Felsefe yapınız. Felsefeyi boş, çürük, yanlış, temelsiz, asılsız, geçersiz, beyhude, bozuk, kötü, çirkin, kaba, yararsız yapmayınız. Felsefe; var olanların varlığı, kaynağı, anlamı, nedeni, hak, hakikati üzerinde yapılmalı. Doğru, gerçekçi düşünmeli. Bilgi bilimsel olarak araştırılmalı. Bilimin temelleri felsefe ile oluşturulur. Bunun için felsefe dosdoğru ve gerçekçi yapılmalı. Bilge insanlarla ve bilgeliği sevme ile felsefe yapılmalı. Bilgiyi arayan, ulaşan olmalı. Bilimin temeli felsefedir. Sapkın, boş, çürük, yanlış, asılsız, temelsiz bilgilerle felsefe yapılmaz. Felsefe ile düşünce, fikir, bilgi üretilir. Varılan sonuçlar sistemli şekilde ortaya koyulur. Felsefe; “sevgi” ve “bilgelik” sözcüklerinden oluşur. Eski Yunanca bir sözcüktür. Bugün felsefenin tek bir tanımı olmadığı gibi, felsefede konuyu sonuca bağlamaz. Hep eleştirerek devam eder. Felsefe anlam ve tanım itibarı ile bir sonuca bağlanmalı.

                Felsefe insanlık tarihi ile birlikte var olmuştur. Mezopotamya, Eski Mısır, Yunanlılar, İslam dünyasında, Avrupa’da varlığını sürdürmüştür. İslam dünyasında felsefeye karşı çıkanlar olsa da, 9. Ve 13. Yüzyıllarda İslam dünyasında bilim olarak çok işlenmiştir. Felsefe hakkında batıl inançlar, geçersiz düşünceler söylense de, felsefecilerin çok büyük çoğunluğu dine, Tanrı’ya, Allah’a inanarak felsefe yapmıştır. Ülkemizde İlahiyat Fakültelerinde felsefe dersleri ağırlıklı olarak okutulur. Felsefeye dayalı pek çok okul dersleri bulunmaktadır. Felsefenin din ile ilgisi, ilişkisi vardır. Felsefeyi materyalist dinsizlerin bazılarının yaptığından, çekince koyanda vardır. Din, İslam felsefesi konusunda güzel eserler verenler bulunmaktadır.

                Bilimsel bilgi, dini bilgi, gerçek ve doğru bilgi ile felsefi bilgi arasında fark da bulunmaktadır. Her bilimin konusu farklıdır. Felsefede kesinlik yoktur. Hep arar, araştırır, inceler, eleştirir, sonuç çıkarmaz. Sonuç çıkarmayı ilme, bilime bırakır. Tek bir felsefe yoktur. Kişi ve milletlere göre felsefe yapma değişir. Düşünen ve yaşayan herkes felsefe yapar. “Materyalist felsefeci, şüpheli yaklaşım ve hakkı hakikati inkâr içindedir. Kendi söylediklerinden bile kuşku duyar. Kendi duyu organlarına inanmaz. Her şeyin varlığını yok sayar. Kendini bile yok sayar. Bu genellikle materyalist- maddeci boş, çürük yaklaşım türüdür.”

                Asıl felsefeci aklı, düşünceyi, fikri doğru kullanarak yola çıkar. Kesin olan bilgiye de inanır. Var olanı inkâr ederek yola çıkmaz. “Var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, o halde varım, der. Allah’ın varlığını, doğruyu, iyiyi kabul eder.  Bende varım ve beni var eden bir üstün ilahi varlık vardır, der. Evrene ibretle, dersler çıkararak bakar. Gözlem, araştırma, inceleme yapar. İnsan düşünen harika, harikulade, şahane, en güzel ve onurlu varlık olduğunu bilir. Kazanmanın olumluluk, kaybetmenin olumsuzluk olduğunu bilir.” “ Felsefe ile kişinin görüş açısı genişler. Her şeyi bir bütün olarak görmeye başlar. Kişi, büyük varlıklar karşısında küçük olduğunu anlar. Yaratılış gayesi konusunda düşünmeyi sürdürür. Hakkın hakikatin peşinde koşmayı sürdürür. Materyalist- maddeci düşüncenin boş ve çürük olduğunu açıklar. Doğru düşünce, duygu, davranış, alışkanlık, değer yargısı, karakter- huy, yaşayış edinmeyi hedefler.”

                Doğru düşünen bir felsefeci hep “daha” iyisine, doğrusuna, gerçeğine ulaşmayı hedef edinir. Aklı, düşünceyi, sevgiyi, saygıyı birlikte kullanır. Doyumlu olmasını becerir. Allah’ı, ölümü, kıyameti, ahireti düşünür. Hep doğru ve gerçeğe ulaşmayı amaç edinir. Kendi ekol oluşturur. Felsefe yaparken, insaf, vicdan, merhamet, şefkat duygularını akıllıca işletir. Nakli ilimler İlahi kaynaklıdır. Akli ilimler felsefe kaynaklıdır. Her ikisini de hakkıyla anlamak için akıl, zekâ, düşünme yetisi gereklidir.

