Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’na müdahale ettiği iddialarına karşı “Sayın Cumhurbaşkanımızın, Merkez Bankası veya ülkenin diğer meseleleri hakkında fikir yürütüyor olmasını, tavsiyede bulunuyor olmasını bir müdahale olarak görmemek lazım” ifadelerini kullandı. Yıldız, Hakan Fidan’ın yeniden MİT Müsteşarı olması ile ilgili, “Cumhurbaşkanımızla Başbakanımızın beraber oluşturduğu istişare sonucunda buna karar verildi ve bu şekilde devam ediyor” dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan ‘Neler Oluyor’ programına konuk oldu. Yıldız, TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sunduğu programda, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Yıldız, Başbakanlık’ta gerçekleştirilen ekonomi zirvesinin, bir ‘kriz toplantısı’ olarak değerlendirilmemesi gerektiğini kaydetti. Toplantıda, dünyadaki ekonomik gelişmeler karşısında neler yapılabileceğinin değerlendirildiğini belirten Yıldız, “Toplantıda, ‘Özellikle dünyadaki dalgalanmalar ve türbülans dediğimiz yapının olası Türkiye’ye etkileri neler olabilir?’ bunlar konuşuldu. Tabii ki, Merkez Bankası Başkanı, SPK Başkanı, BDDK Başkanı ve Hazine Müsteşarları da kendi bulunduğu kurumlar açısından bilgilendirmeler yaptı. Biz de tabi ki enerji sektörü için, ‘Herhangi bir Dolar paritesinin yükselmiş olmasının bize olası yansımaları nelerdir?’ bunlar üzerine değerlendirme yaptık. Türkiye’deki en son Dolar artışının, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadelerine bağlanmış olması, dünyadaki gerçekleri görmemezlik anlamına gelir. ‘Dünyada, şuanda bütün gelişmekte olan ülkeleri etkileyen, özellikle Brezilya, Arjantin, Endonezya gibi ülkelerin, bunların kendi aralarındaki korelasyonları nedir?’ bunlar değerlendirildi. Yani, kiminin cari açığı var, kiminin cari fazlası var. Kiminin enflasyonist bir yapısı var, kiminin tam tersi enflasyona doğru ulaşma çabası var. Enflasyonda eksi hanelerde bulunan ülkeler var. Bunlar enflasyona doğru ilerlemek istiyorlar; Japonya örneğinde olduğu gibi. Faiz oranları farklı olanlar var. ‘Bütün bunlar arasındaki ilişki nedir ve bunların Türkiye üzerindeki yansımaları neler olacaktır’ bunları konuştuk. Gerek Merkez Bankası’nın sunumu, gerekse beklenti, özellikle önümüzdeki süreçte Türkiye’nin siyasi güvenirliği, bunların her birisi detaylıca konuşuldu. Sayın Başbakanımızın başkanlık ettiği toplantıda, herkes son derece açık, şeffaf bir şekilde kendi sektörünü değerlendirdi” ifadelerini kullandı.
