerdir. Ancak, kanser hücreleri gelişigüzel bir şekilde bölünürler. Sonuç, düzeni bozulmuş, fonksiyon görmeyen tümör kitlesi oluşur. Oluşan kanser dokusundaki hücreler hızı tipine göre değişen ve kontrol edilemeyen çoğalma özelliğine sahiptir” şeklinde konuştu.

İyi huylu tümörlerin oluştukları yerde uzun süre sabit kaldığını belirten Prof.Dr. Iraz, “Bazen iyi huylu tümörlerde büyüyebilir ve komşu yapılara baskı yapsalar da, vücudun diğer bölgelerine yayılmazlar. Ancak kanser olarak bildiğimiz kötü huylu tümörler hızla çoğalırlar. Öncelikle, hangi organda başlamışsa kanser o organın bütününü istila etme eğilimindedir. Bir anlamda organı kemirip bitirir. Büyüme sürekli devam ettiğinden temasta olduğu diğer organlara da kolayca yayılabilirler. Kan veya lenf damarlarına ulaşan kanser hücreleri ilk oluştukları dokulardan uzaktaki dokulara yayılabilirler. Örneğin prostat kanseri beyine, akciğer kanseri uyluk kemiğine yayılabilir. Bu şekilde uzak organlara sıçramaya metastaz denilir” ifadelerini kullandı.

Kanserin bir çok çeşidi olduğunu söyleyen Dr. Iraz, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Kanser halkta her ne kadar tek bir durum olarak algılansa da, aslında 100’den fazla farklı çeşidi vardır. Bütün kanserler, olgunlaşamama, kontrolsüz büyüme ve anormal hücrelerin yayılması ile karakterizedir. Kanser vücudun hemen her yerinde ortaya çıkabilir ve köken aldığı organa göre farklı özellikler gösterebilir. Örneğin meme kanseri, akciğer kanserinden farklı özelliklere sahiptir. Bir kanser başka organa sıçrasa bile özelliklerini ilk oluştuğu bölgeden alır. Örneğin, beyine yayılmış bir akciğer kanseri, mikroskop altında bakıldığında daima akciğer kanseri gibi davranmaya devam eder. Kanser teşhisindeki hızlı gelişmelere rağmen tedavideki gelişmeler yetersizdir. Her yeni çıkan kanser ilacı veya tedavi tekniğinin bir müddet sonra beklentileri karşılayamadığı görülmektedir. Mevcut tedavi yaklaşımları hızlı çoğalan hücreleri öldürmeye odaklanmıştır. Ancak tüm gelişmelere rağmen tedaviler kanser hücreleri ile sağlıklı hücreleri ayırt edememektedir. Bu nedenle kanser tedavilerin yan etkileri ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Kanserde tedavi zorluğu nedeniyle son yıllarda kanser hastalarının bütüncül değerlendirilmesi gerekliliği önplana çıkmıştır. Kanseri bütüncül değerlendirilmesinde en önemli kavramı sağlıklı hücrelin korunması oluşturmaktadır. Bu nedenle yan etkilerden olabildiğince arındırılmış tedavilere ihtiyaç vardır. Bu tedaviler aynı zamanda olgunlaşmamış kanser hücrelerinin yeniden olgunlaşmasına da katkıda bulunmalıdır. Kanser tedavisinde fitoterapi yeniden popülerlik kazanmıştır. Ancak fitoterapi yeni bir tedavi seçeneği değildir. Aksine insanlık tarihi kadar eski bir tedavidir. Aslında fitoterapi modern ilaç tedavilerinin de temelini oluşturmaktadır. Ve insan tabiatına en uygun tedavi yaklaşımıdır.”

Prof. Dr. Mustafa Iraz fitoterapi ile yaptıkları kanser destek tedavilerinde bir çok kanser hastasında olumlu gelişmeler olduğunu ifade etti. Bu hastalardan bazılarının kanserden tamamen kurtulduklarını söyleyen Dr. Iraz, yan etki ihtimalinin de eğitimli hekimler tarafından uygulandığında yok denecek kadar az olduğunu vurguladı. Dr. Iraz, fitoterapinin akciğer, meme, yumurtalık, prostat, kalınbarsak, rektum, pankreas kanserleri, lösemi ve lenfoma gibi hemen hemen bütün kanser türlerinde kullanılabildiğini belirtti.