                Felsefe her konuda fikir, düşünce üretir. Din, akıl, kötü, iyi, inanç üzerine düşünce üretir. İletişim bozuklukları, birey, toplum, korku, ölüm, öldürme üzerine felsefe yapar. Her insan daha çok yaşadığı çağ üzerine felsefe yapar. “Yaşamak için bilmek, bilmek için öğrenmek, öğrenmek için anlamak, düşünmek için fikir sahibi olmak gerekir. Beş duyu organını, vücut bölümlerini öğrenmede bir bütün olarak kullanmak gerekir.” “ İnsan olduğunu anlamayanlar, dünyaya boş gelmekte, günahla gitmektedirler! Karl Marks, Engels, Hegel, Darvin gibileri boş gelmişler. Bozuk gitmişlerdir. Kendilerinin insan olduğunu bile anlayamadan, Darwin’in maymunları olarak göçmüşlerdir. Bunlarda akılları sıra felsefe yapmışlardır.” Aydınlanma dönemi denilen süreçte de sözde felsefeci olanlar, zifiri karanlık içinde kalmışlar. Sözde aydın felsefeci olmuşlar. Bunlar şaşırmış, sapıtmış, boş, çürük, yalan, yanlış, temelsiz, asılsız, bozuk laflar etmişler. Onların yolunda olanlarda hala insan olduklarını anlayamamışlar. Darwin’in maymunları olduklarını söyleyerek, öldüklerinde doğal gübre olacaklarına, yok olacaklarına inanmaktadırlar.

                Doğa bilimleri, akli bilimleri felsefeye bağlamaktadırlar, Felsefe doğa, akıl bilimlerine bağlanmaktadır. Felsefe; “bilgi sevgisidir.” İlim, bilim, felsefe öğrenirken; kötülük, çirkinlik, yalan, yanlış, yaramazlık öğrenmemeli. Eğer öğrenilirse, bu lanetli alışkanlığın içimizden çıkması çok zordur. Bunun için duygu, niyet, düşünce, davranış, alışkanlıklarımız hep doğru, iyi, güzel, yararlı olmalıdır. İyi ve kötü hak din İslam ile ve de akıl, zekâ, ilim, bilim ile fark edilmeli.

                İslam dünyasında Kindi, Farabi, İhvan-i safa, İbni Sina, Gazali, İbni Bacce, İbni Tufeyl, İbni Rüşt, İbni Haldun ve pek çok mümin Felsefe yapmıştır. Aristo, Descartes, Bacon, Pascal, Leibniz, Hume, Voltaire, Kant gibi onlarca kişide felsefe yapmıştır. Felsefe yapanların çoğu dindardır. Bilgindir. Dindarlara muhalefetlik olsun diye dinsiz ateist aklı kötüye kullanan, zekâsını kötülük için kullananlarda çıkmıştır. Her zaman hak vardır. Hak bakidir. Hakkın hakikatin karşısında aklını, zekâsını doğru kullanmayanlarda batıl, serserice laflar etmiş, ediyor, edecektir.

                Hikmetli ve esrarlı Kur’ân, hadis olmadan yapılan her felsefe boş, lak laktan başka pek bir değer üretmemiştir. Tefekkür, akletme, anlama, idrak etme, hakkı hakikati kavrama, derin düşünmeden uzak kalmıştır. “Bilgi mümin yitiğidir, onu nerede bulursa alır, diyen peygamberimizdir.” “ Allah’ın Kur’ân’da ilk mesajı; Allah’ın adı ile oku!” olmuştur. “Din ile felsefe hak sözden ve temiz ırmaktan beslenen iki değerdir.” Felsefe akıl, düşünce, gerçeği bir değerlendirilir. Değerlendirmeyenler zırvalayan zırvalardır! İslam filozofları, batılı felsefeci filozoflara ışık tutmuşlar. İslam, hak, hakikat karşıtı olanlarda; dinsizliği, ateistliği seçerek, gerçekleri gizlemişler, doğruların üstünü örtmüşlerdir.  “Gerçeği gizleyene, doğrunun üstünü örtene kâfir denir.” Sizler doğruyu, gerçeği, sahih olanın üzerini örtenlerin örtüsünü hak hakikat fikir ve düşüncelerinizle açınız. Kâfirin örttüğü doğru ve gerçekleri sizler açığa çıkarınız. İnsanlar doğru ve gerçeklerden, ilim, bilim, sanat, kültürden, bilgiden yararlansın. Olgun, merhametli, şefkatli, müşfikli, insanlıklı, insaniyetli, insancıl şahane mümin ve hak Müslüman olsun inşallah.

                Müslüman, düşünme biçim ve tekniklerini, ilim öğrenmeyi, öğretmeyi, icat etmeyi, yazmayı, tartışmayı bilmeli. Bunun için pek çok ilim, bilim, kültür, sanat dalında yeterli olmalı. Din, insan düşüncesi olmayıp, İlahi kaynaklıdır. Doğru öğrenilip, gerçekleştirilmeli. İlahi düşünce, beşeri düşünceden farklıdır. Biz aklı, nakli ilimleri birlikte öğrenip, yaşamalıyız. İslam dini bilgi ile anlatma ile yazma ile görseller kullanılarak, mücadele ve karşılıklı anlatarak öğretilmeli. Boş, gereksiz, bozuk, yalan, yanlış konuşmamalı.

                Peygamberimiz buyuruyor: “ Faydasız olan bilgiden Allah’a sığınırım.”