Trabzon’da 3. Ulusal Hamsi Çalıştayı’nda konuşan Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Doç. Dr. Durali Koçak, "Balıkçılığı siyasete alet etmeyin" çağrısında bulundu.
Balıkçılık açısından hassas bir dönemden geçtiklerini belirten Durali, denizlerin yüzde 60’ını oluşturan hamsinin alınacak tedbirlerle daha iyi korunması gerektiğini söyledi. Hamsinin iyi analiz edilmesi gerektiğine dikkat çeken Koçak, “Anadolu’da hamsinin özel bir yeri var. Kime sorsanız ’ben hamsiden başka balık yemem’ diyor. Herkes hamsiyi avlıyor, herkes hamsiyi bekliyor, herkes hamsiyi özlüyor. Deniz balıklarımızın yüzde 60’ını teşkil eden hamsi bizim için çok önemli. Dolayısıyla hamsiyi iyi analiz etmemiz lazım, iyi değerlendirmemiz lazım, doğru olanı yapmamız lazım. Ancak hamsi stoğunun yüzde 27’si çökmüş durumda, balık kendisini yenileyemiyor. Sebep şu veya bu. Hamsi popülasyonun yüzde 33’ü tehlike sınırında, yüzde 33 de aşırı av baskısı altında” dedi.
Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren dünyadaki su ürünleri politikasının değiştiğini kaydeden Koçak, “1990’lı yıllardan sonra dünyadaki su ürünleri politikasında değişiklikler olmaya başladı. Aslında sancılı dönem buradan itibaren. Çünkü artık kaynaklar eskisi gibi değil. Özellikle 2 binli yıllardan itibaren de koruma önlemleri tedbir alınmaya başlandı. Biz geleceğimizi tehlikeye atabilir miyiz ? İşte bu dönem sancılı bir dönem bunu anlayalım. Biz işbirliği ve güç birliği yapmak durumundayız. Ancak kader çizgisi zor bir dönemdeyiz. Kader çizgisi bazen kotanın birine zaferi diğerine de mağlubiyeti imzalatır. İkisi de aynı denge üzerindedir. Bize de bu dönem denk gelmiş. Fakat devlet aklı veya geleceğini düşünen bir devlet bunu kendi haline bırakamaz. Biz bıraksak bile başkası bırakmaz. Bırakılmaması gerekir. Bu çalışmalar da güç belgesidir. Biz geleceğimizi tartışıyoruz, geleceğimizi değerlendiriyoruz. Bu da sizin geleceğiniz. 1990 sonrası sizin ve bizim yaşadığımız bu durumu böyle anlayın. Eğer bu tedbirleri almazsak, uygulamazsak yarın geri dönüşü olmayan durumlarla karşılaşabiliriz. Biz bununla karşılaşmak istemiyoruz. Çünkü siz bize kızsanız da biz sizi seviyoruz. Çünkü hiç bir devlet vatandaşından kaynaklarından ülkesinden vazgeçmez, geleceğinden vazgeçmez” diye konuştu.
Balıkçılığın siyasete malzeme edilmemesi gerektiğine dikkat çeken Koçak, "Balıkçılık bilimsel teknolojik bir faaliyettir. Elbette siyaset çok önemli. Ülkeyi siyaset yönetir, saygımız sonsuz. Ancak lütfen balıkçılığı siyasete malzeme etmeyin, siyasete konu etmeyin, siyaseten tartışmayın. Yaparsanız kaybederiz. Zor bir dönemdeyiz. Anlamaya çalışın. Kim kaybeder balıkçığımız ve balıkçılığımız kaybeder” ifadelerini kullandı.
"KAÇAK AVCILIK YÜREĞİMİ YARALIYOR"
Bir kamu görevlisi olarak kaçak avlanmanın yüreğini yaraladığını ifade eden Koçak, şunları söyledi:
“Hep yüreğimi yaralar bir kamu görevlisi olarak bundan utanç duyuyorum. Nedir o ? kaçak avcılık, yasa dışı, kural dışı avcılık. Bunu da önümüzdeki dönemlerde inşallah aldığımız önlemlerle, olabildiğince bu olumsuzlukları gidermeye çalışacağız. Bizim yasamızdan dolayı kaynaklanan bazı sıkıntılar var. Buna ilişkin bütün sıkıntılara çözüm bulunarak hazırlanmış bir mevzuat var. Bu mevzuat inşallah yasalaştığı takdirde büyük sıkıntıların bir kısmının giderilmiş olacağını düşünüyoruz. Mesela yeni yasada bir fiil normal veya lisanslı balıkçıya yasaksa hiç lisanslı avlama hakkı olmayanı hepten yasak olması lazım. Ancak lisanslı balıkçı yakalandığı zaman cezaya muhatap oluyor, ama hiç ruhsatı belgesi olmayan kaçak kişi aynı suçu işlediği zaman hiçbir cezaya muhatap olmuyor deniyor ben bunu anlayamıyorum. Buna ilişkin mevcut yasada bunlara yönelik bir hüküm düzenlenmemiş. Bir suç varsa izni olmayan hiç yapamaması lazım. Buna ilişkin yeni yasada açık olarak yazdım. Yani lisansı olmayan bir kişinin ticari olarak bu faaliyeti yapması mümkün değildir. Tespit edildiği zaman ürününe ve elindeki avlanma aracına, teknesine el konulacaktır. Denetimler çok önemli. Koruma bölgeleri olacak. Bir iş yüzde 70-80-90 oranında başarılı ise normale göre istatistik olarak çok başarılı sayılır. Fakat su ürünlerinde bu başarının göstergesi değildir. Diyelim ki 95 kişi kurala uydu, 5 kişi yada 1 kişi uymadı, o zaman biz 1 kişi için 99 kişinin elini bağlamış olduk. Bu çok yaralayıcı bir durum. Bunun olmaması lazım. Buna ilişkin özellikle koruma bölgelerinde ilişkin ceza ihlallerde kasıt unsuru olan ihlallerde cezaları çok artırdık ki caydırıcı olsun diye. Kamu tarafı olarak biz mevzuat alt yapımızı idari alt yapımızı ve teknik alt yapımızı güçlendiriyoruz geliştiriyoruz ve tamamlamak üzereyiz. Bundan sonra inşallah problem olarak görülebilen şeyleri çözüme kavuştuğunu veya problemlerimizi daha kolay çözebileceğimizi ve balıkçılığımızı daha iyiye yönetebileceğimizi inşallah her birlikte göreceğiz. Kilometre taşları döşeniyor. Sadece bize göre değil balıkçılığımız açısından da hassas bir dönemden geçiyoruz. Alınacak tedbirler hakkında işbirliği güç birliği yapmamız gerektiğini söylemek istiyorum.”