“DOLAR’DAKİ PARİTENİN BU ŞEKİLDE YÜKSELİYOR OLMASI, YÜZDE 72’Sİ İTHALAT OLAN BİR ÜLKEYİ OLUMSUZ MANADA ETKİLEYECEKTİR”
Bakan Yıldız, her zaman döviz fiyatlarının makul bir seviyede kalması taraftarı olduğunu belirtti. “Bizim hoşumuza gitmeyen bir konu; özellikle Dolar’la alıp TL ile satan bir sektör olarak, ham petrol fiyatlarının düşüşünü, döviz fiyatlarını yükselten bir yapıdan hoşnut kalmadığımızla alakalıydı” diyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin yaklaşık 50 milyar Dolar alımının, yüzde 10’luk bir farkı olsa 5 milyar Dolar yapıyor. Bu çok ciddi bir rakamdır. Ama döviz fiyatlarındaki artışta, 13 Ocak’la bugün arasındaki fark yüzde 15’ler arasında. Ham petrol fiyatları 13 Ocağa nazaran yüzde 24, yüzde 26 civarında arttı. Yani 46 Dolar’dan şuanda 60 Dolar bandında. Dolar’daki paritenin bu şekilde yükseliyor olması yüzde 72’si ithalat olan bir ülkeyi, tabii ki olumsuz manada etkileyecek demektir. Türkiye’nin ithalatı ihracatından fazla olduğuna göre, demek ki döviz fiyatları arttığında bizim maliyetlerimiz artıyor demektir. Aynı zamanda tabi ki Euro karşısında Dolar’ın değerlenmesi, hemen hemen bütün para birimleri karşısında değerleniyor olması, bizim dikkat etmemiz gereken bir husustur. Biz, bankalardaki mevduat açısından baktığımızda dövizin üçte biri Euro’da, üçte ikisi Dolar’da… İhracat açısından baktığımızda; yine belli oranda Euro bazında yaptıklarımız var, Dolar olarak yaptıklarımız var. Ama dünyadaki gerçek şu ki; Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası’nın faiz oranlarını arttırarak dünyadaki dolaşan paraların önemli bir kısmını çekerek, bu Dolar artış değer kısmını daha beklentiye sokmak. Düşünün, şimdi Dolar ile Euro arasındaki parite neredeyse birebir duruma geliyor. Belki de, tam tersi 0.95’leri bulacak, bunu bilmiyoruz. Şuandaki seyir bu ama bununla alakalı özellikle bizlerin, böyle spekülatif cümlelerden kaçınmamız gerekiyor.”
“BİR KRİZDEN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL”
Bakan Yıldız, Türkiye’nin bir çok kriter baz alındığında büyüklük açısından dünyada yüzde 1’lik bir dilim oluşturduğunu kaydetti. Başbakan Davutoğlu başkanlığında gerçekleştirilen Ekonomi Zirvesi’nde Türkiye’nin etkileyeceği ve etkileneceği alanların enine boyuna konuşulduğunun altını çizen Yıldız, “Sayın Başbakanımız böyle açık, şeffaf, aile içi toplantı şeklinde bu toplantıyı düzenledi. Ben toplantının çok verimli geçtiğini düşünüyorum. Bir kısım muhalefet partilerinin kriz beklentilerinin veya siyasi iktidarı ekonomik krizle devirme işinin boşa çıktığını görmeleri lazım. Burada bir krizden bahsetmek mümkün değil. Bunu dünya için de söylüyorum. Türkiye için zaten hamdolsun bütün yapısal reformlarımızın bir yandan yapılan ve devam eden makul büyüklük açısından, kamu borçlanmaları açısından, performans açısından, enflasyon ve diğer döviz hareketleri açısından baktığınızda ortada böyle bir şeyden bahsetmek haksızlık olur” diye konuştu.
“CUMHURBAŞKANIMIZIN MERKEZ BANKASI HAKKINDA FİKİR YÜRÜTÜYOR OLMASINI MÜDAHALE OLARAK GÖRMEMEK LAZIM”
Bakan Yıldız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’na müdahale ettiği yönündeki eleştirilere, “Sayın Cumhurbaşkanımızın, Merkez Bankası veya ülkenin diğer meseleleri hakkında fikir yürütüyor olmasını, tavsiyede bulunuyor olmasını bir müdahale olarak görmemek lazım. Merkez Bankası normalde hükümetin enflasyon hedefleriyle beraber ve gösterdiği ekonomik performansla beraber hareket eden mekanizmalardan bir tanesidir. Sayın Başbakanımız’ın New York’ta fon sahipleri ve yöneticileriyle beraber yaptığı toplantıda, Türkiye’nin hala şuanda dünyanın en güvenilir yatırım ülkelerinden bir tanesi olduğunu ve siyasi istikrarın sürdürülebilir olduğu inancı hala haklı olarak devam ettiğini anlattı. Geçen hafta içerisinde, dünyada türbülanstan bahsediliyordu ve biz buradaki yatırımlarla ilgili yeni teklifler alıyoruz. Cumhurbaşkanımızın 12 yıl Başbakanlık yaptığı bir ülkede, ‘Ben bu konularla alakalı herhangi bir fikir yürütmem’ demesi beklenebilir mi? Nasıl olur da; ülkenin büyümesine, ilerlemesine bizatihi Başbakan olarak imza koymuş ve siyaseten güçlü irade koymuş birisi, ‘Arkadaşlar kusura bakmayın, 10 Ağustos’tan sonra ben zihnimi bu manada kapattım’ der. Bunun adı müdahale değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız bazı kaygılarını dile getiriyor. Diyor ki, ‘Faiz daha fazla düşemez mi?’ Merkez Bankası da gerekçelerini açıklıyor. Bunun üzerine de bunlar konuşuluyor ve tartışılıyor. Şuanda çıkan karar, Merkez Bankası’nın kararı değil mi” diye cevap verdi.
