Yeterince okumuyoruz. Tarihi bilmiyoruz. Tarihten ibret alıp, ders çıkaramıyoruz. Günümüzü iyi değerlendiremiyoruz. Kendimizi koruyamıyoruz. Dost, düşman ayırt edemiyoruz. İnsanları tanıyamıyoruz. Yeterince önlem, tedbir alamıyoruz. Aldatılıyoruz. Aldanıyoruz. Kandırılıyoruz. Kandırıyoruz. Düşmanın oyununa geliyoruz. İleriyi göremiyoruz. İleriye dönük plan program proje yapamıyoruz. Çünkü tarih bilmiyor, ders çıkaramıyoruz. Olan olaylardan ibret almıyoruz. Hak, hukuk, batıl, küfür ayrımı yapıp; en iyinin yanında yer alamıyoruz. En iyi de olamıyoruz. İnsanlar en iyi olmadığımız için bizi tercih etmiyor. Öğrenmek, bilmek, bilgi edinme isteğimiz yok! Dünyanın en iyi, doğru, güzel, gerçekçi, bilimsel, dinsel yazılarını yazmama rağmen, yoldaşlarımız bile pek ilgi göstermiyor. Bunun için hiçbir işi doğru yapamıyoruz. Halka kendimizi sevdiremiyoruz. İşlerimizi, görevimizi doğru – dürüst, estetik yapamıyoruz.

Günümüzde artık aileler, ebeveynler; çocukları üzerinde çok etkili değildir. Bu durum hem ebeveynlerin iyi yetişmemesinden kaynaklanmaktadır. Hem de çocuk üzerinde başka etkenler etkili olmaktadır. Artık aile, çocuğ8un eğitimi, öğretimi, gelişimi üzerinde çok etkili olamamaktadır. Çocuk üzerinde okul, arkadaş çevresi, sosyal medya, yazılı- görüntülü medya, kültür etkinlikleri, internet çok etkin rol oynamaktadır. Gençlerin zihin, akıl, düşünce, eylemleri artık radikal sapkın sapıklar tarafından bozulmaktadır!

18 -29 yaş aralığında bulunan gençler, 10 yıl önce %55 dindar iken, 2018 yılında bu oran %51’e düştü. Devlet; bireylerin, ailelerin, toplumun dindarlaşmasını sağlayamadı. Olumsuzluklardan koruyamadı. Bu durum sapkınların, fitne, bozguncu, bozuk olanların; birey, aile, toplum üzerinde daha etkin olduğunu göstermektedir. Çünkü bozucular, bozguncular, olumsuz şahsiyette olanlar; birey, aile, toplum üzerinde daha etkili olmaktadır. Daha çok bozmaya, yıkmaya, sivil itaatsizliğe, anarşi, şiddet, terör yaptırmaya çalışmaktadırlar. Bunu da becermektedirler!

İnançlı imanlı dindar kişiler; manda gibi malak gibi yatmayı daha çok tercih etmektedir! Oysa insanlara daha çok dindarlık gerekmektedir. Milli, manevi, dini, ilmi, insani, ahlakı, edepli, hayâ sahibi olma yaramaktadır. Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyetli olma, güzel ahlaklı ve etik değerlere sahip olma daha çok yararına olmaktadır. Bugün faziletli yargı değerleri insanlara daha kolay aktarılabilmektedir. İyileştirme bugün çok daha kolay yapılma olanağına sahiptir. Ama yapan yok! Ya da çok az, diyelim.

Bugün sinema, televizyon filmleri, tiyatro, okul, cami, Kur’ân Kursları, Yaz Okulları, okullardaki dini üç tane seçmeli ders, kültür, sanat etkinlikleri; insani iyileştirme için yeterince kullanılmamaktadır. Dernek ve vakıflar; sürekli kültür, eğitim, öğretim kursları vermemektedir. Akıllı telefonlar, internet, sosyal medya, kitap, dergi, gazete olumlu anlamda kullanılmamaktadır. Devlet bile yerli dizi filmlerin masraflarının %70’e varan oranda karşılanmasını yasa ile sağlayacakmış! Türkiye’mizden yurt dışına 150 tane dizi film satılmış. 150 taneden bir tanesinin bireye, aileye, topluma, devlete bir yararının olduğunu söyleyecek insan var mıdır?

