Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Ömer Ergün, İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan ‘Din, töre, örf ve adetler ve sözde namusun şiddetin kaynağını oluşturmaması lazım’ gibi cümlelerin kullanılmasının sözleşmeyi kabul edilmez hale getirdiğini söyledi.

DÜ Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve DÜ Adalet MYO Müdürü Dr. Ömer Ergün, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili açıklamalarda bulundu. İstanbul Sözleşmesi’nin Avrupa Konseyine üye devletler tarafından hazırlandığını ve bir kısmı tarafından kabul edildiğini aktaran Dr. Ergün, sözleşmenin 2011’de hazırlandığını ifade etti. Dr. Ergün, Türkiye’nin sözleşmenin 2002 yılında hazırlanmaya başlanmasıyla sürece dahil olduğunu dile getirdi.

"Dinin şiddet aracı gösterilmesi kabul edilemez"

Sözleşmenin belirli maddelerinde kabul edemez buldukları bazı cümlelerin olduğuna dikkat çeken Dr. Ergün, "Sözleşmede özellikle 5 veya 6 yerde geçen kalıp bir cümle var ve bu kalıp cümlede, ‘Din, töre, örf ve adetler ve sözde namus şiddetin kaynağını oluşturmaması lazım’ ibaresi yer alıyor. Bunun anlamı sanki din kavramı şiddetin bir kaynağıymış gibi gösterilmeye çalışılmış, bu da kabul edilmez bir durumdur. Tabii bunu Müslümanlık ve İslamiyet açısından da söylemiyor, diğer dinler açısından da kabul edilebilir bir cümle değildir. Din adamları da din cümlesinin şiddetin kaynağı olarak gösterilmesini haklı olarak kabul etmiyorlar. Din kavramının böyle bir kalıp içerisinde kullanılmaması lazım. Sözleşmede kullanılan cümle ve kavramlar özensiz ve dikkatsiz bir şekilde kullanılmıştır" dedi.

"Örf ve adetlerin kökü kazınacaktır ifadeleri öç almayı çağrıştırıyor"

İstanbul Sözleşmesi’nde ‘sözde namus’ kelimesinin de birçok yerde kullanıldığını vurgulayan Dr. Ergün, "Namusa değer atfeden bir toplum var ve sözleşmede ‘sözde namus’ diyerek özellikle namus kavramının değersizleştirmesi durumu ortaya çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi’nde ‘şiddete kaynak oluşturan örf ve adetler ile gelenek ve göreneklerin kökü kazınacak’ deniliyor. Şimdi kökü kazınacaktır kelimesi karşı taraftan bir öç alma gibi bir çağrışımda bulunulmaktadır. Hukukta ve kanun ile sözleşme hazırlanırken kullanılmayan bir cümledir. Bu hukuk açısından da kullanılmayan bir kavramdır. Sonuç itibarıyla bu sözleşme kadına yönelik hakların uluslararası bir ortamda kabul edilmesi anlamında değerlidir fakat içerisinde bahsettiğim özensiz olarak kullanılan bazı kavramlar ve terimler sözleşmeyi kabul edilmez hale getirmiş durumdadır" diye konuştu.