“CUMHURBAŞKANIMIZ BÜTÜN PARTİLERE EŞİT MESAFEDEDİR AMA AK PARTİ GRUBUNDAN SEÇİLMİŞTİR”
Yıldız, muhalefetin özellikle son 6 ay içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu arasında ekonomi alanında bir çatlak aradığını, bunun beyhude bir çaba olduğunu dile getirdi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın farklı cümlelerle aynı ifadeleri anlattığının altını çizen Yıldız, “Bütün herkes aynı noktada, her cümleyi aynı şekilde tekrar edecek diye bir şey yok. Bu Sayın Cumhurbaşkanımız için de Sayın Başbakanımız için de geçerli. Aynı cümleleri tekrar edecek diye bir şey yok. Ama bu ayrı şeyler söylediği anlamına da gelmez. Çünkü geçen medyada bir arkadaşımız dedi ki, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız bütün partilere eşit mesafede değil mi? AK Partili gibi konuştu.’ Evet, Sayın Cumhurbaşkanımız bütün partilere eşit mesafededir. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız AK Parti grubundan seçilmiştir. Yine, 10 Ağustos itibariyle, ‘Arkadaşlar kusura bakmayın, ben bütün fikirlerimi bir kenara koyuyorum, zihnimi de resetledim’ diyebilir mi. Böyle bir şey yok” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE BÜYÜMESİNE BÜYÜK BİR KARARLILIKLA DEVAM EDECEK”
Büyümenin, hala Türkiye’nin vazgeçilmez siyasi kararlarından bir tanesi olduğunu kaydeden Yıldız, “Büyüme dediğiniz anda; bir önceki yılın tasarruf miktarı, bir sonraki yılın büyüme rakamlarına hala yetmiyor. Bunu bir olumsuzluk olarak söylemiyorum, bunu bir uluslararası sermayeye ihtiyaç olarak söylüyorum. Artık, dünyada ekonomiler globalleştiği için, buna ‘yabancı sermaye’ adını koymuyoruz. Para, Çin’de de, ABD’de de devam ediyor, dolaşıyor. Türkiye’de de devam edecek, büyümesini artırdığı kadar, bütün problemler küçülecek ve onun içinde eriyecek. Büyüme için, Türkiye’de yatırımın artırılması, istihdamın artırılması, işsizliğin azalması gibi direkt ve dolaylı yoldan çok fazla alan var. İhracatçının, ihracatında bütün kullandığı faizler sıfır faiz oranında. Tabii ki sanayi için, Türkiye’nin gerçekleriyle beraber bu faizin düşmesi her birimizin isteğidir. ‘Bir bakan faizin inmesini istiyor, bir bakan istemiyor’ diye bir şey olmaz. Konu, hangimizin hangi gerekçeyle bunu yapıyor olması. Türkiye, büyümesine büyük bir kararlılıkla devam edecek. Başbakanımızın başkanlığındaki AK Parti hükümeti, kendinden önce aldığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın devrettiği hükümetlerle beraber bunu ayrılmaz bir zincir, ayrılmaz bir parça olarak devam ettirecek” değerlendirmelerinde bulundu.