Sadece dini tutum ve davranış olarak değerlendirme yapmıyorum. Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, insanlık, evrensel değerler, milli, manevi değerler, ilmi, insani değerler konusunda da hiçbir anlayışları bulunmamaktadır.

 Okullar, “Atatürkçülük” adı altında ideolojik insan yetiştirmeyi hedeflemiştir. Atatürkçülük dediğin, Atatürk’e uyarlanmış, CHP’nin ilkeleridir.  Annesinden doğan masum, mazlum, saf, temiz, tayyip çocuklar; ebeveyn, toplum, devlet tarafından bozulmaktadır. Atatürkçü yetiştireyim derken, her türlü sapık ideoloji, doktrin- görüş ve sapkın felsefeye sahip insanları devlet kendi yetiştirmektedir. Sonunda ortaya bugün kayıtta olan 123 terör örgütü çıkmaktadır!

Ülkemizde milli, manevi, İslam değerlerine sahip olmayan yöneticiler; gençleri kötü, çirkin, yaramaz, bozuk, bozguncu, sivil itaatsizlik yapan, anarşist, şiddetçi, terörist, yıkıcı, hırsız, olumsuz şahsiyette yetiştirmektedir!

Ordusu, Atatürkçülük, demokrasi adına cuntacı darbe yapmaktadır. Yüz binlerce kişiye işkence ve ceza vermektedir.

Milletimiz üzerine kirli, pisli, bozuk, faşist, komünist her uygulama; Atatürkçülük, demokrasi adına yapıldığı söylenmektedir.

Dini değerlere bağlı yaşayanlar, Atatürkçülük adına okullara alınmamakta, devlet memuru yapılmamaktadır.

CHP içinde bugün %10 -15 kadar Atatürkçü olduğunu söyleyen var. Onlarda itilip, kakılmakta, dışlanıp, atılmaktadır. Atatürk’ün partisiyim. Atatürk partimizi kurdu, derler. Cumhuriyeti, CHP kurdu, derler. Ama gidip, 123 yıkıcı, bölücü terör örgütü ile ve de uzantıları ile her türlü işbirliğini, ittifakı, müttefikliği yapmaktadırlar. Kendinden olmayan kişi, siyasi parti, dernek, vakıf, hükümetlere rahat vermemekte, her türlü anarşiyi, şiddeti, terörü yapmaktadırlar.

Bireylerin, toplumun dindar olmasını engellemektedirler. Her türlü sapkınlığa destek olmaktadırlar. TGBT ENSES yürüyüşlerine bölücü komünistlerle, CHP, solcular destek vermektedir. 

Pekâlâ, Müslüman’ım diyen, yönetici, memur, öğretmen, imam ne yapmaktadır? O da manda gibi yan gelip, yatmaktadır! Aklına geldiği zaman kalkmakta ama yararlı iş yapmamaktadır.

 Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşunu bile sözde kadın, erkek sanatçılar getirerek, şarkı söyleyip, tepinerek, 3 gün kutlamaktadır.

 İnsanların iyi yetişmesi için herhangi bir kültürel etkinlikte pek bulunmamaktadır. Yanı iki taraf gibi görünen yöneticilerde küfre, batıla, olumsuzluğa hizmet etmektedir.

Milletin parasını kendi değerlerini yıkmak için kullandırmaktadırlar. Zaten aile de bir değer sahibi değildir. O da çocuğuna bir değer katamamakta, katmamakta, kazandıramamaktadır.

