Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Karşı tarafta onlarca yıldır sürdürülen ve nesilden nesile aktarılarak, bir şekilde tarihin tek boyutlu bir anlatımıyla öfke dili oluşturuluyor. Bu öfke dilinin de bir sektörü oluşturulmuş durumda. Diasporanın belli bir dilimi neredeyse buradan hayatını idame ettiriyor. Bir de Ermenistan Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’sini işgal edince, bu görmezden geliniyor” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kanal 24’te canlı yayınlanan bir programda gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, 1915 olaylarıyla ilgili yayımladığı taziye mesajına dair, “Tarihi olayları değerlendirirken, birkaç perspektiften bakılabilir. 1’incisi tarihi olayın kendisi: Ne olmuş ne bitmiş… Bu bir tarihi araştırma konusudur. 2’incisi bunun siyasal bakımdan değerlendirilmesi. 3’üncüsü de bugünkü dünyaya ve geleceğe ne anlam ifade ettiği. Şimdi maalesef bu hatlar öylesine karışıyor ki; tarihi bir olay üzerinden siyasal bir hesaplaşmaya yöneldi. Nefret diliyle bu hesaplaşma bir şekilde kutuplaşmaya evrildiğinde tehlikeli bir dil ortaya çıkabiliyor” ifadelerini kullandı.
“BEMBEYAZ MELEKLERDEN OLUŞAN BİR İNSANLIK TARİHİ YOK”
“Tarih genel olarak da gri bir alandır. Yani bembeyaz meleklerden oluşan bir insanlık tarihi yok. Ama tümüyle kapkara bir tarih de yok” diyen Davutoğlu, “Bu gri alanın belki de en fazla tartışılan tarafı savaşlar ve savaşlar sırasında yaşanan acılar. Aslında biz Türkiye’de ciddi bir tarihimizle yüzleşme ve bu anlamda da bir söylem değişikliğine gittik. Bunun ilk işareti 2005 yılında, bütün partilerin katılımıyla yapılan ‘ortak tarih komisyonu’ çağrısıydı. Bu önemli bir adımdı; çünkü daha önceki Türkiye’de resmi yaklaşım, ‘böyle bir olay yaşanmadı’ şeklindeydi. Halbuki, yaşanmış olan şey yaşanmıştır ve onu yok saymak hiçbir şey değiştirmez. 2001 yılında bana üniversitede, ‘cübbeleri takıp bir bildiri yayımlayalım, bildiriyi de siz yazar mısınız’ diye bir teklif gelmişti. O zaman da söylemiştim: Akademisyenlerin görevi bildiri okumaktan daha çok, bu konuda araştırma yapmak, ilmi bir çerçevede ona el koymaktır. Türkiye’de öyle bir yaklaşım aslında çok önemli sonuçlar doğurdu, daha rahat konuşur olduk. Ama hep vurguladığım husus şu oldu: ‘Adil hafıza.’ Yani acıları tek taraftan vurgulayan bir yaklaşım değil, bütün acıları paylaşabilmek. Bu konuda da karşılıklı olarak, taziyeleri, acıları anlamak üzerinden, birbirimizi anlamaya ve geleceği inşa etmek üzerine bir siyaset sergiliyoruz. Bugünkü siyasete barışçıl bir şekilde yaklaşalım ve geleceği birlikte inşa edelim. Türkiye’nin resmi yaklaşımı budur” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin yapıcı bir tavır sergilemesine karşın, diasporanın uzlaşmadan yana olmayan tavırlarına dikkat çeken Davutoğlu, “Protokoller Ermenistan tarafından rafa kaldırıldığında dahi, geçen sene Cumhurbaşkanımız Başbakan sıfatıyla son derece çarpıcı bir açıklamayla, ilk defa taziye ve bütün Dünya Savaşı’nda ölenlerle ilgili bir beyanda bulundu. Bu sene ben Hrant Dink’in ölüm yıldönümünde ve dün yaptığım açıklamayla 2 defa beyanda bulundum. Biz, hep pozitif, insani duygulara hitap eden, ondan olumlu bir gündemle Türklerle Ermenilerin ortak tarihini, ki bu tarih sadece 1915’ten ibaret değil… Geçen sene ben İngilizce bir makale de yayımladım ve şu anda da bir kitap çalışmam var; Osmanlı tarihinin nasıl yorumlanması gerektiğiyle ilgili” açıklamalarında bulundu.
“BEN AMERİKA’YA HER GİTTİĞİMDE BAZEN AÇIK, BAZEN GİZLİ DİASPORAYLA GÖRÜŞTÜM”
Ermenistan’da Türkiye’ye karşı öfke dili oluşturulduğunu kaydeden Davutoğlu, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal ettiğini de vurguladı. Her şeye rağmen Türkiye’nin ortak bir barış dili geliştirilmesinden yana olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Karşı tarafta onlarca yıldır sürdürülen ve nesilden nesile aktarılarak, bir şekilde tarihin tek boyutlu bir anlatımıyla öfke dili oluşturuluyor. Bu öfke dilinin de bir sektörü oluşturulmuş durumda. Diasporanın belli bir dilimi neredeyse buradan hayatını idame ettiriyor. Bir de buna Ermenistan Azerbaycan itilafı, Ermenistan Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’sini işgal edince, bu görmezden geliniyor… Ortada son derece adaletsiz bir tablo var. Dünya Savaşı’nda Müslümanların Türklerin acıları unutuluyor, Balkanlar’daki büyük muhaceretin acıları unutuluyor, Kafkaslar’daki vatandaşlarımızın 1850’lerden itibaren yaşadıkları acılar unutuluyor ve tek bir konu hatırlanıyor. Öbür tarafta da Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal ettiği unutuluyor, Hocalı katliamı unutuluyor, neredeyse Azerbaycan’ın Ermenistan’dan özür dilemesi ve bu meselenin unutularak Türkiye Ermenistan ilişkilerinin düzeltilmesi bekleniyor. Bizim perspektifimiz gelin ortak bir komisyon kuralım, gelin Kafkasya’da birlikte yeniden bir barış düzeni kuralım, aramızdaki sınırları kaldıralım şeklinde. Çünkü taziye açıklaması da bu perspektifte yapılan bir açıklama. Diasporayı tatmin etmek mümkün değil. Ben Amerika’ya her gittiğimde bazen açık, bazen gizli diasporayla görüştüm, bir seferinde diaspora yetkilileriyle basına yansımamış, uzun bir görüşmede bir araya geldim. Bizim üzerimizde çekingenlik olmadığı için çok rahat konuşabiliyoruz ama karşı tarafta b rahatlık yok. Kimse duymasın diyorlar.”