“HER İKİ CUMHURBAŞKANIMIZ DA OTURDUKLARI KOLTUKLARIN, ÜLKELERİNİN MENFAATLERİNDEN DAHA ÖNEMLİ OLMADIĞINI BİLİYOR”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün AK Parti’den milletvekili adayı olup olmayacağı yönündeki soruya, “Eğer kendileri ihtiyaç hissediyorlarsa, buna karar verecek olanlar onlardır. Bunun muhatapları belli; otururlar, böyle bir şeye ihtiyaç hissediyorlarsa yüz yüze konuşurlar. Bunu Sayın Başbakanımıza atfen bir ‘Yeterlilik yetersizliktir’ cümlesine taşımak, bir muhalefetin kendi sınırlarını aştığının göstergesidir. Ben diyorum ki; ‘Buradan size ekmek falan çıkmaz.’ Burada AK Parti kendi bütünlüğünü bozmaz. Bu konuya partiden daha önce dava gözüyle bakan bu insanlar, Türkiye’nin yetiştirdiği değerler, böyle şeylere kurban etmezler bu konuları. Ben şaşıyorum; 30 yıl, 40 yıl aynı dava üzerine birliktelikte bulunmuş, karşısındakini kendisine tercih etmiş insanlar için, nasıl olur da bir ayrılık noktası oluşturmaya çalışırsınız? Muhalefetin bu beyhude çabasını garipsiyorum. Her iki Cumhurbaşkanımız da ve şu andaki Başbakanımız da, oturduğu koltukların, ülkelerinden, ülkelerinin menfaatlerinden daha önemli olmadığını biliyorlar. Bu öyle bir hal aldı ki, AK Parti’nin kendi iç meselesi olmasından ziyade, ‘muhalefete bir fırsat doğar mı’ noktasına geldi. Böyle bir fırsat alanı doğmaz kardeşim. Siz, ülke için ne ortaya koyacağınıza bakın” şeklinde cevap verdi.
“HAKAN FİDAN, CUMHURBAŞKANIMIZ VE BAŞBAKANIMIZIN İSTİŞARESİ SONUCU MİT MÜSTEŞARLIĞI’NA DÖNDÜ”
Hakan Fidan’ın milletvekili adaylığından vazgeçip tekrar MİT Müsteşarlığı’na gelmesini, ‘ihtiyaç’ olarak değerlendiren Yıldız, “Hakan Fidan, başlı başına değerli bir arkadaşımızdır. Türkiye’de son derece gizemli, her birimizin bilmesi gerekmeyen konular, bu süreci dikkatle yönetmesi gereken, özellikle çözüm süreciyle alakalı, hele hele Suriye gibi, Irak gibi, Libya gibi krizlerin, Mısır gibi rejimle alakalı Türkiye’nin şuan içinde bulunduğu tartışmalı alanın komşusu olan bir ülkenin MİT Müsteşarlığı’nı yapıyor. Biz bir Hollanda’dan, bir Belçika’dan bahsetmiyoruz. O yüzden her birimiz, nerede ihtiyaç hissediyorsak, orada göreve hazır olacak şekilde yetiştik. Herhangi bir görevi, diğerine tercih etmek gibi bir şey söz konusu değil. Hakan Fidan, milletvekilliği yapabilir mi? Yapabilir. Bakanlık yapabilir mi? Kabiliyet olarak bakanlık yapabilir. MİT Müsteşarlığı yapabilir mi? Şuanda zaten yapıyor. Ama buna karar verecek olan yine sayın Cumhurbaşkanımızla Başbakanımızın beraber oluşturduğu istişaredir. O istişare sonucunda buna karar verildi ve bu şekilde devam ediyor. Burada da ‘Acaba bir sıkıntı mı çıktı? O sıkıntıdan başka bir fırsat doğar mı?’ diye düşünenlerin yine yanıldığını görüyorum. Hakan Fidan kendisini bulunduğu makamlarda yetiştirmiş, ülkesi için faydalı olmaya devam edecek kabiliyetli bir arkadaşımızdır” diye konuştu.