Halkımız günde ortalama 6 saat televizyon izlemektedir. 3 saat sosyal medya - internet takıp etmektedir. Çok büyük çoğunluk okumamaktadır. Okuyanda yararlı bilgi sunan kitap, dergi, gazete, bilgi okumamaktadır.

 Sol, materyalistler hep insanları bozmak için çalışmaktadır. Çünkü bozukluktan, kurallara uymayandan, haram işler yapanlardan beslenmektedir.

 Etik değerlere bağlı olanlar, onları desteklememektedir. Hiçbir solcu, komünist, Marksist; din, iman, güzel ahlak, edep, hayâ, doğruluk, dürüstlük, adalet öğretmemektedir. İnsanı kullanacak; köle, tutsak edecek şekilde genç yetiştirmektedirler!”

Pekâlâ dindar olanlar veya dindar gözükenler ne yapmaktadır? Bunlarda dindarlığı maske olarak kullanmaktadır.

 Milli Görüşçüler – Saadet partililer denen kesim, dindarlık adı altında Türkiye’de ve yurt dışındaki dindar halkımızdan, 3 milyon kişiden fazlasını, yüksek kâr vereceğim, diye paralarını 1990’lı yıllarda almışlar. Dolandırmışlar. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen bu paralar sahiplerine ödenmedi, verilmedi!

Dindar görünüp, demokrasi ve Atatürkçülük ilkelerine karşı bir kitle yetiştirdi. Bu kitleyi, ideolojik zalim uygulama yapan hükümetler dışladı. Kızları tesettürlü, başörtülü okullara almadı. Devlet memuru yapmadı. Yapmayanlar; masonlar, komünistler, ideolojik sapkınlığı olanlardı. Şimdi “Milli Görüşçüler, kendilerine ve taraftarlarına zulmeden güçlerle ittifaktır. Birdir, beraberdir. Yanı Fetö gibi ikiyüzlü davranmaktadırlar.”

Pekâlâ, başka ne yapmaktadırlar? Ülkemizde 2012 yılına kadar dindarlara, tesettürlü olanlara karşı düşmanlık yaptılar. Başörtülü diye okula almadılar. Okula gitme, öğrenim görmelerini genelgelerle yasakladılar.

2012 yılı Eylül ayı itibarı ile Ak Parti Hükümeti bir kıyafet genelgesi yayınladı. Bunda kılık- kıyafet dayatması yoktu. Bunda katkısı olan Memur- Sen Sendikası oldu. Sivil itaatsizlik başlattı.  Bendeniz, yaşadığım İlçede, Mart ayında 3 günde 12 bin imza toplayarak, kılık- kıyafet dayatmasına karşı imza topladım.

Müslümanlardan beslenen ve tüm cemaatlerin yarısı kadar taraftarı olan Fetullah Gülen cemaati; devleti, milleti yok etmeye kalktı! 15 Temmuz 2016 günü hükümeti düşürmek, memleketimizi işgal ettirmek için darbe girişiminde bulundu. “ 51 insanımızı öldürdü- şehit etti. 2,193 kişiyi de yaraladı- gazi yaptı.” Aslında dini bir cemaat olmadığı, kendinin Vatikan’da gizli papaz olduğu anlaşıldı. Ama dini cemaat diye, 1964 yılından 2016 yılına kadar, her hükümet döneminde en rahat şekilde çalıştı. Yurdumuzda ve yurt dışında 170 ülkede örgütlendi. Dindar halkımızdan beslendi. Dindar halkı vurdu!

 “Bugün Milli Görüşçülerde 3 yıldan beri, Fetö taktığı uyguluyor! Dindar gözüküp, din düşmanları ile ittifak kuruyor. Dindar, İslamcı, şeriatçı gözüken, Milli Görüş, 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra solcularla, bölücü komünistlerle, Fetö yanlıları ile komünistlerle beraber hareket etmeye, ittifak olmaya, müttefik olmaya başladı. Bu olumsuzluğu devam ettirmektedir.”

