Amed Kitap Fuarı’nda 90’lı yıllarda bölgede görev yapan gazeteciler, “90’larda oradaydık” panelinde yaşadıkları deneyimleri anlattı.
Moderatörlüğünü Şeyhmus Diken’in yaptığı panele, Namık Durukan, Faruk Balıkçı ve Mürsel Acay konuşmacı olarak katıldı. O yıllarda gazetecilik yapmanın iğneyle kuyu kazmak olduğunu belirten Mürsel Acay, ilk röportajını faili meçhul cinayetlerle ilgili ape Musa ile yaptığını ve 2006 yılında fişlemelerle ilgili yaptığı bir haberle Musa Anter Basın Şehitleri Ödülü’nü aldığını söyledi. Cizre’nin Yeşilyurt köyündeki dışkı yedirme olayını takip ettiğini anlatan Acay, 2009’da tekrar aynı köye gittiğinde yasal anlamda hiçbir şeyin değişmediğini fark ettiğini anlattı.
Gazeteci Faruk Balıkçı ise 92-95 yılları arasında faili meçhul cinayetlerin ve köy boşaltmanın yoğunlukta yaşandığını belirterek, "Ancak bundan önce 1989’da Silopi’de yapılan bir operasyonda üç gerilla öldürülmüştü. Silopi’nin Kelekçi mezrasında köylüler özel timle karşılaşmış ve bunlardan altı tanesi bir tepede infaz edilmişti. OHAL Bölge Valisi 9 teröristin ölü ele geçirildiğini açıklamıştı. İlk defa ölüme tilili çeken insanlara rastladım. Kaymakamlığa yürüyerek protesto edince özel timler kitleye ateş açtı" diye konuştu.
"YOĞUN BASKI VARDI"
Gazetecilik yaptığı sırada Şırnak’ta Kürtçe öğrenmeye çalışan, gece bile olsa çağrılan hastalar için koşturan, Hasan Kaya ve Mehmet Tanrıbuyurdu adlı iki hümanist ve idealist doktorla tanıştığını anlatan Balıkçı, bu doktorlardan Hasan Kaya’nın Metin Can ile birlikte kaçırıldığını, daha sonra Elazığ-Dersim arasındaki bir yerde işkence edilen cesedine rastlandığını aktardı. Mehmet Tanrıbuyurdu’nun ise Şırnak’ta yaşadıklarını “Şırnak Cumhuriyeti” adlı bir kitapta yayınladığını, PKK’ya katıldığını ve 2007’de bir çatışmada hayatını kaybettiğini belirterek, baskıları anlattı. Balıkçı, 1994 yılında PKK’nın esir aldığı 7 askerle görüştüğünü ve bu yayınladığı kitapta yer alan askerlerden İbrahim Kaleli’nin şu anda paneli dinleyenler arasında olduğunu söyledi. Balıkçı, Cizre’de yanında öldürülen gazeteci arkadaşı İzzet Kezer’i, Dicle’de yakılan köyde ateş altındaki evini elindeki bir tas suyla söndürmeye çalışan yaşlı amcayı, Cizre’de kaldığı otelin panzer tarafından taranması olayına yaptığı tanıklıkları paylaştı.
"ŞİFRELİ HABERLER YAPMAKTAN YARGILANDIK"
Gazeteci Namık Durukan da o dönem yaygın medyada çalışanların özgür medyada çalışanlara göre nispeten daha rahat olduklarını vurgulayarak, özgür basında çalışanların ölüm sınırında çalıştıklarını ve neredeyse illegal çalışmaya zorlandıklarını hatırlattı. Çok şey yaşadıklarını söyleyen Durukan, “Önemli olan bugün burada yaşadıklarımızı anlatabilmektir” dedi.
OHAL Valiliği’nin tek başvuru kaynağı olduğunu ve klişeleşmiş bazı terimleri haber merkezlerine önceden bildirdiklerini anlatan Durukan, yaşadıkları zorlukları anlattı. BBC’ye yaptığı haberlerden dolayı büyük sıkıntı yaşadığını bildiren Durukan, birçok tehdit aldığını ve “Örgüte şifreli haberler yapmaktan” yargılandığını sözlerine ekledi.