“IRAK’TA PETROL BULMA İHTİMALİMİZ, DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGELERİMİZDEN PETROL BULMA İHTİMALİMİZDEN DAHA YÜKSEK”
Türkiye’nin Kandil Dağı eteklerinde petrol araması yapmasına yönelik anlaşmaların 15-16 ay kadar önce tamamlandığını belirten Yıdız, bunun çözüm sürecinin sağladığı siyasi ve ekonomik sonuçlardan biri olduğunu kaydetti. Türkiye’nin Irak üzerinde 6 blokta petrol arama hakkına sahip olduğunu ve daha önce de Kandil Dağı’nın eteklerinde petrol kuyuları açtığını ifade eden Yıldız, şöyle konuştu:
“Biz, Kandil Dağı’nın eteklerinde Çoman ve Hindırın sahasındaki yerlerle alakalı kararları bugünden almadık. Biz, neredeyse ortak dili oluşturacak senkron bir şekilde gidiyoruz. Ekonomiyle bağlantılı olarak da bunu söylüyorum, siyasetle alakalı olarak da bunu söylüyorum. Biz yaklaşık 15-16 ay kadar önce bu sözleşmeyi imzaladık. Yani, ‘Ola ki, biz ilerde çözüm süreciyle ilgili somut adımları atarız da bu manada çözüm sürecini hızlandıracak bir yapı olursa, Kandil Dağı’nın etekleri bizim için bir tehditken, bundan sonra bir fırsata döner’ diye. Ben bunu, gerek enerji sektörü açısından, gerekse siyaset açısından bir öngörülebilir yapı olarak görüyorum. Peki, biz burada petrol bulabilir miyiz? Irak’ta petrol bulma ihtimalimiz, bizim Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizden petrol bulma ihtimalimizden daha yüksek. Bunu yalnızca biz değil, bütün istatistikler, veriler söylüyor. Tek başımıza mı yaparız? Şuanda o blok yalnızca bize ait. 6 tane blok bize ait ama biz burayı bir ortakla da yapabiliriz. Yine dünya devlerinden birisiyle özellikle bu DEAŞ terörü bittikten sonra veya oradaki herhangi bir sıkıntılı durum ortadan kalktıktan sonra, biz orada bu çalışmaya başlayabiliriz. Kandil bu 6 bloktan bir tanesi. Yaptığımız anlaşmalar, bizim Ankara anlaşmalarıyla, Lozan’la ve 1926’lardan gelen Misak-ı Milli sınırlarına büzüldüğümüz, çekildiğimiz alanlarda siyasi sınırlarımızı sabit bırakmak kaydıyla, ekonomik sınırlarımızı genişletmek anlamına geliyor. Biz, Kandil’de yoku ve sıkıntıyı paylaştık. Ama şimdi varı ve fırsatları paylaşacağız. Biz, PKK ile bir şey falan paylaşmayacağız. Biz, PKK ile bu petrol gelirlerini falan paylaşmayacağız. Biz, bunu Irak halkıyla beraber paylaşıyoruz. Irak’ta çıkan petroller, yapılan anlaşmalar, sözleşmeler çerçevesinde, ait olduğu orana kadar Irak halkına aittir ve diğer şirketlerle yapılan sözleşmelere göre kadar da o şirketlere aittir. Biz de bu şirketlerimizle beraber bunu gerçekleştiriyoruz. Şuana kadar, özellikle bu terör konusu oluşmadan bizim orada açmaya başladığımız kuyular olmuştu. Bunu çok kamuoyuyla paylaşmamıştık. Bizim, orada dünyanın halka açık, yalnızca enerji sektörüyle ilgili değil, bütün sektörler itibariyle 465 milyar Dolar’lık dünyada halka açık en büyük şirket Exxon Mobil ile ortaklığımız var. Şimdi bir başka bir firmayla da yapma durumumuz var. Bunlar bize artı değerler getirecek. Türkiye’nin yaklaşık 700, 750 bin varillik günlük tüketimine mutlaka ilaç olacak işleri yapmamız lazım. Türkiye bu yolda ilerliyor.”