“Ya ilahiyatçılar ne yapmaktadır? Onlarda bu bozguncuların televizyonuna çıkıp, konuşarak, medyasında yazarak, konferanslar vererek, bozmayı sürdürmektedirler! Dini ayetleri çarpıtmakta, saptırmakta, sapıklık yapmaktadırlar. Bir de hadis, sünnet, peygamber düşmanlığı yaparak; “Kur’ân Müslümanlığı” anlatmaktadırlar. Yanı sünnetsiz, Kur’ân Müslümanlığı anlatmaktadırlar.”

Gençlere güzel örnek olacak kişi, grup, cemaat, kitle kalmadı. Ak Parti Hükümeti başta iyi gitti. Oylarını parti olarak %34’den %49’a yükseltti. Ama şimdi oy kaybetmeyi sürdürüyor! Çünkü partide yöneticilik yapanlar, İslam’ı ve halkçı yaklaşımdan çok uzaklaştı. Hükümet, israf- savurganlık politikası yaptı. Halk yoksul olmasına rağmen, halkın çok üzerinde, halkın takdir ve teşekkür etmeyeceği Cumhurbaşkanlığı sarayı yaptı. Bu sarayda 1,100 oda varmış. Ege Bölgesi’nde hükümetin kullanacağı 350 odalı yaz tatili evi yapılmaktadır. Milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları 2 milyon liralık dünyanın en pahalı otomobilini makam aracı olarak kullanmaktadır.

 Ülkemizde 7 milyondan fazla düşük olan asgari ücretle çalışan insan var. 7 milyon kadar işsiz var. Üniversite mezunların %20 -25’i işsizdir. 17 milyon insan devletten aldığı sosyal yardımlarla geçimini sürdürmeye çalışıyor. 10 milyon insan devletten sürekli sosyal yardım alıyor. Devlet 40 milyar lira her yıl sosyal yardımı vatandaşına yapıyor.

Suriye’den 2011 yılında gelen 4 milyon kadar Suriyeli sığınmacıya devlet 40 milyar dolar = 200 milyar lira para harcadı. Bugün 07.04.2019 günüdür. Bu sığınmacılar hala ülkemizdedir.

Devlet, yabancı ülkelere en fazla parasal yardım yapan ülkedir. Biz 8 milyar dolara yakın= 40 milyar lira diğer ülke halklarına yardım yaparken, ABD 6,9 milyar dolar yardım yapıyor. ABD ve Batı ülkeleri, teröristlere gönderdiği silahları yardım diye gösteriyor.

 Amerika, Suriye’deki PKK- PYD-YPG teröristlerine 23 bin Tır ve kamyon silah ve askeri mühimmat gönderdi. Hala göndermeyi sürdürüyor. Bu terör örgütü, bölücü Kürtçü örgüttür. Suriye’yi bölmek için ve de ülkemizi bölmek için kullanılıyor.

Oysa Türkiye, 40 milyar dolar ile 2,5 milyon işsize iş olanağı sağlardı.

Ak Partili bir belediye başkanından söz edelim. Hem benim hemşerim hem de yaşadığım İlin Büyükşehir Belediye Başkanı olan bir kişiden söz etmek istiyorum. Başkanın asıl mesleği; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenidir.  Yerel gazeteler 5 yıl önce yazıyor: “ Büyük Şehir Belediye Başkanı… Hacca gitti. Kendisi hacda iken, 2 milyon liralık lüks dördüncü makam otomobili arkasından alındı. Yanı 8 milyar liralık 4 tane makam aracı oldu. Oysa ilimizin belediyesi, ülkemizde en borçlu belediyeler arasındadır.” Yapılan yatırımların %80’ide öncelikli yapılması gereken yatırım değildir.

Ülkemizin 450 tane milletvekili vardı. Bu sayı 2 yıl önce 600 taneye çıktı. 15 asgari ücretlinin aylığını alırlar. Makam araçları en pahalısıdır. Özel makam sürücüsü vardır. Sekreteri, danışmanı, özel güvenlikçisi derken, kendi dışında 100 bin liralık ek aylık masrafı bulunmaktadır.

2019 yılında bir asgari ücretli 2,020 lira aylık almaktadır. Bu milletvekillerin 2 milyon lira sadece telefon ile konuşma hakkı vardır. CHP’nin bir milletvekili, 2 milyon lira telefon ile görüşmüş. Posta masrafı yapmış. Devlet ödemiş! Emin olun ağalar bile böyle savurgan davranmaz. Halkını da böyle esir, parya, maraba, köle durumuna düşürmez.

“Müslümanların yetişmesinde, eğitim ve öğretiminde sorunlar var. Zaten devlet okullarında CHP kafasızlığı, anlayışı ile insan yetiştiriliyor. Atatürk ilkeleri denilen ilkeler, CHP Parti ilkeleridir. Laik, seküler anlayış ile tam anlamı ile solcu, komünist, bölücü, terörist yetiştirilmektedir. İslam ve Müslüman karşıtı yetişmektedir. Materyalist yetişmektedir. Bu durum AK PARTİ iktidarında da 17 yıldır aynen sürdürülmektedir. Atatürk, Türk büyüğüdür. Öğretilmelidir. Ama ideolojik ekleme, takma, kurgu ile öğretilmemeli. Bir Sultan Alpaslan, Fatih, Yavuz, Kanuni, 2.Abdülhamit Han nasıl öğretiliyor ise öyle öğretilmeli. İdeoloji ile öğretildiğinde, sapkın fikirler, sapık düşüncelerle beyinler, kalpler, ruhlar, soylar, genler bozulmaktadır. Bugün Atatürkçü olanların kalesi CHP denilen siyasi partidir. Bu partide tüm terör örgütleri ve hain güçlerle işbirliği içindedir.”

Milli, manevi, dini değerler; mal, eşya satarken, insanları aldatmak, kandırmak, istismar etmek için kullanılmamalı. Televizyonlarda sahte, pek yararı olmayan; mal, eşya satılıyor. Yemin, din, iman, Allah, peygamber adı anılarak, halk yanıltıyor. Din ile iman ile pek ilgisi olmayan rezil kepaze yaratıklar, insanları aldatmak için milli, dini değerleri alabildiğine kullanıyor. İstismar ediyor. Bu durum dine ve müminlere çok zarar veriyor.

“Din eğitim ve öğretiminde de sorunlar vardır. Aile, değer yargılarından genelde uzak olduğu için okula çocuk eğitimini bırakmaktadır. Okuldakilerin her biride farklı bir parçadır. İslam bütünlüğü yoktur. Elle tutulur olan 250 dini cemaatin uzantılarıdır. Büyük çoğunluğu da materyalisttir. Ümmet anlayışları yoktur. İslam dininden, Kur’ân ve sünnetten pek söz etmeler. Üstat, Seyda, şeyhimiz, önderimiz diyerek söze başlar ve bitirirler. İslam ümmet bütünlüğünü yüzlerce parçaya bölerler. Sadece kendilerine ihvan- kardeş öncelikle derler.

Siyasi partiler, dini, cemaatler, siyasi gruplar hep sapkın durumda ayrılmış, bölünmüşlerdir. Birbirine bağlılıkları vardır. Pek çoğu şer, hain odaklar tarafından kullanılır. Vatan, millet deyince, ortaya çıkan 250 cemaatten belki 2,5 tanesi ortaya çıkar.”

“İmam Hatip Okulları da verimli değildir. Öğrenciler zekilik, bilgilik bakımından seçilir. En arkaya kalanlar, meslek okullarına, İmam Hatip okullarına verilir. İmam Hatip okullarında okuyan öğrenci oranı %12 kadardır. Başarı oranı sadece %18 kadardır. Yanı %18’i üniversiteye sınav ile girebilmektedir. Eşit, fırsat eşitliği tanındığında bu kadarı yüksek okul okuyabilmektedir. Bu durum 2012 yılından önce %5 bile değildir. Zira sınava eksi - 35 puan geriden başlatılırdı. Pek çok bölüme alınmazdı.

İmam Hatip okulları da dindar, İslam özellikli, mümin nitelikli öğrenci yetiştirememektedir. Camide İmam Hatipli cemaat pek yoktur. Din dersi, ilahiyatçı öğretmenlerinin çok büyük çoğunluğu, 1997- 2002 yılları arasındaki Ecevit ortak hükümetleri döneminde, din meslek öğretmenlerinden ancak %5’i okul zamanı namaz kılardı. Okulda kılmazlardı. Öğle, ikindi namazını geçirirlerdi. Diğer vakitleri de kuşkuludur.

Yetiştirdikleri İmam Hatipliler öyle davasına bağlı, azimli, gayretli, görev insanı değillerdir. 2019 yılında ülkemizin en küçük köy veya mahallesinde imam vardır. Okullar merkeze toplanmış. Köyde sadece imam devlet memuru olarak tek kalmıştır. Ezan, merkezi sistem ile İlçeden, İlden okunur. Telsiz ile her yerde aynı ezan duyulur.

Köyde imam görevde değildir. Pekâlâ nerededir? Çay toplamaktadır. Fındık toplamaktadır. İnşaat işleri ile meşguldür. Yevmiye ye gitmiştir. Amelecilik yapmaktadır. Köylünün yapmadığı işleri daha ucuz fiyatla yapmaktadır. Ezan okunur. İmam yoktur. Camiye imam yok diye cemaat gelmez. Namazda cemaat ile kılınmaz. Çünkü cemaat ile namaz kıldıracak insan yoktur. 25 yıldan beri ayni imam aynı köydedir. Ama müezzinlik edecek tek bir kişi yetiştirmemiştir. Ben bu durumu 40 yıldan beri Diyanet Başkanlığına yazıyorum. Hiç ilgilenen de yoktur. Makale yazılarımda da yazmaktayım. Yazım devletin her kademesine ulaşmaktadır. Pek okuyan, ilgi duyan, bilgilenen de yoktur!

Kentlerde görev yapan imamlarda görevine bağlı değildir. Onarlında yan işleri vardır. Camide iki, üç görevli, vardır. Biri gelmezse, diğeri yerine bakar. Eğer iki görevli varsa, müezzinliği vatandaş yapar. Gelmeyen görevlinin yerine, kendini göstermek için isteyerek görev yapar.

Yaz okullarında çocuklarla gönülden ilgilenmezler. Kırsalda öyle imamlar var ki, hiç çocuk okutmamış. Başka işlerle meşguldür. Oysa Yaz Okulu açtığında, aylığı dışında ücret almaktadır. Bunu da alır! Çocuklar 8 haftalık Yaz Okuluna kayıt yaptırır. İmam bu kayıdı müftülüğe verir. Ama Yaz Okulunu devam ettirmez. İşine gider. Çocuklar gelirler. İmam bir iki defa olmayınca, artık yaz okulu biter. Denetim, kontrol, teftiş sistemi yoktur.

İmam Hatiplerde ve İlahiyatçılarda Kur’ân, sünnet merkezli bir eğitim – öğretim yoktur. Her İlahiyatçı farklı merkezden ilham alarak yetişmiştir. Biri Ehl-i sünnet inancındadır. İslam dinini doğru anlar ve anlatır. Biri Vehabidir. Diğeri Selefidir. Bir başkası Kur’ân Müslümanlığı der. Hadis, sünnet, peygamberimizi tanımaz. Bir diğeri şeyhine bağlıdır. Her değerin üstünde bir şeyh vardır. O şeyh ya Amerika’ya ya İsrail’e, ya Vatikan’a bağlıdır. Bir öteki İslamcıdır. Dini ideolojik, siyasi hale sokmuş. Her sapkın teröristle dayanışma içindedir. Pek çoğu da teröristtir. Mealciler vardır. Sünneti inkâr edenler vardır. Peygamberin görevi bitti, diyenler vardır. Alevilik içinde komünistler cirit atmaktadır. Şiilikten aldıkları bozuk, sapkın, aşırı düşünceleri, komünistler; Alevilik diye insanlara sunmaktadır. İslam inancı ve ahlakı, ibadeti ve itikadını bozmak için pek çoğu satın alınmış, kiralanmış. Hainler, İslam dünyasında görev yapmaktadır.

Şimdi Müslüman ile sapkın, azgın, batıl, küfür içindeki bozguncuları karşılaştıralım:                          “ Müslüman görevine bağlı değildir. Müslüman niteliği, özelliği, sıfatı taşımamaktadır. Görev ve sorumluluklarını büyük bir gayretle, azimle yerine getirmemektedir. Rizeli ağız ile lapışka, lahmi, gibi bir durumu vardır. Sorumsuzdur. Samimiyetsizdir. Bilgili, bilinçli, davaya bağlı, adil, doğru, dürüst, güzel ahlak sahibi, bilge değildir. Bu yazdığım makale yazıları on binlercesine ulaşmaktadır. Okuyan çok azdır.”

Fitneci, bozuk olan bozguncu, batıl, küfür içinde olan sapkın, azgın, anarşist, şiddetçi, haramcı, terörist pis davası için canını ortaya koymaktadır. Ülkemizi ve ülkeleri sürekli terörde, yıkımda tutmaktadırlar. Bu da iyi bir şeymiş gibi övünerek anlatırlar. “Yapanlar, ölümsüzdür, derler. Bunların yaptığı pisliği çok, çok, çok fazla anlattığım için tekrar anlatmayacağım.”

31 Mart 2019 Pazar günü ülkemizde yerel seçim oldu. Beşli ittifak halinde, zillet ve illet içinde olan bu grupların yapmadığı usulsüzlük, hile, sahtecilik, sahtekârlık kalmadı. Her zaman yaparlardı ama bu kadarı olmazdı.

1946 Genel seçimlerden beri ilk defa bu kadar yolsuzluk yaptıkları ilk defa bu seçimde, 31 Mart 2019 Yerel mahalli seçimde her türlü hile, sahtecilik yapıldı.  yapıldı. Milli, yerli, milliyetçi, dindar denen uyuşuk, bilgisiz, bilinçsiz kesim ise; oy vermeye gitmedi! Gidenlerin %3,3’lük kesimi de geçersiz oy kullandı. Benim görev yaptığım sandıkta 280 oy kullanıldı. 280 oyun 15 tanesi dindar kesim tarafından iptal- geçersiz oy olarak kullanıldı. Hem Saadet Partisi’ne hem de Ak Parti’ye tercih oyu basarak, oyunu protesto amaçlı geçersiz yaptı. Ama bu durum sol kesimde sadece bir oyla yapıldı. Hem CHP hem Vatan Partisine tercih- evet mühürü bastı. Bizdekiler adam olmuş da insan beğenmiyor. Oysa bir değer taşımadığını, kendinin sıfır olduğunu bilmiyor. Müslüman’ım diye düşünüyor ama İslam, Müslüman, milli, manevi, dini, insani, evrensel değer düşmanlarının iktidara gelmesini sağlıyor. %22’ye düşen CHP oylarının %30 üzerine çıkmasına neden oluyor. 10 İlin belediyesini almış olan CHP, 21 İlin belediye başkanlığını alıyor. CHP, tüm vatan, millet düşmanları ile işbirliği yaparak, bu orana ulaşıyor.

Sözde mümin olanlarda ona sebep oluyor. Ben, onun için makalelerimde daha çok Müslümanları eleştiriyorum. Dava adamı olamamışlar. Adam olamamışlar. Batılın, küfrün yayılmasına direkt ve dolaylı katı sağlamaktadırlar.

Mümin önce öz eleştiri yapar, yapmalıdır. Kendini eleştirmeli. Tartmalı. Biçmeli. Ölçmeli. Eksik taraflarını tespit edip, gidermeli. Ölçülü, dengeli, akıllı hareket etmeli. Ölçüsü İslam dini olmalı. Kendini sorgulamalı. Soruşturmalı. Kavuşturmalı. Kendi eksik ise başkalarını değerlendirmesi yanlış sonuç verir.

Mümin kişilikleri tam oluşmamış. Şahsiyetleri gelişmemiş. Rüzgâr estiğinde her tarafa yönelmektedirler. Hakk’a yönelmenin faziletini kavrayamamışlar. Bu işler, bilgi, bilinç, samimiyet işidir. Bilgisizlerin, lahmilerin yapacağı işler değildir. 42 İlde seçime itiraz edildi. Oylar kısmen yeniden sayılıyor. Sonuçlar kesinleştiğinde yazmaya çalışacağım inşallah. Organizeli, seçim işlerinde suç işlenmiş.

Bizler, Türkiye halkı olarak %99’u Müslüman’ız diyoruz. Ama işe, göreve, yaşamaya başladığımızda, bu oranda Müslüman görmüyoruz. İslam, Müslüman özellik, nitelik, sıfat gösteremiyoruz. Onun içinde bizi tercih edenlerin sayısı, toplumun yarısı bile olmuyor. Bizler, Müslüman olarak önce öz eleştiri yapmalıyız. Kendimizi ölçüp, biçim, tartıp, değerlendirmeliyiz. Çekap yapmalıyız. Kendimizi öncelikle sorgulamalı, soruşturmalı, kovuşturmalıyız. Doğru, Dürüst, gerçekçi, hak, hakikat, güzel ahlak, edep, hayâ ile yaşamalıyız. İlmi, bilimsel, İslam’ı, insani, evrensel değerlere bağlı hayat sürdürmeliyiz. Gösteriş, israf, aç gözlülük yapmamalıyız.

Halkımız çok yoksuldur. Anadolu insanı tek gözlü veya iki gözlü toprak- kerpiç çatısız konutlarda yaşarken, ekmek bulamazken, bizler devletin, milletin parası ile Karun gibi yaşıyoruz. Piyasayı kontrol etmiyoruz. Serbest piyasa deyip, fakir halkın ticaretçiler tarafından kazıklanmasına ilgisiz kalıyoruz.

Milli Eğitim ve kültür politikamızın ilmi, insani, tarafı pek yok. İdeolojik sapkınlık içinde sapkın, serseri insanlar yetiştiriyoruz. Yargı çok berbattır. Suç işleyenlerin serbest bırakıldığını her gün medyadan ibretle ve hayrete izliyoruz. Medyayı izlediğimizde, Serengeti ve Mara Ara Doğal Parktan çok daha feci olaylar olduğunu görüyoruz.

Hiçbir işimizi doğru dürüst yapılmıyor. Çünkü yanlış insanlar doğru işler yapılamaz. Yapılamıyor! İnsanlar asgari ücret denilen sefil ve sefalet ücreti ile yaşamaya çalışırken; üst yöneticiler, asgari ücretin 10- 20- 30 ve daha üst katında aylık alıyor. Oysa herkes ekmeği, yağı, tuzu, şekeri, suyu, doğalgazı, elektriği, telefonu, taşıta binmeyi ayni ücretle alıyor. Bizi yönetenlerin çok kapsamlı düşünmesi gerekir. Halkın derdini dinleyip, ona göre hak, hukuk, hakkaniyet, adalet, doğruluk, dürüstlük, ahlak merkezli bir yönetim şekli oluşturmalıdır. Aksi halde iki dünyamızı da kaybedeceğiz.